14 Şubat Haftası
Bütün vitrinler, reklamlar, afişlerin teması bu; aşk.
Kocaman kalpler, kırmızı yazılar, indirimler, kalp konseptli ürünler vs vs… derken 2 grup insan düşüncesi oluşuyor birdenbire.
“Yahu nerden icat etmişler şu sevgililer gününü?! Para tuzağı işte”
Ya da
“Ayy ne kadar güzel! Herkes sevgilisine hediye alıyor, sevgililer gününü kutluyor”
Diyenler…
Her iki grubun da düşüncelerinde haklı sebepler de var, karşı düşüncedekine göre yersiz, gereksiz bahaneler de. Tabi ki herkes düşüncesini ortaya koyabilir ve ona göre yaşayabilir ama bir an durup düşünsek, “sevgili”den daha doğrusu “aşk”tan ne anlıyoruz?
Aşk Nedir? Nasıl Yaşanır?
Herkesin ilk aklına gelen “aşk” tanımı; “Çok yoğun sevgi” olacaktır. Evet aşk çok yoğun bir duygudur ve bu duygu, “müzik aşkı” “araba aşkı” gibi bazı diğer sevgi türlerinde de dilimize karışmıştır ama şu da bir gerçektir ki tanımın ilk çıkış noktası kişiler arasındaki aşktır.
“Aşk”ın magazinsel tanımlarının yanında, bir de son 35-40 yıllık zaman diliminde, sosyal psikolojide incelenen teknik yanına bir göz atalım.
Sosyal psikolojinin önemli bir konusu olan aşk, güçlü bir duygudur, ama o ilk akla gelen haliyle bazı insanların hayali, bazılarınınsa alay konusu olan bir büyü değildir. Biyolojik, sosyolojik, psikolojik ve hatta antropolojik faktörleri olan bir olgudur ve çeşitleri vardır.
Bazı aşklar kara sevdadır. Aşık olduğunu tanımadan, kafanda oluşturduğun kişiye delicesine aşık olmaktır.
Bazen de aşk sadece fiziksel çekiciliğe dayanır ve ultra romantiktir.
Bazıları için oyun gibidir aşk; bugün başlar, yarın biter. Heyecan vardır, ama sıfır sorumluluk bilinci vardır.
Bazıları aşklarını fazla sahiplenerek hatta bazen hırçınlaşarak yaşarlar ve çoğu zaman farkında olmadan zarar verir, yıpratırlar aşık oldukları kişiyi.
Bazı aşklar çok koşulsuzdur, her şeyi affetmeye hazırdır. Karşısındakine sınırsız özgürlük ve rahatlık veren bu aşk, kişinin kendisini yıpratmasına sebep olur.
Her zaman herkes aşkta heyecan aramayabilir, bazı insanlar için aşk, kendini tamamlayan, kendini hoşnut eden bir insanla beraber olmak demektir.
Ve bir tür aşk da vardır ki, heyecan, tutku, duygu ve düşünce paylaşımı hep vardır, kalp kalbe, can cana iletişimin olduğu bir aşktır. En özlenen ve arzu edilen aşk da budur.
Aşkın Yolu
Hayatta nerede, ne zaman aşk yakalanır, bilinemez. Her an her yerde çıkabilir karşımıza. Yine sosyal psikoloji kuramı, herhangi bir heyecan verici ortam varsa (olumsuz bir heyecan bile olsa) insanların o ortamlarda aşka daha meyilli olduğunu söyler. (düğünler, kutlamalar, savaşlar)
Aşkı yakaladıktan bir süre sonra, aşk duyguları kontrol altına almaya başlar, daha sonra yavaş yavaş kişilerin farkındalığı harekete geçer.
“Ben kimim?”
“Seçimlerimin farkında mıyım?”
“Onu gerçekten tanıyor muyum?”
Sorularını kendine sorar ve eğer dürüst olarak olumlu yanıtlar verirse, aşk sevgiyle tam bir birleşme yaşar. Bu durumda yaşam memnuniyeti en üst seviyelere yaklaşır.
Aşkın Ölmesi/Ölmemesi
Aşk ölümlüdür ama ne uzun ilişkiler öldürür aşkı, ne de evlilikler. Aşkı tarafların özensizliği ve ilgisizliği öldürür.
Geçen zamana karşın, ilişkiyi alışkanlığa dönüştürmemek için biraz emek gerekir. Arada sırada yapılan değişiklikler, alınan küçük hediyeler, yapılan küçük sürprizler insanın içindeki sıcaklığı, dolayısıyla aşkı diri tutar.
Bu yüzden, 14 Şubat’ı ister gerekli bulun, ister gereksiz; tarihlere takılın ya da takılmayın ama hayatınızı ve aşkınızı rutinden çıkaracak minik dokunuşlar olsun yaşamınızda. Bu hem beraber olduğunuz kişiye hem de size iyi gelecek. Sevin ve sevdiğinizi gösterin.
Aşk ve sevgi gününüz kutlu olsun.
Nalan Erpolat
11 YORUMLAR
Ne güzelde anlatmışsınız, kullandığınız dili seviyorum. Kaleminize, yüreğinize sağlık.
Çok teşekkür ederim Ahu Hanım. Sevgiler😘
Rüyalar aşk, gerçekler evlilik.
Erkeksen 14 Şubat’ta eve çiçeksiz git bakalım 😁
😀🤗
Ne güzel anlatmıştın, canım. Özellikle; “Aşk ölümlüdür ama ne uzun ilişkiler öldürür aşkı, ne de evlilikler. Aşkı tarafların özensizliği ve ilgisizliği öldürür,” yorumuna bayıldım.
Bir fikrin iki ucundan birinde durmadan, ikisine de eşit mesafede yazdığın, önemli olanın çok daha başka bir nokta olduğunu anlattığın yazılarını çok seviyorum.
İyi ki buradasın canım 🤗😘
Çok teşekkür ederim Didemcim. Gerçekten iyi ki buradayım, çok mutluyum burada olduğum için.💕😘
Sade, içten ve aşkın türlü türlü hallerini anlatan bir yazı…
Okurken arada bir durup düşündüm… İlk kitabımın adı; ”Sevgi’li Aşk”… İkincisinin ise; ”Sevgi’li Aşk; Eylül”…
Bu iki kitabı yazarken ben aşk meselesine nasıl baktım diye tekrar düşündüm…
Beşeri aşkta, birbirine paralel düşüncelere sahip olduğumuzu hissettim…
Bunun yanında en önemlisi; “İlgi aşkı yaşamda tutar” tespiti…
Konu çok zarif işlenmiş kaleminizle…
Yüreğinize, kaleminize sağlık…
Çok teşekkür ederim Mehmet Bey…😊
“Aşk ölümlüdür ama ne uzun ilişkiler öldürür aşkı, ne de evlilikler. Aşkı tarafların özensizliği ve ilgisizliği öldürür.”
Bu benim de hep inandığım bir konu. Mehmet’e katılıyorum. Konuyu büyük bir zerafetle işlemişsiniz. Sevgi dolu yüreğinize sağlık.
Sevgiler…
Çok teşekkür ederim. Beğendiğinize çok sevindim. 🤗
Ah! Okurken aşık olmayı özledim …:)
Hani o ilk sorgulamaların başlamadığı, her şeyi koşulsuz, şartsız sürdüreceğimize inandığımız, o minik kalp çarpıntılarının ve acaba kavuşacak mıyız merakının süregeldiği anları.. Galiba ben o kısmı daha çok seviyorum.
Kaleminize sağlık:)