Beyaz Mürekkep

Güç ve Sükunet

4 Şubat 2019

Güç ve Sükunet

Sadece büyük bir acı ya da büyük bir sevinç ortaya çıkarabilir senin hakikatini.

Ortaya çıkarmak istiyorsan, güneşte çıplak dans et ya da çarmıhını üstünde taşı!”

Kum ve Köpük, Halil Cibran

Bir güç savaşı veriyordum. Ömrümün önceki zaman dilimlerinde böyle bir savaş verdiğimi hatırlamıyorum. O dönemler hayata daha çiğ düşüncelerle acemi bakıyorduk. Sonrasında her fikir, her sahne veya insan denen varlığın öğrettiği tecrübelerle bazen sabır taşımın ortadan ikiye ayrılacak gibi olmasına hatta parçalanmasına ramak kala, o özenle koruduğum nice tecrübelerle kazıdığım taş, tuzla buz olmasın diye sarfettiğim ayrı bir güç vardı ki fazla sancılı ama cesaret isteyen bir olaydı.

Bazen kalp ile beyin öyle bir düelloya giriyorlar ki o esnada bana dönüp “Hangimiz söyle! Öncelikli olarak hangimizi seçeceksin? Kimi dinleyeceksin? Sen sen ol tarafını seç!” şeklinde kurdukları baskılar, bunları yöneten üçüncü bir organ mutlaka olmalı ve dengeyi sağlamalı diye düşündürüyor. O, olsa olsa güç olmalıydı.

Tabi gücün dengesini sükunetle ayarlamak kaydıyla..

Bir Güç Savaşı

Şu aralar nefes alamayacak duruma geldiğim bazı anlar oluyor ki bu, ne panik atak durumu ne de astım hastalığı! Bu ruhun nefes alamaması kanımca. Önceden kendimi güçlü zannederdim ama fazlasıyla yanılmışım! Benim güç dediğim (o çoğunluğun bir türlü yakalayamadığı en önemli soyut varlık) meğersem yaş ve yaşananlarla hatta yufka yüreğine kol böreği olarak dönen tecrübelerle doğru orantılı imiş. Aşk, aile krizleri, ekonomik kriz, ihanet, entrika, intikam “Sen de mi Brütüs?” durumları vb derken hayatla fazla kavga ediyoruz. (Hayatı fazla ciddiye almamak gerek!)

İnsanların ikili ilişkilerinden ziyade üçlü hatta kabile şeklinde örgütlenmeleri evet kimi zaman takdire şayan, lakin arada birkaç mikrop varsa ondan diğerine mutlaka bulaşmakta ve gelsin bakalım sıkıntılar ve acılar! Türlü türlü kaoslar! Sonrasında klişe laflar beri gelmekte:

“Üzülme cancağızım hallolur!”
(Ne halloluyor arkadaş?)

“Aman iki gözümün nuru merak etme bu da geçer!”
(Öyle mi dersin ciğerim?)

“Ayy sen de çok büyütüyorsun ama! Gerek yok!”
(Olay senin totonu büyütmeye benzeyecekse bırakalım kalsın!)

“Bak bence böyle böyle yap! Yapmazsan böyle, şöyle, şuradan başka şey olacak! Sen bunu yapmadığın için böyle!”
(Kolaysa sen yap Nostradamus! Çok biliyorsun madem o zaman cevap ver! Tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan çıkar?)

Ben bu küflü laflara kulaklarımı tıkayalı çok uzun süre olmadı.

Klişeliklere anlatacak ne laf cambazlığım var, ne de sabrım. Bir kaç dostum, iki kaşık inancım bir de bir tutam sabrım varken bunları nasıl elimde tutar ve ayakta kalırım savaşı vermeye adadım kendimi. İşte o zaman gücün sesi kulaklarımda fısıldadı; “Kendini bırakma!”

Ama tek bir hata vardı. Birileri için -özellikle aileniz için- kendinizden bazen ödün vermek durumunda kalıyorsunuz. Bazen de çevredeki o bakışlar ve düşünceler yok mu?! Topunu tası tarağıyla NASA ile uzaya göndersem belki öyle kurtulabilirim!

“Yok canım hikaye! Yemişim onun durumu!”

“Ağlanmasın canım! Böylelerini çok gördüm ben.”

“Yoklayalım bakalım gizliden! Ağzını arayalım!”

Böyle durumlarla karşı karşıya geldiğimde ise en kibar tabiriyle; “Passssta(!) yiyin siz!!” diyorum. Zira pastayı yedirmek yerine sükunetle karşı tarafın zamanla söylediklerini çiğneye çiğneye yediğini görüyorsunuz. Artık tükürdüğünü yalamak devri bitti. Devir söylediklerini ve bütün pis kokulu cümlelerini zamanı geldiğinde bir güzel yiyerek hadsizliğini ifşa etme devri!

İnsan mı? O da kim?

Ne insanı!! Benim insan diye tasvir ettiğim canlı duygu bütünlüğünü sağlıklı tamamlamış olandır. Araya birkaç damla zehrini akıttığın zaman ise insanlık orada bitmiştir ki ne kendisine ne bana hayrı kalır!

Bir de üstüne özür dilemek yerine güç savaşıma bir savaş daha o da eklemez mi!
En zor zamanlarda destek yerine köstek olmaz mı?

Ama şanslıysan durumu bir kaç sağlam ruhla kurtarırsın. Sizi dinleyen ve yanınızda olan insanlardan bahsediyorum. Ve öyle zamanlarda gelen bir sakinlik var ki olgunlaşıyor insan. İster istemez ve hiç hesaba katmadan. Hani şu “Hayat, planları sevmez!” cümlesi var ya işte bu durumu fazlasıyla özetliyor.

Her insanın hayatında bir bilge ayrıca vardır.

Hayatında bir bilge var kardeşim. Ya aşık olduğun adam yahut kadın, ya annen ya kardeşin ya da dostun. Ya da beyaz sakallı dede! Senin yolunu bulman adına bir bilge mutlaka karşıdan fırlar, sen de “iyi ki…” dersin. Bazen günlerce içinde sıkıştığın durumdan seni bir kelime ile kurtarır. (O da sizin iç dünyanızın anahtarı! O kilidi yalnızca o kelime açar.)

Dün çok sevdiğim bir büyüğümle yaptığım telefon konuşmasında bunu bizzat yaşadım. Dakikalar süren konuşmamızın sonucunda aslında bana söylemeye çalıştığı sadece şu oldu ve nitekim bu cümleyle kapattık;

“Güçlü olmalısın! Güçlü olursan sakin olursun.”

Şöyle bir durdum. Benim kalp ve beyin ikilisi dahi düelloya ara verip; “Bir dakika! Nasıl?” diye birbirlerine sordular. (Sanırım bu defa beni düşünerek birbirlerine öncelik tanıyacaklar!) Zira bu zamana kadar bu ikili sayesinde ayakta durdum.

Hayatımdan her çıkana yol vermesini bildiler ama kirletmediler. Anladım ki; fazla laf kalabalıklarını ve düşünce artıklarını ortadan kaldırıp “Kendim için en iyi ne yapabilirim?” demek daha mühimmiş!

O Güç İçinizde!

Evet! Bir güç var. Kendi içinizde saklı olan ve belki de hâlâ yerini bilmediğiniz bir yerde saklı. Kendi bilgenizle karşılaşınca diliyorum o gücün saklandığı gizli yeri bir an önce keşfedin. Ve şu an her ne zorluk, sıkıntı, acı ve hastalıkla mücadele ediyorsanız, ortaya çıkardığınız gücünüz ve sizi sarmalayan sükunet ve onun dinginliği sizin bu mücadeleden zaferle çıkmanıza yardım edecek. Tıpkı hayatımın içine giren, duygu ve düşünce dünyasını keyifle okuduğum yazarlardan biri olan Halil Cibran’ın dediği gibi:

“Sessizliği verin bana! Geceye fazlasıyla meydan okuyacağım!”

Her gecenin sabahını, sükunet ve güçle karşılamak dileğiyle…

Merve Çevik

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

10 YORUMLAR

  • Yanıtla Pınar Sude Genç 4 Şubat 2019 at 15:50

    Öncelikle kaleminize sağlık, bir çırpıda okudum. Ve evet hepimizin bir bilgesi var, bu düşünceye çok katılıyorum. Ben kendi bilgemi çoooktaaaan bulmuştum. Sıra, içimdeki gücü bulmakta sanırım….
     
    Sevgiler 🙂♥️

    • Yanıtla Merve Çevik 9 Şubat 2019 at 01:14

      Sen o gücü kendinde çoktan keşfetmiş bir güzelliksin. Kucak dolusu sevgiler benden 😊❤️

  • Yanıtla Özge Can 4 Şubat 2019 at 16:15

    “İhtiyaç halinde okuyunuz” yazısı olmuş sevgili Merve. Hızır gibi yetiştin desem yeridir. Fikrine sağlık.
     
    Sevgimle…

    • Yanıtla Merve Çevik 9 Şubat 2019 at 01:15

      Seninle paylaşacak çok şeyimiz olacağına eminim. Senin de güzel düşüncelerine sağlık olsun ❤️🙏🏻

  • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 4 Şubat 2019 at 16:17

    Ben de herkesin hayatında bir bilge olduğuna inananlardanım. Benim için bu senin de yakından tanıdığın Atilla Hocamız oldu her zaman.
     
    Bu arada yazıyı okurken, beynin ve kalbin atışmalarına bayıldım. Acaba geçen haftaki yazında Lokum’la yazdığın karşılıklı diyaloglar gibi onları da bir yazıda konuştursan nasıl olur diye düşündüm. Bence harika olur senin kaleminden 😉

    • Yanıtla Merve Çevik 9 Şubat 2019 at 01:18

      Çok teşekkür ederim 🤗 Hayatımızdaki bilgeler hem yolumuzun hem de kalplerimizin rotası olmaya devam edecekler ve iyi ki varlıklarını hissediyoruz ❤️
       
      Bu arada Lokum tadında yazılara tabii ki devam 🙃🤓

  • Yanıtla Zeynep Mete 4 Şubat 2019 at 19:16

    Hayatımızdaki bilgelere ve yenilmez öz gücümüzü keşfetmeye olan inancımız hiç bitmesin.
     
    Kaleminize sağlık.
     
    Sevgiyle…

    • Yanıtla Merve Çevik 9 Şubat 2019 at 01:20

      Bizdeki güç bitmedikçe, inanç hep ayakta kalacaktır. O güzel ve dupduru bakan ruhuna sağlık 🙏🏻🌸😊
       
      Sevgiyle…

  • Yanıtla Atakan Balcı 6 Şubat 2019 at 13:08

    Kendimizi tanıdıkça “Bilge”yi daha net görüyoruz sanki, o yoldayız iyi ki…

    • Yanıtla Merve Çevik 9 Şubat 2019 at 01:21

      İyi ki… iyi ki diyorum ve o yola aynen devam… 🙏🏻
       
      Sevgiler…

    Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan