“Arkadaşım Şeytan” adında, eğlenceli bir Türk filmi vardı, bilmem anımsar mısınız? “Ali Poyrazoğlu”ydu sanırım “Şeytan” karakterini canlandıran. Klasik mit üzerinden gidip, Şeytan’ın “görevini”(?!) yapışını, insanların arasında, İstanbul’da dolaşıp durmasını gösteriyordu. “Şeytan” sözcüğünün Türkçe “Cayıtgan” adının deforme olmuş biçimi olduğu savını da dikkate alırsak, görevi…
Hayatın içerisinde bir sürü belirsizlik var iken; sizin geleceğe dair yaptığınız planlara, zamanı gelince gerçekleştirmeyi düşündüğünüz hayallere ne olur? Geçtiğimiz hafta bu sorun üzerine katıldığım bir seminerde “hayatı belirsizliklere rağmen yaşamak” üzerine konuştuk. Herkes mi mutsuzdu gerçekten? Bu mutsuzluğun kaynağı neydi? Seminerdeki, konuşmacı bir…
Mevzuya girmeden önce bir şey belirtmek istiyorum. Şu hayatta vermiş olduğum en doğru karar evlenmeyip çocuk yapmamak olmuş. Bunu da son bir haftadır çok daha iyi anladım. Şimdi ben Adana’ya geldim. Abimin çocukları ve ablamın çocuğu olmak üzere toplamda 3 velet her hafta sonu…
‣ Mutlu Yaşam Üzerine “Herkes mutlu yaşamak ister, ancak yaşamı mutlu kılan şeyin ne olduğunu görmek konusunda zihinleri kördür.” diyerek başlıyor Seneca, kardeşi Gallio’ya hitaben yazdığı “Mutlu Yaşam Üzerine”ye. Kalabalıklara Kapılma Kalabalıkların her zaman doğru kararlar veremeyeceğini, çoğu zaman yanlış kararlar verdikleri için kalabalıklardan…
Yanılgı Küçüktüm 80’lerin çocuğu olarak Sokaktaki taşı da oyuncağım sayardım Sevdiklerimi canım gibi severdim… Üzerim kirlenirdi, oyuncaklarım kirlenirdi Yüreğim asla kirlenmezdi… Çünkü Adile Naşit izliyorduk; Sevgi diliyle konuşuyordu Sevgiyle bakıyordu herkese ve her şeye… Çünkü komşu annelerim, annem kadar anneydi Arkadaşlarım can evimdi, yıkılması…
Amerika’da onca arkadaşım oldu ama Murat’ın yeri ayrıdır. Özellikle o dönem, onun adına yer vermeden anlatabileceğim neredeyse hiçbir anım yok. Gurbette başlayan ve her geçen gün sağlamlaşan dostluğumuz elbette İstanbul’a dönüşte de kopmadı. Sanırım dosttan da öte kardeş olarak addedebileceğim ender insanlardan biri benim…
Bir üçüncü dünya ülkesinde, ataerkil bir toplumda, üstelik boşanmış ve hatta boşanmayı kendisi istemiş bir kadın olarak var olmak. Hem de bir çocuk annesi iken. Hem de bu çocuk bir kız çocuğuyken. 8 Mart “Emekçi Kadınlar Günü” haftasına yetiştirmem gereken yazım türlü türlü engeller…
Zayıf affedemez. Bağışlama, güçlünün niteliğidir. -Mahatma Gandhi İnsan, en büyük zararı yine kendisine veriyor. Her ne kadar bunun farkına varmakta güçlük çekse de. Bir hata karşısında hırslarımıza yenilip, karşımızdakine kendimizce cezalar vermeye çalışıyoruz ama farkında olmalıyız ki bu yalnızca bizim birileri yerine bedel ödememize…
İnsan olmanın gereği, olmazsa olmazı. Her olay, her insan, her nesne iç dünyamızda bir şeyler uyandırıyor ve nefes aldığımız sürece uyandıracak. Hissetmekten asla kaçamayız ama bazı duygular vardır ki bunu hissettiğimizi kimseye söyleyemeyiz, kendimize bile itiraf edemeyiz, adeta utanırız hislerimizden. Bu gibi duyguların belki…
Bu hafta da yine farkındalıkla ilgili yazmak istedim çünkü fark ettim ki hayatın içinde bazı şeyler konuşulmuyor. İnsanlık olarak ne kadar kötü bir yolda yürüdüğümüz ya fark edilmiyor ya da umursanmıyor. Gün geçtikçe kabalaşan, somurtuklaşan, hata arayan insanlar haline geldik ve maalesef bu durum…