– Yakalanacaksın oğlum, bi’ gün?
– Saçmalama. Selin mi beni yakalayacak? Gözünün önündekini görmez o.
Bunda o kocaman egosunun da payı büyük tabi, diye düşündü. Prenses sanıyor hâlâ kendini. Fazlasıyla şımarık bir prenses. Kendinden sonra başka bir kadınla olabilmeme şaşırır en fazla…
Kerem düşüncelerinden bir an sıyrılıp, Ahmet’in sözlerini dinlemeye çalıştı. Arkadaşı karısının ne kadar hoş bir kadın olduğundan falan bahsetiyordu.
– İyi de benim karım 40 yaşında.
– 40 mı?! Bildiğim kadarıyla karın daha 35 bile değil.
– Tamam işte 40 sayılır…
Kerem üniversiteden beri birlikteydi Selin’le. Bir an, kampüsün kafesinde onu elinde tepsiyle şaşkın şaşkın masa ararken gördüğü o ilk güne gitti. Yeni bir fıstık düşmüş buralara, diye düşünmüştü. Avcı içgüdüleriyle hedefine kitlenmiş bir kaplan edasıyla genç kızı göz hapsine almış, kızın kendininki haricinde, ona çevrilmiş diğer gözlerden de habersizce masa arayışını keyifle seyretmişti bir süre.
Anılar. Artık hepsi anılarda kalmıştı.
Kafasındaki düşünceleri silkeleyip atmak ister gibi başını bir an sallayıp Ahmet’in virgülsüz devam eden ve hafif azarlar tondaki sözlerine, âna geri döndü. “Kaybedeceklerine değmeyecek bu maceralar,” diyordu bir zamanların hızlı çapkını Ahmet. Tecrübe konuşuyor tabi, diye düşündü Kerem. Fakat ne kendisi Ahmet’ti, ne de Selin Ahmet’in eski eşi Arzu gibi dedektif ruhluydu.
Selin, Kerem’in telefonunu kurcalamayı ya da geliş gidiş saatlerine laf etmeyi, o çok değerli gururuna yediremezdi. Ne derdi karısı arkadaşlarına;
“Adamı kontrol altında tutmak adına, hayatı kendime zehir edemem. Yapacağı varsa zaten yapar. Bu onunla kendi vicdanı arasında bir durum. Ben dahil olamam.”
Ehhh Kerem’in vicdanı pek rahattı, bu maceraların evinin düzenine bir zararı yoktu. Selin de kafasını devekuşu gibi kuma gömmeyi tercih ediyorsa kendi bileceği işti. Her şey tıkırındaydı, herkes hayatından memnundu.
Sadece arada aklına takılan bir düşünce rahatsız ediyordu Kerem’i. Selin kontrol manyağı bir kadın değildi belki ama aldatılmayı da hazmetmeyeceği bir gerçekti. Tabi bunun için önce egosundan sıyrılıp olan bitene dikkat etmesi gerekirdi. Bir gün yakalanacak olsa Selin’in ilk sözlerinin ne olacağını hayal etmek zor değildi; “Benden sonra bu kadın mı?!” Aldaltıldığı için üzülmekten çok birinin onun yerine tercih edilmesine inanamazdı Selin…
Bu düşünce Kerem’i keyiflendirdi. Bazen sadece Selin’in suratındaki şoku görmek için bilerek yakalanmayı bile düşünüyordu.
Kerem’in yüzündeki gülümseme, geçenlerde Selin’in ettiği tuhaf lafları hatırlayınca, bir an gölgelendi.
Nereden çıkmıştı o sözler? Kendi evlerindeki yemekli toplantıda, alınan alkolün de etkisiyle, konu saçma sapan bir yere varmıştı. Sadakat. Tanrım… Sofrada tek bir sadık adam yoktu. O bunu biliyordu da kadınlar durumdan bir haberdi.
Tartışmanın iyice alevlendiği bir ânda Selin;
“Sadakat tek taraflı çalışmaz. Hiçbir kadın evlenirken, ‘Sen beni aldatabilirsin ama ben sana ömür boyu sadık kalacağım,’ diye imza atmaz o deftere,” deyivermişti.
Sofrada gergin bir sessizlik oluşmuştu. Ahmet alev saçan gözleriyle;
“Yalnız Selin bir şeyi unutuyorsun. Erkek yaparsa ‘çapkın’, kadın yaparsa ‘orospu’ olarak yaftalanır bizim kültürümüzde,” dediğinde ortamdaki gergin hava iyice hissedilir olmuştu.
Selin, Ahmet’ten gözlerini ayırmadan; “Bu toplumda yaşayan kadınlar, yakalanmayacak kadar akıllı olmak zorunda o zaman,” diye meydan okumuştu.
Didem Çelebi Özkan
21 YORUMLAR
Ahmet ismini oldum olası sevmem, mecburiyetten taşıyorum ama bu hikayedeki Ahmet’i sevdim 😁😁 Ayrıca hikaye bir an gerçek olmuş sandım. Fakat şöyle, Selin aldatıldığını biliyor ama çaktırmak istemiyor. Çünkü bu onun bütün karizmasını çizerdi…
Çok şükür sadık bir erkeğim. Aynada kendimle flörtleşiyorum 🤣🤣
Yaaa Ahmet hikayenin devamı süper gidiyormuş. Yazsam mı acaba 🙃 Ama ben son satırdan sonra Kerem ve Selin’le vedalaştım. Biliyorum n’apıyorlar şimdi 😝
🤣🤣 Bence yaz. Böyle evlilik maceraları okumaya bayılıyorum. Bekarlar bir şey anlamayabilir ama boşananlar bu hikayeleri heyecanla okuyacaktır 😁😁 Ben okurum…
😂 Ben zaten Cadı Kazanı’nda devamlı ilişkileri kaynatıyorum 😝
Sevgiler canımcım 🤗
Cok keyifli bir seri cikar bu yazidan devam bence 😊
Kerem ve Selin’in Maceraları 😝
Okuduğum kitap karakterleriyle bazen kavga ediyorum, gerçekten varlarmış gibi sinir falan oluyorum onlara. Bu Kerem’i de hiç sevmedim 😂 Canına okur Selin bence bunun. Bu durumu da toplumun diğer yarısı -erkekler 😱- nasıl kaldırır bilmiyorum 😝😝
Hahahhahaha süper! Bayıldım sonuna 😉
Heyttt feminist arkadaşım benim 🤩 Sen seversin de erkeklerin çoğu kesin sinir olacak 😝😂
Kocaman öperim bebek 😘😘😘
Eyvallahsız kadınların olduğu hikayelere bayılıyorum. Gerçek hayata da böyle böyle sızacağız. Harika yazmışsın Didem’cim, Selin’i çok sevdim.
Sevgimle…
Yaaa kuzum benim, beğenmene çok sevindim. Sitemizin öykü yazarları birbirinden başarılı, ben ufak ufak deniyorum sadece. Bu yüzden senden gelen onay çok değerli, teşekkürler canım 🤗😘😘
Kerem ve Selin yabancılaşmanın en tanıdık meyvesi. Herkes karsısındakini çok iyi tanıdığını sanıyor ama bence insanlar ilişkilerde varsayarak öyle yollara sapıyorlar ki pusula, pergel, uydu buldurmaz.
Güzel yolculuklar, güzel kadınlar…
Aslıcımmmmm, ne kadar mutlu oldum yorumuna 🤗 Çok teşekkür ederim bi’ tanem 😘
Yabancılaşma… Geçen gün bir arkadaşımla tam da bunu konuşuyorduk. Eski karısı; “Benim için artık tamamen yabancısın,” deyince, bizimki üzülmüş. Doğru söylüyordu kadın aslında, tam da senin dediğin yabancılaşma evlilikte başlıyor, boşanmada zirve yapıyor. Geriye dönüp baktığında bir zamanlar aşık olduğun kadından/erkekten artık eser kalmamış oluyor. Amerikalıların çok sevdiğim bir deyişi var; grow apart 😉 Büyüdükçe uzaklaşıyoruz…
Yaaa Didem çok sevdim ben bu Kerem ve Selin ilişkisini. Yüzeyde bilindik bir sadakatsizlik hikayesi ama Kerem’in Selin’le ilgili düşünceleri, kendisiyle ilgili güvensizlikleri ve endişeleri çok ince bir çizgide ele veriyor. Bunu çok sevdim 😍 Diğer taraftan Ahmet’in Selin’e karşı garip, merak uyandıran bu korumacı tavrı? Arkadaşını mı koruyor, arkadaşının karısına mı yürüyor?😁
Ve tabi Selin! Tüm hikâye aslında onunla ilgili değil mi? 😁😁
Tebrikler canım 👌 Selin’i çok merak ettim, umarım bir sonraki öyküde onun hikâyesinin tadına daha çok varırız 😊
Yaa üstat; ne diyeyim 🙈 Deniyorum ve sizlerin yorumları çok değerli, çok teşekkür ederim. Resmen analiz yapmışsın 🤗 Değer verip bu kadar detaylı ve özenli bir yorum yaptığın için çooook teşekkürler bebek.
Öperim 😘😘
Bence bu hikayede egosuna yenik düşen Selin değil, Keremin taaa kendisi.
Ahhahahahaha bence de Kerem ‘Ego’nun vücut bulmuş hali 🤣
Toplumdaki bu dayatmalar kadınları akıllı ve güçlü yapıyor bence 🙂 Erkekler ise kendilerini kadınlardan daha akıllı ve güçlü sanıyor :)))))
Ahhahahahah sanışlarının aldanışları olduğunu öğrendiklerindeki ifade seyre değer olmalı 😉
Sevgili Didem, ne güzel yazmışsın. Toplumumuz, kültürümüz, sanışlarımız, ne kadar yalan. Sadakat aşkın güncel hayattaki adıdır. Öyle olsun. Kalemine sağlık.
Aldatılmaların en yaralayıcı ânı, güvendiğin insan tarafından kandırıldığını anladığın, güvenin yıkıldığı, kendine kurduğun koruyucu çemberin yerle bir olduğunu anladığın lahza. Keşke aldatmak yerine gidebilmeyi başarsa insan. Belki o zaman aldığımız yaralar yüzünden zombiye dönmüş gibi arşınlamak zorunda kalmazdık ömrümüzün geri kalan yollarını.
Bazen çok şanslı olanlara hayat, yaralarını saracak, kaybettiği güvenlik ağını onlara sunarken “Korkma atla bir kez daha, bir şey olmayacak bu sefer” diyecek birini çıkarıyor. İyileşebilenler adına mutluyum. Geri kalanımız hep ağır yaralı devam ediyor yaşama.
Didemcim, çok haklısın. Asıl mesele kandırılmış olmak. En güvendiği tarafından kandırılmak insanı yaralamaz mı? Hem de en derin yarayı açar. Ömür boyu da hatırladıkça kanar.
Ben de senin gibi, bahsettiğin şansa inanıyorum. Gün gelir bir mucize olur, kabuk tutmuş o yaralar iyileşiverir. O yaralardan geriye görüntüde basit izler, içeride derin dersler kalır.
Kadehimi güzel mucizelere ve o mucizeleri cesaretle karşılayanlara kaldırıyorum.