Kırmızı

Hep Böyle Kal

9 Ocak 2019

* Yazarın Notu: Bu yazıyı, Ludwig Van Beethoven – A Melody Of Tears dinleyerek okumanız tavsiye olunur. YouTube linki için tıklayabilirsiniz.

Hep Böyle Kal
Hiç böyle planlanmamış 1 akşam üzeri.

Gözlüklerimi takmışım iyi ki.
Zira, lenslerim, ileri derecede miyop gözlerime batıyor bu vakitlerde.
Batmakta olan güne doğru sürüyorum arabayı.

Bu şehrin biraz dışına çıksam kafi.
Nefes almam böylece kolaylaşacak gibi.

Eski yollar kalmış hatırımda.
Karanlık tam olarak çökmeden varabilirsem ne âlâ.

Kafasında 1000 ton düşünce olduğunda insan, geçtiği yolları ve geçirdiği zamanı tam olarak algılamıyor aslında. Yolla beraber akıyor adeta.

İşte başardım.
Vallahi başardım.
1 küçük kız çocuğu gibi sevinçliyim.
Şu arabayı bahçenin içine sokabilirsem daha da sevineceğim.
2ye katlanarak açılan büyük demir siyaha boyalı kapının tam önündeyim.
Eskiden, çok eskiden; mavi, turuncu, beyazdı renkleri.
Çünkü o vakitler bu evin her yerine annemin elleri, annemin renkleri değerdi.

Yıllardır açılmayan demir kapı, tam da düşündüğüm gibi bana zorluk çıkartıyor.

Böyle anlarda böyle sürprizlerle karşılaşmak, bu yaşımda beni artık hiç şaşırtmıyor.
Paslanmış olmalı.
Zorlamayacağım.
Biliyorum ki zorla hiçbirşey olmuyor.
Varlığın doğasına aykırı bu.
Söz konusu demirden 1 kapı dahi olsa, onun bu haline saygı duymalı.

Arabayı evin yanındaki boş araziye park ediyorum.
Aslında son derece farklı tasarlanmış 1 akşam için aldığım yiyecekleri kollarıma doldurup diğer kapıya yöneliyorum.
Bak işte bu kapı hiç zorlamıyor beni.
Küçük zincirini açıp bahçeden içeri giriyorum.
Seramik taşlardan tasarlanmış merdivenden yukarı çıkarken, ayaklarıma kurumuş ölgün yapraklar takılıyor. Önemsemesem, üzerlerine basıp geçebilirim kolayca. Öyle olmaz ama, onlar da 1 varlık sonuçta, örselemeden yürüyorum aralarında.

Şimdi sıra, elimdeki onlarca anahtardan birinin, evin kilidine uymasında.
Birkaç deneme sonrasında evin içine giriyorum.
Senelerce susmuş, sustukça kendi içine kapanmış, küskün 1 ev kokusu karşılıyor beni.
“Dur alırım ben senin gönlünü şimdi..” diye geçiriyorum içimden.
Sigorta kutusunu bulup, şalteri kaldırdığım sırada evin tüm ışıkları yanıyor. Bak işte betondan 1 ev olmasına rağmen az önce aklımdan geçenleri duymuş gibi o da beni kendince 1 sürprizle selamlıyor.
Hiç güleceğim yok aslında ama yüzümde kocaman 1 tebessüm beliriyor.
Çok açım.
Hayattaki en büyük 2. defom.
Açlığa katlanamıyorum.
Her fırsatta “Yaradan beni bununla sınamasın..” diye dua ediyorum.
Aferin bana. 1-2 saat önce yaşananlar sanki benim ruhuma sirayet etmemiş gibi 1 daha gülümsüyorum.
Ahhhh bundan birkaç yıl evvelki ben olsam; şu anda gözlerim ağlamaktan, dilim anlatmaktan davul gibi şişmişti. Boğazımdan tek lokma geçmezdi. Sabaha 3 kilo vermiş olarak uyanmam kaçınılmazdı..

Ama ben o değilim. Ve olmayacağım 1 daha.

Musluğu açtığımda, kuyudan gelen suyun soğuğunu yüzüme, bileklerime, dirseklerime, şakak kemiklerime, sertleşmiş enseme dek hissediyorum. Bu bana, hayatta olmanın serinliğini hatırlatıyor 1 daha.

Bu akşam, 1 başka evde, yalnız başıma değil, 1 başka kişiyle, çok sevdiğimden ve çok sevildiğimi bildiğimden kurmak istediğim sofrayı, bu evde tek başıma kendim için hazırlamak üzere mutfağa yöneliyorum.
Tek tabak, tek bardak, tek çatal, tek bıçak, tek kaşık yerleştiriyorum masaya.
Tek.
Bu dünyaya geliş ve bu dünyadan gidiş halimizi ifade eden en yetkin ve tek hecelik kelime.
Arada yaşanan onca çoğul hal içinde, hep ve en çok onu korumak gerek.

Uzun zamana yayılı yalnızlık, 1 başka yalnızlıkla karşılaştığında ve ortak paydada buluşabildiğinde zihinler, ruhlar, bedenler, zevkler, keyifler, tatlar, kahkahalar, sohbetler, kalpler; tekil durumunun dışına adım atabilecek cesareti de gösterebiliyor, tüm çoğul olmayı kabul edenler.

Lakin nedendir bilinmez, 1 zaman sonra, kompozisyonun giriş bölümünde gülle bülbülün aşkına benzeyen bu zat-ı şahaneler, gelişme bölümüne geldiklerinde; belki tekli geçmiş zaman yaşanmışlıklarından arta kalan korkularından, tecrübelerinden, karakteristik tezahürlerinden yahut sabit fikirlerinden türeyen serzenişleriyle, bu ortak paydada buluştuğunu başkalaştırmayı, değiştirmeyi, dönüştürmeyi deniyor türlü vesilelerle.

Yaşamım boyunca; içinden geçtiğim tüm geçitleri, önümde açılan ve kapanan tüm kapıları, saçımdan tırnağıma, dilimden dişime, aklımdan kalbime, ruhumdan beynime, bu insan olabilmek adına harcadığım tüm çabaları ve emekleri düşündüğümde; 1 tek cümle döküldü dudaklarımdan tereddütsüzce; “kendimi her halimle öyle çok seviyorum ki, beni kimseye değişmem ve ben, kimse için değişmeyeceğim..”

1 tek dolduruyorum.

Soğuk suya karışıp, değişen rengine bakıp gülümsüyorum.

Kadehi sağ elimle usulca kaldırıp kalbime doğru götürüyorum ve gözlerimi yumup o en sevdiğim cümlemi tekrar ediyorum; “hep böyle kal..” “hep böyle kal..” “hepppp böyle kal..”

Nurdan Yılmaztürk

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

9 YORUMLAR

  • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 9 Ocak 2019 at 07:10

    Kuzum yazılara eklediğin her parçayı sadece senin yazını okurken değil, senin yazınla başladığım ertesi günkü yazıları düzenleme sürem boyunca tüm gece dinliyorum. Hepsi çok iyi geliyor ruhuma. Ama bu… Yazıyla ancak bu kadar bütünleşebilirdi. Bayıldım 👌🏻
     
    Ve gene kendimi seni gözetliyor hissine kaptırmama neden olacak kadar satır satır yaşadığım, hatta bir noktadan sonra adımlarının adımlarım olduğu bir yazı. Tebrik ederim bebek 👌🏻

    • Yanıtla Didem Elif 9 Ocak 2019 at 08:16

      💚 seni okumayı çok seviyorum. 💚 Kendine yolculuğun öyle güzel ki. Adımlarına tanıklık etmek harika. 😇😘

      • Yanıtla Nurdan Yılmaztürk 9 Ocak 2019 at 15:08

        elifcim, beni okumanı çok seviyorummmmmm 🙂 🙂 ve bu kadar büyük 1 kalbe sahip olmanı daha fazla seviyorum, güzel son söz insanı.. 💚

    • Yanıtla Nurdan Yılmaztürk 9 Ocak 2019 at 15:06

      canımmm .. benim de ruhuma iyi geliyorlar.. birbirimizin nice güzel adımlarını takip ettiğimiz günlerimiz olsun inşallah.. sağlıkla, huzurla, afiyetle..

  • Yanıtla Ahmet Yonca 9 Ocak 2019 at 10:30

    Nurdan,
    Yazılarında hep bir mesaj yatıyor ve ben bu mesaj veren yazılara bayılıyorum. Şöyle kendini anlarcasına okura kendini anlatmak ve onun dünyasında bir bir kapıları aralamak konusunda ustasın. Çok beğendim 🙏

    • Yanıtla Nurdan Yılmaztürk 9 Ocak 2019 at 15:13

      “kendini tanımak” konulu 1 ders verilse insanların okul hayatı boyunca, kimse hayatın bu sırrı ile 30larının 2. yarısında karşılaşmasa daha iyi olur mutlaka ama zararın neresinden dönülse kâr 🙂 🙂 kendimi anlamak ve anlamlandırmak bütün amacım galiba.. yolculuk ömür boyu sonuçta.. çok beğendiğine çok sevindim 🙂

  • Yanıtla Ilgın Cenkçiler 9 Ocak 2019 at 20:12

    Hep böyle yaz 🦋

    • Yanıtla Nurdan Yılmaztürk 9 Ocak 2019 at 22:38

      hep böyle yazarım elbette mavi kelebek 🙂

    Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan