Yıldız Tozu

Aynanın Öteki Yüzü

3 Haziran 2019
Öykü: Aynanın Öteki Yüzü | Yazar: Sıla Malik

Gözlerimi, çalan alarmla, zar zor açtım. Birkaç dakika ayılmak için kendime zaman tanıdım. Ardından yatağa geri dönmelerini zor önlediğim birkaç adımla mutfağa girdim.

Ev arkadaşım, en yakın arkadaşım ve aynı zamanda da zıt kutbum yine dipçik gibi enerjikti. Beni gördüğü gibi dolaptaki çizelgeyi işaret ederek;

“Bugün kahvaltı senden majesteleri,” diyerek şakıdı. Sesinden ne kadar keyif aldığı belliydi.

Söylene söylene kahvaltı hazırlayışım onu keyiflendirmiş olacak ki telefonundan şarkı açıp dans etmeye başladı. Ben yumurtalarla boğuşurken o tezgaha oturmuş çırpıcıdan mikrofonuna şarkılar söylüyordu.

Bir zaman sonra halime acımış olacak ki elimden aldı tavayı.

“Yumurtadan kimyevi silah yaratmak istemiyoruz Damla, omlet yapmak istiyoruz. Bir şeyler patlamadan ver sen şunları bana.”

Biz hep böyleydik onunla.

Farklıydık birçok yönden ama hep yan yanaydık. Ortaokul, lise ve üniversite. Kopmamıştık hiçbir zaman. O resim yapmayı, enstrüman çalmayı severdi, ben deli gibi kitap okur, film izlerdim.

Matematikte iyi olan oydu, aksine ben edebiyat birincisiydim. Müzik zevkimiz, giyim tarzımız, sevdiğimiz aktiviteler çoğunlukla farklıydı. Ama biz bu farklılıktan memnunduk her zaman. Beraber kahkaha atabildiğimiz, birbirimizin omzunda ağlayabildiğimiz sürece sıkıntı yoktu.

Kahvaltının büyük bir bölümünü o hazırladı, ben sofrayı kurdum. Rutinimiz ve aynı zamanda kuralımızdı beraber kahvaltı etmek ve akşam yemeği yemek. İstisna durumlar çıksa bile genelde hep aynı masadaydık bu vakitler.

Hem okuyorduk, hem çalışıyorduk. Bu gün derslerim öğlen saatlerinde başlıyordu. Onun ise sabahtan iş yerinde olması gerekiyordu. Çizelgede temizlik sırası ondaydı ve temizliği bugün yapmayı planlıyordu. Evden çıkarken bana dönüp gelince halledeceğini söyledi.

Biliyordum, yetiştirmesi gereken ödevleri vardı. Dönem sonuna çok az kalmıştı ve yapması gereken portreyi daha bitirmemişti. Dayandığım masadan ufak bir tebessüm yolladım buzdolabının üstüne magnetle tutturulmuş fotoğrafımıza.

Kolları sıvayıp ben giriştim temizliğe. Önce mutfak, salon, çalışma odamız, kendi odam derken sıra onun odasına geldi.

Her sınav döneminde olduğu gibi darmadağındı. Benden titiz olan kız, sınav haftalarında pasaklı olup çıkıyordu. Yavaşça düzenlemeye başladım masasını. Her ders için farklı renkte kağıt kullanırdı o. Toparlaması da arşivlemesi de daha kolay oluyordu böylece.

Özenle dosyaladım tüm ders notlarını. Boya kalemlerini toparladım, bazılarının uçları kırılmıştı. Çok sivri sevmezdi o, işine yarayacak kadar açtım kalemlerini.

Kıyafetlerini katladım. Bazen aralardan kendi kıyafetlerim çıktı ama dert değildi. Ortaktı bizim dolaplarımız. Yatağını toplarken buldum üzerinde bizim fotoğrafımız olan defteri. Daha önce görmediğime emindim. Merakıma yenik düşmeyi hiç istemesem de açıp okumaya başladım.

İlk tanışmamızdan başlamıştı fotoğraflar. Beraber geçirdiğimiz her an vardı neredeyse. Ortaokuldaki son günümüz, yaz tatillerimiz, lisede geçirdiğimiz günler, okuldan kaçıp gittiğimiz bowling salonu, mezuniyetlerimiz ve daha niceleri. Sayfanın kenarı gözyaşımdan ıslanınca anladım ağladığımı.

Son sayfalarda mektup yazılıydı.

“Beraber büyüdüğüm, canımın içi;

Kaç sene geçti beraber. Daha ufacık çocuktuk seni tanıdığımda. Gazeteden çıkan kuponları biriktirir, aldığımız oyuncaklarla saatlerce oynardık. Birbirimizin ödevlerini yapardık.

O zamanlar anlaşılmıyordu farklılıklarımız, zenginliklerimiz. Büyüdük sonra. Genç olduk. İkimizin yakınlığını görenler şaşırırlardı bize. Nasıl olur da iki zıt karakter bu kadar anlaşırdı.

O kadar güzeldik ki, anlam veremezlerdi bize. Kıskanırlardı belki de. Kaç kere duydum ‘aranız bozulur yakında’ lafını inan bilmiyorum. Fakat onlar bilmiyorlardı bizim birbirimiz için nasıl ilaç olduğumuzu.

Aynı şarkıları sevmezdik ama beraber çok daha güzel şarkılar keşfederdik. Resim yapmayı bilmezdin belki ama bana hayal gücünle ilham olurdun, oluyorsun her zaman.

İçimde gizlenmiş farklı güzellikleri görmemi sağladın sen. Bambaşka bir pencere sundun bana. Düştüğümde, hayattan yorulduğumu zannettiğimde, ayağa kalkacak gücü sen verdin bana. Yeri geldi benimle ağladın sabaha kadar. Yeri geldi kahkahalarımızla doğdu güneş.

Yapamadığım şeyler için yargılamadın beni. Sevdiğim şeyleri sorgulamadın. Aksine her zaman destekledin, hayatı benim için kolaylaştırmak adına çabaladın.

Bir kitabı okuyup bitirdiğinde veya filmin sonuna geldiğinde ağlanabileceğini öğrettin. Dökülen gözyaşlarının masum duygulardan oluştuğunu öğrettin.

Benim yararıma olacak her şeyde sen de canla başla yardım ettin, çabaladın. Ne kadar yorulsan da hep güldün. Yanımda durdun. Elimi tuttun. Ve ben o elden hep güç aldım.

Bugün benim hayatımda apayrı yeri olan güzel kalpli insanın, en yakın arkadaşımın, kardeşimin doğum günü. Bugün, senin günün.
Hayatın sana getireceği her şeyde, her zaman yanında olacak bir kardeşin var. Sakın unutma. İyi ki doğdun bir tanem. Doğum günün kutlu olsun.”

Hayatın karşımıza hep “İyi ki!” diyebileceğimiz insanlar çıkarması dileğiyle.

Sıla Malik

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

1 Comment

  • Yanıtla Selma Bilkay 3 Haziran 2019 at 11:03

    Evet bi’ tanem tam da senin dediğin gibi “iyi ki varsın.”
    Çok güzeldi bir çırpıda okudum.
    Yenilerini merakla bekliyorum.
    Seni seviyorum ❤❤❤❤

  • Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan