Sentez

Ateş

10 Şubat 2019

ateş
Göz bebeğinin içinde hareler halinde ateş yansıyordu. Haki yeşil duvarlardan yayılan ateş kırmızısı alevler gözünde can bulmuş deliliğin çıldırtıcı bakışlarında parlıyordu. Ağzının kenarına yerleşmiş çarpık gülümseme ile elinde kalan son kitabı da dumanların içinden seçmeye çalıştığı ateşin içine fırlattı.

Hakan

Hakan 40’lı yaşların yarattığı öz güvenli bağımsızlık içinde planladığı hayatının nimetlerinden faydalanıyordu. Ne istediği bilen her insan gibi karar almada hızlı adımlar atıp, günü birlik planlar yaparak hayatın akışında anın içinde yaşamak kişiliğinin en net tanımlanan öznesiydi. Hakan’ı tanıyan insanların onu anlatmada kullanacakları vazgeçilmezleri listesinde ilk sırayı özgür ruhu alırdı. Bu tanımlamanın yapılmasında en büyük etkense Ateş adını taktığı gece siyahı motoruydu.

Şehirler arası yolculuklarında da kullandığı Ateş ile kilometrelerce yol yapardı Hakan. Yaptığı gezilerden önce şehirlerin tarihini araştırır, gezginlerin tavsiyelerde bulunduğu sitelerden bilgi toplardı. Rezervasyon yapmadan, denk gelen herhangi bir yerde konaklar ve özellikle bu gezilerde yalnız olmayı seçerdi. Asosyallikten kaynaklanan bir durum değildi bu. Hakan için her insan bir dünya, keşfedilmesi gereken gizler dolu bir vahaydı. Gezdiği mekanlarda tanıştığı insanlarla ilişkilerini geliştirmeyi sever, o anda bırakmaz, sosyal yaşamının içinde yeni tanıştığı kişilere yer ayırırdı. Bu kadar bağımsız, günü birlik planlar yaparak yeni insanları hayatına alabilmesinde erkek olmasının büyük avantajını yaşıyordu. Aksi halde bir kadın için bu ülkede o kadar da özgür takılabilecek bir ortam söz konusu değildi.

Gittiği kentlerin bilinen mekanlardan çok, arada kalmış, insanların ruhlarının duvarlara, sokaklara yansıdığı, çocuk gülümsemelerinden, hayvanların güvenli yaşam alanı olarak seçtikleri mahalle aralarını tercih ederdi. Tarihin izlerini taşıyan mekanlarda, insan suretlerine yansımış kalender, kabullenişli gülümsemeler arasında ruhunun derinliklerine dokunan bir şey illaki bulunurdu.

Yine vazgeçilmezleri arasına yerleştirdiği okuma alışkanlığı, her gittiği yerden edindiği bir kitap ile perçinleniyordu. Hakan, gideceği kentte bir kitapçı aranırdı mutlaka ve her kentten bir kitap alırdı. Bazen kentin hissettirdikleriyle bu sayı artabiliyordu. “Bir kitap okudum hayatım değişti” söylevinden ziyade, her okuduğu kitapla farklılaştığını bilirdi. Bu gezileri için de geçerliydi. Bir kente girmeden önceki Hakan ile çıktıktan sonraki Hakan birbirinden farklı oluyordu. Kentin ruhu, tanıştığı insanlar, gördükleri illaki bir şey katardı Hakan’a. İnandığı, herkese bir şey kattığıydı.

“Çok gören mi bilir, çok okuyan mı?” sorunsalının hem göreni hem de okuyanı idi. Bildiği tek şey ise hiçbir şey bilmediğiydi. Sokrates gibi bir dahinin sözünün üstüne söz söylemezdi.

Hayatının vazgeçilmezi Ateş ve kitaplarıydı.

Yılların verdiği okuma alışkanlığı ile edindiği kitaplara ek yaklaşık 10 yıldır çıktığı yurt içi ve yurt dışı gezilerinde aldığı kitaplarla muazzam bir kitaplık kurmuştu. Mimarlık mesleğinin kazandırdığı görü ile bahçe içinde bir ev kurmuştu kendine. Motoru Ateş için hazırlayacağı garaj, bahçeli bir evde oturmak istemesinin temel sebebiydi. Yoksa bahçe düzeni, ağaçlar, yeşillik, çiçek olayının seveni olmamıştı hiç.

Düz ayak girilebilen evinde bir odayı tamamen okuma alanına çevirmişti. Haki yeşilin üzerine yaptırdığı maun raflara tek tek elleriyle dizdiği kitaplar arasında vaktinin büyük bir kısmını geçiriyordu. Okumak bir alışkanlıktan ziyade ruhunu doyurmanın enfes bir yoluydu.

Ateş ile çıktığı Kapadokya turunda dalgalı kırmızı saçları rüzgarda savrulan, sarıyla yeşil arası bir tonda bakan gözleriyle Nesrin dikkatini çekmiş, fotoğraf makinesinin kadrajından fark ettiği kadınla, çektiği fotoğraflarını göstermek bahanesiyle tanışmıştı. Geçici ilişkilerin arasında bağımsızlığından ödün vermeden yaşayan Hakan, Nesrin’in ateş kızılı saçlarının büyüsüne kapılarak aşık olmuş, durulmanın zamanıdır belki yanılgısıyla hayatını Nesrin ile paylaşmaya başlamıştı.

Nesrin

Nesrin ise 30’lu yaşlarının başında, erken yaşta yaptığı evliliğinin ruhuyla hiç de bağlantısı olmadığını anlayıp, özgürlüğünü ilan etmiş bir kadındı. Yılların ruhunda yarattığı baskıyla boşanmanın ardından bambaşka bir kadın çıkmıştı. Değişiklik isteyen kadınlar önce saçının rengini değiştirir minvalinde bir şey değildi yaşadıkları. İçinde bir ateş durmadan yanıyordu, yandıkça da kendi ruhunu, aklını yakıyordu. İçinde yanan ateşin yalımını saçlarıyla savurmaya başlamıştı. Ruhu yaralıydı Nesrin’in, bu yaraya dokunmadan yaşamak için de yapmayacağı bir şey yoktu, en uygun tabirle gözü karaydı!

Nesrinin yaralı ruhunu göremeyen Hakan, kendi gibi özgür bir ruh olarak yorumlamıştı halindeki esirikli gelgitleri. Hızla başlayan ilişki, tutkulu bir hal almış, duygularının düşüncelerinin önüne geçmesini sağlamış, kısa zamanda bir bütün oldukları izlenimine kapılmalarına sebep olmuştu.

Hayatı paylaşabileceklerini inanmış her çift gibi, anın büyüsünde birbirlerinden ayrı vakit geçiremez olmuşlardı.

Hakan’da ortaya çıkan bu bağımlı hal, Nesrin’in yaralı ruhunun içine sızmış, vazgeçilmezlik ile karışık içinde büyüyen Tanrıçalık hissiyle yerleştiği konumdan memnun, daha fazlasını ister olmuştu. Nesrin içinde hissettiği güç ile Hakan’ın diğer vazgeçilmezleriyle savaşmaya hak görür olmuştu kendini.

Önce Ateş ile hesaplaşacaktı!

Yapacakları bir yolculuk öncesi panik atak krizi geçirir bir duruma sokmuştu kendini. Hakan’ın gözünde gördüğü endişe, korku Nesrin için değerine değer katıldığı izlenimini yaşatmış, krizi dibine kadar götürüp üstüne bir de baygınlık geçirmişti. Ellerinin altında bayılan kadının çaresizliği, güçsüzlüğü Hakan için yıkım olmuş, adanmışlık havuzuna yüzme bilmeden atlamıştı.

Nesrin’in aşkının yarattığı hayat acemiliği Hakan için üstesinden gelinecek bir dizi engel, Nesrin’i iyi etmek için yapılması gerekenler listesinin başını çeker olmuştu.

Nesrin bir daha Ateş ile yolculuk yapamayacağına Hakan’ı ikna etmeyi başarmıştı. Hakan bunun bir süreç olduğuna, bir süre Ateş ile ayrı kalmayı başarabileceğine inanmıştı. Hakan, Ateş olmadan da yaşayabilirdi ama Nesrin olmadan yaşayamazdı. Onu iyi edecek, kurduğu hayatın içinde birlikte yaşayabileceklerdi buna inanmış, buna göre hayatını bir süre erteleyebilecekti.

Nesrin için savaşacağı cephenin biri bitmişti artık.

Kitaplarla ise savaşmanın yolunu bulamıyordu. Hakan bir kitabı eline alıp okuma koltuğuna gömüldüğünde, okuduğu kitapla bütünleşiyordu. Hangi türü okursa okusun karakterle bütünleşiyor, okuduğu satıra göre yüzü şekil alıyor, yeni bir kavramla karşılaştığında gözlerini kapayıp bu yeni kavramın beyninde yerleşmesi için süre veriyordu zihnine. Böyle zamanlarda Nesrin odanın içinde dolaşıyor, kitapları tek tek eline alıp inceleniyordu.

Nesrin için kitap içeriğinden ziyade kitabın üzerine düşülmüş not ilgisini çekiyordu. Hangi tarihte nerede aldığının yazılı olduğu sayfaya bakıp, Hakan’ın gezdiği yerlerde kimlerle karşılaştığını düşünüyor, her kitapta Hakan’dan izler arıyordu. Kitaplar Hakan ile arasında bilinmezliğin başını oluşturuyordu artık. Ne yaparsa yapsın Hakan ile kitaplar arasında yaşanılan bilinmez dünyaya asla giremeyecekti.

Hakan’ın okuma zamanlarında arada dizinin dibine oturuyor, ateş kırmızısı saçlarını Hakan’ın dizlerine bırakarak, sevilmek istediğini hissettirecek davranışlar sergiliyordu. Hakan ise bu zamanlarda avuç içleriyle Nesrin’in yanaklarına okşuyor, duygusal bir açlığın izlenimi olarak değerlendirip okuduğu kitabın dünyasında kayboluyordu. Nesrin’in içinde büyüyen ateş teninden yayılıyor, Hakan dokundukça yandığının farkına varmadan ateşin içinde kayboluyordu.

Yaşananların rutine döndüğüne inanmıştı Hakan, “Bu dinginlik aradığım şeydi belki,” deyip akışa bırakmıştı kendini. Nesrin olmadan gideceği şehir içi yolculuklarında Ateş ile hasret gideriyor, şehirler arası yolculuklarda araç kiralayarak Nesrin ile yaşamlarına devam ediyordu.

Hakan’ın Ateş ile gittiği son gün Nesrin krizin sinyallerini vermeye başlamıştı.

İçinde büyüyen çılgınlık ortaya çıkmak için bu anı bekliyor gibi hemen harekete geçmişti. Belki de uzun zamandır içten içe yaptığı planlamanın uygulamaya konma vakti gelmişti.

Telaşlı adımlarla bahçe dışında gözüne kestirdiği çöp konteynerini okuma odasının içine çekti Nesrin. Ateş için hazır bulundurdukları bir bidon benzini de düşe kalka odaya taşıdı. Odanın ortasına çektiği konteynerin içine raflardan aldığı gelişi güzel kitapları atmaya başladı. Konteyner dolduğunda üzerine benzini döküp gözündeki delilik ışıltısıyla gülmeye başladı. Sehpanın üzerinde duran çakmakla kitabın birini elinde tutuşturup, konteynerin içine attı.

Oda ateş içinde yanan konteyner ile ışıldamaya başladığında Nesrin çılgınlar gibi kahkaha atarak raflardaki kitapları teker teker içine attı. Böyle ne kadar zaman geçti, tüm kitaplığı yok etmesinin ne kadar sürdüğünün bilinçsizliğinde duman içinde solumaya çalışıyordu Nesrin.

Okuma koltuğunun yanında kalan son kitap ilişti gözüne, hızlıca eline aldı. Göz bebeğinin içinde hareler halinde ateş yansıyordu. Haki yeşil duvarlardan yayılan ateş kırmızısı alevler gözünde can bulmuş deliliğin çıldırtıcı bakışlarında parlıyordu. Ağzının kenarına yerleşmiş çarpık gülümseme ile elinde kalan son kitabı da dumanların içinden seçmeye çalıştığı ateş içine fırlattı Nesrin.

“Artık sadece benimsin Hakan,” diyerek delice kahkahalarla gülüyordu…
 
 
Özge Can
 
 

***

Nesrin’in hikayesinin devamını yazarımızın “Yara Bandı Tutmayanlar” öykü dizisinin üçüncü bölümü Nesrin’in Korkusu‘nda okuyabilirsiniz.

 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

12 YORUMLAR

  • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 10 Şubat 2019 at 09:32

    Yemin ederim sanki biri benim kitaplarımı yakmış kadar sinirlendim, dehşete düştüm ve üzüldüm. Kitapları kıskanmanın mantığını anlayamıyorum demeyeceğim çünkü benim eski koca da çok fazla kitap okuyorum diye söylenirdi 🙄 Allah’tan işi kütüphanemi yakmaya kadar götürmedi 😝
     
    Bir şeyi merak ettim; Nesrin de yandı mı kitaplarla birlikte. Umarım yanmıştır 🙈

    • Yanıtla Özge Can 10 Şubat 2019 at 13:00

      Yarattığı karakterle kavga eden biri oldum ben de. Nesrin beni de çok kızdırdı😊
       
      Nesrin’in sonu alternatifli kaldı canım. Birinde dumandan zehirlendi öldü, diğerinde Hakan geldi Nesrin’in çıldırdığını anlayıp kliniğe yatırdı, bir başkasında da Nesrin Hakan’ı arayıp birinin kütüphaneyi ateşe verdiğini söyleyip kendini Hakan’ın gözünde yine akladı. Tehlikeli bir zekası var Nesrin’in.
       
      Yazmanın güzelliği de istediğimizi yaratabiliyor olmak 😂
       
      Yorum için teşekkür ederim Didemcim 😘

      • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 10 Şubat 2019 at 13:24

        Waovvv alternatif sonlara bayıldım 😍

        • Yanıtla Özge Can 10 Şubat 2019 at 16:41

          Okuyucunun fikrine alternatif bırakmayı sevdim ben de, hangisinin olmasını seçerse artık 😍

  • Yanıtla Beril Erem 10 Şubat 2019 at 11:48

    Çok ama çok sevdim bu öykünü Özge 💞
    Ben okurken kurmacanın kurmaca olduğunu unutturan öykülere bayılıyorum. Senin öykünde de hissettim bu duyguyu.
    Ayrıca Orhan Pamuk göndermeni de çok hınzırca buldum demeliyim 👏☺️
    Osman’ın hayatını değiştiren kitabı onunla tanıştıran Canan, burada da Hakan’ı değiştiren kitapları yakan bir Nesrin 🔱
     
    Öte yandan bu ilişki devam ederse Hakan’ın da hayatı fena yönde değişecek gibi görünüyor 🙈
     
    Kitapların yanma kısmında ise ben de çok öfkelendim. Hakan bir an önce gelse de bu işe bir son verse diye düşündüm 😠
    Çok güzeldi, kalemine sağlık 💞

    • Yanıtla Özge Can 10 Şubat 2019 at 13:09

      Teşekkür ederim sevgili Beril. Karakteri yaratırken fikre bir yandan kızıp, bir yandan da o yakıcı duyguyu hissetmeyi seviyorum.
       
      Yarattığım karaktere sinir olmayı başardım ben de 😂
       
      Kitapların tüm ilişkilerde belirleyici bir rolu olduğuna inanırım, Yeni Hayat’ta da bu çok net işlenmişti, ben biraz tersten gittim sadece 😊
      Hayattaki en büyük korkularımdan bir tanesi kütüphanenim başına birşey gelmesi, tek kitabım kaybolsa dertleniyorum, yansa aklımı oynatabilirim 🙄
       
      Böyle şeyler kimsenin başına gelmesin, kurmacalarda kalsın dileyelim.
       
      Sevgilerimle 💙

  • Yanıtla Mehmet Gökcük 10 Şubat 2019 at 12:21

    Kitaplar bizlere nelerin olabileceğini anlatabilir ama neler yapmamız gerektiğini tam olarak asla anlatamaz ve öğretemez…
    Adanmışlık havuzuna yüzme bilmeden atlamak… Bu bence tüm hikayenin özeti…
    Kaleminize sağlık, farklı, düşündürücü, etkileyiciydi…

    • Yanıtla Özge Can 10 Şubat 2019 at 13:12

      Teşekkür ederim değerli yorumunuz ve katkınız için. İnsan adandığının farkına varmadan içine dalabiliyor bir çok şeyin, çıktıktan sonra da aynı kalamıyor asla…

  • Yanıtla Atakan Balcı 18 Şubat 2019 at 18:36

    P. K. Dick’i anımsadım çok az ve kitapların yakılmasının içime nasıl dokunduğunu ise anlatmam olası değil.
     
    Teşekkürler!…

    • Yanıtla Özge Can 7 Nisan 2019 at 21:26

      Biraz geç oldu yorumunuzu görmem, kusuruma bakmayın. Kitaplar, insan ruhunun kalesi gibi, yabancı istilasını düşününce bile yaralanmamak mümkün değil.
      Ben teşekkür ederim.

  • Yanıtla Şen Sevgi Erişen 4 Nisan 2022 at 06:03

    Ah! Bir de o kitapların kendi iç dünyasına girmesine izin verseydi. Ama sanıyorum burada yaktığı kitaplar değil, kendi “iç dünyası” ya da göremediği beklediği ilgi. Daha çok da kendini ateşe vermiş gibi.

    • Yanıtla Özge Can 4 Nisan 2022 at 11:25

      Yazarken hissettiğim kayıp duygusu öyküye her döndüğümde yeniden kendini hatırlatıyor. “Yara Bandı Tutmayanlar” serimde yeniden dönmüştüm hikâyeye; Nesrin korkularıyla hemhal olmuş bir karakter.
       
      Yeniden hatırlattınız bana da teşekkür ederim.

    Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan