Hayat

Minik Yüreklerdeki Büyük Aşklar

23 Şubat 2019

Minik Yüreklerdeki Büyük AşklarYaşı küçük olabilirdi Eda’nın ama bu kimseyi sevemeyeceği ya da kimseye aşık olamayacağı anlamına gelmiyordu. Heyecanlanıyor, kalbi pırpır ediyor, yanakları al al oluyordu onu görünce. Hiç vazgeçmeyecekti onu sevmekten, bırakmayacaktı onu…

Annesi ve babası artık okula yürüyerek kendi başlarına gidebileceklerine karar vermişlerdi. Neticede Eda 12, ablası Pınar da 14 yaşındaydı. Pınar’a göre zaten çoktan böyle olmalıydı ama anne yüreği tabi, içi rahat eder mi okulun kapısından içeri girdiklerini görmeden.

Eda ise bu işe farklı sebeplerden sevinmişti. Bir sokak arkalarında oturan Yiğit de okula tek başına yürüyerek gidiyordu 2 seneden beri. Pınar’la Yiğit aynı sınıfta oldukları için anneleri de tanışıyordu veli toplantıları sayesinde.

Okulun ilk günü anneler olmazsa olmaz. Gurur duydukları çocuklarının bir sene daha büyüdüklerini görmek, her geçen sene başarıları ile daha da övünmek demektir o ilk gün.

Okulun İlk Günü

O sene de öyle oldu. Eda’yla Pınar okulun ilk günü için hazırlandılar, aile kahvaltı masasında sabahın erken saatlerinde buluşmaya başladı yeniden. Pınar arkadaşlarını özlediği için bir an evvel onlara kavuşma telaşı ile kahvaltısını çabucak bitirdi.

Eda‘daki telaş ise bambaşkaydı. Annelerinin sokağın başında buluşacaklarını bildiği Yiğit‘i ilk görüşü olacaktı koca bir yazdan sonra. Yiğitler her sene olduğu gibi geçen sene de okullar kapanır kapanmaz Ayvalık‘taki yazlıklarına gitmişlerdi. Eda Yiğit‘i çok özlemiş, çok da merak ediyordu. Acaba değişmiş miydi, onu görünce merhaba deyip ona yazının nasıl geçtiğini, ya da en azından hatrını soracak mıydı? Yoksa onu sadece görüp, sanki o yokmuşçasına Pınar ile yol boyunca konuşmaya mı dalacaktı?

Olsun, artık hep beraber gideceklerdi okula, bir gün bi’ şey demez ise ertesi gün derdi. Bir gün “merhaba” derdi, belki bir gün “nasılsın?” derdi, ya da başka bir gün onunla sohbet ederdi, neden olmasın. Önlerinde koskoca bir sene vardı ve her gün beraber gideceklerdi okula. Bunu bilmek Eda‘nın o minicik kalbini sevindirmeye, umutlandırmaya yetiyor hatta artıyordu bile.

Evden babalarını öpüp çıktılar. Pınar annesinden bağımsız takılıp biraz önlerinden yürümeye başladı. Ne de olsa o bir genç kızdı artık, büyümüştü. Annesinin de hâlâ onlarla geliyor olması Pınar‘a gereksiz geliyordu. Okul başladıysa ne olmuştu ki, bu da sıradan diğer günler gibi bir okul günüydü zaten, gelmesi şart değildi.

İlk Görüş

Pınar bu duygular içindeyken, Eda evden sanki kilometrelerce uzaktaymış gib gelen o arka sokağın köşesine varmanın heyecanını yaşıyordu. Kalbi adeta ağzında atıyor, midesi de ağrımaya başlamıştı ama bu heyecandan mı yoksa sabah içtiği sütten mi kestiremiyordu.

Ve işte Hande Teyzesi oradaydı, Yiğit de hemen yanında. Ne kadar da yakışıklıydı. Boyu sanki biraz daha uzamıştı. Saç modelini değiştirmiş, saçlarını biraz daha uzatmıştı ve artık jöle kullanıyordu, onun yaşındaki diğer erkeklerin çoğunun yaptığı gibi. Pınar çoktan Yiğit’le merhabalaşmış, muhabbete başlamıştı bile.

Annesinin elini tutmakta olan Eda, Yğit‘i görür görmez, kendisini hâlâ küçük bir çocuk gibi görmesinden endişe ederek elini hızlıca kurtardı annesinin avucundan. Yiğit, annesine merhaba deyip öptükten sonra Eda‘ya da hafifçe gülümseyerek “selam” dedi ve Pınar‘ın yanına muhabbete döndü.

Eda, ona da selam verdiği için çok mutluydu, sonuçta o yokmuş gibi davranmamıştı, onu önemsemiş ve ona gülmüştü. Demek ki Yiğit onu unutmamıştı, hatırlamıştı. Eda için, onun o minik saf kalbi için bunlar yeter de artardı bile. Platonikti ama çok güzeldi…

Eda‘nın bitmek bilmeyen umutları, heyecanları, sevinçleri, yarınları, “belki ertesi sabah” diye geçecek onla dolu günleri, evinin her önünden geçtiğinde odasına bakıp acaba ne yapıyordur diye meraklandığı zamanları, onu her sabah o köşede gördüğünde içinden attığı çığlıkları ile sevinçten parlayan gözleri, elişi derslerinde öğrendiği her yeni şeyde adlarının baş harflerini yazdığı koleksiyonu, en çok da böyle yaşayacağı platonik bir aşkı vardı.

Yiğit‘in ise Eda‘nın tüm bu duygularından bi’ haber geçen, Pınar‘a karşı hissettiği sevgi dolu günleri…

Zeynep Yazıcıoğlu

4 YORUMLAR

  • Yanıtla Ilgın Cenkçiler 23 Şubat 2019 at 08:13

    Ahh çocukluk, gençlik 🥰

    • Yanıtla Zeynep Yazıcıoğlu 23 Şubat 2019 at 11:26

      Ne aşklar, ne sevgiler… 🙂
      Bence çok eskide kaldı bu hikayeler.

  • Yanıtla Mehmet Gökcük 24 Şubat 2019 at 13:27

    Eskide kalanları betimlemelerle süsleyip anlatmak gerek…
    Zira sevginin en saf halleri eskilerde kaldı, yaşatmak gerek… 🙂
     
    Yüreğinize, kaleminize sağlık…

  • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 24 Şubat 2019 at 13:30

    Çocukluğuma, tam da bu yaşlara gittim…
     
    Bir daha öyle saf sevemedim sanırım…
     
    Bir yandan kendi çocukluğumu diğer yandan da çocuklarımı düşündüm; şimdi bu duyguları yaşama sırası onlarda. Benimle paylaştıkları kadar şahit olabilirim ben de yeniden bu arı duygulara 😉

  • Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan