Gönül Köşesi

Gönül Köşesi

7 Temmuz 2018

Gönül Köşesi

Selamlar, artık benim de bir köşem var; Gönül Köşesi. Geçen hafta sevgili editörüm Didem’in; “Uzun süredir yazıyorsun, hadi kendine bir köşe adı bul ve yazılarını o köşenin altına taşıyalım” sözleriyle fikir ortaya çıktı, ben de mutlulukla kabul ettim. Düşün, düşün bir isim bulamadım önce. Bu haftaki yazımı yazmaya oturduğumda dedim ki; “Gönül Köşesi” olsun, adımla müsemma.

Bu hafta size köşemden sesleniyorum; yeni tanışıyoruz gibi, ilk defa karşılaşmışız gibi hissediyorum nedense. Yeniliklere, yeniden başlamalara, içimi dolduran heyecanlara, aynı yere başka yollardan ulaşıp, yeni tecrübeler yaşamaya hep varım zaten, daima da olacağım sanırım.

Yazma Hikayem

Sen ve Ben’de yazmaya başladığım günden beri bir sürü kişi sordu bunu. Tabi soran var, bir de sorma şekli var. “Nerden çıktı?” diyen, “Ne alaka diyen?”, kendine yakıştırdığını bir başkasına yakıştıramayan, yazmaya başladığımdan bahsederken çocukça sevindiğimde “Ay ben sıkılıyorum böyle şeyler okurken” diyen, hevesi kursakta bırakma uzmanı, kronik hazım sıkıntısı yaşayanların yanı sıra çok beğendiğini, merakla beklediğini “Hah işte tam da içimdekileri yazmışsın” diyenler de oldu elbette.

Anlayacağınız şaşırmıştı insanlar. Haksız da sayılmazlardı belki de. Yazmak, yazabilmeye çalışmak bir kenara, içindekileri olduğu gibi aktarmak, benim gibi bir çok şeyi kendi içinde yaşayan, hayat hakkında konuşmaktan hoşlanıp; kendini, içindekileri, hissettiklerini paylaşmayı sevmeyen bir insan için şaşırtıcıydı.

Derdimi, sıkıntımı anlatmayı güçsüzlük bulan -ki bunu da yazmaya başlayınca farkettim- bir tipim ben; kendi kendine teşhisler koyan ve tedavi eden. Bir tek ilaç yazamıyorum kendime, o kadar yani 😉 Sert, köşeli, dominant, dediğim dedik bir izlenim bırakıyordum insanlarda. Göstermek istediğim yüzümü yani aslına bakarsanız. İtiraf ermeliyim ki bu durum benim de hoşuma gidiyordu. Yumuşak karnımı, içimdeki yamaları, göz yaşlarımı göstermek hiç bana göre değildi. Kimsenin yardımına, acımasına, sırtımı sıvazlamasına, yanağımı okşamasına ihtiyacım yoktu. Öyle sanıyordum en azından. Kimsenin kimseye bir faydası da yoktu zaten. Kılıçlı, kalkanlı bir zırhla oturuyordum sırça köşkümde.

Neler, neler çektim kendimden 😉 Bu anlattıklarım tamamen değişti mi? Yok canım, nerdeeee… Ama yazıyorum ve yazdıkça; kendimi yumuşatmamı, değiştirmeye çalışmamı, kendimi tanımamı izliyorum, başka bir gözmüş gibi. “Aferin Gönül” diyorum kendime. “Bir şeyleri değiştirebilmen için önce kabul etmen gerekiyor,” kabul ediyorum ve yazıyorum. İnsanlık için küçük benim için çok büyük adımlar attım yazarak ve yine kendi kendime iyi geldim 😝

Huylu huyundan vazgeçer mi? Yazmak işi tek başına olsan da kalabalıkların içinde hissettiriyor kendini; anlaşılmayı, kabul görmeyi, onaylanmayı, yalnız değilmişim hissini hem okuyan, hem yazan hissediyor bazen. Bazen de başka bir gözle bakıp hiç öyle düşünmese de seni anlamaya çalışan bir dünya iyi insanla karşılaşıyorsun. Kelimelerin o sihirli dünyası çok zengin gerçekten.

Hayatla ilgili bildiğim en önemli ipucu; ne yaparsan yap kendin ol, ilham al, esinlen, heveslen ama kendin ol. Yazarken, çizerken, söylerken… Her insan ayrı bir hikaye ve hazine, ne de olsa 😉

Gönül Köşesi

Çok sevdiğim, sıkı bir takipçisi olduğum, zaman zaman bendeki kapalı kutuları açtıran, hayata bakışından çok etkilendiğim kendine “Kendi halinde bir yıldız gözlemcisi” diyen bir astrolog yazarın Juno’nun bir sözüyle bitirmek istiyorum bu haftaki yazımı. Altına imzamı atıyorum bir de;

“Yapamadığımız bir sürü şey var… Ama yapabildiklerimiz de var… Ve bu küçümsenecek bir şey değil”

Hayat; sıkıştırıp, zorlayıp, can acıttığında ya da bazen çoşkuyla, keyifle aktığında bir köşeniz olsun, oraya yastıklar koyun, mis kokular, çiçekler kuş cıvıltıları falan, sadece siz olun orada, çoğaltın kendinizi, hesaplaşmalarınızı, artıları, eksilenleri, ağlamalarınızı yüksek sesle orada yapın. Elletmeyin, kimselere de bahsetmeyin. Bir köşe bulun ve orada büyüyün… Ben burdayım Gönül Köşesi’nde.

Mutlu haftalar…

Bu yazının şarkısı:
Pardon, Sezen Aksu
Youtube linki için tıklayın.

Gönül Verim

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

4 YORUMLAR

  • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 8 Temmuz 2018 at 01:43

    Canım benim yine çok keyifli ve olabildiğince içten bir yazı. Korunma amaçlı oluşturduğun o kabukların her yazında teker teker soyulduğunu gözlemleyebilenlerden olduğumu düşünüyorum. İnsanın ruhunu bu derece çıplak ortaya koyabilmesi zordur. Bir de bunu iyi bir anlatımla okuyucuya aktarmak daha da güçtür. Senin bunu çok iyi başardığın ise ortada.
     
    Yazında da anlattığın gibi, anlamayan daha da doğrusu anlayamayan çok olacaktır. İki satır yazı okumaktan korkan bir çoğunluğun oluşturduğu topluma yazıyla ulaşmaya çalışmak elbette kolay olmayacaktı. Biz bunu göze alarak yola çıktık 😉
     
    Harika bir iş çıkartıyorsun, devam bebek 😉😘

  • Yanıtla Gönül Verim 8 Temmuz 2018 at 10:34

    O zaman, yazalım güzelleşelim!!! Didemcim çok teşekkür ederim 🙏😘

  • Yanıtla Metin Çoban 8 Temmuz 2018 at 13:47

    Selam, yazmak güzel şeydir. Siz yazın mutlaka biri okur. Birileri feyz alır, birileri öğrenir, birileri eğlenir. Amaç da bu değil mi zaten?

  • Yanıtla Banu Köprülü 8 Temmuz 2018 at 17:01

    Hayırlı olsun Gönül’üm ❤️ Sen yazdıkça, ben de okudukça yazdıklarını; “Evet, işte tam da böyle” dediğim duygularımı ifade edişin iyi geliyor biz okurlarına.
     
    Eeee Hoşgeldin o zaman
     
    https://youtu.be/o9EaKY8lBFw

  • Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan