Komos

Troia | Truva Savaşı

21 Mart 2019

Troia (Truva) Savaşı
Konuya girmeden önce izninizle buradan editörüme ufacık bir lafım var. Bir daha bana “Gülşah şu konuyu yaz dersen yeminle saçını başını yolarım.” 😁 Sen beni çok iyi anladın.

Troia (Truva) Savaşı’nın Sebebi

Abi Paris adında bir lavuğun Helena adında bir hatunu kaçırmasıyla savaş mı başlar amk. Resmen bir şey olsa da savaşsak demişler.

Çanakkale’nin böyle 25 km kadar güney batısında Hisarcık denilen yerde vaktiyle Troia (Truva) şehri varmış. Bu şehrin de 50 çocuk babası olan Priamos adında bir kralı varmış.

50 çocuk nedir ya? Umarım hepsi bir hatundan değildir. O zamanın hatunlarına da helal olsun valla. Kimsenin hiç baş ağrısı tutmuyormuş. Çatır çatır…

Neyse abi bu kralın karısı Hekabe bir gece tuhaf bir rüya görüyor. Rüyada aynen şöyle; çocuk yerine alev saçan bir meşale dünyaya getirdiğini ve bu meşalenin Troia şehrini yakıp kül ettiğini görüyor.

Kıçı açıkta kalmış belli. O zamanlar tabi rüya tabirleri serisi henüz çıkmadığından bizim Hekabe bu rüyanın etkisinde kalıyor ve gerçekleşmemesi için doğurduğu erkek çocuğu yok etmesi için güvendiği bir uşağa teslim ediyor.

Eyvah işin içine uşak girdiyse durum ciddi.

Ancak uşak çocuğu öldürmüyor. İda dağının yamacında olan bir dere kenarına bırakıyor. Çocuğu burada 5 gün boyunca dişi bir ayı emziriyor.

Vay be bak işte hayvan deyip geçmeyeceksin. Ben zaten her zaman, birine sinirlendiğimde “Hayvan mısın sen?” yerine; “İnsan mısın oğlum sen?” derim.

Neyse abi işte çocuğu çobanın biri buluyor onu alıp evlat edinip büyütüp adını da Paris koyuyor.

Paris

Büyüyüp yağız bir delikanlı olunca o da çoban oluyor. Bir önceki yazımda da bahsettiğim gibi Paris, Zeus’un emri ile Hera, Afrodit ve Athena arasındaki güzellik yarışmasında hakem olup, Afrodit’i seçmişti.

Bunun üzerine Afrodit, Paris’in gönlüne henüz görmediği Helena’nın aşkını koyuyor. Hep bir alengirli işler ya. Neyse zaman geçiyor Paris Ainone diye bir hatunla evleniyor. Ama aklı hep Helena’da. Bu yüzden 3 kere boş ol, boş ol, boş ol deyip karısından ayrılıyor. Helena’yı aramaya gidiyor.

Biniyor bir gemiye. Oradan karaya çıkıyor. Civarda olan bir ırmakta yıkanıyor. Temiz, şık, ütülü kıyafetlerini giyiyor. Güzel kadınların olduğu ile ünlenen Sparta şehrine doğru yola koyuluyor.

Bu şehri Menelaos yönetiyormuş. Menelaos da Afrodit kadar seksi ve güzel olan Helena ile evliymiş. Bu arada Helena o kadar güzel, alımlı, seksi bir hatunmuş ki, Yunanistan’ın en asil kahramanları yok efendim işte kralları onu istemiş ancak babası onu her isteyene vermiyormuş.

“Helena’yı benden ne krallar ne kahramanlar, ne doktorlar, mühendisler istedi de ben vermedim,” deyip duruyormuş. Bu laf böyle miydi? Ben yine yanlış söyledim galiba 😜

Paris & Helena

Neyse abi Paris, Sparta’ya gelmiş artık ve Helena ile karşılaşmış. Helena, Paris’i şarap tanrısı Dionysos’a benzetmiş. Çok hoşuna gitmiş. Kalbi güm güm etmeye başlamış ve “Sen kimsin? Nereden geliyorsun?” diye sormuş.

Paris de bütün olanı biteni anlatmış. Güzellik yarışmasından, ne bilim işte Afrodit’i seçtiğinden ve bu sebeple Helena’nın kendisine vaad edildiğinden bahsetmiş. “Hadi beni reddetme gel gidelim,” deyince Helena tabi gitmek istememiş.

Bulmuş Paris gibi yakışıklı delikanlıyı kaçırmak istemiyor. Ama tabi evli olduğu için de bir şey yapamıyor. Paris; “Korkma gel. Dünyada senin kocandan daha korkak biri yoktur,” diyor. Ve Helena bunu kabul ederek bohçasını hazırlayıp Paris ile kaçıyor.

Troia (Truva) SavaşıTroia (Truva) Savaşı

Menelaos, karısını kaçırıldığını duyunca Paris’in yaptığı hainlikten dolayı ondan nefret ediyor. Menelaos’un kardeşi de bu duruma sinirlenip bütün Yunanlıları Troia’ya savaşa davet ediyor. Savaşa hazırlık 2 yıl sürüyor. Yunanlılar güçlü bir donanma ile harekete geçiyorlar.

Gemiler demir almadan önce Tanrılar şerefine kurbanlar kesmek gerekiyormuş. Mihraplar hazırlanmış. Kurban tam kesilecekken mihrapların dibinden büyük bir ejderhanın çıktığı görülmüş.
Bu ejderha oradaki çınar ağacında bulunan sekiz adet serçe yavrusunu da annelerini de yutuyor. Sonrada yere inerek taş kesilip kalıyor.
O zamanların ünlü kâhini Kalkhas bu olayı aynen şu şekilde yorumlamış:

“Bu sefer güçlük ve sıkıntılarla doludur. Ayağınızı denk alın. Ancak seferin sonunda Yunanlılar kazanacak ve bundan sonra artık hiçbir yabancı Yunanlıların kadınlarını kaçırmaya cesaret edemeyecekler.”

Yav he he, daha koynundaki hatuna sahip çıkamayan adamdan ne hayır gelir. İstersen 50 tane zafer kazan. Peehh.

Her şey hazır, geminin hareket etmesi için rüzgârın çıkmasını bekliyorlar.

Ama günler geçiyor, ediyor yok arkadaş rüzgâr çıkmıyor. Yunanlılar ofluyor pufluyor. Tanrılar neden savaşa gitmemiz için rüzgârımızı engelliyor diyorlar. Bunu öğrenmek için yine oranın meşhur ün yapmış kâhini olan Kalkhas’a danışıyorlar. Birader bize bir fal bak da hakikati söyle diyorlar.

Kâhin de Tanrıların rüzgârları kesmelerinin tek sebebinin Menelaos’un abisinin olduğunu söylüyor.

“Hayırdır, abisi ne yapmış ki?” diye de sorarsanız hemen diye söyleyeyim. Bu Menelaos’un abisi Tanrıça Artemis’in sevdiği bir geyiği ormanda vurup öldürdüğü için tanrıça ona kızgınmış. Ve kendisine öz kızı olan İphigeneia’yı kurban etmezse Yunanlıların işine yarayacak o rüzgârı estirmeyeceğine yemin etmiş.

Yani Troia’nın tahrip edilip Yunanlıların zaferi kazanması bu masum kızın kurban edilmesine bağlıymış.

Ulan sıçarım bu aşkın ızdırabına. Kadının ne suçu var?

Troia (Truva) Savaşı | Akhilleus [Achilles (Aşil)]Tabi Menelaous’un abisi, Agamemnon, evlat sevgisi ile vatan sevgisi arasında kalıyor. Neyse kurban edileceğini öğrenen kız üzülüyor ağlıyor. Ancak mademki vatanımın kurtulması benim ölümüme bağlı o zaman hayatımı vereceğim diyor. Neyse vedalaşmalardan, ağlaşmalardan sonra kızı Artemis ormanına götürüyorlar.

Kahraman Akhilleus (Aşil); “Ey Zeus’un kızı, ey parlak Artemis! Yunan ordusunun verdiği kurbanı kabul et ve bize Troia’nın kalelerini yıkmak için gerekli rüzgârları ver,” diye Artesmis’e sesleniyor.

Askerler sessiz bir şekilde duruyor ve cellat kurbanı kesmeye hazırlanırken Tanrıça Artemis kızı alıp kaçırıyor. Cellatın havaya kaldırdığı kılıç, kız yerine dişi bir geyiği kurban ediyor. Yerde kesilmiş geyik yatıyor. Bu durumu gören ünlü kâhin diyor ki; “Artemis dişi geyiği atarak kızın yerine geyiği kurban sayarak kurbanınızı kabul ediyor. Ey askerler rüzgârlar esecektir. Haydi, binin gemilerinize.”

Ve millet gemiye binerek Helena’yı kurtarmak için denize açılıyorlar. Böylece Troia (Truva) Savaşı bir şekilde başlıyor. Bu savaştan bahsetmeyeceğim. Çünkü buna ne mecalim var ne de sabrım 😒

Savaş bayağı bir yıl sürüyor. Millet yatıyor kalkıyor yılar geçiyor ulan hala mı savaştayız diyorlar. Bitmeyen savaş yapmışlar.

Sonuç olarak abi;

Odysseus’un aklına Truva atı fikri geliyor. Tahta bir at yaptırıp Truva’ya sokmayı düşünmüşler ve atın içerisine de kendi adamlarını yerleştirmişlerdir. Bu at sayesinde Yunanlılar Troia (Truva)’yı ele geçiriyor. Melenaos, Helen’i geri alıyor, Paris hayatını kaybediyor. Savaş ganimeti olarak da Neoptolemos, Hektor’un karısıyla evleniyor.

Mizahla Kalın,
Gülşah İslamoğlu

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

4 YORUMLAR

  • Yanıtla Fizikçi Ahmet ve Şiirleri 19 Mart 2019 at 12:37

    Kaleminize sağlık.
    Sonda gökten üç yıldırım düşmesini bekledim. Savaş ganimeti çıktı (:

  • Yanıtla Mustafa Kara 19 Mart 2019 at 17:41

    Ne gökmüş yahu, herkesi birbirine karmış. Bu Yunanlılar da işin bokunu çıkarmış 😜😜😜😜 Ama Gülşah gene vurmuş voleyi. “Aşk mı, ızdırap mı?” diye güzel bi’ gol atmış Aşile. 😁😜
     
    Hadi eyvallah 👋👋👋

  • Yanıtla Ahmet Ahrens 19 Mart 2019 at 20:08

    Truva Truva olalı böyle İbrahim hikayesi görmedi 😂😂 Ben de diyorum bizimkiler niye kurban olarak geyik değil de, koyun kesiyor. Demek ki “Din” nerede ortaya çıkarsa, oranın hayvanını Tanrı istiyor 😂😂 Sen üçüncü kitabını burada yazdın ya, kalemi kırılmayacısa 😁😁

  • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 20 Mart 2019 at 15:43

    Demek artık öneri kabul etmiyorsun 😝😂😂 Oysa tahmin ettiğim gibi harika anlatmışsın gene 👌🏻
     
    Dur ben bi’ düşüneyim bir sonraki hafta için konu tavsiyesi 😝😝
     
    Öperim bebek 😘😘😘

  • Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan