Yurt Dışı Gezi

Kalbimin Sızısı,
Tatlı Selanik – 1

12 Kasım 2017

İlk hedefimiz Atatürk’ümüzün evi

Oğlum Tibet doğduğundan beri özellikle ona Atatürk’ü doğru düzgün anlatmayı kafaya koymuştum. Artık seyahatlerden aklında bir çok anı kalacağı için Anıtkabir ve Selanik’teki Atatürk evini özellikle bu sene gezdirmek istedim. Tarihi öğrenmenin en iyi yollarından birinin o yerleri gezmek olduğuna inanıyorum. Gezi sırasındaki deneyimlerle o yerin ve orada yaşayanların ruhunu anlamaya çalışarak, okuyarak elde ettiğimiz bilginin, bu şekilde pekişeceğine inanıyorum. Tibet’in de ileride bu mantık ile bir çok ülkeyi gezmesini ve güzel deneyimler edinmesini isterim bir anne olarak.

Anıtkabir yazımı okuyanlar hatırlayacaktır: Ben bu sene oğluma Atatürk’ü anlatmaya çok niyetlendim. ”İlk hedefim Anıtkabir ziyaretimizle gerçekleşti. Oğlum ikinci gidişimizde mekanı daha da çok anlamıştı ve tüm çocuklar gibi saygısını çok güzel bir şekilde ifade etti…” diye yazmıştım. Diğer hedefim ise yani Atatürk’ümüzün doğduğu evi gezmek de yine bu sene nasip oldu.

3 Kasım Cuma gecesi yola çıktık. 4 Kasım sabahı vardık, karayolu ile yaklaşık 10 saat sürüyor, aradaki vize kuyruğu da buna dahil. Tabii kış olduğu için daha kısa sürmüş olabilir bilemiyorum. Sabah önce Kavala’ya vardık ama orada vakit kaybetmeden Selanik’e geçtik ve 10:30’da Atatürkümüzün doğduğu eve girdik.

Atatürk Evi bugünkü Selanik’in Aya Dimitriya mahallesinde ve Apostolu Pavlu caddesi üzerinde 75 numaradadır. Bitişiğinde Türk Konsolosluğu vardır.

Selanik’te Atatürk Evi, arşiv kayıtlarına göre, Selanik’in Koca Kasım Paşa mahallesi, Islahhane caddesi üzerindedir. Ev, bodrumu ile birlikte üç katlı ve bir avlu içerisindedir. Selanik arşiv belgelerinden edinilen bilgilere göre, şimdi müze olan Atatürk Evi, 1870 yılından önce Rodoslu müderris Hacı Mehmed tarafından yaptırılmış olup Atatürk’ün babası Ali Rıza efendi tarafından kiralanmıştır. Ali Rıza Efendi, bir süre Selanik Evkaf katipliğinde bulunmuş, gümrük memurluğu yapmış, 1876 yılında da Selanik Asakir-i milliye taburunda birinci mülazım olarak görev almış, daha sonra serbest ticaret hayatına atılmıştır.

Ali Rıza efendi, Selanik’in tanınmış ailelerinden Sarıgüllü Hacı Sofulardan Feyzullah Ağa’nın kızı Zübeyde Hanım’la 1878 yılında evlendi. Atatürk 1881 yılında bu evin ikinci katındaki sol tarafa düşen ocaklı odada doğmuştu. Ali Rıza Efendi’nin 1888 yılında ölümünden sonra, genç yaşında dul kalan Zübeyde Hanım, oğlu küçük Mustafa (Atatürk) kızları Naciye ve Makbule, ile biraz da geçim masraflarını hafifletmek üzere, bu pembe evden taşınmışlar, yanındaki daha küçük bir eve yerleşmişlerdir.

Atatürk, babasının sağlığında, kısa bir süre devam ettiği Şemsi Efendi Mahalle Okulu’na Pembe Ev’de başlamış, babasının ölümünden sonra, önce Selanik Mülkiye Rüşdiyesi’ne kaybolmuş, sonra buradan ayrılarak 1893 yılında Selanik Askeri Rüşdiyesi’ne geçmiştir. 1896 yılında Manastır Askeri İdadisi’ne 1899 yılında da İstanbul’daki Harp Okulu’na başladıktan sonra, tatillerinde Selanik’e gelen Atatürk yine annesi ve kardeşleriyle bu küçük evde oturmuştur.

Atatürk, 1902 yılında Harp Okulu’nu bitirmiş, Kurmay Sınıfı’na başlayarak 1905 yılı başlarında Kurmay Yüzbaşı olmuştur. Bu tarihten İkinci Meşrutiyetin ilan edildiği 1908 yılına kadar Atatürk, vatan hizmetinde askerlik görevini yaparken, Şam’da bir kaç fikir arkadaşıyla 1906 da “Vatan ve Hürriyet” adını verdikleri gizli siyasi bir cemiyet kurmuşlardır. Ancak bu cemiyeti asıl Makedonya’da faaliyete geçirmek istediğinden bir ara gizlice Selanik’e gitmiş ve orada arkadaşları ile birlikte bu cemiyetin şubesini kurmuştur. İkinci Meşrutiyetin ilanından evvel (1907) Selanik’te görev alan M. Kemal Atatürk, ailesi ile birlikte bu evde oturmuş, birçok siyasi toplantılar bu evde yapılmıştır. Daha sonra Trablusgarp ve Balkan savaşlarının patlak vermesiyle Selanik’ten ayrılan Atatürk’ün bundan sonraki hayatı artık mücadelelerle doludur.

Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım da Selanik’te çok kalmamış, Balkan harbinden sonra birçok Türk ailesi gibi kızı Makbule (Atadan) ile birlikte Selanik’ten göçmüştür.

Balkan harbinden sonra, Selanik Yumanlıların elinde kalmış, bu ev de Lozan antlaşması hükümlerince Yunan Hükümetine geçmiştir. Yunan Hükümeti de evi Yunanlı bir aileye satmıştır.
Cumhuriyet’in Onuncu yıl dönümü (29 Ekim 1933) dolayısıyla, Selanik Belediyesi, Türk-Yunan dostluğu ve Balkan Konferansının bir hatırası olarak, Atatürk’ün doğduğu evin çift kanatlı kapısının sağ köşesine mermer bir plaka yerleştirerek burayı Atatürk’ün doğduğu ev olarak belirtmiştir.

Selanik Belediyesi, daha sonra evin, Yunanlı sahibinden satın alınarak Atatürk’e hediye edilmesini de kararlaştırmış; ancak ev ancak 19 Şubat 1937 de boşaltılabilmiş ve anahtarları Selanik Konsolosluğumuza teslim edilmiştir.

Bu olaydan sonra, Atatürk Evi, Selanik’teki Türk Konsolosluğu’nun bakımına verilmiş ve evin zemin katında sonradan açılan dükkanlar kaldırılarak eski şekline getirilmiş, sonradan sarıya boyanan ev yine pembe renge boyanmış, çatısı aktarılarak onarılmıştır.

1950 yılında daha geniş çapta büyük onarım gören Atatürk Evi’nin (Atatürk Müzesi) olarak tanzimi düşünülmüş ve bu konuda Dışişleri Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı çalışmalara başlamıştır. Gerekli eşya İstanbul Dolmabahçe ve Topkapı Saraylarından seçilerek Selanik’e gönderilmiştir. Böylelikle Evin bütün odaları eski şekline göre ayrı ayrı değerlendirilmiş 10 Kasım 1953 günü törenle ziyarete açılmıştır.

Evin zemin katında kiler ve mutfak, birinci katta mutfak, misafir odası ve yatak odası, ikinci katta ise, Atatürkümüzün doğduğu oda bulunmaktadır.

Benim açıkçası üzüldüğüm bir nokta oldu, ev 2013’te yeniden tadilata girmiş ve içindeki özel eşyalar kaldırılmış ve bir anlamda ruhu katledilmiş, bunlar yerine levhalarda Atatürk’ü anlatan Türkçe, Yunanca ve İngilizce yazılar ve kendisinin gençliği, devlet başkanlığı yaptığı zamanki hali ve annesinin balmumu heykelleri konmuş. Evet biz de bu heykellerle resim çektik yalan değil ama açıkçası tadilat beni çok mutlu etmedi. Bazı özel şahsi eşyaları hâlâ bulunmakta. Daha fazla özel eşyasını Anıtkabir’de görebilirsiniz.

Bu arada dırdırcı bir erkek anası olarak Atatürk’ün karnesini de resmen Tibet’in gözüne sokarak; “Bak evladım Atatürk çok çalışkan bir öğrenci imiş, sen de oku ve büyük adam ol, Atatürk gibi düşünmeyi öğren” demekten kendimi alamadım. Tibet bu evden de çok etkilendi. Aşağı kattaki kısa filmi seyretti, yazılarda pek çok bilgi de veriliyor ama en önemlisi bence çocuklarla olan ilişkisi üzerine. Geçende Fox TV sabah haberlerinde Mustafa Kemal Ulusu ile bir röportaj dinledim: MK Ulusu’nun babası Nuri Ulusu Atatürk’ün yardımcılarından biri imiş ve Atatürk bir gün itiraf etmiş “Ben baba olmayı çok isterdim ama Allah bunu bana nasip etmedi, ben de ülkemin babası olurum ne yapayım (bunu söylerken gözleri yaşarmış), eğer oğlun olursa ismini ben koymak isterim” demiş ve Nuri Ulusu oğluna Mustafa Kemal ismini vermiş. Gerçekten de aslında ülkemizin kurucu babası, kalbimizin de sahiplerinden biri bana sorarsanız.

Dedim ya bu müze biraz hayal kırıklı olmakla beraber neyse ki biz Nisan’daki Ankara gezimizde ailecek Ankara Atatürk Evi’ni de gezmiştik. Biraz oradan ve tarihçesinden bahsedeyim.

Atatürk Evi, Ankara

Atatürk’ün 100. doğum yıldönümü dolayısıyla bütün yurt sathında girişilen kutlama çalışmaları esnasında, Ankara Ticaret Odası Yönetim Kurulu’nun 6 Kasım 1980 tarihinde yaptığı toplantıda, zamanın Yönetim Kurulu Başkanı Ö. Galip Gençoğlu’nun “Atatürk”ün Selanik’te doğduğu, çocukluk ve gençlik yıllarının geçtiği, memleketin hür bir idari rejime kavuşması için kader arkadaşlarıyla birlikte çalıştığı tarihi evin aynı ölçüler içindeki bir benzerinin Ankara’da yaptırılmasına” dair önerisi kabul edilmiş ve Atatürk Orman Çiftliği’nde tahsis edilen bir arazi üzerinde 19 Mayıs 1981 günü saat 17.00’de Başbakan Bülend Ulusu tarafından evin temeli atılmıştır.

[Fotoğraflar: Hande Sönmezerler Sinan Arşivi]

Bu evdeki sergileme bana sorarsanız çok daha fazla ev gibi ve daha fazla ruhu var. Keşke Selanik’teki ev de öyle kalsaydı. Kısaca sizlere tavsiyem, eğer Selanik’teki eve gidecekseniz mutlaka bu evi öncesinde veya sonrasında geziniz.

Tarihçe ve detaylar için:
▪️ http://www.kultur.gov.tr/TR,96346/selanik-ataturk-evi.html
▪️http://www.kulturvarliklari.gov.tr/TR,43988/ankara—ataturk-evi.html

 
Devamı: Kalbimin Sızısı, Tatlı Selanik – 2

Hande Sönmezerler Sinan

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

5 YORUMLAR

  • Yanıtla Ilgın Cenkçiler 12 Kasım 2017 at 23:30

    Selanik’teki Atatürk evine ilk olarak 2003 yılında gitmiştim. Pazar günüydü ve kapalı olan evi, bizleri kırmayan konsolosluk çalışanı gezdirmişti. Sık sık Yunanistan’a seyehat ettiğimiz için belli aralar ile evi ziyarete gittik. Yıllar içinde evi dolaştıran görevlilerin yaptıkları işten ne kadar sıkıldığını gözlemledim ve bu durum beni çok üzdü. Derken evin son hali okumayı çok sevmeyen bir nesli sırf Selanik’e gitmişken görülmesi gerekenler listesine koyup gezdiren turların hücümuna uğratıp evin durumu gibi ruhsuzlaştırmaları…

    • Yanıtla Hande Sönmezerler Sinan 13 Kasım 2017 at 00:26

      Kesinlikle katılıyorum; yazıyı hazırlarken yaptığım araştırmalar sırasında gazetelerde de insanların bu tadilattan olan mutsuzluğunun haber yapıldığını görmüştüm. Hatta sizin belirttiğiniz gibi benden evvel giden arkadaşlarım da beğenmediklerini söylemişlerdi. Ben oğlum en azından tarihi okurken gözünün önüne bu ev gelsin, ezber olmasın istedim. Bir de yazıda da belirttiğim gibi Ankara Atatürk Orman Çiftliğinin arazisindeki maket ev çok daha iyi orayı da gezin derim.
       
      Sevgiler

  • Yanıtla Nihan Deveci 13 Kasım 2017 at 09:17

    Kaleminize sağlık. Bursa’da RUMELİSİAD PARKI’mızda Atamızın Selanik’teki Evi’nin replikasını hazırladık. 10 Kasım’da Atamızı anarken, törenle açılışı yapıldı.

  • Yanıtla Hande Sönmezerler Sinan 13 Kasım 2017 at 21:07

    Ne kadar mutlu oldum anlatamam, gidemeyenler için harika bir fırsat oradaki evi görmek. İnşallah en geç ocak ayı gibi bir Bursa ziyareti yapacağım, o zaman mutlaka görmek isterim.
     
    Bilgi için çok çok teşekkürler 🙂
     
    Sevgiler

    • Yanıtla Nihan Deveci 15 Kasım 2017 at 17:10

      Teşekkürler. Selamlar.

    Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan