Cadı Sanatı

Nedir bu “İstanbullular Gelmesin” Teranesi?

11 Aralık 2017

Cuma günü Didem Elif’in yazısını okuduktan sonra düşünmeye başladım. Arkadaşım, hiçbir şehrin İstanbul’dan göç almak istememesinden, “Aman İstanbullular gelmesin.” gibi karşı çıkış cümlelerinden bahsetmişti yazısının bir bölümünde. Bu sözleri her duyduğumda inanılmaz sinirleniyorum. Neden mi kızıyorum? Anlatayım hemen 😉

Onlarca yıl boyunca ülkenin dört bir yanından İstanbul’a yapılan göçler sonucunda şehir yaşanılamayacak kadar kalabalıklaşmış olmasa, İstanbullular tası tarağı toplayıp, kaçmaya karar verirler miydi kendi şehirlerinden? Yani deli değiller dünyanın en güzel şehirlerinden biri olan ve uğruna yüzyıllarca yıl oluk oluk kan dökülen şehirden kaçacak kadar…

İstanbullu’yu İstanbullu olmaktan utanır hale getirme çabası ne, onu da anlayamıyorum. Medeniyetin beşiğinde doğmuş, kafasını nereye çevirse her noktasından ayrı bir tarih fışkıran, iki yakanın arasında nazlı bir genç kız gibi süzülen boğazına her bakanın yeniden hayran olduğu bu şehirde yaşıyor olmaktan dolayı mı ezilip büzülecekler?

Hangi kasabaya gitseniz herkesin ağzında aynı terane: “Ayy lütfen İstanbullular yerleşmesin güzel kasabamıza.” Bu İstanbullu canavar gibi bir şey sanırım 😠 Yalnız hiç dikkat ettiniz mi bunu söyleyen de en çok, daha o kasabaya beş yıl önce yerleşmiş başka bir göç yolcusu. Komiğiz gerçekten milletçe.

İstanbul’dan uzak kaldıkça daha çok özlüyorum şehrimi 😞 Ülkemin her köşesi elbette ayrı güzel ama bi’ zahmet kabul edelim İstanbul bambaşka. Dünyada sadece bir kaç şehir, tarihin her döneminde bir çok ulusun sahip olmak isteyeceği arzu nesneleri olabilmeyi başarmıştır. Geçenlerde Internet’te İstanbul’un güçlü bir marka algısına sahip olmasının, Türkiye’nin de marka algısını güçlendirdiğini anlatan bir yazı okumuştum. Ben de yurt dışında okuduğum yıllarda, sunum yapmam istediğinde her zaman İstanbul’u anlatmayı seçerdim. Bu şehri dinlemeyi sevmeyene daha rastlamadım çünkü. “İki kıta üzerinde konumlanmış tek şehir” diye başlamaktan resmen gurur duyardım her sunuma başlarken…

Tarihi mirası, bir çok etnik kökenin yüzyıllarca evi olmasından kaynaklanan kültürel zenginliği, tarihi eserleri ve doğa güzelliklerine ek olarak modernleşmenin getirdiği yeni mimarisi, eğlence hayatı… Tanrım anlat anlat bitmez. Ama nedense başka şehirde yaşayan çoğu insanın; “Aman İstanbul mu? Hayatta yaşamam. O trafiği zaten çekilmez.” cümleleriyle şehri sadece trafikle tanımlama çabasında olduğu İstanbul’a ve insanlarına fazla haksızlık yapılıyor bence. Kendi şehrini sevmeyi anlıyorum fakat sevgini diğer şehri kötüleyerek anlatma çabasını anlayamıyorum. Bi’ de durum bana, kedi ve çiğer ilişkisini andırıyor, onu da söylemeden edemeyeceğim 😉

15 yıldır başka bir şehirde yaşıyorum ve İstanbul’u özlemekten hiç kurtulamadım. Bu gün yaşadığım şehri değiştirme şansım olsa İstanbul’a döner miyim, bilmiyorum. “Aaa hani bayılıyordun bu şehre?” diye soruyorsunuzdur şimdi 😉 Hâlâ bayılıyorum, o durumda değişen birşey yok ama maceracı ruhum başka şehirleri de keşfetmeyi isteyebilir. İstanbul çocukluğumun ve gençliğimin şehriydi, ardından olgunluk dönemim Bursa’yla aşk, kavga ilişkisiyle geçti. Kim bilir kapanışı nerede yapacağım. Fakat gittiğim yerde “Ayy İstanbullu, ay Bursalı, ay oralı buralı…” laflarıyla karşı karşıya kalırsam vay onların haline 😉

Didem Çelebi Özkan

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

5 YORUMLAR

  • Yanıtla Didem Elif 11 Aralık 2017 at 21:27

    Aslında yaptığım bir ironinin birini bu kadar kızdıracağını düşünmemiştim. Genel anlamda burada öyle ırkçı bir yaklaşım yok en azından ben görmedim. Ama kabul etmek gerekirse, İstanbullu diyince bizim çocukluğumuzdaki gibi İstanbul hanım efendisi İstanbul beyefendisi tanımları gelmiyor artık akla. Ben de İstanbullu yerine uzaylıyı tercih ederim derken senin benim gibi duyarlı insanları kastetmedim. Maselef gözlemlerime dayalı gittikleri yerde yozlaşmış şekilde davranmaları. Örnekse trafiğe kapalı bir dükkanın önünde park eden arabanın 34 plaka olması gibi. Detaylandıracak çok şey var ama bu bir yazı konusu olur. Belki ilerde… Biz sana kabuluz sen ki yeter güzelim…

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 11 Aralık 2017 at 23:48

      😂😂😂 yazımın ilham perisi oldun şekercim. Elbette senin yazdığın bir şeye asla kızıp yazmış değilim. Daha çok sana, bana, ya da bizim gibi İstanbul’dan başka şehire yerleşenlere karşı yapılan ön yargıdan ötürü biraz da dolmuşlukla ortaya çıktı bu yazı 😉 İstanbul’u terk etmek zorunda kalanların belki de o şehri en çok sevenler olması ve şehrin, senin de yukardaki yorumunda bahsettiğin insanlara kalacak olması, benim sinirlerimi bozan. Zaten artık ülkenin neredeyse yarısı İstanbul’da yaşıyor 😉

  • Yanıtla Didem Elif 12 Aralık 2017 at 18:48

    Haklısın. İstanbul’u gerçekten sevenlerin şehri terk edecek hale gelmesi sinir bozucu.

  • Yanıtla Zeynel Olgun 11 Şubat 2018 at 10:19

    İstanbullular’ın istenmemelerinin bir sebebinin de trafikteki araba sürüş tarzları olduğunu düşünüyorum.
     
    Ancak ülkenin yaklaşık %18.6’sının aynı şehirde yaşadığını, ve bu şehrin de ülke yüzölçümünün yaklaşık %0.2’sini kapsadığını düşünürsek (Google’dan aldığım verileri oranların), İstanbullular’ın trafikte belli bir tarz geliştirmeleri kaçınılmaz oluyor. Bu tarzı da -hepsi diyemem ama- bir kısım İstanbullu, daha sonra gittikleri başka şehirlerde de devam ettirince ister istemez oranın yerlisi tarafından İstanbullu’dan bir nefret hissi oluşuyor. Açıkçası trafikte bazen ben de bu hisse kapılmıyor değilim, bunu da itiraf ediyorum 🙂🙂🙂. Ancak mantıklı düşününce İstanbullular’a da hak vermemek elde değil. İstanbullu da diğer şehirlerdeki insanlar gibi işine, evine, bir etkinliğe yetişmek ister, çoluğuna, çocuğuna, sevdiklerine zaman ayırmak ister, tabii bunun için de trafikte daha az zaman geçirmek ister. Bütün bunları gerçekleştirmek ve trafikte daha az zaman geçirmek için de daha hızlı, daha slalomlu araba sürer. Ya yeri geliyor ben Ankara’da öyle araç sürüyorum (ikinci itiraf), İstanbullu n’aapsın? Bu tarz bir araba sürüş stilini asla savunuyorum ama insanın da bir psikolojisi var, psikoloji biliminin de konuyla ilgili bazı açıklamaları var. Neyse… Konuyu çok da fazla dağıtmayayım. Bütün bu problemlerin, daha doğrusu tek bir trafik probleminin sebebi ise yüzölçümü nispeten küçük tek bir şehre ülke nüfusunun çok büyük bir kısmının doldurulması diye düşünüyorum. Bunun sebebi de sağolsun (!) özellikle 1960’lardan sonra gelmiş geçmiş bütün politikacıların oy ve rant uğruna insanları İstanbul’a göç ettirmesidir. Peki çözüm nedir? İstanbullular’ın tersine göç ettirilmesi ve ülke nüfusunun ülke topraklarına dengeli bir şekilde dağıtılmasıdır. Bu gerçekleşirse sadece İstanbul değil, bütün ülke huzura kavuşacaktır. Tabii bunu gerçekleştirmek için de öncelikle politikacıların oy ve rant kaygılarını bir kenara atıp çözüme odaklanmaları, kurum ve kuruluşları İstanbul’a kompreslemek yerine ülke geneline dengeli bir şekilde dekompreslemeleri gerekiyor (sanırım bu bir ütopya). Sadece emeklilerin İstanbul dışına yerleşmesiyle sorun çözülmez, çalışanları da İstanbul dışına yerleşmeye sevkedecek hamlelerde bulunmak lazım. “İstanbullu gelmesin” demek sorunun çözümü değil, tam tersine sorunun çözümsüzlüğünün devam etmesi demektir. Sadece İstanbul değil, zaman içerisinde nüfus olarak aşırı yoğunlaşmış her yer için de aynı çözüm yoluna gidilmelidir. Mesela Bodrum, en son 3 sene kadar önce ailecek gitmiştik, bir daha zor gideriz, otele ulaştıktan sonra tatilin sonuna kadar otelden çıkmamıştık. Bodrum’un o trafiği beni Bodrum’dan inanılmaz derecede soğutmuştu.
     
    Uzun lafın kısası, sakin yerleşim yerinize gelen İstanbullu’yu seviniz, başını okşayınız, çay, kahve, kek, börek v.b. ikram ediniz, “geçti o trafik, burada yollar boş, rahat ol” diyerek psikolojisini rahatlatınız lütfen 🙃🙃🙃.
     
    Ben emekli olunca ne yapacağım? İkinci el bir minibüs (VW Transporter, Ford Transit benzeri) alıp, arkasına da bir somya atıp memleketi yukarı aşağı ve sağ sol istikametinde gezdikten sonra memleketi bir daha yukarı aşağı ve sağ sol istikametinde gezip sonra bir daha ….. 🤣🤣🤣😀😀😀. Sabit bir lokasyonda sabit kalmayı sevmiyorum her ne kadar şu anda Ankara’da mecburen sabit kalıyorsam da.
     
    İyi günler diliyorum…
     
    Z.O.

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 12 Şubat 2018 at 16:10

      Gene harika bir yorum 👌🏻 O kadar doğru tespitler ki katılmamak elde değil. Özellikle “gelmeyin” yerine “gelin” demeyi tavsiye etmenize bayıldım. Daha eşit dağılmış bir nüfus; tüm o sıkışıklık hissini, stresi, büyük şehirlerin pahalılığını ortalama bir düzeye çekebilir. Eleştiri yerine çözüm sunan zihinleri seviyorum. Herkes eleştirebilir fakat çözüm alternatifi sunmak işte bu değişikliğe götüren asıl faktör.
       
      Güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim…

    Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan