Başlığı görünce benim bir teşekkür yazısı yazdığım düşünülebileceğinden hemen yazının başında bugünkü yazının bu kavramın hayatımızdaki yeri ve önemi hakkında olduğunu belirtmek isterim.
Çok sıradan bir nezaket kuralı gibi görünebilir, ama bence perde arkasında, hayat farkındalığına destek olabilecek bir tarafı var.
Teşekkür etmek ya da bize edilmesi; ikisi de bir hayli önemli.
Çocukken öğrendiğimiz ilk sosyal kurallardan biri; “Teşekkür ettin mi?” Çocuklarımıza sık sorduğumuz bu soru, -kim bilir ne kadar çok soruyorsak- dönüp dolaşıp çocuklara şu cümleyi kurduruyor; “Ama bana teşekkür etmedi ki!”
Bu algı ve bu alışkanlıkla büyüyünce hep teşekkür bekleyen bireyler haline geliyoruz, ve teşekkürün ana noktasından uzaklaşıyoruz.
Burada düşünmemiz gereken şeyler var…
Bana niye teşekkür ediliyor?
! Ben olduğum için
! Benim karşımdakinden üstün olduğum yönlerim için
Ben bu teşekkürü neden bekliyorum?
! Teşekkür, karşımdaki insanın mutluluğunun ve memnuniyetinin ispatıdır; ve karşımdaki insanın mutlu olduğunu görmek beni de mutlu eder.
! Kendimi, başarım ya da üstünlüğüm nedeniyle iyi hissederim.
Bu ihtimallerin cevabını verirken kişinin kaynağı, içinin en derin yeri olmalı. Kendine hiç yalan söyleyemediği en derini.
Bana ben olduğum için teşekkür ediliyorsa, ve sadece karşımdakinin mutluluğunu görmek beni iyi hissettiriyorsa, ana noktayı yakalayabilmişim demektir.
Öte yandan, bana edilen teşekkürün ve benim memnuniyetimin sebebi, üstünlüklerim ise, kendimle ilgili bir farkındalığımın olması gerekir. Yüksek ihtimalle benim kendimi iyi hissetmem, başkalarının sözlerine, teşekkürlerine hatta belki minnettarlıklarına tabidir.
Kim için Yaşıyorum?
Bu süreçte kişi kendine odaklanarak şu soruların cevabını vermeli.
– Kim için ve ne için yaşıyorum?
– Ne için başarıyorum?
– Başarınca ne hissediyorum?
– Başaramazsam ne olur?
Bu soruların dürüst cevaplarında, eğer başkaları başroldeyse, hayat huzurunu bulabilmenin yolu, kişinin kendisinden geçer. Başarı kişinin kendisiyle yarışı sonucunda en büyük hazzı verir, hatta başarının sonucundan çok, başarıyı isterken yürünen yol daha çok mutlu eder insanı. Yolun sonu her zaman başarıyla bitmese de kişinin tek rakibi kendisi olduktan sonra, yıkım olmaz. İstemeye, yani zevkle yaşamaya devam eder.
Kişi, başarıyı sadece başkalarının gözünde iyi olmak, prestijli olmak için istiyorsa, içinde hep bir huzursuzluk vardır ve mutluluğu hep erteliyordur. Bu durumda anlık ve küçük başarısızlıklar bile, kişinin gerginliğini arttırır; çünkü kime ne açıklayacağına kafa yoruyordur.
Toplumdan bağımsız yaşayamaz kimse, tabii ki herkes aile, arkadaş ve çevrenin durumları, dertleri, mutluluklarıyla ilgilenmeli, yardımcı olmalı ve onların mutluluklarını görmek için teşekkür de beklemelidir; ama minnettarlık beklediğini hissettiği an, odağını hemen kendine çevirmelidir. Bunu yaptığında, iç huzuru hemen fark eder.
Huzurla Kalın…
Nalan Erpolat
6 YORUMLAR
Tam da Thanksgiving yani Şükran günü için bir yazı olmuş.
Değerli yorumunuz için çok teşekkür ederim. Bana eksik bir şeyler yazdığımı farkettirdiniz. Şükran teşekkürden farklı galiba, teşekkür insanlar arası karşılıklı bir kavram. Şükran tek taraflıdır. Şükür insanlara karşı olmaz, sadece Allah’a şükredilir.
Doğru tabi, şükür yaradana edilir, ancak İngilizce bu konuda ayrım yapmamış, tıpkı “dayı” ve “amca” gibi aynı kelime yeterli görülmüş, Thanksgiving denilerek. Bende yazınızın tarihi itibarı ile burada önemli bir gün olarak kutlanandığı icin güne atıf yaptım. Yoksa ki yazınızda bir eksiklik olarak görmedim efendim. Saygı ve sevgi ile.
Teşekkür ederim Esat Bey. Yorumlarınız memnun etti beni. Sevgiler…
Teşekkür, kelime kökeni Arapça (Şükran) dan Osmanlıcaya türemiş ve te-şekkür olarak söylenmiştir. Dünyanın bütün lisanlarında tek bir kelime bu kadar önem taşır. Çünkü birbirimizin suyuna sesine muhtacız ve buna minnet duymak insanlık kanunudur. O yüzden hatırlatma yaptığınız için “Teşekkürler”
Teşekkür ederim Ahmet Bey… sevgiler….