“Bir elin verdiğini öteki görmemeli” değil mi? Dayanışma kültürünün küçük bir parçasını ifade eden, çok değerli bir söz. Dayanışma kültürü “reklam etmeme”den ibaret değil tabii, birçok farklı yönü var. Ama dayanışma ve “yardım” arasındaki ayrımda da, sanırım, en önemli farkı bu nokta oluşturuyor. Tabii algısal sığlıkları saymazsak.
Sığlık
Algısal sığlık, bakış açısındaki darlık ya da hangi örnek ve söylemle adlandırılabilirse artık, çok ciddi bir sorun yaşanan toplumun içindeki bireysel ve toplumsal sorunları ve bireylerden topluma, toplumdan bireylere yansıyan sorunları çözme noktasında.
“Ay ne güzel yardım etmiiiş” bakışı, sözde bir sorunu çözerken, daha büyük toplumsal sorunlara gebe olmanın imi/işareti değil midir?
Ben ben ben
“Benim, İblis’in sözüdür.” derdi dedem, öyle anımsıyorum en azından. “Bunu BEN sana veriyorum, güle güle kullan canım. Giy bakalım olmuş mu? Siz ne dersiniz çocuklar?” Tanıdık geldi değil mi? Hiç yabancılamıyoruz bu tür sözleri. Bu tür sözlerle, besmelelerle, reklamlarla ve “ben ben ben” sözleriyle yapılıyor yardımlar. Çünkü yapılan iş “yardım”dır, “dayanışma” kültüründen o denli koptuk ki…
Doğacılık
Kültür kökümüz dayanışma bizim, barış yanlısı bir özümüz ve kültür kökü yönünden. Buna bile karşı çıkacak milyonlar var tabii “Hayır, biz her zaman savaşçıydık.” Değildik demedim ki, kültür kökümüz dayanışmacı, barış yanlısı, doğacıdır yine de. Ne diyor Dünya Kam-Şamanlarının lideri Altay Türklerinden Akay KİNE, “Türkler, Tanrı’ya tapınmak-dua etmek istediğinizde ağaç dikin.” Bizim kültür kökümüz, özümüz bu. Nerede reklamcı, sadaka odaklı yardım etme anlayışı, nerede doğacı özümüz ve dayanışma kültürü.
Bunların dayanışmayla ne ilgisi var, ağaçlar, barış, doğa, şu, bu? İyicillik bir bütün değil mi? Tüme varım gibi düşünülmeli bu konuda sanırım. Tanrı’ya tapınmak için fidan diken bir kültür, “sadaka” verip bunu da reklam eder mi?
Sadaka
Dayanışmak, sadaka değildir, yardım etmek değildir. Dayanışmak, karşılıklı destek olmaktır. Kimse kimseyi küçük düşürmez, kimse kendini ezilmiş duyumsamaz. Sakalar, Hunlar, Göktürkler ve benzer örneklere baktığımızda, yalnızca örnek olarak, aç ve yoksul kimsenin olmadığı görülür Türk toplumunda. Bunu, dönemin yabancı kaynaklarında görüyoruz. Bir Çinli elçinin benzer bir sözü vardı örneğin “Hiç aç, açıkta kimse görmedim” biçiminde. Herkesin işi rast mi gidiyordu? Rast gitmeyenler dilencilik mi ediyordu? Dilencilik özümüzün dışındadır bizim. Dilenenleri mi suçlamalıyız peki, kültür özümüzün bozulmasına mı odaklanmalıyız?
Özleşmek
Bizim ereğimizin en temel noktada Batılılaşmak ya da Doğululaşmak değil, tabii ki Dünya uygarlığıyla bir bütün biçiminde ve iyilikleri sentezleyerek, özleşmek olduğunu, Ulu Önder farklı sözlerinde kezlerce yinelemiştir.
Dayanışma kültürü konusunda o denli gereksiniyoruz ki bu özleşmeye. Unutmamalı ki, bir Türk atasözü der ki “Komşu komşunun külüne muhtaçtır.”
Atakan Balcı
5 YORUMLAR
Sevgili Atakan,
Özümüzdeki değerleri hatırlatman için teşekkürler. Yıllar öncesine gittim. Hele ki atasözünle. Sanırım 5 yaşında ya vardım ya yoktum. Komşumuzun iki katlı ahşap evi (çok şükür içinde kimse yoktu) yanıyordu. Çocukluk arkadaşımın evinin yanışını bizim evin penceresinden izlerken, o an benim de içimde bir şeylerin yandığını hatırlıyorum. Komşu komşunun külüne muhtaçtır. Sahi nerde kaldı o komşularımız… Külüne bile muhtacız şimdi. (Sözüm Kaş’tan dışarı, burada hala eski değerler yaşıyor çünkü…)
İncelikli yazıların, bizi durup yavaşlattığın için tekrar teşekkürler…
Sevgilerimle…
Ben teşekkür ederim. Her şey çok yalın biçimde ortada iken biz bakmıyoruz bu yalın gerçekliklere yalnızca. Bir çok insanın dürüstlüğü, içtenliği kirlendi, buna izin verdiler kendileri için ve önemli bir kısmı bunun ayırdında bile değil. Dayanışma kültürü de bundan payını aldı tabii yazık ki!…
Herkes hasretle bu samimiyeti özlüyor. Eskiye git gide dönüş olacağına inanıyorum. 🙏
Algılatmaya çalıştığın farkındalığa hayran kaldım. Yardım etmek yerine dayanışmak ne kadar da insancıl, duygudaş… Nasıl da genel kabullerin ötesine çıkıp, farklı bir perspektiften baktırıyor yazıların. İşaret ettiğin her olgu aslında uygulamada ne kadar basit. Peki neden yapamıyoruz? Basit. Bencilliğimizden…
Çok teşekkürler Atakancım.
Algılarımızı yalın ve doğal öze kapadık çoğumuz, göz kapaklarımızı aralamaktan başka bir şey yapmamız gerekmiyor büyük görünen sorunların çözümünde çoğunlukla. Dayanışmak çok özel bir duygudaşlık. Ben teşekkür ederim!…