Kırmızı

Olduğu Kadar

20 Şubat 2019

*Yazarın Notu: Bu yazıyı, Mark Eliyahu – Journey dinleyerek okumanız tavsiye olunur. YouTube linki için tıklayabilirsiniz.

Olduğu Kadar

Olduğu kadar.
Olmuyor di mi?

Siz de başaramıyorsunuz zaman zaman;
“olduğu kadar”ını kabul etmeyi.
Aynı benim gibi…
İçinizde 1 ses,
hiç durmadan koşan 1 atın
kalp atışlarıyla uyarıyor sizi;
“daha” “daha” “daha”.
Ve o “daha”lar,
1 kırbaçcasına inip kalkıyor
beyninize, bedeninize, ruhunuza.

Etrafınızda yer alan pekçok insan ve tüm dış uyarıcılar; yukarıya kalkık başları, kaşları ve uzun işaret parmaklarıyla, herşeyin “daha”sından bahsediyorlar.

“Daha güzel, daha akıllı, daha zayıf, daha çalışkan, daha mutlu, daha çabuk, daha lezzetli, daha ilgili, daha bilgili, daha iyi, daha çok, daha güçlü, daha renkli, daha zevkli, daha enerjik, daha varlıklı, daha başarılı..”

Böyle olsa(m) ne çıkar, yani sadece olduğu(m) kadar?

Her sabah yeni 1 “daha” ile başlıyoruz güne ve her gece, artık çoktan eskimiş, yerine yenileri işitilmiş o “daha”nın tüm bedenimize çökmüş tortusu ile giriyoruz yatağa. Ve en fenası da, o “daha”ya atfedilen değer ne kadarsa; kapımızı çalmadan, müsaademizi almadan, tüm varlığı ile yerleşmeye çalışıyor süresizce ve pervasızca, zihnimizin 1 odasına.

İnsan denilen varlık böyle 1 otomatik güdü ile gelmiyor aslında dünyaya.

Hayata ilk başlayışımızda; saf, mutlu, sakin, huzurlu 1 ruh, boş 1 levha kadar temiz 1 zihin ve muazzam 1 akıl gücü eşlik ediyor ona.
Duygular ve dürtüler kullanıldıkça gelişir ve büyür ya, içine doğduğumuz ailemizle oluşuyor “daha”nın ilk hikayesi ve 1 su birikintisinin içine düşen 1 damlanın etrafında meydana gelen halkalar gibi, insan yaş aldıkça artan halkalarının sayısı, onu her seferinde konusu ve etkisi farklı yeni 1 “daha” ile tanıştırıyor.

Bu halkalardan birinde, çok basit 1 kıyas, 1 yetersizlik duygusu yahut daha fazlasına sahip olma arzusu yeşerttiğinde insan denilen varlığın içinde ve kontrolden çıkmış 1 parça hırsa rastladığında yolculuğun 1 yerinde, “olduğu kadar”ın çok üzerinde, kaldırabileceğinden dahi fazla 1 hızla yol almaya başlıyor bünye.
Gözlemim o ki; eğitimin de ne yazık ki kifayetsiz kaldığı, son yıllarda baskısı daha da artan, nesillerden nesillere geçişi son derece yüksek ve kuvvetli, öncelikle kişisel ve birleşiminde toplumsal büyük 1 sorun, 1 yara bu “olduğu kadar”ı kabullenememe hali.

Ve ne iyi ki, tedavisi mümkün, şifa kaynağı, bizzat insanın kendi varlığı.

“Herkes kendi kendinin doktorudur bu hayatta.”

Çok seviyorum bu cümleyi, kocaman harflerle yazıp asmak istiyorum 24 saatimi geçirdiğim her alanın duvarlarına. Madem lokman hekimi benim bu bedenin, o halde yaram neyse o merhemi de ben icat etmeliyim.

Bunun 1 tek koşulu var; kendimi çok iyi bilmeliyim.

Ben kimim, enim boyum nedir benim, nerede başlarım, nerede biterim, aklım kaç karıştır, nelere çalışır, içine neler alır, neleri dışarıda bırakır, kalbim neyi kaldırır, duygularım herkesin zincirlerine sımsıkı tutunup dilediği zaman havalara uçacağı 1 salıncak mıdır, yaşama dair rollerim kaç adettir, bu rollere ait görevlerim, ödevlerim nelerdir, hepsine yetecek gücüm 1 gün içinde kaç saate bedeldir, zihnim ve yüreğim tüm bunlara muktedir midir?

Bu sorulara yanıt verebiliyorsam, kendimi biliyorum demektir.

Kendini bilen insan da bana göre bu dünyadaki en huzurlu, en sağlıklı, en zengin, en güzel ve kafası da kalbi de en ferah kimsedir.

E peki bundan daha fazlası gerekli midir?
Bence değildir.

İnanıyorum ki; ağaca tırmanamayacağını bilen 1 balığın, denizin altında yaşayamayacağını bilen 1 karganın, çölde açamayacağını bilen 1 kardelenin bilincine eriştiğinde insan denen canlı; dünya onun için de “olduğu kadar”ıyla kafi, huzurlu, sağlıklı ve tadına vararak yaşanır 1 yer haline gelecektir.

Nurdan Yılmaztürk

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

8 YORUMLAR

  • Yanıtla Nimet Canbayraktar 20 Şubat 2019 at 16:36

    Merhaba,
     
    Söylediğiniz uygulamada o kişiyi huzurlu, mutlu, kendinden memnun yaşatır ama bence kendisini daha iyi yerlere getirecek başarıyı yakalaması biraz zor olur. Zira başarı için, aşırı olmasa da mutlak hırs ve azim gerekiyor hayat boyu.
     
    Sevgiyle kalın.

    • Yanıtla Nurdan Yılmaztürk 26 Şubat 2019 at 00:34

      azim çok sevdiğim 1 özelliktir. bana hırstan daha iyi huylu gibi gelir.
      ve hayatım boyunca hiç hırslı 1 insan olamadım. nedenini bilmiyorum. kromozomlarımda yok sanırım 🙂
      böylesi daha uysal, sakin ve korunaklı sanırım. siz de sevgiyle kalın. ve olduğunuz kadarı ile.. mutlu.huzurlu.

  • Yanıtla Seda Sarac 21 Şubat 2019 at 17:08

    Ne kadar güzel cümleler. İnsan bu yazıyı okuyunca sanki arınıyor. Ama ne varki insanın günlük sorunları bunun üstüne cıkıyor ve güzelliği bozuyor. Kendimi çok iyi tanıyorum. Biliyorum ki zamanla huzuru da bulacağım bu sayede. Ama şu an başka zaman işte.

    • Yanıtla Nurdan Yılmaztürk 26 Şubat 2019 at 00:37

      çok teşekkür ederim cümlelerim adına 🙂
      arınmak, bayıldığım 1 evre. hiç fark etmez, konu her neyse.
      başka 1 hayat olmadığını düşünerek ve aslında başka 1 zaman, olduğum kadarını kabul etmeye çalışıyorum ben de hala her gün yeniden 1 şekilde kendimi sınayarak. huzuru hep içinde taşımanız dileklerimle.

  • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 22 Şubat 2019 at 00:59

    Bence “olduğu kadar” diyebilmek azimden yoksun olmak ya da hırssız olmak değil, hangi noktaya kadar kendini zorlaman gerektiğini bilmek demek. Bunu bilmediği zaman hırsın peşinde bedenini, ruhunu tüketiyor çünkü insanlar.
     
    Sen de canım arkadaşım her zamanki gibi aşırı uçlardan, sağlıklı ortaya çekmeye çalışmışsın “olduğu kadar” diyerek. Bayıldım ve her satırına katılıyorum.
     
    Nosce Te Ipsum” ise benim de ömür boyu yegane hedefim…

    • Yanıtla Nurdan Yılmaztürk 26 Şubat 2019 at 00:41

      Nosce Te Ipsum
      ne güzel cümle..
      ne güzel hedef..
      hep hatırlatması insanın kendi kendine.
       
      hırs bence de çok yorucu her şekilde. ve 1 zaman sonra insan 1 yerde durabildiğinde görüyor ki onca yaşanmışlık içinde, hiçbir anlam ifade etmiyor şu tek hecelik kelime..
       
      hep böyle kal canım arkadaşım..
      “olduğun kadar”ınla çok güzelsin.

  • Yanıtla Ferit Sağlam 25 Şubat 2019 at 10:04

    Sadece “salıncak” betimlemen üzerine düşünüp öylece kaldım bir süre. Kelimeleri birer oyuncuya dönüştürüp zihnimin içinde sahnelediğin oyun perde dediği anda “iyi ki…” diyorum.
     
    İyi ki…
    😘

    • Yanıtla Nurdan Yılmaztürk 26 Şubat 2019 at 00:45

      “iyi ki”m..
      sıkı tutundum.
      sen de sıkı tutun o salıncağın zincirlerine.
      ve sonra; perde..
      😘

    Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan