İçimdeki Sesler

Ahh Benim Çocukluğum

24 Nisan 2019

Yazı: Ahh Benim Çocukluğum | Yazan: Demet Uncu
Leblebi tozu, pamuk şeker, dondurma, fotoğraflı dürbün, lastik, sek sek, istop, kukalı saklambaç, yakar top, kız kovalayan, elmalı dans, fıstık…

Nedir mi bunlar? Yok öyle hemen sağlığımdan endişe etmeyin, gayet iyiyim ben. Bunlar çocukluğum deyince ilk aklıma gelenler.

Apartman dairesinde geçti çocukluğum ama mahalle kültüründe büyüdük biz. Hayatımın en güzel dönemlerinden biriydi. Mahallemizde benzer yaşlarda olan bir arkadaş grubumuz vardı. Bir de bizden yaşça büyük olanlar; imrenerek baktığımız abilerimiz ve ablalarımız. Onlara öyle özenirdik ki; büyük olan yaşlarına, havalı oluşlarına…

Hemen hemen her gün, kahvaltıdan sonra benim ve kardeşimin isimleri teker teker aşağıdan anons edildikten sonra kardeşimle birlikte koşardık bahçeye. Önce kızlar biraraya gelir, lastik atlamaya başlardık. 1’ler, 2’ler, 3’ler… Ardından beyaz tebeşirle yere sek sek için kareler çizerdik. Başlardık tek ayağımızla sekmeye. O biter, birbirimizin isimlerini bağırarak istop oynardık. Bu oyunları oynarken adeta kendimizi kaybeder, çok da gülerdik birlikte. Arada bir dinlenmek için bahçemizdeki fıstık ağaçlarından dökülen taze fıstıkları kırar ve afiyetle yerdik. Ne lezzetliydi bir bilseniz…

Anneler balkondan aşağı; “Hadi yemeğe, sonra yine oynarsınız,” diye seslendikten sonra, biz “Anne 5 dakika daha” diyerek, oynamaya devam ederdik. Bu 5 dakikalar saatleri bulurdu oysa… Ta ki annelerden birinin tüm kızgınlığıyla son bir kez aşağıya seslenmesine kadar 🙂

Çocukluğumda yemek yemeyi seven bir çocuk değilmişim. Bu sebeple, yemek fasılları hem benim hem annem için bir işkence olurmuş. Ama mutfakta yapmayı en sevdiğim şey; annemin bize verdiği mantı makarnalarının içlerini kıyma ile doldurmaktı. Bayılırdım bu makarnaları doldurmaya. Neyse, öğlen yemeğimizi yedikten sonra annemin en çok sevdiği şey, bizi öğlen uykusuna yatırmaktı.

Kırmızı Başlıklı Kız

Bizi uyutmak için beni ve kardeşimi yanına alır, başlardı “Kırmızı Başlıklı Kız” masalını anlatmaya. Nedense her öğlen uykusunda bu masalı anlatmayı çok severdi annem. Masal başladıktan yaklaşık yarım saat sonra, annemin uykuya daldığını görür; “Biz bahçedeyiz,” diye not yazar, dış kapıyı sessizce kapattıktan sonra yeniden bahçeye atardık kendimizi.

Yalnız bu olay öyle bir defaya mahsus yaşanmazdı bizim evde. Her gün bir ritüele dönüşürdü öğlen uykusundan sonra bahçeye inişlerimiz. Hemen yakar top için hazırlıklara başlanır ve ilk kimin ortada olacağına karar verilirdi. Kaybeden arkadaşımız, akşam dondurmaları ısmarlardı çünkü. Akşam yemeğinden sonra mahalledeki tüm arkadaşlarla birlikte; abiler, ablalar dahil olmak üzere evimizin bulunduğu caddenin köşesindeki dondurmacıya gidilirdi. Bunun için babalardan özel izin alınırdı, yaşça büyük olanlara emanet edilirdi küçükler.

Çocukluğum boyunca dizlerim, kollarım, bacaklarım hep yara bere içerisinde idi. Çok sık düşerdim anlayacağınız. Beni tanıyanlar bilir, bu yaşımda bile halen düşerim 🤦🏻‍♀️ Sanırım öğrenme sürecimi bu şekilde tamamlayacağım. Hiç unutmuyorum, bir gün apartmanın park yeri kapısının, yeşil renkli sürgülü demir kapısına elimi sıkıştırmıştım. Ellerimden aşağı kanlar aka aka, annemin karşına çıktığımda kadıncağızın yüzü bembeyaz kesilmişti. Apar topar hastanede soluğu almıştık; bir de üzerine tetanoz aşısı olmak zorunda kalmıştım.

Seyyar Arabada Neler Var?

Her gün seyyar arabasıyla mahallemizden geçen yaşlı bir amcanın sesiyle oyunlarımıza hemen ara verirdik ve koşa koşa soluğu arabanın yanında alırdık. Benim içlerinde en çok sevdiğim şey, leblebi tozu idi. Onu, ince poşetini açtıktan sonra, boğazımdan aşağıya doğru silkeleyerek yemenin tadını bugün bile hatırlarım. Her seferinde o toz boğazıma kaçardı ama ben yine de bayılırdım onu yemeğe. Bu yaşlı amcanın arabasında sadece yiyecek yoktu, değişik değişik oyuncaklar da vardı. Mesela fotoğraflı dürbün; onu her döndürdüğünüzde renkli renkli, birbirinden farklı birçok fotoğrafı görebiliyordunuz. Bir de kız kovalayanlar vardı ki; uzun bir süre onların sadece kızları kovaladığına da inanmışımdır. 🙈 Erkeklerin en favori oyunu, bu kız kovalayanlardı. Sanırım genetiklerinde var onların, bu kovalamaca işi 😉

Gelelim pamuk şekerlere… İçlerinde en çok sevdiğim pembe renkli olanıydı. Pamuk şekeri öyle koparıp, koparıp, parça parça ağzıma attıktan sonra ellerimin yapış yapış olup, dilim pembeleşinceye kadar yaşanılan bir serüvendi bizimkisi. Siz şimdi bütün gün bahçede koşturup, tüm enerjimizi harcadıktan sonra, akşam yorgunluktan bitap şeklinde evlere döndüğümüzü düşünüyor olabilirsiniz. Ama çok yanılıyorsunuz.

Akşam yemeği için evlere çıkılıp, babalar karşılandıktan sonra hep birlikte yemekler yenilirdi. Hemen ardından bahçeden bize seslenirler, böylelikle resmi olarak kukalı saklambaca davet edilmiş olurduk. Karanlıkta bu oyun daha heyecanlı olduğundan herkes saklanıp, kimin önce pes edeceğini merakla beklerdi.

Çok güzel bir çocukluktu bizimkisi, güzel bir mahalleydik. Şimdi eski mahalleme gittiğimde, tüm binaların yıkıldığını ve tek tip apartmanların yapıldığını üzülerek görüyorum. Tanıyamıyorum o güzelim çocukluğumun geçtiği mahalleyi… Binaları akıllı hale getirmişler ama içlerini boşaltmışlar, ruhları kalmamış sanki. Bana biraz sevimsiz geliyor bu yapılar. Tabii binaların içlerini bir zamanlar dolduran o içten, samimi, sıcak insanların da artık olmayışı bu hislerimi de perçinliyor aslında.

Tüm Çocukların Bayramı

Yazımın başında geçen “elmalı dans” da neymiş diye soranlara; özellikle doğum günlerinde klasikleşmiş bir dansın adı olduğunu söyleyebilirim. Erkekler kızları dansa kaldırdıktan sonra alınlarının ortasına kırmızı elmayı yerleştirir ve dans etmeye başlarlardı. Çiftlerden kim elmayı düşürmeden dansı bitirirse o kazanmış olurdu. Bu dansı kim çıkarmış, nasıl bir ruh hali içerisindeymiş bilmiyorum ama çok eğlenirdik biz bu dansı ederken.

Demet ve BuketYanda yer alan bu fotoğraf da çocukluğuma dair hatırladığım doğum günlerimden birinde çekildi. Başrolde ben ve kardeşim var tabii 😁 Benim ayağımda bale patiklerim, kardeşimin ayağında ise yeni renkli ayakkabılar var. Hediyeleri alırken bir karışıklık mı oldu o zaman acaba? Bu durumun yorumunu sizlere bırakıyorum. (Bu arada, yanlış anlaşılmasın, kardeşimle birbirimize çok düşkünüzdür 🤗)

Dün, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’ydı. Bu yüzden çocukluğuma ait anıları sizlerle paylaşmak istedim bu yazımda.

Bu vesile ile tüm çocukların; kalbindeki çocuğu unutmayıp, arada sırada onu sevindiren tüm yetişkinlerin bu güzel bayramını en içten dileklerimle kutluyor, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü tüm kalbimle saygı, sevgi ve rahmetle anıyorum.

Demet Uncu

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

8 YORUMLAR

  • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 24 Nisan 2019 at 07:36

    Yaaaa kuzum harika bir yazı olmuş. Ba-yıl-dımmm 👌🏻 Resmen o yıllara geri gittim. Anlatım ise muhteşemdi, tebrikler bebek 👏🏻👏🏻👏🏻

    • Yanıtla Demet Uncu 24 Nisan 2019 at 09:06

      Çok teşekkür ederim sevgili editörüm. Yazımı keyif alarak okuduğuna çok sevindim. Keşke o yıllarda kalabilseydik değil mi 🙂

  • Yanıtla Burcu Paltura 24 Nisan 2019 at 12:17

    Ahh Demetcimm… çocukluğuma gittim geldim… tüm o mahalle yaşantısı, oyunlar, eve girmeden nasıl geçtiğini bilmediğimiz saatler… tek fark fıstık ağacı bizde dut ağacıydı… dutla beraber ağzıma giren arının acısı şu an bile dilimi zonklatıyor 😄 ve o akan kan cam ayran şişesinin dibinin ayağıma girmesinden 😬… kalemine sağlık canım benim 😍

    • Yanıtla Demet Uncu 24 Nisan 2019 at 14:08

      Burcucuğum çok teşekkür ederim güzel yorumların için. Senin de benzer hatıralara sahip olman ne güzel. Çok güzel bir çocuklukmuş bizimkisi 🙂

  • Yanıtla Cem Albayrakoğlu 24 Nisan 2019 at 17:52

    Ben de bir apartman cocuğu olarak şimdi bu yaşta yeniden o yılları okumak gerçekten çok güzel geldi. Eski günlere gittim. Sevgili editörümüz de bilir, saydığın oyunlar 80-90’ların unutulmaz oyunlarından. Keşke şimdiki çocuklar da bilse bu oyunları. Bu arada kız kovalayanın sadece kızları kovaladığı kısmına koptum.
     
    Çok içten ve samimi olmuş.
    Kalemine saglık

    • Yanıtla Demet Uncu 24 Nisan 2019 at 21:32

      Cemciğim çok teşekkur ederım.Begenmene sevindim. Ne güzel çocukluk zamanlarıymıs degıl mı 🙂

  • Yanıtla Sinem Çelebi 24 Nisan 2019 at 22:31

    Demetcim harika bir yazı olmuş 👌🏻 Ben de okuyan her kişi gibi, çocukluğuma döndüm. Sadece yemek için eve girdiğimiz günler; “Annem inşallah şimdi çağırmaz, tam da oyunun en eğlenceli yerindeydik…”
     
    Kırmızı Başlıklı Kız masalına gelince, bu masalı babam anlatırdı akşam yatmadan önce bize. Masal bittikten sonra da evimizin adresini, anne babamın adını sorardı uykuya dalmadan önce.
     
    Heyyy gidi çocukluğumuz 😌
    Ne güzel günlerdi ☺️
     
    Kalemine sağlık canım…

    • Yanıtla Demet Uncu 25 Nisan 2019 at 08:56

      Sinemciğim değil mi ne güzel günlerdi onlar 🙂 Senin de benzer bir çocukluğun olmuş, çok sevindim beğendiğine canım. 🙂

    Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan