Soğuk bir geceyi elimdeki sıcak suyla ısıtıyorum, bir de fikrimdeki senle. Sen benim hafızamı öyle güzel kandırıyorsun ki, bana dünyanın en güzeli olduğumu söylediğinde neredeyse inanacak oluyorum. Yapma, beni böyle kandırma çocukluğum. Soğuk kış günlerinde yaz ayları anımsatmalarınla girme aklıma.
Etme, eyleme. Fikrime karpuz kabuğu düşürme.
Bak ben de kuş olurum sonra
Camın önünde duran beyaz güvercinle göz göze gelir gelmez çekiliyorum zaman yavrusu geçmişe…
Yapmasaydım, gece yatmadan evvel o karpuzu yemeseydim iyiydi. Kışkırtıcı kırmızısının içindeki siyah irice benekleri, tatlı ve sulu haliyle öyle güzel bakıyordu ki yüzüme. Benim olmalıydı. Havva’nın kızıyım işte dur diyemiyorum isteklerime. Suç ortaklığı yapacak bir Adem’e ihtiyaç yok henüz. Her şeyin başında önce kendimi kandırmalıyım. Karpuza bakıp benim olmalı diye düşünürken ne kadar bencil olduğumu fark ediyorum. El çabukluğu ile indiriyorum karpuzu mideme. Kötülük değildi niyetim. Sadece siyah benekli kırmızı karpuzdan bir dilim yemek istedim. Yapmasaydım iyiydi, yatmadan hemen önce yemeseydim…
Çocukken hiç alarm sesiyle uyanmadım ben. Tanrı’nın vermiş olduğu en güzel, en şaşmaz ses olan annemin sesiyle uyandım, bir de kız kumrunun ötüşüyle…
Güzeldir kız kumrunun sesi, ötüşünde hem matem hem kurtuluş gizli.
Güneye bakan sıcak bir evde oturuyoruz. İzmir’de, Ilıcalar’da. O zamanlar karşımızda mandalina bahçeleri var. Baharda laleler açıyor hemen oracıkta piknik yapıyoruz, bahçeler arasında. Anneannem laleden bebek yapıyor, ilk defa canlı bir bebeğim oluyor. Kendisinden başka kimseye benzemeyen, kırmızı yapraklarının üzerinde siyah tüyleri olan lale kızın kokusu elimi tutuyor. Evlat kokusunun ilk esinlenmesini alıyorum lale kızın kokusunda. Neyse lale kızı sonra anlatırız, bugün lale kız değil hikayemiz.
Gece zor geçmiş, cırcırlar ninni söylemiş ama yetmemiş, sıcak değmiş yüreğime uyutmamış, karanlık ve aydınlığın birbirine değip geçiştiği yerde dalabilmişim uykuya. Yetmemiş soğuk soğuk mideme indirdiğim karpuzun etkisiyle rüyalar görmüşüm, koşmuşum, oynamışım, acıkmışım. Sanki rüyalarda yaşamışım. O sebepten yorgunluğum belki de.
Rüyamda annemin normalde gitmeme izin vermediği yerlere gittim, dağın eteklerine. Taştan, toptan, ipten oyunlar oynadık. Hiç tanımadığım insanlarla arkadaşlık ettim, yaramazlık yaptım yani. Sonra Tonton Amca’dan döner ekmek yedim. İlginç bir şey oldu rüyamda. Ben döneri yiyordum ama döner bitmiyordu. Tanrı kullarına rüyalarla bitimsiz mutluluklar bağışlıyordu.
Düşünsenize, normalde gidemediğim yerdeyim, dağın eteklerinde! Topum hiç patlamıyor, yabancılarla arkadaş oluyorum kalbim kırılmıyor, döner ekmek yediğim güzel günlerden biri ve yediğim döner hiç bitmiyor.
Rüyamdan uyanmak istemiyorum ama kumru kız öttükçe ötüyor. Annem sabah balkon yıkama numarasıyla kumru kıza minik su göletçikleri bırakıyor. Öyle olmalı. İyilik yapılacaksa iyi kılıflanmalı, öyle göze sokulmamalı diye düşünüyorum. Kumru kız bir yudumlanıyor, bir ötüyor, bir yudumlanıyor, bir ötüyor…
Bir ara ayaklarını odanın balkon kapısının girişinde görüyorum. Neredeyse girmiş içeriye. Mırıl mırıl bir sesle öter gibi uykulu uykulu selamlıyorum kız kumruyu. “Güzel ses hoş geldin’” diyorum. Kız kumru yanı başıma geliyor başlıyor anlatmaya…
“Vakti zamanında köyde yaşardım. Senin annen gibi bir annem, babam, kardeşlerim vardı benim de. Günlerden bir gün annem uzaktan bakmaya karar verdi bize. Allah’ın yanı başından, cennetinden. Babam bize üzüldü, yalnız kaldık zannetti. Babama anlattım dedim ki annem bizi görüyor, hala seviyor. Babam inanmamış olacak ki bize analık etsin diye başka bir kadınla evlendi. Analık edecek kadın karanlık etti, zulmetti. Günlerden bir gün üvey annem beni depoya zeytinyağı almaya yolladı. Çabuk, dedi. ‘Oyalanma misafir gelecek sakın geç kalma.’ Koştum, öyle koştum ki o deponun yolu bitmedi, yüreğim yol boyunca korkudan titredi, ellerim yüreğimi taklit etti ve yağ şişesi elimden kayıverdi. Oracıkta sindim kaldım. Üvey annemin sesiyle irkildim. ‘Nerede bu Allah’ın cezası,’ diyerek yanıma vardı.”
Benim korkularım titrekti, onun kötülüğü ise kararlı. Unutma, dedi kız kumru.
”Hayatın boyunca kararlı kötülüklerle karşılaşacaksın.”
Sonra dedim, sonra ne oldu? Bir mucize oldu ve ben kuş oldum. Üvey annemle bakıştık, gözleriyle delice beni ararken ben zalimin zulmünden kaçtım, Mevla’mın gökyüzüne başka türlü kavuştum. Uçtum, uçtum, uçtum… Sanki bir ara annemi gördüm ama yanına varamadım.
Hadi oradan, dedim. İspatla. Hayatım boyunca inanmak istediğim herkesten ve her şeyden ispat isteyecektim. En çok da sevilmenin ispatını. Kumru kız orada doğruluğunu ispatladı söylediklerinin, boynundaki siyah izi gösterdi. Kolyesinin izini…
Elim boynuma gitti. Siyah ip ucunda takılı taş kolyeme tutundum hayretle ve insan kalmayı tercih ettim.
Evlenip İzmir’den Bursa’ya gelirken yol boyunca gözüm arkada ağladım. Bursa’da uzun yıllar kumru kızın sesini duymadım. Bursa’yı çok sevemedim, sahteliğine ısınamadım. Çöplerin başında sertçe uçuşan martılar tanıdım. Fabrika çöplerinden medet uman, yüreği kumru kız kadar olmayan, et yiyen martılar…
60 YORUMLAR
Bu sabah Kaf Dağı’na gittik sizinle, Zümrüdüanka kanatlarında. Ah, bir de geri dönüşü olmasa! Kim ister Bursa’nın et yiyen martılarını, Ankara’nın ruh emen kargalarını? Ama elden ne gelir?
Sevgili Nedim, yazılarıma yaptığınız yorum beni öyle tamamlıyor ki, hep bi miktar eksik kaldığımı hissediyorum. Bu eksiklik hissi tamamlanma isteğine dönüşüyor ve ben mükemmele koşmaya çalışıyorum. Motivaston denilen şey sizsiniz. Yardım siz, dostluk siz, okur siz, fayda siz, akıl siz, yürek siz…
Çok teşekkür ederim 💐💐💐💐💐
Sizi doğuran insandan Allah razı olsun.
Ah! Tam da yüreğimden yakaladınız şimdi beni… Kimileri, dünyaya özümüzü bulmaya geldiğimizi duyunca “beni” bulmaya geldik sanıyor. Oysa “bizi” aramak gerekir diye düşünüyorum. Çünkü “tamamlanmaya” ve ötesinde “tamamlamaya” gerek duyuyorum. Her ne kadar “meleklerden bile üstün” yaratılmış olsak da, “tam” olmak için benim ruşeymli ekmeklerden kırk fırın daha yemek gerekiyor galiba. Belki de bu yüzden, ebeveyn, çocuk, kardeş, arkadaş, dost, sevgili, eş arayışımız. Bizi tamamlayacak canları bulmak zor; bulunca sıkı sıkı sarılmak lazım bence…
Ben size sımsıkı sarıldım bırakmaya hiç niyetim yok. Sevgilerimle 💐
Ahhhh Nurcan Hanımcım, okurken yer yer gülümsedim, yer yer içim burkuldu.
Bu kış gününde karpuz nereden aklınıza düştü? Oradan bitmeyen dönere hangi ara geçtiniz? Ondan sonra kumru, üvey anne, Havva derken beynim yandı 😂 Hızınıza yetişemiyorum. Gene çok güzel, gene harika bir yazı. O döner gibi, okusak okusak ve hiç bitmese.
Sevgiyle kalın…
Sevgili Ayşe öncelikle beyninize verdiğim hasar için özür dilerim. 😄 Çok güldüm yorumunuza. Çok koştuk bu masalda. Döner yedik, piknik yaptık, üvey anneden kaçtık…
Herşey hayat gibi. Hayat gibi bitimsiz telaşların peşinde giderken izini sürdüğümüz ve bulduğumuz şey iyilik olsun. Bir masaldan ne kadar iyilik çıkar bilemem ama benim tek temennim dünyanın daha iyi bir yer olması.
Yazımı yazarken sizin de benimle birlikte koşacağınızı biliyordum.
Teşekkür ederim.💐
Yine muhteşem bir yazı olmus kalemine sağlık.
Sevgili Mediha tüm güzel şeyler karşılıklıdır.
💐💐💐💐
Seni seviyorum.
Günaydın, bir perrşembe sabahından. Yine hoş ve buruk bi’ duygu hakim oldu, yazıyı okuyunca. Sanırım kelimelerle oynaman ve o sır gibi dizilimi yine beni aldı ve farklı hayal dünyalarına götürdü. Sanki yaşıyorum yazdıklarını Nurcanım, ya da bazen hissettiğim şeyleri yazıyorsun. Seni okumayı seviyorum…
Sevgili Çiğdem, ben de perşembe günleri satır satır sana koşmayı sabırsızlıkla bekliyorum. Kelimelerin dizilimi bana benziyor Çiğdemim. Benim gözümle bambaşka bir dünya var. Hayatta her şeyden ve herkesten bağımsız olduğum tek yer kendi iç alemim. Hani bana önerdiğin o nefis film var ya işte ben içimde hep o tatta yaşıyorum. Asıl ben seni seviyorum. 💐💐💐
Bu yazınızda daha bir öykü tadı var sanki. Sonu ne olacak diye merakla; keyifle okunan bir kitap okuyormuşum hissini uyandırdı bende. Umarım o günler de gelir, bir de imza atarsınız şöyle fiyakalısından.
Sevgilerimle.
Sibel Hanımcım ağzınızdan bal damlıyor. Size bir sır vereceğim. Benim fiyakalı bir imzam yok. Çok fazla imza atan bir insan değilim. Ama zaten hayat hep o fiyakalı duruşu yüzünden bizi peşinde mum ediyor ya, benim de imzam fiyakasız oluversin, değil mi?
Çok teşekkür ederim güzel yorumunuz için. Sizi görmeyi seviyorum çünkü siz beni görüyorsunuz, gözle görmenin çok ötesinde… 💚💚💚💚💚
Hem gülümseten, hem hüzünlendiren bir o kadar da insanı içine çeken yazılarınızı zevkle okuyorum. Yüreğinize sağlık.
Sevgili Gülbani Uzun demek ki siz benden daha iyi bir insansınız çünkü ben sizin yorumunuzu okuyunca sadece saadet duydum. Teşekkür ederim. Zahmetlenip yorum yapmış olmanızın değeri paha biçilemez.💛
Çocukluğumuzun bitmeyen düşleri sıcacık. Keşke korkuyla hiç tanışmasa minik ruhlar ama maalesef. Büyüdükçe ruhlarımızı saflaştırmak en zoru ama imkansız değil. Kararlı kötülük çok ürkütücü bir deyim geldi ürperdim. Kararlı iyilik ile karşılaşacağız biz de ve kendimiz yaklaştırmayacağımız, içselleştirmeyeceğiz olumsuz davranışları. Yoksa ne karpuzun tadı kalır, ne de dönerci amcaya giden yolun kısalığı.🌈🎶🧚♂️
Sevgiyle canım, ışıkla yaz sen 🧿💙
Sevgili Ayşe Hanımcım, kararlı kötülüklerden korkmayacağız. Yazarken benim de içim titredi ama hayatta yaptığı kötülüğü isabet ettirmek isteyen tüm insanlar bir gün kendi kötülük oklarıyla vurulacaktır. Karpuzun tadı, dönerin tadı derken insanın tadı farklıydı eskiden. Şimdi o tatların peşini yazılarımla kovalıyorum. Yetişeceğim dünyadaki tüm lezzetlere ve sevdiklerime ikram edeceğim. Yorumunuz beni çok mutlu ediyor. Beş kanatlı beş at gücü verdiniz. 💜 Artık hayallerim daha yakın.
Sanırım bu kış günü okuyan herkesin aklına sulu, siyah, benekli karpuz düşmüş 🙂
Yine çok güzel bir yazı :*
Fulyam teşekkür ederim. Dilim karpuz yemeği özledim. Sonra da çekirdeğini kavurmayı.
Güzel kardeşim, çocukluk hayallerinde, düşlerinde, anılarında yalnız değildin. Seni seven yürekler vardı. Seninle birlikte kumru kızın elemini, kederini paylaşmaya hazırlar. Oradan kaçmak için değil, orayı cennete çevirmek için bekliyorlar. Unutma dertler paylaşınca azalır, mutluluklar paylaşınca çoğalır. Seni seven öyle çok ki güzel kardeşim, her şey çok güzel olacak 🍀🌹🍀
Canım ablam teşekkür ederim. Büyük bir sevgi çemberi içerisinde güvenle oynuyorum. Nereye düşsem sevdiklerim… Ama bu çemberin en güçlü bağlarından biri sensin. Dilin dualı, kalbin sevgi dolu. Asıl dünya seninle cennet. Teşekkür ederim. Desteğin beni şaha kaldırıyor ve dolu dizgin koşuyorum sevdiklerime.
Zordur insanın doğup büyüdüğü yerlerden ayrılması. Gittiği yere ısınamaması, öz yurdunda gurbette olduğunu hissetmesi. Ne yazık ki bu aidiyet hissi bende de var. Ahde vefa gibi bir duygu bu. Bütün sevdiklerini de ardında bıraktıysa iki misli katlar hasret. İnsanın doğup büyüdüğü yerlerde güneş başka doğar,kuşlar başka öter. Aslında şikayet ettigimiz herşey onemini kaybeder, hatta hasret yüklendiğinde yüregimize razı bile geliriz tasvip etmediklerimize.
Yüreğinize, kaleminize sağlık. Ben de gittim kendi yurduma bir an 😊
Sevgili Neşe, üç kardeş büyüdük biz. Yeri geldi ayak ucunda uyuduk birbirimizin. Hiç kıskanmadım kardeşlerimi. Hayatta en güzel şey sevgi bağıyla bağlı olduğun insanlardır. Şehirlerin kimliği vardır. İnsan doğup büyüdüğü yeri elbet bir başka seviyor ama zamanla her şeye alışıyor insan. İzmir’in en çok imbatını ve temiz yürekli insanlarını özlüyorum. Ama artık Bursa’da da kumru kızlar var. Beni takip etmişler. 🤗
Güzel yorumun için çok teşekkür ediyorum.🖤
Perşembe sabahı ne güzeldir. Kuş Tüyü köşesine baktım, güzel bir mutluluk paketim vardı, aceleyle açtım, içinden rüyalar, hayaller, umutlar, sonu tatlıya bağlanan korkular, masal tadında doyumlar çıktı. Paketimi itinayla saklayacağım teşekkürler. Çoookkkkk güzel bir yazıydı, bitiverdi.
Sevgili Faika her şeyi güzelleştirmek gibi bir özelliğin var senin. Benim kuş yüreğime değdin ve ben masal gibi bir şey oldum. Canım benim o pakete dikkat et ne zaman bir dosta ihtiyacın olursa o pakette seni bekliyor olacağım. Masallarım seninle güzel tıpkı dünyamız gibi… 💛💛💛💛💛
Sıcak yaz günleri, öğlen uykuları, kız kumrunun ve seyyar dondurmacının sesiyle uyanmalar. Çam ağaçları altında yapılan kaynamış yumurtalı, yaprak sarmalı, köfteli piknikler. İnsanı gibi sıcak Ege. Çocukluğuma gittim bir an gülümsedim. Üvey annenin seni azarlamasıyla kendime geldim.
İyi düşünelim, hayatımızdaki bazı insanlar bize önümüzdeki hayat için sanırım biraz gardımızı aldırıyor. Dün dünde kaldı, yarının ne getireceğini bilemiyoruz, öyleyse bugünü tadına vararak yaşamak gerek.
Yine duygu yüklü bir yazı tebrik ediyorum.
Sevgili Necmiye o piknikle ilgili saydığınız her şeyin bulunduğu fotoğraflarımız var. O nasıl bir lezzetli sarma, yumurta, köfte… Bizim birbirimizi seviyor ve anlıyor olmamıza şaşırmamamız lazım. Aynı sofralarda karnı doyan insanlar o sofralarda sadece köfte, sarma, yumurta yemezler. O sofralarda ortak bir yaşamın lezzetli paylaşımlarını indiririz midemize ve sarma tadında, köfte tadında aklımızda tutarız. Ondandır birbirimize benzerliğimiz. Çok teşekkür ederim. Alıp götürdünüz beni dede dağının eteklerine ve büyülü geçmişe… 🌷🌷🌷
Bu güzel persembe köşe yazını okurken düsündüm. 😇 Dedim ki bu güzel kalpli, genc yazar, ona olan sevgimi de ispatlamamı isterse!
💜 Yeterli olur mu, bilmem. 😉
Sevgili Meral bu yorumu okuduğumda o kadar çok hoşuma gitti ve o kadar çok güldüm ki… Beni güldürdüğüze göre sevginizi ispatlamış oldunuz bile. Ağlatmaya hevesli insanlara nazaran en büyük sevgi ispatı güldürmektir. Sizi seviyorum. 🍀
“Hayatın boyunca kararlı kötülüklerle karşılaşacaksın.” Ablam tek cümleyle ancak bu kadar güzel anlatılabilinir. Kalemine, eline sağlık ablam.
Yaaaaa sevdin mi yine? Niye seviyorsun, biliyor musun? Çünkü senin de yüreğin kız serçenin yüreğinden. Kararlı kötülüklerden korkmayalım, kötülerin kararlı kötülükleri varsa Allah’ın kararlı iyiliği vardır. 🌻
Merhabalar
Harika bir bayanın, harika bir sunumuna dalış yaptım. Rüyayı ben gördüm sanıyorum. Anlatım çok güzel. Harika bir sunuş. Anlatılmak istenen ise insanoğlunun en derin gerçeği, değil mi?..
Et tırnaktan ayrıldıktan sonra hiç bir tırnak tutmaz imiş.
Sizi yürekten kutluyorum. Harikasınız. Zamanın size bütün güzelliğini sunacağına inanıyorum.
Sevgi ile kalın,
Hoşça kalın..
Zeynep Hanım ne güzel söylemişsiniz öyle; “Et tırnaktan ayrıldıktan sonra hiç bir tırnak tutmaz imiş.” Benimle birlikte rüyalarıma gelmeniz bu bende hep aynı şekilde olması konusunda bir istek yaratacak ve rüyalarımdan uyanınca gerçek mi diye ispat aradığımda sizin yorumlarınıza bakacağım. Çok teşekkür ederim 💎
Bitmeyen döner gibi hiç bitmesin yüreğindeki sevgi İnşallah. Yine tüylerimizi diken diken yaptın. Yolun açık, tahtın ve bahtın çoooook güzel olsun.
Sevgiler
Ayten Ablam çok teşekkür ederim. Mahallede Tonton Amca diye dönerci vardı. Sistem şöyleydi; annem bir miktar para bırakırdı ve önce fırından bir ekmek alırdık. Tonton amca o ekmeğin içine paramız kadar döner koyar böylece döner ekmek keyfimizi biraz uzatırdı. Allah rahmet eylesin adamcağızı anmış oldum. Çok güzeldi be abla. Canım çekiyor ara sıra hala.💜💜💜💜
Merhabalar
Yüreğinize sağlık, harikaydı tek kelime ile 🤗🤗🤗
Merhaba Hakan Bey, güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim. Sevgilerimle 💐
Nurcan Hanım merhaba;
Sizi okumak güzel, sizi hissetmek, sizle yaşamak o duyguları, paylaştıkça güzelleşen kararlı güzellikler olsa hep, kararlı kötülükler olmasa keşke. O kötülüklerden sonra yerini, 45 yılın ardından değiştiren ben gibi zor ama hersey güzel olacak.
Sevgi ile kal 😘❤️
Sevgili Nilüfer her şey hep güzel olsun, herkese güzel olsun. Zahmetlenip yorum yapmış olmanız güzel olan her şeyin en büyük adımı. Minnettarım. Sevgi ve saygılarımı kabul edin lütfen. 😘
Rüyanı beraber görmüş olduk. Hatta okurken bir müzik dahi çalıyor gibiydi. Daha güzel rüya tabir edilemezdi. Kuş olup uçmak, kaçmak ve kafesten kurtulmak ilkesini çok seviyorum. Hapsedildiğiniz anda kuş olup uçun! Nefrete, maddeye, hiçliğe, aşka hapsedilirseniz uçun. Zincirlendiğiniz yer altın dolu mabed olsa, hapsolduğunuz sürece, zulmedildiğiniz sürece asla bir çöp kutusundan farklı bir şey olmayacak kafesiniz…
Herkes kumru olup, gökyüzünü şenlendirsin.
Kalemine sağlık.
Sevgili Ahmet hatırlıyor musun bana bir rüyanı anlatmıştın. 😄 Bugün onu hatırladım. Rüya tasvirini senden öğrendim ben. Teşekkür ederim güzel yorumun için. Rüyalarda buluşuruz diye bir şarkı vardı, bak o geldi aklıma. Dinleyeyim bari. 😉
Sevimli kitap kurdu arkadaşım, okumak çok zevkli bir de senin düşüncelerini paylaşmak ayrı bir güzel. Sadece bir şeyleri yerken veya anlatırken mevsim meyvelerini kullan canı çekenler olabilir dikkat.
Saygılar ve sevgiler
Merhaba Murat. Vallahi önerin aklıma geldi. 🤣 Gebe kadınlar olabilir dedim. Ama maalesef artık her şey var. Keşke olmasaydı ve biz daha mutlu olsaydık. Çok teşekkür ederim güzel yorumun için.
Düşler, gerçekler bir arada, harika bir öykü tadında ✨⭐✨⭐💝😊
Hayat gibi sevgili Özlem Çağlayan. Düşler ve gerçekler hep bir arada. İsteyen düşünü alsın isteyen gerçeğini… Sevgilerimle 💐
Yine dökmüşmüşsün arkadaşım. Muhteşem yazmışın. Yüreğine, kalemine sağlık. Tek sıkıntı beni Bursa’dan soğuttun 😞
Perşembe günlerini bekler olduk😊
Sevgili Serkan yazılarımın etkili olduğunu kabul ediyorum ama Bursa’dan soğudum yazdığın yeri okuyunca kahkahalarla güldüm. Haklısın canım Bursa biraz sıkıntılı bir şehir. Biraz özenti, biraz fazla hırslı, biraz da bencil. Gel birlikte soğuyalım Bursa’dan. 💐
Yüreğinizi ne güzel kaleme dökmüşsünüz. İçinde ben de varım. Çoçukluğumun doyulmaz tadı ile yazılarınızın tadı bir başka içten samimi ve buruk bir gülümseme ile okuyorum çünkü içinde kalbimize değiyorsunuz, içimizdeki bizlere.
Sağolun,
sevgiyle
Sevgili Pervin içerisinde siz olmasanız ne kıymeti olur o yazının. Bu tat kalabalığın tadı, mutluluğun, iyiliğin ve sevginin tadı. Dolu dolu gülün efendim. Gülümsemeleriniz kararlı olsun. 🌹🖤
Havva annemizin de kötü niyeti yoktu ağaca yaklaşmayın dediğinde Allah-u Teala. Sadece nefsine ve kulağına hoş sesler fısıldadı şeytan ve sonucuna da katlanmak zorunda kaldı.
Benim fikrim sonucunu kestiremediğimiz olaylara dikkatli ve temkinli yaklaşma taraftarıyım. Nasıl ki biz bebelere “cıs” diyoru,z işte ben de bebek gibi kendime “cıs” diyorum ki fazla yanmayın diye.Tabii Herşeyi de genelleyemeyiz, farklı sonuçlar da alınabiliniyor.
Gurbet kelimesini ben bastıra bastıra artık içimde yaralar kurudu, belki birgün canlanır. İnsanın doğup büyüdüğü yer gurbet olmazmış derler ama benim oldu. Ben buralara bir türlü alışamadım. Allah’ın bize bahşettiği ırkımızdan tabii ki de kopamadım veyahut kopmak istemedim o yüzden ümidim hala canlı belki birgün gurbetlik biter isterim.
Gurbet
“Dağda dolaşırken yakma kandili,
Fersiz gözlerimi dağlama gurbet!
Ne söylemez, akan suların dili,
Sessizlik içinde çağlama gurbet!
Titrek parmağınla tutup tığını.
Alnıma işleme kırışığını
Duvarda, emerek mum ışığını,
Bir veremli rengi bağlama gurbet
Gül büyütenlere mahsus hevesle,
Renk dertlerimi gözümde besle!
Yalnız, annem gibi, o ılık sesle,
İçimde dövünüp ağlama gurbet!..”
Necip Fasıl Kısakürek
Hz. Ali şöyle dua eder; “Allah’ım gönlümde olanı, hakkımda hayırlı eyle. Hakkımda hayırlı olanları gönlüme razı eyle.”
Gurbet içimizde kabuk da bağlasa Allah derki; “Sizin için şer olan hayırlı, hayırlı olan da şer olabilir, siz bilmezsiniz” der. O yüzden Allah’a güvenip ondan başka iyi dost bulamayız çünkü o kimseyi yalnız bırakmaz…
Bende derim ki gel çay koydum beraber içelim 🌺🌺
Sevgili İmran yazdıkların ta içime işledi. İşte sen hep bunu yapıyorsun, doğruları kendine has bir üslupla anlatırken benim içime işliyorsun. Hz. Ali’ye ait olduğunu senden öğrendiğim o dua benim en sevdiğim duadır. Dilinin duası sana çok yakışıyor be kadın. Gurbet dedin ben sustum. Çünkü biliyorum senin gurbetliğin daha derin. Allah yardımcın olsun. Allah’ın dostluğunu ve onun senin gibi kullarının dostluğunu seviyorum. Hadi çay içelim. Biraz gurbet deriz, biraz evlat, biraz aşk ve ömür bir çayın başında dostça geçer. 🌹🌹🌹🌹🌹
Sağol Allah razı olsun, gurbette de olsak önemli olan birilerin yüreğine onu incitmeden dokunabilirsek ne mutlu Allah dostlarına.
Hoş kal.
Sevgiyle kal.
Benim yüreğime sevgiyle dokunuyorsun ve ben buna şükrediyorum. Birlikte konuşa konuşa azalttığımız acıların yerini mutluluklar alsın. Dolu dolu kahkahalar atabileceğin mutluluklar diliyorum sana. 🙏💜
Bursa’dan 17 yaşında ayrıldıktan sonra, yaşanan her şey rüya ya da hayal gibi gelmeye başladı. Sanki sokakta top oynayan çocuktum ama bedenim başka başka yerlerde, başka başka şeyler yapıyordu.
Aradan zaman geçti. Yıllar, yollar ile birlikte büyüdü. Evlendim, baba oldum. Halen daha bir rüyanın içinde gibiyim. Kendimin gerçek halini o sokakta top oynayan çocukta görüyorum sadece. Sanki bir gün, bir an gözlerimi açtığımda o çocuk olup, o hayata devam edeceğim gibi geliyor. Daha kaç kere daha yaşadığım hayatı, dünyayı ve insanları kabullenemeyeceğimi bilmiyorum. Bir gün Bursa’da tekrar başlar mı her şey?
Bursa’nın kuytu köşelerinde martıların, kargaların karıştırdığı çöplerin başına gider, kovardım bütün kuşları. Karton topluyordum çöplerden ve rahat vermiyordu çünkü kuşlar…
Kalemine sağlık Nurcan…
İyi ki tanımışım seni.
Kendime yaklaştırıyorsun beni
ve kendime benziyorsun git gide.
Sevgili Mustafa, yaşadığımız dünyayı, hayatı ve insanları kabullenmemek sürekli bir savunma içerisinde ve gergin tutuyor insanı. Mümkün olsaydı senin çocuk ellerinden tutup hayatı benim gözümden sana anlatmak isterdim. Kabul veremediğimiz her şey ile ilgili önce çok kabul etmiş gibi bir tavır sergileriz, sonra kendimize içimize sinmeyen bir şeyler olduğunu itiraf ederiz, sonrası malum. Tüm bunlar tecrübeyle sabittir. O sebeple benden sana gelen ses sana yakınlık veriyor. Biz aynı hayal dünyasının insanlarıyız. Senin ekmekli bir hikayen var ya biliyor musun çok benzeri bende var. Canım benim anlaşılmanın ortak paydasında olmamız benim açımdan da keyifli. Güzel yorumun beni çok etkiledi. Kendine iyi bak nolur. 🥀
İtiraf edeyim ki hikayenin bi yerlerinde, yediği karpuz yüzünden yatağını ıslatan kız çocuğunu aradı gözlerim. Hatta onu camdan teselli eden kumruyu.
Hani kararlı kötüler var ya, en ufak bir aksilikte “ne yaptım da başıma bu geldi” diyen, işte en büyük ceza da bu muhasebe olsa gerek.
Bu arada kendimi bildim bileli Bursa’da yaşıyor olmam, buralara ait olmadığımı hissetmeme, kalbimin her seferinde Ege’de bırakılmaktan yorulmasına ve emeklilikte sahil kasabasına yerleşme planlarıma engel olamıyor. Yani aklın yolu bir.
Son olarak derim ki; yalnızca yazanın değil, yazılana yorum yapmanın da bağımlılık yapabileceğini sayende yaşayarak öğrendim.
Teşekkürler
Sevgili Gamze, ne güzel bir kurgu o öyle. Sen böyle güzel kurgularını bana yorum olarak verince ben niye düşünemedim bunu diye kahroluyorum. Bundan sonra yazmadan önce sana kahve ısmarlayacağım, yazımı okuyacağım ve seninle yeniden yazacağız. 😉💚💚💚💚
Herkes bunları okurken sanki ben de yaşadım diyor ya, ne şanslıyım ki ben gerçekten seninle o anları yaşadım. Ne güzel günlerdi; dönerci amcamız, kumrularımız, masum çocukluğumuz.
Not:annem de der ki onun özlemi çocukluğuna 🙂
Canım benim anne farkı işte sonuçta çocukluğa özlem teşhisi koyuyor. Ama bu zaten bir çok insan için böyledir. Eğer o kadar güzel olmasaydı çocukluğumuz acaba bunu bu şekilde söyleyebilir miydi? Kendisiyle gurur duysun hanfendi. 😉💜💜💜💜
Kararlı kötülükleri yapanlar; nasıl bir çocukluk geçirmiş olabilir diye düşünüyorum. Belki de hiç piknik yapamadı, çimlerin uzerine uzanıp bulutlara bakıp hayaller kuramadı. Bayramlık kıyafetlerini hiç baş ucuna koydu mu acaba? Sabah erken uyanıp o heyacanı hissedebildi mi? Sokakta saatlerce oynadı mı? Komşu teyzeden gelen salçalı ekmeği dünyanın en lezzetli yiyeceği gibi yiyebildi mi? Liste uzar gideeer… Tüm bunları yaptığı halde ne oldu da ne ara unuttu?!
İçindeki çocuğu bir yerlerde canlı tutabilenlerle yollarımız kesişsin inşallah.
Çok güzel, çok saf, çocuk yanıma dokunan bir öykü okudum. Harikasın Nurcancığım 💗💗
Sevgili Ulviye güzel yorumun için teşekkür ederim. Haklısın kararlı kötülüklere neyin varlığının ya da yokluğunun sebep olduğunu düşünmek gerekir. Kötülük bilinçle yapılınca ben ona kararlı kötülük diyorum. Öyle güzel yazmışsın ki… Bizler salçalı ekmek de iyilik bulan çocuklardık, arkadaşı düşünce koşamayan, yükselmek derdiyle kimsenin omzuna basmayan. Seni seviyorum Ulviyecim. Güzel yorumun da benim içimi ısıttı.