Yurt İçi Gezi

Anıtkabir

10 Kasım 2017

Anıtkabir’e ilk kez 12 yaşımdayken gitmiştim. O zamanlar da önemini kavramıştım ama bu yaşımda bana çok daha anlamlı geliyor. Bu sene iki kez gittim Anıtkabir’e, Nisan ve Ekim’de ve her ikisi de özellikle oğlumuz içindi. Oğluş, ilk gezimizi çok sevmişti ve ikinci kez bu sefer okuldaki arkadaşları ile görmek istemişti.

Atatürk deyince neden bilmiyorum kalbimde ayrı bir hüzün oluşuyor, gözlerim istemsizce doluyor. Anıtkabir’e gittiğim her iki seferde de dua ederken çok ağladım. Ankara’nın garip bir enerjisi var, İstanbul’dan çok farklı… Bence Atatürk’ümüzün ruhu ayrı bir şekilde sinmiş Ankara’ya.

Sabah çok erken yola çıktık, 6 saatte Ataşehir belediyesinin de katkıları ile gittik. Sağolsunlar.

Gelelim Anıtkabir gezimizde gördüğümüz yerlere…

Zamanın hükümeti, Anıtkabir inşaatının yapılacağı yerin tesbiti için özel bir komisyon kurarak, Anıtkabir konusunda yerli ve yabancı bilim adamlarının düşüncelerinden faydalanılmasını ve bu alanda ünlü kişilerin çağrılmasını kararlaştırdı. Bu arada, o dönemde ülkemizde çalışan ve Ankara’nın imar planını hazırlamış olan ünlü şehircilik uzmanı Prof. Jansen’e, Büyük Millet Meclisi’nin yeni binasının mimarı Prof. Holzmeister’e, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi binasının mimarı Prof. Taut’a ve Güzel Sanatlar Akademisi’nden Prof. Belling’e de başvuruldu.

Anıttepe’nin eski adı “Rasattepe” idi. Anıtkabir yapılmadan önce burada, tepenin doruğunda birkaç küçük yapı vardı. Bu yapılar, rasat (meteoroloji) istasyonu olarak kullanılıyordu. “Rasattepe” adı da bundan ötürü verilmişti. Yerli Ankaralılar buraya “Beştepeler” diyorlardı. Bu ad, buradaki Friglere ait tümülüslerden geliyordu.

Anıtkabir yapımı için bir yarışma açılmış ve Anıtkabir’in bir ziyaretgah olarak binlerce ziyaretçinin saygılarını sunacağı bir şekilde düzenlemesi ve yapılacak anıtın Atatürk’ü asker, devlet adamı, siyasetçi ve bilim adamı, büyük düşünür olarak yansıtması istenmiştir. Hükümet tarafından 1 Mart 1941 tarihinde yarışma açıldı. 8 aylık bir süre verildi ancak 2. Dünya Savaşına denk gelmesi sebebiyle 2 Mart 1942’ye kadar uzatıldı. Yarışma umulandan çok fazla ilgi uyandırdı. Yarışmaya, Türkiye, Almanya, İtalya, Avusturya, İsviçre, Fransa ve Çekoslovakya’dan toplam 49 proje katıldı.

Jüri, Anitkabir proje yarışmasına gönderilen 49 eserden 3 tanesini “ödül verilmeye değer” buldu. Bunlardan biri ünlü Tannenberg Anıtını yapan Alman Prof. Johannes Kruger’in, biri İtalyan Prof. Arnaldo Foschini’nin, biri de İstanbul Mimarlık Fakültesi Profesörü Emin Onat ile Doçent Orhan Arda’nın eseriydi. Hükümet bu konuda, yetkili birçok kişinin düşüncelerini dikkate alarak, Prof. Emin Onat ile Doç. Orhan Arda’nın eserini uygulamaya karar verdi.*

Anıtkabir’e konulacak heykel, kabartma ve yazıların konuları, Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’ndaki hayatı ve Türk înkılaplarından seçildi.

Anıtkabir’e giriş yerinden başlayarak, ortadaki Tören Meydanı’na kadar uzanan yol 24 adet Hitit tarzı aslan içerdiğinden “Aslanlı Yol” olarak adlandırılır. Bu yol, ziyaretçileri Atatürk’ün yüce huzuruna hazırlamak için yapılmıştır. Yolun iki yanı güller ve ardıçlarla süslüdür. Yol boyunca taşlar öyle döşenmişki takılıp düşmemek için yere bakmak zorundasınız. Yani aslında Atatürk’ün manevi şahsına saygı ifadesi olarak da başınızı eğmiş oluyorsunuz.

Aslanlı Yol’un sonunda, Anıtkabir yan binalarının ve kolonların çevrelediği bir alana çıkılır. 15.000 kişi kapasiteli bu alan “Tören Meydanı” olarak adlandırılır. Bu alanın zemini küp şeklinde siyah, kırmızı, sarı ve beyaz renkte traverten taşlarla döşenerek 373 adet halı kompozisyonu oluşturulmuştur. Tören Meydanı’na, bayrak direğinin bulunduğu kısımdan da merdivenlerle çıkılabilir.*

Anıtkabir’in en önemli bölümü Mozole’dir. Mozole, iki katlı ve dikdörtgen planlı bir yapıdır. Bu bölüm anıtın yapılışında ağırlık merkezi olmuştur. Çünkü, Atatürk’ün kabri ve sembolik lahit bu bölümde bulunmaktadır. Bu nedenle, Anıtkabir’i meydana getiren mimarlar, yardımcı binalar dizisi içinde Mozole’nin diğer kısımlarından çok daha görkemli olmasına önem vermişlerdir.*

Atatürk’ün aziz naaşı, bu katta doğrudan doğruya kazılmış bir mezarda bulunmaktadır. Mozole’nin birinci katı olan Şeref Holü’ndeki sembolik lahit taşının tam altında bulunan mezar odası; Selçuklu ve Osmanlı türbe mimarisi stilinde sekizgen planlı olup, piramidal külahlı tavanı geometrik motifli mozaiklerle süslenmiştir. Zemin ve duvarlar, siyah, beyaz, kırmızı mermerlerle kaplanmıştır. Mezar odasının ortasında kıble yönünde kırmızı mermer sanduka yer almaktadır. Mermer sandukanın çevresinde, bütün illerden, Azerbaycan’dan ve Kıbrıs’tan gönderilen toprakların konulduğu pirinç vazolar bulunmaktadır.*

Müze ise ayrıca mutlaka gezilmesi gereken bir bölüm; Atatürkümüzün özel eşyaları, panorama ve yağlı boya tablolar, Çanakkale Savaşları ve Kurtuluş savaşı bölümü, tonozlu galeriler ve çıkarken de Atatürkümüzün okuduğu tüm kitaplardan oluşan özel kütüphanesi var.

Tonozlu galeriler gerçek anlamda Kurtuluş savaşının nasıl yapıldığını ve her alanda gerçekleştirilen inkılapları anlatıyor. Geçenlerde bir yazı okumuştum, Türkler Atatürk’ü neden bu kadar seviyor diye Quora’ya sorulmuş, bir Amerikalı da cevap vermişti, kısaca ülkeyi hiçlikten varettiği için halk kahraman gözüyle bakıyor ve bu da çok normal diye belirtmişti.

Galerilerinin sonunda kapalı bir kapı ardında Atatürkümüzün mezar odası var, bir asker de bu kısmı anlatan bir sunum yapıyor. Bu sunum o kadar duygulu ki ben dinlerken kendimi tutamayıp ağladım.

[Fotoğraflar: Hande Sönmezerler Sinan Arşivi]

Beni en çok etkileyen kısım özel kütüphanesi çünkü aklına aşık olduğum ebedi önderimizin gece gündüz demeden ve savaş sırasında bile okumayı kesmediği, aklını da beslediği gözden kaçmamalı. Üstelik kendisi hem askeri strateji kitapları yazmış hem de Türkçedeki matematik ve geometri terimlerini yaratmış. Bunun haricinde tarih, dil ve edebiyat, sosyoloji ve psikoloji kitapları da okumuş. Kitap seçkisi içinde Fransızca, Osmanlıca ve İngilizce kitaplar var, üstelik not alarak okumuş… Kendisi, okumayı ve yazmayı çok severmiş. Kitaplara karşı olan ilgisini ise şöyle ifade etmiştir: “Ben çocukken yoksuldum. İki kuruş elime geçince bunun bir kuruşunu kitaba verirdim. Eğer böyle olmasaydım, bu yaptıklarımın hiçbirini yapamazdım.”*

Müzeden çıkmadan evvel dijital kiosk’larda Anıtkabir defterine duygu ve düşüncelerinizi yazabilirsiniz. Biz yazdık.

Anıtkabirde bir diğer önemli durak da Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk başbakanı ve ikinci cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün sembolik lahdidir. İsmet İnönü, 25 Aralık 1973 tarihinde vefat etmiştir. 28 Aralık 1973’te Bakanlar Kurulu kararı ile Anıtkabir’e defnedilmiştir. Her yıl onun hayata gözlerini yumduğu gün olan 25 Aralık’ta mezar odası ve sergi salonu bir hafta süreyle, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda ise 3 gün süreyle halkın ziyaretine açılmaktadır.*

Unutmadan belirteyim; her saat başı askerlerin nöbet değişimi var. Lütfen bu değişim törenini seyredin, ne kadar duygusal ve duyarlı olduklarını ses tonlarından, vücut dillerinden anlayacaksınız. İnanın bana sanki orada Atatürk’ten yani bedeninden daha öte çok özel bir varlık yatıyor. Askerimizdeki özen, şefkat, sorumluluk bilinci o tören ile bambaşka bir hal alıyor. Cep telefonlarınızı hazırlayın ve sessize ve onların görevlerine mani olmayacak şekilde seyredin, alkışlayın, zaten kendinizi durduramayacaksınız.

Ben bu sene oğluma Atatürk’ü anlatmaya çok niyetlendim. İlk hedefim Anıtkabir ziyaretimizle gerçekleşti. Oğlum ikinci gidişimizde mekanı daha da çok anlamıştı ve tüm çocuklar gibi saygısını çok güzel bir şekilde ifade etti. Beni mutlu eden bir husus da halkımızın duyarlılığı oldu, bir çok ziyaretçi gördüm. Eğer gitme fırsatınız olmadıysa en kısa zamanda ziyaret etmenizi tavsiye ederim.

Bu 10 Kasım’da da Atatürk’ümüze Allah’tan rahmet diliyorum. Mekanının cennet olduğunu tüm kalbimle hissediyorum…

* Tarih, resim ve detaylar için http://www.anitkabir.tsk.tr

Hande Sönmezerler Sinan

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

No Comments

Cevap Yaz

Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
Girne Antik Liman
Girne Antik Liman
Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan