Ay Işığı Yolcusu

Anadilim! Neden!

2 Nisan 2019

Yazı: Anadilim! Neden! | Yazan: Atakan Balcı
Anadili, bir insanın özü, sözü, yüreği, kimliği, kişiliği, temel direği değil midir? Türkiye özelinde ise, farklı bir sürü anadille birlikte, ortak dilimiz, birlikteliğimizin temel dayanağı, kardeşliğimizin ışığı, yolumuz, yıldızımız Türkçe’miz değil midir? O zaman neden, NEDEN?

Birlik Yürektir

Birlik yürek midir, yoksa dilimiz birliğimizin yüreği midir? Herkes kendi içinde ailesinden öğrendiği dille konuşur, benim dedemden ben ara sıra Gürcüce tümceler duyardım, benim için değerlidir, çok değerlidir. Ama ya Türkçe? Türkçe ortak değerimizdir. Yüzyıllar boyunca bir çok Türk devletinde hep böyle olmuş. Çok eskilerden Batı Hunlarına bağlı Cermen Boyları Türkçe mi konuşuyordu? Ama ortak değer Türkçe’dir; ortaklığımızın temel dayanağı, birliğimizin yüreği Türkçe’dir. Dini dayanak alanlar da var, “bugünkü” Irak, “bugünkü” Afganistan… Örneğin kardeşimiz Pakistan’da artık bir Müslüman topluluğun diğer Müslüman topluluğun camilerini bombalamasını, ne yazık ki, kanıksadık. Her zaman farklılıklar olur, farklı diller, farklı inançlar, düşünceler. Toplumun tamamı aynı inanca üye olsa bile kendi içinde farklı bölümlenmeler yaşayacaktır, ortaklığı doğru çerçevelendiremezseniz de kamplaşacaktır. Birlik yürektir. Türkçe’miz ortak değerimizdir. O zaman neden, NEDEN?

Kutsal Dil???

Tanrı’ya seslenirken örneğin, bir çok farklı sözcükle seslenilir, bir çok farklı adlandırma ile dillendirilir kavram; Allah, Mevla, Hüda, Rab (ki “efendi” demektir kökünde, bir kenara not alınması gereken bir bilgi. İnsanlar için “efendimiz” diyenler ne demiş oluyorlar acaba?) ve daha bir çok sözcükle. Ama iş Türkçe’ye gelince, “Tanrı”ya gelince “olmaaaz”. Neden, NEDEN?

Diğer adlar Arapça olduğu için mi, “Kutsal Dil”(??!!)e ait oldukları için mi? Bilir misiniz ki, uzmanlara, güvenilir uzmanlara danışın ki, Arapça olan her sözcüğün Türkçe’de karşılığı vardır ama Türkçe her kavramın Arapça’da karşılığı yoktur. Türkçe’nin sözcük üretme kapasitesi sonsuzdur, bu inanılmaz bir durum. Ama Türkiye’de, üstelik ana dili “Türkçe” olanlar arasında ve kendini üstelik “vatanperver” (orada bile “yurtsever” değil, “vatanperver”; halbuki yurt sözünde küçük bir ayrıntı vardı özel bir anlam göndermesi diğer sözcükte olmayan), “muhafazakar” ilan edip kendinden olmayanları da neredeyse “vatan düşmanı” ilan edenlerce, Türkçe’yi aşağılama modası vardır, Türkçe’ye saldırdıkça ulusun kardeşliğine, ülkenin tek bir aile olması duygusuna (yurt’un ilksel anlamı?) saldırmış olurlar halbuki. Sonra da kardeşlik zarar gördükçe onların yaptıkları sonucunda, daha çok saldırılar Türkçe’ye, günah keçisidir Türkçe bu kez ve ortak dil Türkçe’yi savunanlar onlar için. Ama neden, NEDEN?

Allah, Mevla, Hüda, Rab…

Arapça mı peki? Hadi Allah sözcüğünü Arapça kabul edelim. İbranice’deki Elohim’den gelen, onun da Sümer Türkçesi’nden geldiği savlanan köklerini yok sayalım ve hadi Arapça olsun. Ya diğer adlar?
Mevla ve Hüda Persçe’dir, Güney İran dili. Kuzey İran’da Türkçe konuşulur çünkü bilirsiniz. Bir çok şarkıda, türküde, şiirde ve dillerde yaygın olarak kullanılır bu Persçe sözcükler. Hiçbir itiraz da görmezsiniz. Kutsal dil (?!) mi sayıyorlar artık neyse, Arapça değil, yine de itiraz yok. Çünkü TÜRKÇE değil! Türkçe olmadığı için mi saldırılmıyor bu adlandırmalara? NEDEN?

Terimler

Namaz, abdest gibi Türkçe’de kullanılan dinsel terimler bile Persçe; bu Türkçe düşmanlarının gıkı çıkıyor mu? Çıkmıyor, çıkmaz!
Persçe’ye bile “Farsça” diyoruz Arapça’da “p” sesi olmadığı için, daha neler, bizde var! O bambaşka bir konu tabii

Vatan-Yurt

Yurt sözcüğü, evet, vatan anlamını taşır; ama bu anlamı aşan bir birleştirici yönü vardı “yurt” sözcüğümüzün. Yurt sözcüğü (ki aynı sözcük, şimdi vereceğim Türkçe’deki diğer anlamıyla Kuzey Amerika’daki akrabamız olan dillerde de geçer.) bir ailenin evi olan çadırı da ifade eder aynı zamanda. “Yurt” olarak ifade ettiğinizde kavramı, o ülkede yaşayanları bir aile kılmış olursunuz. Adları farklı, soyadları ortak bir aile. Soyadları Türkçe, ortak dilimiz Türkçe. O zaman neden, NEDEN? Neden bu Türkçe düşmanlığı?

Rab

“Ya Rabbi, Rabbim affetsin, Ya rabbel alemin…” gibi bir çok ifadeyle ne kadar yaygın kullanılıyor bu adlandırma değil mi? Bu Arapça’dır en azından, değil mi? İbranice bir sözcüktür “Rab” sözcüğü ve asıl kökeninin de Mısır’ın asıl dili olan ve bugün Mısır’da hala yaşayan “Koptça”dan geldiği söylenir. “Efendi” anlamına gelir ve tek efendi olarak “Tanrı”yı tanımayı ifade eder. Bazı Türkçe düşmanı topluluklar, İbranice’deki “Rabbi” sözcüğü ile bilerek mi bilmeyerek mi kimbilir karıştırarak “öğretici, rehber vb.” anlamına geldiğini söylerler ama o ayrı bir sözcük. Peygambere “efendi” diyerek ne demiş oldukları, ne yapmış oldukları ortaya çıkar yoksa. Neden ama NEDEN?

Aile

Türkçe, okuduğum bir araştırmaya göre, akrabamız olan üç dile ve Çince ile birlikte, Matematiğe en uygun beş dilden biri. Üstelik bu dil bizim dilimiz, ortaklığımızın, birlikteliğimizin dili. Bizi “aile” kılan dil. Bu odağa hep birlikte sahip çıkmamız gerekirken yüzyıllardır kendi insanlarımızdan topluluklara karşı kendi dilimiz için savaşım veriyoruz. Ne kadar sürer bilmem, ama biz vazgeçmeyeceğiz.

Kültürümüz için, ailemiz için, kardeşliğimiz için!…

Atakan Balcı

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

2 YORUMLAR

  • Yanıtla Beril Erem 3 Nisan 2019 at 02:11

    Ortak değer…
     
    Benim okuyucu olarak bu yazıdan aldığım mesaj bu. Aslında diğer herşeyde olduğu gibi dil de farklı fraksiyonları kabullenir ve gündelik hayata belki de en hızlı o adapte eder. Ancak dilin bilişsel anlamda şöyle bir eksikliği var. Çoğunlukla ana dilimizi bize öğretildiği şekliyle anlamlandırırız. Özellikle din, siyaset, ırk gibi kategorik değişkenlerde dil, bize öğretilen yani ailemizden öğrendiğimiz anlamlarıyla hafızalarımıza yerleşir. Yani anlamını, sebebini sorgulamayız. Kategorik değişkenlerin hepsi için geçerli bir durum bu.
     
    Öte yandan, dil kirliliği bambaşka bir konu. Anlamına vakıf olmadan, sadece başkalarından duyulduğu şekliyle kabul gören kelimeler türedi son zamanlarda. Bu da olacak elbet. Sadece bizim dilimizde de olmuyor bu kirlenme… Ama asıl soru şu: Anlamı sorgulanmadan kullanılan kelimeleri daha anlamlı hale nasıl getirebiliriz? Arkasında onlarca yıllık ezberlenmiş birikimi nasıl sorgulatırız da felsefi boyutta bir pencere açarız?
     
    Ortak değer oluşturmak için; “Sen benim ne dediğimi anladın”dan daha fazlasına ihtiyacımız var. Kendi kelimelerimizi kullanmak için özen göstermeye, bunu da anlayabilmek için daha çok okumaya…
     
    Sonuç olarak; yine harika bilgilendirici bir yazı olmuş sevgili Atakan.
     
    Çok teşekkürler ve kalemine sağlık..

  • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 3 Nisan 2019 at 13:34

    Burada anlattığın “kelime seçimlerine zorlanma” durumu aslında bir kültürün zorlanması. Özümüze ait olmayan bir kültürün. Elbette önce dilini dönüştürecekler. İngilizce kelimelerin dile nüfusu karşısında sinir krizi geçiren kitlenin, Arapça ve Farsça kelimeler karşısında da aynı duyarlılığı göstermesini bekliyorum bundan sonra 😉
     
    Benim için “Allah” veya “Rab” kelimelerinden çok “Tanrı”yı kullanmak bilinçsiz bir seçim gibi gözükse de telaffuz olarak her zaman bana daha basit ve yumuşak gelmiştir. Basit çünkü benim dilimde…
     
    Özenilen her dilden çok daha yetkin bir lisana sahipken bunu kıymetini bilebilmemizi umut ederim.

  • Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan