İnce Mevzu

Yarim İstanbul

28 Şubat 2019

Yarim İstanbulÇılgınca yağan yağmur az sonra camlarımı kırıp içeri girecekmiş gibi. Kötü bir kış günü yaşıyor İstanbul. Hava aydınlık olmasına rağmen dışarda göz gözü görmüyor. Biraz sis biraz da bacalardan çıkan dumanlar yüzünden sanırım. Pencereyi açıp hava almak istiyorum ama rüzgar öyle kuvvetli ki ürperip geri çekiliyorum. Kuş bakışı gördüğüm trafik arapsaçı. Şu an araba kullanmak zorunda olmadığım için kendimi şanslı hissediyorum. Gerçi şu anda kullanmıyor olmak geçici mutluluk zira ben hergün o trafikle en az üç saat uğraşıyorum. Anadolu yakasındaki evimden çıkıp Avrupa yakasındaki işime gitmek ve sonra akşam dönmek için harcadığım üç saat. Ömrümden boşa giden üç saat. Haftada 15, ayda ve yılda bilmem kaç saat…

Neden ille de yarim İstanbul?

Hayat zaten çok pahalıyken, günler hep bir yerlere, bir şeylere yetişme telaşıyla birbirini kovalarken ve sevdiklerime ayıracak saatlerim bile kısıtlıyken nedir bu şehirde beni tutan diye soruyorum kendime zaman zaman. Sonra her sabah ve her akşam şikayet ettiğim o trafikle boğuşarak Boğaz Köprüsü’nün üzerinden geçerken tekrar tekrar şükrederken yakalıyorum kendimi. Hiç sekmiyor, her geçişimde aynı duyguyu yaşıyorum. Her seferinde Boğaz’a şöyle bir tepeden bakıyorum, hava ne kadar soğuk da olsa arabanın camını açıp rüzgarın saçlarımdan geçmesine izin veriyorum.

İstanbul, terk etmek isteyip de tutkuyla bağlı olduğum, onsuz yaşayamayacağım sevgilim gibi. Vazgeçemiyorum. Senede birkaç kez kafamın içinde dolaşan “Gidicem bu şehirden, çok yorucu” düşüncesinin sadece düşüncede kalmasına bence yine kendim sebep oluyorum. Ben aslında başka bir yerde yaşamak istemiyorum.

Çünkü değer…

Bu şehirde doğup büyümeyenler için çok da anlamlı olmayabilir bu duygularım. Belki buranın gerçek yerlileri beni daha iyi anlayabilecektir. Bu şehrin dokusuna, tarihine, caddelerine, 24 saat durmayan hayatına bayılıyorum ben. Her fırsatta kaçıp gittiğim sahillerine, Boğaz’ın iki tarafında inci gibi dizilmiş Rumeli Hisarı’na, Bebek’e, Yeniköy’e, Salacak’a, Beylerbeyi’ne, Kandilli’ye bayılıyorum. Bir yakadan diğer tarafa bakarken gördüğüm inişli çıkışlı silüetine bayılıyorum. Her elimi attığımda bulabileceğimi bildiğim, tiyatrosuna, sinemasına, konser salonuna, müzesine, gezilecek saraylarına, elinde balık ekmekle atlayıp karşı kıyıya geçebileceğin, vapuruna, motoruna, en sıkıcı günün sonunda ayak bastığın anda kendini bambaşka biryerde hissettiren adalarına, göklerdeki martılarına, sokaklarındaki kedilerine, köpeklerine bayılıyorum. Tüm keşmekeşine rağmen, zorluğuna, kalabalığına rağmen bu şehir yaşamaya değer diyorum her seferinde.

Ve elbette İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı

Eğer satırlarımla yeteri kadar geçiremediysem size içimdeki duyguyu Orhan Veli’nin mısralarına bir göz atmanızı tavsiye ederim yeniden, baştan sona okumanızı. O, yıllar önce aynı sevdaya düşmüş de yazmış o mısraları. Yıllar sonra ben de onun gibi zaman zaman İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı, her seferinde aynı mutlulukla.

Sevgilerimle,
Seda Çağlayan

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

13 YORUMLAR

  • Yanıtla Leyla Sabuncu 28 Şubat 2019 at 08:43

    Esas aşkını ne zaman yazacaksın diye bekliyordum merakla.. 😁 Harika olmuş. 👏Kalemine sağlık…
     
    Ben de iki satır eklemek istedim kusura bakma 🙂
     
    Ahh İstanbulsuz yaşayamayacak kişilerden biri de ben. Çünkü doğdum, büyüdüm, yaşadım, yaşıyorum, yaş alıyorum taa kendimi bildim bileli dünyanın en guzel şehrinde… Kavgasıyla, gürültüsüyle toprağıyla, suyuyla her daim beni cezbeden rüya evim… Ne yardan geçerim ne serden….
     
    Sevgiyle ve İstanbul ile kal canım 😘❤

    • Yanıtla Seda Çağlayan 28 Şubat 2019 at 10:55

      Sen böyle kendini vere vere okuyorsun, yorum yapıyorsun ya 🙂 Canım benim.
       
      Biz bir yere gidemeyiz Leyloşum, burası da bizim köyümüz, Kadıköylüyüz:)
       
      Öperim çok çok…

  • Yanıtla Yeliz Tengiz 28 Şubat 2019 at 13:07

    Şuan Boğaz’a karşı içtiğim kahvenin yanında çikolata gibi geldi bu yazın 🙂
     
    Kalemine sağlık canım

    • Yanıtla Seda Çağlayan 6 Mart 2019 at 13:53

      Bir hafta rotarlıyım, affet. Ancak fırsat yaratabildim. İçtiğin kahve canına değsin canikom.
      Bir tane de Salacak’ta karşılıklı içelim 🙂

  • Yanıtla Aşık Küsküni 28 Şubat 2019 at 16:23

    Yanar kandilleri boğazın,
    Bir puslu akşam eser gelir….
    Küskün bir yerinde uykunun,
    O terli gözler çıkar gelir…

    • Yanıtla Seda Çağlayan 6 Mart 2019 at 13:55

      Çok teşekkür ederim paylaştığınız için…

  • Yanıtla Didem Elif 2 Mart 2019 at 07:44

    İstanbul sevilmez mi? Hele ki boğaz kokusunu almış bizler için İstanbul bambaşka. Ona karşı hep bir özlem içimde. İstanbul diyince bile bir başka oluyorum. Elimde yok diye mi? Alakası yok. İşte tam da senin anlattığın gibi bir duyguyla. Bodrum’un üstüne İstanbul’a sızlanan bir yazı kaleme almak yerine; ona olan aşkına, dönüştüğü her haline rağmen bağlı kalman gibi. Her sevgili zor değil mi? Madem bunları çekeceğim bari sevdamın çilesini çekeyim der gibi.
     
    Deney için bir roket gibi uzaya fırlatılıp bırakılmış hissediyorum bazen kendimi. Allahtan şükredecek bir yerdeyim. Dönüşüm olur mu? Dönüşüm olmaz. Gittiğin bir yere döndüğünde daha iyi olmuyor. Ama gidişim olur. Yani dönmek için değil de yeniden gitmek içinse evet neden olmasın? Gitmek için her yer olur ama dönmekse hiçbir yer olmaz. 💛
     
    İstanbul’u benim gibi seven birinin kaleminden okumak güzel geldi canım. Hasret giderdim. Yüreğine sağlık. 💕

    • Yanıtla Seda Çağlayan 6 Mart 2019 at 14:11

      Ya arkadaş, ne biçim yorum yazmışsın! Pes! İlk paragraf burada kalmamalı. Bunu bir düşün.
       
      Sen çok güzel bir yerdesin, cennettesin. Üstelik İstanbul’da çalacak kapısı olanlar şehri tamamen terk etmiş de saylmazlar. Nereye gidersen git İstanbulluysan İstanbullusundur 🙂
       
      Seni gerçekten özledim.
       
      Ellerine sağlık canikom.

      • Yanıtla Didem Elif 6 Mart 2019 at 17:52

        Gerçekten cennetteyim. Ama ölmeyi istememiştim ki. :)))))
         
        Ya ben Ağrı’da da olsam mutlu olurum var ya bu arada. Benim mutluluğa dair bir tabirim var. O da şu. Bir çay bahçesinde sevdiğin biriyle çay içmek. Bütün evliliklerimi de bu kafayla yaptım. Ne komik di mi?.. Mizansen tabi. Çayı sevmem bu arada pek. 🙂 Aklıma da bu mizanseni düşünürken hep Moda Çay Bahçesi gelir. Enteresan çünkü Moda Çay Bahçesinin çayı kötüdür. 🙂 Hizmet desen masaya getirdikleri bardakları toplamazlar bile. 50 bardak iç hepsi orda durur. Hesabı öderken toplarlar. Ama işte anlatmak istediğim basit bir duyguyu paylaşmak. Belki Moda’yı çok sevdiğim için ve bizim yakanın en güzel çay bahçesi havasında o olduğu için. Belki çocukluğumdan beri hiç değişmediği için. Bilmiyorum ne var. Sıcaklığı, sadeliği, öyle içine çok fazla şey doldurmadan anlattığı için belki. Ama evet Kaş gerçekten cennet bir yer. Çayı da güzel yapan yerler var. Şükrediyorum burada yaşadığım için. Anın tadını çıkartmaya çalışıyorum en başından beri. Gerçekten… Benimkisi hasret işte. 🙂
         
        Ben de seni çok özledim. 23 Nisan’da umarım gelebilirsin de beraber çay içeriz. :)))) Sonra da üstüne Türk kahvesi… :))) Ama İstanbul’a geldiğimde de yapalım bunu.
         
        Sevgiler…

  • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 2 Mart 2019 at 18:15

    ’98 yılında master için ülkeden ayrılmadan önce Boğaz Köprüsü’nden son kez geçerken; “Bu manzarayı en az iki sene boyunca göremeyeceğim,” diye gözlerim dolu dolu boğazın sularına, iki yakanın ihtişamına, arada gezinen gemilerine hüzünle baktığımı hatırlattı yazdıkların.
     
    İstanbul büyülü bir şehir, üzerinde yaşayanlar ne kadar kızsa da kopmanın, geride bırakmanın zor olduğu şehirlerden.
     
    Hayat tıpkı boğazın kuvvetli akıntısı gibi bazen bizleri köklerimizin olduğu şehirden alıp koparabiliyor. Tıpkı benim için olduğu gibi. İki yıl ayrı kalmanın üzdüğü ben, şimdi bana ait olmayan bir şehirde İstanbul’a olan tutkumun hasretinde yaşıyorum…

    • Yanıtla Seda Çağlayan 6 Mart 2019 at 14:02

      Yazdıklarını okurken içim buruldu… Benzerini Ankara’ya okumaya giderken yaşamıştım, nasıl hissettirdiğini iyi bilirim.
       
      Hayat sürprizlerle dolu, bugün İstanbul’a aşkını ilan eden ben yarın bir gün küçük bir şehirde yaşamaya devam edebilirim. Belli mi olur?!
       
      Hayatın getirdiklerini “mutlaka bir sebebi var” diyerek karşılamaya çok alıştım. Artık kafam başka türlü çalışmıyor. Bugün Bursa’da olmanın da mutlaka çok özel ve güzel sebepleri ve getirileri var. Hasret dinmez, haklısın, ona diyecek lafım yok.
       
      Gönlünden nasıl geçiyorsa hayatının geri kalanında çizgin öyle çizilmiş olsun Didemcim.
       
      Ellerine sağlık.

  • Yanıtla Ece Uz 3 Mart 2019 at 12:43

    Valla acayip yazmışsın. Sorgulatma insanı bu saatten sonra doğup, büyüyüp, terkettiği şehir için.
    Ben bile çok özlemişim, senin kaleminden okuyunca. Yine de umarım 6 ay Bodrum’a geleceğin bir hayatın olur. Çünkü hep çok özlüyorum ben seni <3

  • Yanıtla Seda Çağlayan 6 Mart 2019 at 14:07

    6 ay İstanbul, 6 ay Bodrum. Benim rüyam 🙂 Bakalım hayat ne tarafa sürükleyecek. Bir şeylerin değişeceğini seziyorum. Henüz tam tespit edemedim ama değişecek 🙂
     
    Bu arada sen kendini sorgulama. Evlerin var burada, özledikçe kalkıp geliyorsun 🙂 Tabi hep elimin altında olsaydın elbette çok iyi olurdu. Bazen burnumun direği olup sızlıyorsun:)
     
    Canım bezelyem, seni seviyorum,

  • Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan