Sızlayan yüreklerin dağlanmasıdır acı. Gözlere mil çekilmeye çalışılması ve algıların kapatılamamasıdır. Istırap içinde haykırılması ve birilerinin bundan şevk duymasıdır acı. Acı çektiği savıyla dolananların çektirdiği duygudur yer yer.
Dolanmaktır çemberin içinde, çıkamamaktır çoğunlukla döngüden acı. Görürsün bazen çıkış yolunu, o beyazın ötesinde karanın gerçeğindeki saflığı içeren rengiyle görürsün; her yanın sarılmıştır, adım atamazsın bir türlü, attırmazlar. Sevgi tutar bazen, bağlılıklar, bağımlılıklar, önyargılar, kıskançlık, öfke, hırs ve nice kötülük.
Çember
Çemberin içindesin ve çember acıdan oluşuyor. Çemberin kökü acı, dalları acı, ağulu çiçekleri acı. Acıyı görüp, çemberin gerçeğini görüp söylemek istersin önce; “Bakın, bu gerçek değil, bu sizin kurgunuz, sizin yaratımınız, bizim ürünümüz. Mutluluk dediğiniz zevk, başarı dediğiniz hırs, ilerlemek dediğiniz ıstırap. Ve hepsinin kökü acı, acı, acı…” Sonra zamanla, acı bir haykırış çıkarabilirsin yalnızca, yine ıstırapla. Çünkü kitleler yalanı sever, sahteliği…
Varsayımsallık
Çemberden çıkamadığın gibi, sözünü bile edemezsin o varsayımsal çemberin. Varsayımsal bir çemberin bu denli güçlü olması, bu denli acılara neden olabilmesi ne kadar ilginç ve ne kadar ironik? Tarihle desteklenmiştir çünkü acı çiçekli çember, insanlığın köklü, yabanıl uygarlığının tarihiyle. İlkel kavramı ile doğallığı, özgürlüğü aşağılayan “uygar” kötücüllüğüyle acıdır ve acıtır. Savaşan, kaba maymunların gösterisidir her şey; barışçıl maymunların hor görülmesidir. Kendini savunmaya karşı saldıranın “uygar” barbarlığıdır çemberin “amino asit”ten başlayan tarihi.
Öyle değil, o kadar zor değil; ama öyle inanılır, bu zorluk derecesi aşılanır bebeklere ve yetişkin olduğunda acının bir neferidir artık. Çemberin sonsuzluğu adınadır her şey. Çember kaçınılmazdır ve pes etmelidir, yine de çemberin kaçınılmazlığına tehdit oluşturanlar vardır, düşmanlar. İnanılmaz bir çelişki.
Algı Körlüğü
Sahte uçmakları/cennetleri için gerçekliği alt üst ederler. Acı için mutsuzluğun parasız askerleridir tümü. Hiçbir çıkarı da yoktur aslında kazanılacak bu kör hırslarının/aç gözlülüklerinin. Acı çeken ruhlarla beslenirler. Pkd’nin (Phillip K. Dick) romanları gibidir yaşamları çoğu kez. Ellerinden gelirse ve geldiğinde, ruhlardan kocaman gök rengi kan akan ısırıklar alırlar. Ruhun kanı gök rengi akar çünkü, acıdan geçemezsiniz yolunuz acıdan geçer.
Doğrular/Özgürlük
İnsanlar doğruları sevmez, acı çekmeyi sever adını saptırarak. Acılardan geçer ay ışığı yolcusunun yolu, fakat acı çekmenin ötesi vardır bir de, çemberin dışında.
Acı duymak özgürlüktür, özgürlüğe giden yoldur, gerçek acıyı gerçek rengiyle; nehrin karşı yakasına geçinceye dek.
Atakan Balcı
6 YORUMLAR
Cehalet mutluluksa gerçek elbette acı olmalı 😉
Nietzsche hayvansal mutluluğa ulaşamamamızın suçunu belleğe yükler. İnsanın geçmiş yükünü onun zincirleri, insanı da köle olarak görür. Ve kölelik pek de mutlu bir durum değildir 😉 İnsan hiçbir zaman hayvanlar gibi anın mutluluğuna sahip olamaz der.
Hayvanlardaki kadar arı bir mutluluğa ulaşamayacağımıza ben de inanıyorum. Çoğu insanın, senin de yazında değindiğin gibi, mutluluğun içeriğini başka kavramlarla doldurmaya çalıştığını düşünüyorum. Ama gene de hazcı öğretiye inanan bir insan olduğumdan mutluluktan vazgeçmek yerine kovalanması gerektiğini düşünüyor, özellikle de acıdan kaçınıyorum elimden geldiğince.
Maddeden bağımsız, belki de biraz Kinikçe bir mutluluk benim kovaladığım. Elde edilir mi, bilmem. Ama bana yaşamak için sebep veriyor.
Bizi köleleştiren üst katmanlardan sıyrılıp içerideki köleye ulaşabilsek, çok yol katetmiş olacağız. Üstat Nietzsche’yi anlamak, hele ki doğru anlamak ne kadar önemli. Teşekkürler yorum için, çok değerli.
Franz Kafka’yı hatırladım biraz. Acı duymak özgürlükse özgürüz ikimiz de.
Harika bir yazı.
Kafka göndermesini farketmeniz çok güzel, teşekkürler!…
Atakan hocam idolüm olmuştur onu tanıdığım günden beri. Ancak türlü yazılar yazdığını yeni öğrenmiş bulunmaktayım. Fikirlerini hayranlıkla dinlerdim. İyi ki iz bırakmış geçmişime. Ha bir de çizgisiz kağıda yazdığım yazının düz olması da hocam sayesindedir. Saygı.
Çok uzun süredir yazıyorum farklı türlerde, teşekkürler Enes!…