Başucumda Kitap

Bin Muhteşem Güneş

14 Şubat 2019

Bin Muhteşem Güneş | Khaled Hosseini


Bin Muhteşem Güneş | Khaled Hosseini

Bin Muhteşem Güneş | Konu

Meryem gayri meşru olarak dünyaya gözlerini açan bir çocuktur. Babası Celil onları istememiş bu yüzden annesi Nana ile bir kulübede yaşamak zorunda kalmışlardır. Celil arada gelerek kızını görmektedir ama onu hiç kendi evine götürmemiştir.

Bir gün Meryem babasından onu doğum günü hediyesi olarak sinemaya götürmesini ister. Celil söz verir ama o gün gelmez. Bunun üzerine Meryem, Nana’nın tüm engellemelerine rağmen onu dinlemez ve babasının evine gider. Celil Meryem’i eve sokmaz ve onunla görüşmek istemez. Ağlayarak eve dönen Meryem evde psikolojik sorunlarla boğuşan annesini kendini asmış halde bulur.

Bunun üzerine Celil, kızı Meryem’i yanına almak zorunda kalır. Ama bu süreyi çok uzatmayı düşünmemektedir. Ve kızını orta yaşlı bir adam olan Raşit ile evlendirir. Bir süre sonra Meryem hamile kalır ama maalesef çocuğunu düşürür ve bir daha hamile kalamaz. Raşit çocuğunu kaybetmesinin üzerine Meryem’e kötü davranmaya başlar. Kötü bir hayat yaşamaya başlayan Meryem kaybettiği çocuk yüzünden de kocası tarafından sürekli suçlanır.

Meryem’in komşusu Leyla Afganistan’daki savaşta evlerinin bombalanması üzerine ailesini kaybeder. Bir tek Leyla sağ kalmıştır. Meryem Leyla’yı evine alır ve ona yardım etmeye başlar. Leyla’ya göz koyan Raşit plan yapmaya başlamıştır. Bekar olan Leyla’nın evlerinde kalmasının uygun olmadığını söyleyen Raşit her ne kadar Meryem ve Leyla’nın onayı olmasa da Leyla ile evlenmek ister.

Leyla Tarık adında bir gence aşıktır, Raşit Tarık’ın öldüğünü söyler ve böylece evliliğe Leyla’yı ikna eder. Leyla Tarık’tan hamiledir ama bunu Raşit’ten saklar ve bir kız çocuğu doğurur ve adını Azize koyar. Bu gerçeği tek bilen Meryem’dir. Meryem ile Leyla anne kız gibi anlaşmaktadır. Ve Meryem Azize’ye çok düşkündür. Onun da kendisi gibi gayri meşru olması bu düşkünlüğün sebeplerinden biridir.

Bir süre sonra Leyla’nın Raşit’ten Zalmay adını verdikleri bir oğlu olur. Zalmay babası tarafından çok şımartılan ve kendi gibi huylarda yetiştirilen bir çocuktur. Uzun yıllar sonra Leyla Tarık ile karşılaşır ve aslında Raşit’in onu kandırdığını anlar. Tarık’ı eve alarak ona her şeyi anlatır. Ancak Zalmay akşam eve gelen babasına annesinin eve bir erkek çağırdığını söyler. Raşit Leyla’yı öldüresiye dövmeye başlar. Onu öldüreceğini düşünen Meryem kürekle Raşit’in kafasına vurarak onu öldürür. Tarık ile Leyla’nın çocukları alarak kaçmasına yardım eder ve Raşit’i öldürdüğünü itiraf ederek idama mahkum edilir.

Yıllar sonra ülkedeki savaş bitince Leyla Meryem’e olan saygısını sunmak için Meryem’in büyüdüğü kulübeye gider. Meryem’in babası Celil, Meryem’e verilmek üzere bir kutu bırakmıştır. Bu kutuyu Leyla’ya verirler. Ve kutunun içinden bir mektup çıkar, maalesef Meryem’e yetişemeyen bir mektup.

Bin Muhteşem Güneş | Yorum

İki farklı kadın, iki benzer kader. Aslında kadın olmanın getirdiği benzer kader demek daha doğru olacak. İstenmeyen bir kadın olmak, birden fazla kadınla evlilik, gayri meşru çocuk, çocuk doğuramadığı için aşağılanan bir kadın, sadece erkek olduğu için cinsiyetinin kendine ayrıcalık tanıdığını düşünen adamlar ve bunu normal gören bir toplum…

Bir cümlede ne kadar çok istenmeyen olgu sıraladım değil mi? İşte Bin Muhteşem Güneş tam olarak bunların karması. Hatta fazlası var, eksiği yok. Okuduğunuz zaman bana hak vereceksiniz.

Kadınlara hiçbir hak verilmiyor bu topraklarda. Sevdikleri insanı seçip evlenebilmek onlar için çok uzak bir hayal. Onlar yerine karar veren aile büyükleri erkekler var. Dedeleri, babaları yaşındaki erkeklere kim bilir kaçıncı eş (lafın gelişi olarak eş kelimesini kullanıyorum yoksa bunu tanımlayacak bir kelime yok) olarak bir eşya gibi veriliyorlar.

Bu tarz toplumlarda erkeklere başından beri kadına karşı saygısız, kaba ve kötü davranması mı öğretiliyor diye hep merak etmişimdir. Yoksa bir çocuk nasıl böyle bir hal alabilir? Her zaman dediğim gibi; erkek çocuklarına cinsiyetin ayrıma sebep bir durum olmadığı anlatılmaya başlandığı gün dünya daha yaşanılası bir yer haline gelecektir. Çünkü kadına gerekli değeri vermeyen toplumlarda medeniyetin en önemli ayağı her zaman eksiktir.

Savaşın onarılamaz etkilerini de çok güzel kaleme almış Khaled Hosseını. Dağılan aileler, yarım kalmış hayatlar, ödenen büyük bedeller… Bu topraklarda kadın olmak zor da, savaşta kadın olmak çok daha zor anlaşılan.

Kitabın içinizi ısıtacak bir tarafı (belki de tek tarafı) iki kadının verdiği hayat mücadelesindeki birbirlerine karşı olan fedakarlıkları. Özellikle de Meryem’in. Kızı gibi gördüğü Leyla’yı koruyup kollaması, anne olmak için doğurmanın gerekmediğinin bir kanıtı. İçinizdeki sevgiyi birine vermek için canınızdan olmasının şart olmadığının birçok örneği var aslında. Ve bu da kadınların ne kadar yüce gönüllü insanlar olduklarına sadece küçücük bir örnek.

Kitap bölümler şeklinde yazılmış. Bu da karakterler anlatılırken ortaya çıkabilecek karışıklıkların önüne geçmiş. Kullanılan üslup da oldukça akıcı ve anlaşılır, seçilen konunun da sürükleyici olmasıyla kitabı elinizden bırakmanız güçleşiyor.

Son olarak bu kitapta yaşanılan hayatların gerçek olmaması en büyük temennim diyerek bu haftaki yorumumu bitirmek istiyorum. Çünkü ben okurken bu kadar hırpalandıysam bu hayatı yaşamak zorunda kalanları düşünmek bile istemiyorum…

Yazar Hakkında

Afganistan, Kabil’de bir diplomatın oğlu olarak doğdu. 1970 yılında baba Hüseyni, Afganistan Elçiliğindeki görevi dolayısıyla ailesiyle birlikte Tahran, İran’a yerleşmiştir. 1973 yılında tekrar Kabil’e geri dönmüşlerdir. Ailesi 1980 yılından beri Kuzey Kaliforniya’da yaşamaktadır.

Kitapları:
• Uçurtma Avcısı
• Bin Muhteşem Güneş
• Ve Dağlar Yankılandı

Keyifli okumalar,
Kübra Mısırlı

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

9 YORUMLAR

  • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 14 Şubat 2019 at 09:17

    Offf konuyu ve ardından yorumu okurken ağladım, sinirlendim. Boğazımda yumruyla yazıyorum bu satırları. Gerçekten katlanamıyorum artık; 21. yy’da hâlâ Orta Çağ’daki gibi yaşayan, işkence gören, köleden farksız yaşam süren, bedenine bile sahip olma hakkı verilmeyen kadınların olmasına…
     
    Geçenlerde Fransız yapımı bir film seyrettim. Hatta özellikle oğlumla birlikte izledim. Sonuçta Feminist Oğullar yetiştirmek önemli senin de dediğin gibi. Kadın hareketlerini destekleyecek erkek çocuklar yetiştirmediğimiz sürece hiçbir şey değişmeyecek çünkü…
     
    Filmin adı “Ben Senin Bildiğin Erkeklerden Değilim”. Seyrederken devamlı “Muhteşem, muhteşem” deyip durdum.
     
    Çok basit bir şey yapmışlar aslında. Kadınların yaşadığı problemleri, erkeklerin yaşadığı bir dünya kurmuşlar. Orada ne görüyoruz biliyor musunuz? Bizim artık kabullendiğimiz, hatta normalleştirdiğimiz, zararsız gördüğümüz tacizler var ve bunları erkekte görünce normal olmadıkları o kadar yüksek sesle bağırıyor ki şok oluyor insan izlerken. Dramatize etmeden, hatta mizah yollu o kadar çok soruna değiniliyor ki seyretmenizi şiddetle tavsiye ederim. Çok seveceksiniz, garanti ediyorum 😉👌🏻
     
    Kübracım kitap ve harika yorumun için teşekkürler canım. Sen zaten hep kadın ve çocuk sorunlarını anlatan kitaplara öncelik vermeye çalışıyorsun. Bu konudaki duyarlılığın için de ayrıca teşekkür ederim canım 🤗
     
    İki kadının dostluğuna değinmeni de çok sevdim. Üzerine kuma getirilen bir kadına kendi evladı gibi yaklaşmak işte bu “Kadının en büyük düşmanı gene bir kadındır,” yaftasına en büyük cevap. Bu cümleden nefret ediyorum. Kadınları geçimsiz, kıskanç, sağ duyudan uzak gösteriyor çünkü. Oysa anlaşmazlıklar, kıskançlıklar her iki cins için de geçerli, kadınlarla özdeşleştirilmeye çalışılmasından bıktım.

  • Yanıtla Kübra Mısırlı Keskin 14 Şubat 2019 at 09:25

    Didemcim, harika yorumun için öncelikle teşekkürler. Kadın ve çocuk konuları benim benim yumuşak karnım ve bu konuda kitaplara öncelik vermeye çalışıyorum. Bu konularda senin fikirlerini de çok önemsiyorum canım. Çünkü sizin gibi kadınların yetiştirdiği çocuklar bu dünyayı değiştirecek.
     
    Yorumumda da bahsettiğim gibi kadınlar çok yüce gönüllü insanlar ve bende kıskançlık, çekememezlik gibi kavramların insanlarda var olduğunu düşünüyorum. Cinsiyetle bağdaştırmanın da her zaman yapılan kadın erkek ayrımcılığının bir tarafı olduğu kanaatindeyim.
     
    En kısa zamanda da tavsiye ettiğin filmi izleyeceğim. Gerçekten çok ilgimi çekti konusu 🙂
     
    Sevgiler

  • Yanıtla Özge Can 14 Şubat 2019 at 09:35

    Orta Çağ karanlığında bir toplumun, ilk hatta neredeyse tek hedefi ‘kadın’lar oluyor. Artık bilinçaltından gelen bir uyarı mı, yoksa bilinçli bir tercih bilmiyorum. “kadın yoksa medeniyet yok” gerçekliğine sıkı sıkıya sarılıyorlar.
     
    Okuduğumda derinden sarsıldığım bir kitaptı. Leyle ve Meryem’in ilişkileri, psikolojileri, kayıpları, savaşın yakan yüzü, insanların yoksun kaldıkları insanlık, kalıplar…
     
    Bir çok bölümü adeta görmüşüm gibi gözümde yeniden canlandırabiliyorum.
    Eğitimin kazandırdıklarını Leyla’nın babasında, eğitimsizliğin cehaletin yarattığı cesareti Raşit’te.
    En çok da gücün bir kadına nasıl da yakıştığını, kadını nasıl devleştirdiğini, hayatının kontrolünü eline aldığında neler yapabileceğini Meryem’de Leyla’da görüyoruz…
     
    Çok sevdiğim bir kitaptı, yazınla yeniden okudum. Harikasın Kübram, fikrine, kalemine sağlık…

  • Yanıtla Kübra Mısırlı Keskin 14 Şubat 2019 at 13:52

    Canım Özgem,
     
    Kadının var olmasına izin verilmeyen her yerde maalesef ki yaşamı anlamlandırmak imkansız. O yüzdendir ki bu tarz toplumlar her zaman geridedir. Ama pes etmeyen, kararlı ve kendinin farkında kadınlar kitaplarda var oldukça, gerçek hayat yansımaları daha da güçlü olacaktır bence. Yazılarımla buna birazcık da olsa katkım varsa ne mutlu bana 🙂
     
    Sevgiler canım.

  • Yanıtla Pınar Sude Genç 14 Şubat 2019 at 16:16

    Çok etkilendiğim bir kitaptı, uzun süre etkisinden çıkamamıştım. Siz de çok güzel anlatmışsınız. Kaleminize sağlık.

  • Yanıtla Kübra Mısırlı Keskin 14 Şubat 2019 at 17:12

    Teşekkürler Sudecim.

  • Yanıtla Beril Erem 15 Şubat 2019 at 04:37

    Yorumunu okurken bile sinirim bozuldu, öfkelendim. Kim bilir kitabı bütün diyalogları ile okusam nasıl hissederim?
     
    Kitap yorumlarınızı hep takip ediyorum. İlk defa yorum yazıyorum. Çünkü ortaya koyduğunuz emek bir okuyucu ve yazar için gerçekten çok değerli. Öte yandan ben de genelde öykülerimde insanoğlunun yaşam döngüsü içinde karşılaştığı zorlukları, acıları yazmaya kafaya takmış bir yazarım.
     
    İnsanın acıyı kabulleniş biçimleri, reddediş halleri beni cezbediyor. Hal böyle olunca da; farkına varamadığım yazarlar, kitaplar sizin gibi iyi okurların süzgecinden geçen eleştiri/yorum yazıları ile benim oltama takılıyor.
     
    Bu sebeple teşekkür ediyorum, bu kitabı da benim gönül kitaplığıma katmama vesile olduğunuz için.

  • Yanıtla Kübra Mısırlı Keskin 15 Şubat 2019 at 09:18

    Değerli yorumunuz için çok teşekkür ederim Beril Hanım; kalemi kuvvetli insanlardan bu tarz geri dönüşler almak benim için ne kadar değerli bilemezsiniz.
     
    Öykü okumayı çok seven biri olarak yazılarınızın da sıkı takipçisiyim. Sanırım bunun bir nedeni de sizin yorumunuzda bahsettiğiniz gibi insanların acıyı kabulleniş ve reddedişlerini aktarma biçiminiz.
     
    Sevgiler.

  • Yanıtla Ahmet 31 Aralık 2021 at 19:48

    Üniversite sınavına hazırlanıyorum ve bu kitabı bana tavsiye eden kız arkadaşıma sonsuz teşekkür ediyorum. Gerçekten kitabı okuduğumuzda bırakamadım o yaşanılan hayatı, kadınların çaresizliği ve her şeye mahkum edilmeleri ama sizin de dediğiniz gibi Leyla ve Meryem’in direnmeleri ve fedakarlığı o kitabın güzelliğini ortaya bir kez daha ortaya koyuyor. Kitabı çok güzel özetlemişsiniz teşekkürler…

  • Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan