Gırgırına

Kalamış

21 Ocak 2019

Gırgırına | Cem Albayrakoğlu | Kalamış - 1
Bak aklıma ne geldi? Madem başımdan geçenleri yazıyorum, o zaman anlatmaya çocukluk yıllarımla başlamak en doğrusu olacak.

Kalamış, Yıl 1982

İsveç’ten yeni dönmüş, İstanbul’un Kalamış semtinde bir apartmana taşınmışız. Apartman daha yeni kokuyor, kimse kimseyi tanımıyor. Katta iki daire var, iki adım atınca karşı dairenin kapısındasınız.

7 yaşındayım, Türkçem bozuk. İlkokula İsveç’te başlamış olmama rağmen Türkiye’de yeniden birinci sınıftan başlamam gerekecek kadar kötü.

Komşuluk

O yıllardaki komşuluklar bu senelerdeki gibi değil. Yaklaşık bir yıl veya daha kısa bir süre içinde, karşı komşuculuk başladı. Ama ne başlamak? Şimdi o yıllara dönmek için var ya…

Neler, neler?

Hani bir ipte iki cambaz oynamaz, veya bir koltukta iki karpuz olmaz denir ya, işte benimle karşı komşunun kızı arasındaki durum da tam bu. Pek sevdiğim, çok sevdiğim editörümle hahahahha bir türlü anlaşamıyoruz o yıllarda…

Aileler tabiri caizse kanka olmuş, çocuklar ailelerin yanında on numara beş yıldız geçiniyor. Her şey çok güzel yeter ki baş başa kalmasın çocuklar. Pek sevdiğim editörümün bir de kız kardeşi var, benden 5 yaş küçük, o da bizimle takılmak istiyor. “Sen anlamazsın, sen daha küçüksün,” diye onu hiç almıyoruz aramıza 😂

Daha yazmadan anılar aklıma geldikçe gülmeye başlıyorum hey Allah’ım yaa…

Gel zaman, git zaman, biraz daha büyüdük, orta okul yıllarına geldik. Kattaki iki dairenin kapıları artık hiç kapanmıyor. Sanki tek bir aileyiz, bir daireden diğerine hep bir hareket, koşuşturmaca var.

Aklıma hızlıca gelen birkaç anı var, önce onlarla başlayayım, sonrası Allah Kerim…

Bir gün okuldan eve geldim, iki daire arası bir koşuşturmaca var ki sanırsın Allah korusun biri öldü. Olan oysa şu; sevgili editörüm okuldan geliyor, ardından evi terkediyor. Sebep mi? Dur, anlatayım…

Kaçak Didem

Dido‘nun rahmetli anneannesi beni çağırdı. Ben de okuldan yeni geldim ya, bir şeyler yiyorum. “Oğlum,” dedi “Didem evden kaçtı. Bul onu.”

“Aaa ne güzel. Bırak kalsın. Zaten aramız iyi değil,” diyeceğim şaka şaka der miyim “Canım o benim,” deyip ardından ekledim; “Ben bulurum onu, merak etmeyin.”

Sanki ben de Kadıköy Emniyet Müdürü’yüm. Bıraktım tıkınmayı, düştüm yollara. Bakmayın düştüm yollara dediğime, iki sokak ilerde bir apartmanın kapısının önünde buldum Dido’yu.

Bana diyor ki; “Sakın gelme, git, senden de nefret ediyorum.”

“Ben sana ne yaptım?” diyorum, yapmışsın tarzında niiiiiliyor* (Dido buralar kesilmeyecek ona göre)

“Tamam ama sorun ne? Hani bir anlatsan da ona göre gerçekten önemli mi, kaçtığına değecek mi anlayalım.”

Ağzından çıkan tek şey; “Ben dönmeyeceğim, sokaklarda takılacağım.”

Bu arada şöyle de bir mevzu var, babamlara konu sirayet etmeden çözmemiz lazım. Yoksa Nizam The Kit (Dido’nun babası) olaya el atarsa yansın geceler, Pelin Su heceler… Kısacası oyar, oyar…

Dido’nun kızgınlığı biraz biraz yatışınca çıkardı ağzından baklayı; “Annem günlüğümü okumuş, nasıl bana bunu yapar?”

Eminim şimdi bunu okurken, olay aklına geldiği için, bi’ minik niii’liyordur gene.

Neyse bizimki konuyu anlatınca içimden ölümcül bir vaka değil, yaşama şansı var, diye düşünüdüm.

“Peki Dido ne yazıyordu? Hani biz daha çocuğuz, kızdı mı okuduğuna ya da ne bileyim ne dedi?” diyorum. Dido karşı atakta “O bana kızamaz, o benim özelim,” diyor.

Yaaa “Yerim özelini,” diyeceğim diyemiyorum. Sakinleştirene kadar canım çıktı. Sakinleşti dediğime de bakmayın kafadan hala dumanlar çıkıyor ama yavaş yavaş detaylara girmeye başladı. Çok hatırlamıyorum ama birini mi öpmüş, hoşlanıyormuş da onu mu yazmış, geçmiş zaman…

Hesna Teyze haklı ama bizimki sağlam arıza.

O zamanlar kimse dokunamıyor, tam ergen. “Bir daha onun yüzüne bakmayacağım” diye devamlı ara name giriyor. Hani sakinleşirsin de aklına geldikçe gene arızaya bağlarsın ya. Durum bu, bir çekiyor anten, bir çekmiyor.

Akşam oldu, biz yetimler gibi bilmediğimiz apartmanın önünde takılıyoruz hâlâ. Dedim; “Hadi yürüyelim bari.” Şöyle bir baktı ve tek dediği; “Sen git, ben oturacağım. Sen de beni anlamıyorsun!”

Ulan saatlerdir anlamadım da ne yaptım?! Neyse küçük hanım Allah’tan üşüdü de kalktı, başladık yürümeye. Hâlâ ağlamaklı. Tam yürürken bir çöp tenekesinin yanından geçiyorduk, çöpe bir şey attım, içinden kedi fırladı üstüme. Elimle gayri ihtiyari ittim kediyi. Bu sefer ben saymaya başladım “Ulan kedi senin Allah belanı versin,” diye. Dido kendi olayını unuttu -bir hayvan sever olarak- kediye öyle davranamazsından girip sonunda beni hayvan düşmanı ilan ederek noktaladı tiradını.

Ne günahım vardı da bu manyağı aramayı çıktım diye kendime kızıyorum. Bırak ne hali varsa görsün, di mi?

Ya sabırları peşi sıra çekiyorum birden bire aydınlanma yaşadım;

“Nizamettin Amca gelmek üzere, eve gidelim.”

“Tamam,” dedi meğersem sihirli kelime Nizam’mış. Bileydim en başında derdim. Yok yok, en başında deseydim işe yaramazdı bizim ergene hahahaha 🤪

Yaklaşık 2 veya 3 saat sonunda eve vardık. Hal böyle olunca bu sefer bizimkiler de merak etmiş; “Yoksa bunlar birlikte mi kaçtı acaba?” 😆 Benim annem de Nizam The Kit’in kadın versiyonu, o zamanlar öttürüyor vallahi.

Panik içindeki Süheyla’dan kapıda bu sefer ben azar işittim; “Nerde kaldın?” diye. Bir de ona dert anlat, Allah’ım yaa, durduk yere yedim azarı.

Bu arada karşı kapının önündeki manzara bambaşka. Didem’i görünce Hesna Teyze ve anneannede sarılıp öpüşmeler, kızım nerde kaldınlar, çok merak ettimler.

Hiçbir şey olmamış gibi girdiler içeri 😳 Eee ben ne olacağım? Süheyla bağrınıyor; “Bu saate kadar nerdeydiniz?” gibilerinden. Sanki pavyondan geliyorum anasını satayım…

Kısa bir anı, daha sonra bu haftalık ben kaçar.

Başka bir gün gene Dido’larda takılıyoruz. Küçük kardeş Sinem, onun iki yaş büyüğü kuzenleri Yusuf, Didem, ben.

Bu arada en büyük olan ben, sırayla Dido, Yusuf, Sino. Ama sanırsınız Dido tarikat lideri, biz de onun müritleri. Alışmış tabi Yusuf’la Sinem’e emretmeye, bana da yapıyor. Yer mi Anadolu çocuğu? Ben de kızdırmak için elimden geleni yapıyorum. O gece Yusuf’la Sinem cezalı Dido tarafından. Biz de başladık kapışmaya Dido’yla. Aaaa terbiyesiz, tırmalıyor beni. Bir de “Oh, oh,” diyor.

Eve geçince bir baktım ki her yerim tırmık içinde, ciddi kanıyor falan. Sebep onu dinlememişim. Annem bir gördü beni, tek kelime “Bitmiştir,” dedi. “Madem,” dedi “Güzel, güzel anlaşamıyorsunuz, görüşmeyin.”

Yedik mi ambargoyu? Sonra bir müddet gerçekten annemlerin yanında görüştük sadece. Gözetimsiz bir araya gelmemiz yasaktı 😜

Daha bir sürü olaylar ve maceralar var ki başka yazılarda inşallah…

Not: Arkadaşlar konu sadece Dido’nun etrafında dönecek sanıyorsanız, yanılıyorsunuz. Herkes kendini de okumaya hazır olsun. Sonra uyarmadı demeyin 😉

Gırgırına,
Cem Albayrakoğlu

*Açıklamalar: 30 yıl boyunca yayında kalan Kaynanalar dizisinde Tijen karakterini canlandıran opera sanatçısı, oyuncu ve ressam Prof. Dr. Sevda Aydan’ın dizideki karakterinin sinirlendiğinde gösterdiği sesli tepki.

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

18 YORUMLAR

  • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 21 Ocak 2019 at 07:13

    Oldu valla, hikayeyi kendi yediğin haltları saklayarak anlatıp durmuşsun. O tırmıkları deli olduğum için attım sanki 😝 Beni nasıl zıvanadan çıkardığını da anlataydın… Mesala, akvaryumumdaki balıkları kepçeyle çıkartıp, ölmelerine ramak kala geri koyduğunu ya da ben salondayken odamdaki posterleri yırttığını iddia edip, beni iyice çıldırtmak için kağıtları yırtıp sen efekti bile yaptığını falan 😜 Bunları hiç anlatma, “Dido beni tırmıkladı” Heyy Allah’ım yaa, yeminle geleceğim o ellerini yolmaya gene 🙃🙃
     
    Bi’ de “Dido buralar kesilmeyecek ona göre,” diye not düşmüş. Al onu da yayınladım 🤨 Oğlum yok sansür bizde 😉 Ne istiyorsan yaz 😘

    • Yanıtla Seda Çağlayan 21 Ocak 2019 at 11:44

      Günlüğü annesi tarafından okunan tüm ergenlerin şerefine kaldırıyorum kahvemi şu an o halde 🙂

      • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 21 Ocak 2019 at 12:21

        Seda ya bu konu aslında ağır travma bende. Tüm yazmayı sevenler gibi inanılmaz günlük tutardım. Sadece kendi hayatımı da değil etrafımda kim varsa onlarınkini de pembe dizi kıvamında yazardım.
         
        Üniversitede annem bir daha okudu günlüklerimi. Eve geldiğimde de “Lavaboya koyup yaktım hepsini,” dedi. Geçirdiğim krizi anlatamam. Yıllarca emekle oluşturduğum günlüklerim gitmişti. Bir daha uzun yıllar tek satır yazamadım.
         
        Daha da ilginci; yıllar yıllar sonra günlüklerimi bir dolabın üstünde buldum. Meğer yakmamış ama tabi artık çok geçti 😔

      • Yanıtla Cem Albayrakoğlu 21 Ocak 2019 at 16:46

        Zaman ayırıp okuduğunuz için teşekkür ederim. Anladığım kadarıyla bu annenin günlüğü okuması olayı bir genç kızlık ritüeli 😉

    • Yanıtla Cem Albayrakoğlu 21 Ocak 2019 at 16:45

      Sevgili editörüm, bak yazarım 😂😂
       
      Bu arada balıklar aklımda kalmamış ama posterleri atlamışım, notlarıma aldım.
       
      Bu saatten sonra bana yapılanlar itina ile Ela tarafından Demir’e yapılıyor zaten 🤣🤣

  • Yanıtla Ilgın Cenkçiler 21 Ocak 2019 at 08:03

    Ahhh Didem Ahhh 😂😂😂

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 21 Ocak 2019 at 12:23

      🙃😂🙃
       
      Kuzum, bu çılgın ne var ne yok anlatacak. Allah yardımcım olsun 😳😂

    • Yanıtla Cem Albayrakoğlu 21 Ocak 2019 at 16:47

      Hiç sorma Ilgın, keşke o zamanlar tanışmış olsaydık.

  • Yanıtla Sinem Çelebi 21 Ocak 2019 at 15:11

    Hahahhaha o niiiii’ler hala kulağıma geliyor ara ara benim 😉

  • Yanıtla Cem Albayrakoğlu 21 Ocak 2019 at 16:49

    Sinem hangimiz unutabiliyoruz ki 😜 Geçmişteki en büyük ses travmamız hepimizin 😂

  • Yanıtla Nalan Erpolat 22 Ocak 2019 at 00:26

    😃👍👍

    • Yanıtla Cem Albayrakoğlu 22 Ocak 2019 at 13:22

      Selam Nalan,
      okuduğun için teşekkürler. İlk fırsatta hep birlikte çıktığımız tatili de yazmaya çalışacağım.

  • Yanıtla Salih Şahin 22 Ocak 2019 at 08:49

    Cemmm kalemine sağlık. Pazartesini iple çekiyor olacağım 👍

    • Yanıtla Cem Albayrakoğlu 22 Ocak 2019 at 13:21

      Tesekkür ederim. Yeni maceralarla pazartesileri güldürmeye çalışacağım. İlk fırsatta görüşmek üzere…

  • Yanıtla Verda Ovadya 22 Ocak 2019 at 22:48

    Cemmmm, bizi de yazzz. Alon’dan cok malzeme çıkar bence, ne dersin?..

    • Yanıtla Cem Albayrakoğlu 22 Ocak 2019 at 23:10

      İlk fırsatta Alon burada 😂

  • Yanıtla Fatoş Şahin 24 Ocak 2019 at 15:36

    Cem ne güzel geldi bu yazı bana. Eski komsuluklar, tamamen doğal çocukluğumuz ve çıkarsız arkadaşlıklarımız (Her ne kadar çıldırtan anılar içerselerde 🙂) Sonuca bakıyoruz, bize kalan bu günlere kadar gelmiş dostluklar 🤲 Ne demiş atalarımız “En büyük dostluklar kavgayla başlar” 😊
     
    Kalemine sağlık

  • Yanıtla Cem Albayrakoğlu 24 Ocak 2019 at 22:07

    Selam Fatoş
     
    Yorumun için teşekkür ederim. Evet maalesef günümüzde yok eskideki gibi komşuluklar. Bizimkisi dostluk değil, bir elmanın iki yarısı, sağ kol, et ve tırnak v.b daha bir cok sayamayacağım şey kısacası… Bu laz kızlarla olan bağımız 36 yıl, gerisini siz düşünün…

  • Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan