Cadı Kazanı

Çakma Oktay Kaynarca’larla Yaşam

26 Kasım 2018

Çakma Oktay Kaynarca’larla Yaşam

Büyükçe bir salonun birbirinden uzak iki köşesinde, yakın arkadaş iki kadın ve iki erkek kendi dünyalarına gömülmüştü.

Termal dürbünlü taarruz tüfekleriyle katliam yaratan modern Rambo’ları sanal dünyalarında oradan oraya koşturan komutları nakleden kumandanın üzerinde seri hareketlerle gidip gelen parmakları ve tek bir piksel kaçırmamak için ekrana kitlenen gözleri ile bir çeşit trans haline girmiş olan adamlar, sanki vücutlarına ekstra testosteron hormonu zerk edilmiş de birer psikopata dönüşmüşlercesine, her devrilen adamı zafer nidalarıyla öbür dünyaya yollarken, dopamin havuzuna düşseler bile olamayacakları kadar mutlu görünüyorlardı.

Kadınlara, yani salonun diğer ucundaki adamların eşlerine gelecek olursak; sigaret pantolonlarının içinde seksi sütunlar gibi duran bacaklarının altındaki, sivri topukluların içine sıkıştırdıları ayaklarını ara ara sinirlice sallarken, histerik kahkahalarla çınlanan bir sohbet içindeydiler.

Kadınlardan biri siyah pantolon, askılı ipek siyah bir bluz ve tabanları kırmızı oldukça yüksek ince topuklu ayakkabılar içinde arz-ı endam ederken diğeri, asker yeşili pantolonunun üzerine giydiği kamuflaj desenli gömleği ve pantolonunun tonlarında tamamladığı stilettolarıyla tam karşısında oturuyordu. Militarizmin modadan daha öteye bir anlam taşımadığı bu kadınlar kamuflaja ya da Ninjalar gibi simsiyaha da bürünse -hem de seksi Ninjalar- kocalarında, ekrandaki SAS komandosu kılıklı adamların verdiği heyecanı uyandırmaları mümkün değildi…

Dümdüz fönlü saçları, sadece rimel ve bir rujla, gençliklerinden fazlasına ihtiyacı olmayanların özgüveniyle tamamlanan hafif makyajları ile modern çağın bu yeni nesil kadınlarından siyahlar içindeki;

“Tatlım, ‘Çok fazla kitap okuyorsun,’ diye söylenen bir kereste ile evliyim. Oysa ortalama bir Türk kadınının, zihin yakan televizyon dizilerinin karşısında geçirdiği zamandan daha fazla değil inan kitaplarla geçirdiğim süre. Onunla birlikte üç saat “Eşkiya Dünya’ya Hükümdar Olmaz” seyretsem, bana yeniden aşık olacak ama evli mafya babasının; karısı ve metresini nasıl dize getirdiğini, iki kadını, birbirinin varlığını kabul ettirmeye nasıl zorladığını ve tüm bunların ne kadar da normal olduğunu izlemeye de benim tahammülüm yok. Sonra alıyorum elime bir Le Guin ve evdeki çakma Oktay Kaynarca; “Kadın denilen şey ısıtan bir şey olmasa, değil yatağıma evime bile sokmam,” repliğinin hipnozu altında bakışlar fırlatıyor kitabıma ve bana.”

Çocukluk arkadaşının anlattıklarına kahkahalarla gülen Merve, öte yandan kendi evinde de yaşanan benzer senaryoların zihnine ani hücumu ile “Ağlanacak halimize gülüyoruz,” diye düşündü. Bu sıkıntılı düşüncenin etkisiyle biraz olsun ciddileşerek;

“O değil miydi, çıktığınız yıllarda dizlerine yatırdığı sana Mina Urgan okuyan? Ne ara bu maço adama dönüştü?”

Merve’nin attığı pası karşılamaya gönlü olmayan Şebnem, ciddi sulara girmeye hiç niyeti olmadığını belli eden neşeli vurgularıyla konuşmasını sürdürdü;

“Evliliğin böyle yan etkileri oluyor şekerim galiba Türk erkeğinin bünyesinde. Tanıyamıyorum artık. Örneğin evde beni toz beziyle görünce keyiften dört köşe oluyor, hele hele elime Vileda alsam, adam oracıkta boşalacak sanki…”

“Ahahahhahah alem kadınsın Şebnem.”

“İnan dalga geçmiyorum. Şimdi senin zihninde, fantezi filmlerde elindeki tüylü sopayla ve minicik hizmetçi kıyafetiyle temizlik yapan kadın görüntüsü belirdiyse bunu hemen silelim. Çünkü evde beni topuklu ayakkabıyla görmekten daha çok, pespaye bir halde temizlik yaparken seyretmek hoşuna gidiyor adamın. Sanırım bir tür köle-efendi halüsinasyonu içine düşüyor. Böyle anlarda yüzündeki sırıtışın Joker’den korkunç olduğunu belirtmeme bilmem gerek var mı?..”

Şebnem’in cümleleri henüz yeni bitmişti ki dev ekran televizyondan gözünü bir an olsun ayırmayan kocasının sesi duyuldu;

“Şebnemmm, dolaptan bir bira getirsene, oyundan çıkamam ben şimdi.”

Şebnem gözlerini devirerek Merve’ye baktı, “Elbette sadrazamın sol …” diye başladığı cümleyi sadece arkadaşının duyabileceği yükseklikte söylerken yerinden kalkmış, topuklularının parke üzerinde çıkardığı ritmik ses eşliğinde salonu boydan boya geçmişti…

Didem Çelebi Özkan

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

20 YORUMLAR

  • Yanıtla Ahmet Yonca 26 Kasım 2018 at 17:44

    Mizah yazabilenlere ama aynı zamanda mesaj yollayabilenlere bayılıyorum 🙂
     
    Benim yaşadığım bir eve asla televizyon giremez. Faydalı ellerden çok uzakta, hele ki Türk dizileri belli standartta… Olabilecek iş değil. En iyisi mi bir bira bir kitapla daha güzel gidecektir.
     
    Zevkle okudum 🙂

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 27 Kasım 2018 at 01:12

      Bira ve kitap kelimelerini yan yana görünce ben anında hülyalara daldım. Ilık bir yaz akşamı, deniz kenarında, koca sahilde tek başıma ben, soğuk bir bira ve harika bir roman 🤩 Sanırım yazı şimdiden özledim. Pöfff daha çok var, çok yeni vedalaştık kendisiyle 🥺
       
      Hikayeyi beğenmene çok sevindim canım. Yorumun için ise ayrıca teşekkür ederim Ahmetcim.
       
      Sevgiler

  • Yanıtla Hande S. Sinan 26 Kasım 2018 at 17:48

    Çok eğlendim canım.

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 27 Kasım 2018 at 01:14

      Canımmmm benim, çok mutlu oldum biraz olsun keyif verdiysem 😁
       
      Öperim güzellik 😘😘

  • Yanıtla Nurcan Doğan 26 Kasım 2018 at 18:17

    Keyifle okudum, her şey kare kare gözümde canlandı. Ben de böyle yazılar yazabilmek istiyorum.

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 27 Kasım 2018 at 01:16

      Nurcancım sen zaten harika yazılar yazıyorsun 👌🏻 Bir edebiyat düşkününden gelen bu derece güzel bir yorum elbette beni çok mutlu etti.
       
      Sevgiler canım 🤗

  • Yanıtla Ilgın Cenkçiler 26 Kasım 2018 at 22:28

    Birşey fark ettim ki yazılarını okurken çok rahat gözümde canlandırabiliyorum 😊🤗💜

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 27 Kasım 2018 at 01:19

      Bi’ tanem, dünyada bunu en rahat yapabilecek insanların başında geliyorsun. Sadece ne anlattığımı değil, anlatmadığımı bile anlayan biricik arkadaşım, seni çoooookkkk seviyorum 🤗❤️❤️

  • Yanıtla Nurdan Yılmaztürk 26 Kasım 2018 at 23:53

    ahahhahhahha 🙂 🙂 🙂 dideeeeeeeeemmm.. senin kafanın içinde gezinen 1000 kadından hangisi sana bu yazıyı yazdırdı ise onu bulup öpücem 🙂 🙂 🙂 dizi yap bu konuda, hikaye dizisi.. eski zaman arkası yarınları gibi.. kesinlikle bekliyorum gerisini.. 🙂 🙂

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 27 Kasım 2018 at 01:22

      Canikommmm öncelikle beğenmene çok sevindim. Aslında süper fikir, yazayım diye düşündüm hemen gaza gelip fakat sonra şunu fark ettim ki bütün o salak dizileri seyretmem gerekecek… Böyle bir beyin yıkamanın ardından değil yazmak, düşünecek hücrem kalmayacaktır 🤯
       
      İki gündür telefonda konuşmadık, boşluğa düşüyorum 😂
       
      Seni kocamannnn öpüyorum 😘😘❤️

  • Yanıtla Didem Elif 27 Kasım 2018 at 16:24

    Hikaye yabancı gelse de duygusu çok tanıdık geldi… Yine başarılı bir işe imza atmışsın canım. Ne yazsan okumak istiyor insan. Emeğine sağlık. Sevgiler.

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 28 Kasım 2018 at 12:39

      Vaowww bundan daha güzel bir yorum olur mu yazan biri için bilmiyorum; “Ne yazsan okumak istiyor insan.” Çok çok çok teşekkür ederim canımcım 🤗❤️❤️

  • Yanıtla Nalan Erpolat 27 Kasım 2018 at 18:12

    Harika bir gözlem Didemcim, hem de eğlenceli bakış açınla. Süpersin👍

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 28 Kasım 2018 at 12:40

      Canım benim, gözlem konusunda ustalaşmış birinden gelince bu yorum tabi ki çok çok daha değerli. Teşekkür ederim bi’ tanecim. Sevgiler 🤗❤️😘

  • Yanıtla Melda Kasap 27 Kasım 2018 at 23:20

    Cigarette ve stiletto çok severim…ama Dido’mun yazılarını okumaya bayılırımmm 💗 eğer onu mutlu edecekse, tüm teknoloji özrüme ve çekincelerime rağmen yorum yazmaya da çalışırım elbet ☺️

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 28 Kasım 2018 at 12:45

      Yaaaa sen nasıl bir meleksin… Biliyorum bu tarz teknolojik işlerle uğraşmaktan ne kadar hoşlanmadığını 😉 Canımsın yaaa, öperim seni o kocaman yüreğinden 😘❤️❤️

  • Yanıtla İrem Savaş 28 Kasım 2018 at 11:21

    Şöyle bir çevremize baktığımızda hikayeni okurken kafamda canlanan manzara hiç yabancı gelmedi Didem Ablacımm. Acaba bu durum karşısında ehlileşmek toplum sağlığımız açısından bizi olumsuz mu etkileyecek diye düşünmeye başladım.
     
    Sen ruhunu alıp bir kenara çekilip güzel bir gözlem yapıp çok sade bir dil ile kaleme almışsın. Çoğu insan hayatının hiçbir döneminde bunları gözlemlemeyecekken…
     
    Kalemine sağlık, yazılarını çok keyifle okuyorum.
     
    Hayat renkli, günler şeker 🍭

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 28 Kasım 2018 at 12:53

      Belki çoğunluk çok büyük bir kanıksamanın, kabullenmenin içinde ama senin gibi, benim gibi, “Kral çıplak” diyebilecek ruhlar belki diğerlerini de uyuşukluk halinden çıkarabilir…
       
      Gencecik bedeninde, parlak bir zihnin yanında duyarlı da bir ruhun var İremcim. Bu siteyi kurduğumda -kendimi saymazsam- yazmaya başlayan ilk yazarımız sendin. Sen bana ve siteye, ben de senin yaşının çok üzerindeki olgunluğuna inandım. Birbirimize güvenmekle ne iyi etmişiz, öyle değil mi güzellik 😉
       
      Seni kocaman öpüyorum 😘😘❤️😘😘

  • Yanıtla İrem Savaş 28 Kasım 2018 at 18:28

    Kesinlikle Didem Ablacım iyi ki birbirimize güvenerek adımlar atmış ve sayende ben de kendimi ifade etme imkanı kazanmışım 🙏🏼
     
    Seni seviyorum ♥️

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 29 Kasım 2018 at 16:53

      Canımmmm benim, ben de seni çooookkk seviyorum ❤️❤️❤️

    Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan