* Yazının başına not düşme gereği hissediyorum. Kitaplarımı takip eden okurlarım bu yazım stilime alışık olmasına rağmen dergimizdeki okurlar için açıklamak istedim. Altta okuyacağınız metin şiir değil “şiirsel anlatı”dır.
Şiiri çok severim ve büyük haz duyarım şiir okumaktan. Bir ara pek çok şiir denemem de oldu. Daha sonra beğenmediğim, onlarda “şiir” bulamadığım için elime geçenleri attım.
Bir anlatının şiir olması başka, şiirsel olması başkadır. Şair olmak ise çok daha başkadır. Altta okuyacağınız metin şiir değil, yalnızca şiirseldir ve değişik bir anlatı denemesidir.
İnsana Saygıyla
Herşey hızla geçip giderken
durup
dünyaya baktım da
şaşırıp, sordum apansız;
“İlk ve son umudum
nice güzellikler yaratıp sunacağım
“insan”
neredesin?”
Karanlık
durmaz, kaplar her yanı
karanlık büyür
karanlık karman çorman, kapkarışık
karanlık sarıp sarmaladığında
bilmek istemeyiz
neyin ne olduğunu
alışkanlıkların ılık koynunda
rahatlarız
bir salyangoz gibi
hakkı verilmemiş yaşamaların
kayıp zamanların kahramanı oluruz.
Her seferinde
yeniden algılamadığım
her seferinde
yeniden anlamadığım
her seferinde
birşeyler yapıp-yaratıp
bilincimden, çabamdan, gönlümden devşirip
insanlara sunmadığım
“insan”a dokunmadığım
bir yaşama
benim olabilir mi?
Zaman
kendi başına bırakılabilir mi?
Zamanı
insanın insana kavuşturan
işlerle
yoğurmak
yoğunlaştırmak gerek.
Zamanı
yapıp-yaratarak
yeniden kurmak gerek
bilgiyle, bilinçle
sevgiyle, dostlukla, kardeşlikle
ötesine geçip
zamanı
insanlaştırmak gerek.
Herşey hızla geçip giderken
durup
dünyaya baktım biraz;
ışık saçanlar,
ışıktan kaçanlar,
yol açanlar,
hazır yolda yol alanlar,
açılmış yolda kaybolanlar,
gönül verenler, ömür verenler,
gönüle de, ömüre de boşverenler…
Karman çorman
işte böyle
akıp, geçiyor zaman.
Oysa
insan
kendisiyle doludur.
Yaşamak
yapıp-yaratarak
kendine ulaşmak yoludur.
Yaşamak
kendinde olanı
armağan bırakarak
yeni ufuklar gösterip, yeni yollar açarak
didinip, çalışmak
bir sevda gibi
tükendikçe artmak, tükendikçe çoğalmaktır.
Tükendikçe artan
armağanlarıyla zengin olan
bilimi
yeni kuşaklara
bir gül gibi sunan
insanlara
saygıyla.
Prof. Dr. Atilla Erdemli
4 YORUMLAR
“…
gönlümden devşirip
insanlara sunmadığım
“insan”a dokunmadığım
bir yaşama
benim olabilir mi?
Zaman
kendi başına bırakılabilir mi?
…”
Atilla Bey doyamadım okumaya, bu şiirsel anlatı denemesi çok keyif verdi. Kaleminizin gücü bana ışık oluyor. Yüreğinize sağlık.
İnsan-Hayat-Zaman üçgeninin içine dalıp, böylesi farklı bir anlatımla şiir havası yaşatabilmek, maharetli bir yüreğe ait hislerin imecesidir…
Bazı mısraları alttaki mısra ile, bazılarını ise üstteki mısra ile bir ederek okumak da farklı anlamları aynı yola çıkarıyor…
İlk başta yazdıklarınız da güzel bir münazara konusu aslında…
Şair kimdir?
Şiir nedir?
Şiirsel anlatı nedir? 🙂
Ben üçünü bir arada şöyle açıklıyorum: Zarafetin Çocukları…
Sevgi ve selamlarımla
Kaleminiz, yüreğiniz dert görmesin…
“…
Oysa
insan
kendisiyle doludur.
Yaşamak
yapıp-yaratarak
kendine ulaşmak yoludur.
Yaşamak
kendinde olanı
armağan bırakarak
yeni ufuklar gösterip, yeni yollar açarak
didinip, çalışmak
bir sevda gibi
tükendikçe artmak, tükendikçe çoğalmaktır.
…”
Muhteşem yazmışsınız 🌹
Hem öğrenciniz, hem de kitaplarınızın bir okuru olarak “şiirsel anlatı” ile yazılmış yazılarınızı her zaman büyük bir keyifle okuduğumu söylemek isterim hocam.
Yazdıklarınızda “insan”ın sizde yarattığı hayal kırıklığına rağmen gene de insanlığa dair sönmeyen bir umudu -belki de umuttan çok arzuyu- okudum. Bu konuda hem fikiriz, zaten olmasam şaşardınız değil mi 🙈 Ahh normal tabi beni siz yetiştirdiniz 🙃
Kucak dolusu sevgiler 🤗❤️