Yurt İçi Gezi

Mini GAP Turu | 1 | İnsanlığın Beşiği Şanlıurfa

9 Haziran 2019

Yazı: Mini GAP Turu | 1 | İnsanlığın Beşiği Şanlıurfa  | Göbekli Tepe | Yazan: Hande Sönmezerler Sinan

“Mini GAP Turu” yazı dizisinin diğer bölümleri:

İnsanlığın Beşiği Şanlıurfa
Şanlıurfa’nın Tabiat Güzellikleri
Tarihin Kavşak Noktası: Harran
Kommagene Krallığının Toprakları: Adıyaman
Atatürk’ü Fahri Hemşerisi Yapan Gaziantep

İnsanlığın Beşiği Şanlıurfa

Hayatımda beni en çok etkileyen yegane yerler listesinde ilk 10’a giren Şanlıurfa, anlatılmaz yaşanır bir yer. Hemen sırasıyla bu muhteşem gezinin detaylarına giriyorum. İlk durağımız Göbekli Tepe.

Göbekli Tepe, adını ilk duyduğum anda ilgimi çekmişti ve üzerine bir sürü tartışma ve bilgi içeren program seyretmiş, Internette sürekli karşıma çıkan yazıları okumuştum. Her şeyden önce yaklaşık 12.000 yaşında olması beni büyülemişti. Kendi vatanımda insanlığa dair bulunan en eski yapı! Bu muhteşem değil de nedir? Üstelik bu yıl yani 2019 Göbekli Tepe Yılı ilan edilmiş.

Göbekli Tepe, Stonehenge’den 7000, Mısır piramitlerinden ise 7500 yıl daha yaşlı…

Mısır piramitlerinden en büyüğünün içine girmiş ve görmüştüm. (Gerçi içersinde bir şey yok, girmeseniz de olur ama maksat Indiana Jones veya Lara Croft ruhu yaşamaksa o da olur 😉) Arkeolojiye olan merakım sebebiyle Göbekli Tepe’yi görmeden ölseydim, gözüm açık giderdim bu dünyadan. Tabii arkeoloji listem çok kabarık olmakla beraber, kaynaklar ve zaman kıt, dolayısıyla sırayla elimden geldiğince bu alanları gezmeye gayret ediyorum. Oğlumuz Tibet de yerinde ve yaşayarak öğrensin istediğim için bu seyahati oğlum ile yaptım. Tabi ki beni dürten sevgili komşularım da sağolsunlar 😁

Göbekli Tepe (Pot-belly Hill) I| Antik şehir | ArkeolojiGöbekli Tepe

Şanlıurfa ilinin yaklaşık 15 km dışında yer alıyor. Buradaki arkeolojik çalışmaları, 1995’ten 2014’e kadar Alman arkeolog Klaus Schmidt yönetmiş. Schmidt, Göbekli Tepe’nin İlk Neolitik Dönem toplulukları için önemli bir tören merkezi olduğunu belirtmiş.

Bugüne dek dokuz anıtsal yuvarlak-oval yapı kazılmış. Anıtsal yuvarlak-oval yapıların neredeyse tamamında daha uzun iki adet merkezi dikilitaş yer alıyor. Özellikle D isimli yapıda T biçimli dikilitaşların antropomorfik (insansı) özellikleri belirgin.

T’nin en üst kısmı “Dikilitaş Vücudu”nun baş kısmıyken, gövde ve bacaklar dikilitaşın gövde kısmında temsil edilmiş. Alçak kabartma biçiminde yapılmış el ve kol gibi ilave anatomik ögeler var. Gerdanlık, kemer, kemer tokası ve peştamal gibi kıyafet ve aksesuarlar da alçak kabartma biçiminde tasvir edilmiş. Bunları en yakından görebilceğiniz yer ise Şanlıurfa Müzesindeki Nevali Çori kalıntıları. Taşların arasında dolanabilir ve hayal dünyanızda geçmişe yolculuk yapabilirsiniz.

Göbekli Tepe’nin bir kült (tapınma, tapma; din) merkezi olarak kullanımının MÖ 8 bin dolaylarına kadar devam ettiği ve bu tarihlerden sonra terk edildiği, başka ya da benzer amaçlarla kullanılmadığını söylüyor uzmanlar. Tüm bunlar ve kazılarda ortaya çıkarılan anıtsal mimari, Göbekli Tepe’yi eşsiz ve özel kılmış.

★ UNESCO tarafından 15 Nisan 2011 tarihinde Dünya Mirasları’na aday gösterilmiş.

Bilinen Tarih Göbekli Tepe ile Değişti

Göbekli Tepe’yi yapan insanların, insanlık tarihindeki en önemli dönüşümlerden biri olan avcı-toplayıcı yaşam biçiminden (modern) tarımcı yaşam biçimine geçişe şahit oldukları varsayılıyor antropologlar tarafından. Göbekli Tepe keşfedilmeden önce, bu topluluklarının Göbekli Tepe’de kazılan alanlarda gördüğümüz tarzda bir mimari beceriye sahip oldukları tahmin edilmiyormuş. Göbekli Tepe’de yapılan keşifler, Neolitik dönem üzerinde çalışan araştırmacılar üstünde büyük bir etki yaratmış ve o çağın toplulukları ile ilgili, sosyal hiyerarşi, bölgecilik, iş bölümü, zanaat uzmanlığı ve cinsiyet rollerinin de dahil olduğu pek çok yeni sorunun sorulmasına neden olmuş.

Uzun süre Ancient Aliens (Antik Uzaylılar) belgeselini seyreden biri olarak o zamanın teknolojisinin (kabartma taş şekillerin yapımını nasıl başardıkları hala bende bir soru, gerçi okuduğum kitap kireç taşı diyor belki de bunu yapmak kolaydır) bu kadar ilerlemiş olmasını beklemiyordum. Hatta “Yoksa zuzaylı parmağı mı var bu işte?” derken rehberimiz, “Hayır Uzaylılar yapmadı,” deyince hayal dünyam çöktü (ya dur şurada iki dakika hayal kurduk, sanki eminiz uzaylılar var / yok hmmm); Tabi buna sebep de bizim okulda öğrendiğimizden farklı bir sürü yeni tartışma yaratacak bir durum söz konusu olması; yani yeni bulunan bir alan olduğundan okuduklarımdan ve tartışmalardan anladığım halen netleşmeyen bir sürü konu var.

Göbekli Tepe Ören Yeri

Bu arada Göbekli Tepe ören yerini de anlatmak isterim; öğrendiğim kadarıyla burası Doğuş Grup tarafından inşa edilen tepeyi örten bir tente ile yürüyüş alanının tasarımı çok hoşuma gitti, güneşten etkilenmeden rehberimizi rahatça dinlemek nasip oldu bu sayede. Biz nisan ayının sonunda gittik ama yazın gidenler için daha da büyük bir nimet olacaktır. Bizim için bile çok iyiydi, gözlerimiz kamaşmadan, rahatça çıkan buluntulara bakabildik bu sayede. Doğuş Grup harika bir iş başarmış kesinlikle 👌🏻👏🏻

Ayrıca bilet satılan alanın tam karşısında yuvarlak şekilde yapılmış bir bina daha var, burada da tarih içinde insanlığın gelişimi hakkında bir sinevizyon gösterisi ile Göbekli Tepe tarihini anlatan bir film gösteriliyor. Sinevizyon gösterisinden ben açıkçası çok etkilendim. Bence gitmişken görün…

Daha detay bilgi için:

http://www.sanliurfamuzesi.gov.tr/TR-178663/gobeklitepe.html
https://www.muze.gov.tr/tr/muzeler/sanliurfa-gobeklitepe-orenyeri

Şanlıurfa Müzesi

Göbekli Tepe ile başlayan gezimiz burayı pekiştirmek için en ideal yer olan Şanlıurfa Müzesi ile devam etti. İlk Şanlıurfa Müzesi 1969 yılında ziyarete açılmış. Ancak eski müze binasının yetersiz kaldığı görüldüğünden, Balıklıgöl’e yakın bir konumda yeni “Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi” ve Haleplibahçe’de ortaya çıkan mozaiklerin sergilendiği “Mozaik Müzesi” için Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yeni iki bina inşaasına başlamış ve 24 Mayıs 2015 tarihinde ziyarete açılmış. Bu ülkemizin büyük bir başarısıdır. Düşünsenize bu şehre belki 30-40 km mesafede bir savaş vardı ama ülkemiz insanlık tarihi için önemli bir yatırım yaptı.

Burada hemen size çok önemli bir insandan bahsetmek istiyorum. Suriye’deki antik Palmyra Kenti‘nin koruyucusu Arkeolog Halid Esad, Palmyra kentini yıkımdan kısmen kurtarmayı başarmış bir insan kendisi. Işid saldırmadan hemen önce eski eserlerin Suriye ordusu tarafından bölgenin daha güvenli yerlerine taşınmalarını ve bu sayede kısmen de olsa kurtarılmalarını sağlıyor fakat bölgeyi “Burada doğdum burada öleceğim,” diyerek terketmiyor. Işid onu idam ettiği gibi, bu eski kentteki pek çok İslam öncesi eseri patlatıyor, balyozlarla kırıyor, hatta bunlar Internette yayınladığı için ben de eserlerin tahrip edilmelerine gözlerimle şahit oldum 😔 Bu arada daha önceki Tarihi Sultanahmet Meydanı yazımda anlattığım gibi Palmyra’dan bazı eserler bizim Arkeoloji Müzemizde de sergileniyor. Bu kent nihayet Işid’in elinden kurtarıldı ama çok değerli bir bilim insanı öldürüldü.

Dönelim güzel Şanlıurfa’ya…

Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi sergi salonlarında kronolojik olarak önce Paleolitik Döneme ait yüzey buluntuları ve canlandırmalar, Neolitik Döneme tarihlenen insan boyutlarında yapılmış dünyanın en eski heykeli “Balıklıgöl Adamı”, Dünyanın en eski tapınağı Göbekli Tepe kazı buluntuları ve canlandırmaları, Nevali Çori Tapınağı, Kalkolitik, Tunç, Demir, Helenistik, Roma, Bizans ve İslami dönemlerine ait en önemli eserler sergileniyor. Sanlıurfa Arkeoloji Müzesi, Neolitik Dönem eserleri açısından dünya müzeleri arasında önemli bir yere sahip. Sadece dünyanın en eski tapınağı Göbekli Tepe’ye ait eserler sergilenmekle kalmıyor; ayrıca Savaşçı Amazon Kadınları‘nın dünyadaki ilk mozaikleri de Şanlıurfa Mozaik Müzesi’nde sergilenmekte. Müzeyi hakkıyla gezmek isterseniz yaklaşık iki saatinizi vermeniz gerekir.

Haleplibahçe

Müzeden çıkıp şöyle bir 3-4 dakikalık yürüyüş mesafesinde ise Haleplibahçe Mevkii ve Mozaik Müzesi bulunuyor. Burası M.S. 5.-6. yüzyılda Edessa Antik Kenti‘nin önemli bir semtiymiş.

Haleplibahçe alt yapı çalışmalarında tesadüfen mozaiğe rastlanılması sonucunda bu alanda Şanlıurfa Müze Müdürlüğü Başkanlığı’nda 2007-2009 yıllarında dört ayrı yerde kurtarma kazı çalışmaları yapılarak, Saray, Hamam ve bir Geometrik Villa meydana çıkartılmış.

Haleplibahçe’deki mozaiklerin deseni, bitkisel, geometrik ve figürlerden oluşuyor.

Amazonlar Villası’nın odalarının tabanı mozaik döşeli. Bu mozaikler sırasıyla, Akhilleus’un bebekliğinden Truva (Troia) Savaşı’na gidişine kadar geçen süreden sahnelerin anlatıldığı tasvirlerle, Argos ve Opora figürleri, avlanan soylu figürü, kuşlar ve bitkisel desenlerle bezeli olan mozaikler. Villanın bir başka odası ise Amazonların avlanmasının tasvir edildiği mozaikle döşelidir. Mozaiklerin bir kısmı yangın sebebiyle oldukça tahrip olmuş ama yarım saat ila bir saatiniz buraya ayırın derim.

Balıklı Göl

Müzelere yürüyerek 5-7 dakika mesafede yeşillikler içinde çok güzel bir alan var. Burası 30×150 metre büyüklüğündeki Balıklı Göl.

Efsaneye göre Kral Nemrut, kendi hükümdarlığının ülkesinde doğacak bir erkek çocuk sebebiyle sona ereceğini rüyasında görür ve kahinlerinin de verdiği fikir sonucu tüm erkek çocukları katlettirir, kadınların bir yıl boyunca hamile kalmaması için sıkı denetime gider. Fakat danışmanlarından biri olan Azer’i denetlemez ve Azer’in hanımı hamile kalır. Bebek yani İbrahim, bir mağarada doğar ve saklanır, kimi zaman ceylanlar onu emzirir.

Zaman geçer ve Nemrut, İbrahim ile karşılaşır. Onu sarayına alır, Nemrut’un kızı Zeliha ile İbrahim dost olurlar. Ancak İbrahim, Nemrut’un taşa tapmasından rahatsız olur ve bir gün tüm putları parçalar, bunu öğrenen Nemrut, İbrahim’i ateşten oluşan bir çukura atar fakat o anda bu ateşten oluşan çukur göle, bu ateşin yakıldığı odunlar ise gölün içindeki balıklara dönüşür. Bu göle Allah’ın Dostu anlamına gelen Halilürrahman Gölü denir. Zeliha’nın gözyaşlarından oluşan göle ise Aynzeliha Gölü denir.

Hz İbrahim Mağarası

Biz bu alan içinde bulunan Hz İbrahim Mağarası’nı da gezdik, fakat şunu söyleyeyim, buraya cami gibi davranıyorlar yani mutlaka örtünmenizi istiyorlar içeri girerken. İçeride namaz kılanlar olduğundan ayakkabıları dışarıda bırakacaksınız ve sessiz olmanız gerek. Küçücük bir alan.

Tarihi kaynaklara göre ise, balıklı göllerin kutsallığıyla ilgili inanışlar, antik dönemden başlar. Bu dönemde göllerin ve balıkların Hz. İbrahim’le bir ilişkisine rastlanmaz. Zira bu dönemdeki gösterilen kutsallık ve saygının sebebi Bereket Tanrıçası Atargatis idi. Günümüzden 2300 yıl önce göller ve balıklar Bereket Tanrıçası Atargatis’e adanmış olsa da, aradan geçen zaman içinde bu tanrıça ve ona olan inanç unutulmuş gitmiş; bugün sadece Hz. İbrahim’le olan ilişkisiyle yaşayıp Halilürrahman ve Aynzeliha gölleri olarak gündemde durmakta ve durmaya da devam edecektir.*

Biz de hazır oraya gitmişken yine Balıklı Göl’ün hemen yanındaki Rızvaniye Camii’ne arkamızı dönerek ilginç resimler çektik. Hemen orada yöresel kostümlerimizi kiraladık ve bir anda havalara girip videolar ve fotolar çektik. Hatta biz çok eğlenince bazı yöresel amcalar da bizle fotoğraf çektirdi. Artık kimin hanımı rolüne girdik bilinmiyor 🤣 Maalesef elimde bir tane bile amcalarla fotoğraf yok, eğlenmekten almayı unutmuşum 🤦🏼‍♀️

Hande Sönmezerler SinanŞanlıurfa bu yazımla bitmeyecek kadar güzel ve bir medeniyetler beşiği ama bu haftalık benden bu kadar

  • http://www.sanliurfa63.com/balikligol-un-tarihcesi/1751/
Göbekli Tepe’ye gitmeden evvel okumanızı tavsiye ederim:

‣ Göbekli Tepe – Karl W. Luckert (Ben seyahat sırasında okumaya başladım)
‣ Göbekli Tepe En Eski Tapınağı Yapanlar – Klaus Schmidt (Baş arkeologdan öğrenmek isterseniz)

Gitmeden evvel seyrettiğim programlar:

‣ Öteki Gündem – 21 Kasım 2017 Bölümü
‣ Doğuş Grubu – Göbeklitepe: tarihin sıfır noktası videosu
‣ Ancient Aliens: Göbekli Tepe (Season 12 Episode 16)

Yok Uzaylılara inanmam derseniz de bununla ilgili de pek çok video var Youtube üzerinde.

Devamı için tıklayabilirsiniz.

Hande Sönmezerler Sinan

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

8 YORUMLAR

  • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 9 Haziran 2019 at 13:06

    Welcome back sweetie 🤗
     
    Göbekli Tepe’yi bir yıldır inanılmaz görmek istiyordum, bir türlü nasip olmadı. Fakat yazın o kadar doyurucuydu ki; fotoğraflar olsun bilgiler ve yorumların olsun, neredeyse kendim gezmiş kadar oldum. Gene de umarım bu sene bitmeden kendim de gider gezerim 😉
     
    Gezgin ruhuna, soluksuz kalemine sağlık canım 😘

  • Yanıtla Hande S. Sinan 9 Haziran 2019 at 13:40

    Sağol Didemciğim; öncelikle yazıma yorumun için çok teşekkür ediyorum ve evet umarım herkese nasip olur gezip görmek ve yerinde öğrenmek; gerçekten uzaktan farklı, gidince çok farklı bir memleket Şanlıurfa; ben kendimi gittiğim için çok şanslı hissediyorum ve bir kez daha anladım ki ülkemiz gerçekten her anlamda muhteşem bir coğrafya ve kültürel çeşitlilik ve mirasa sahip.

  • Yanıtla Nihan Deveci 9 Haziran 2019 at 14:42

    Kaleminize sağlık. Urfa’ya gittim, gezdim, kaldım. O zaman Göbekli Tepe ziyarete açılmamıştı. Uygun bir bahar ayında yine gideceğim.

    • Yanıtla Hande S. Sinan 9 Haziran 2019 at 18:16

      Merhabalar
      Ben aslında arkadaşlarla sonbaharda gidecektim bir önceki sene olmadı ama aslında bilmeden şanslıymışız; ilkbaharda sanıyorum Göbeklitepe ve Şanlıurfa yemyeşil ve sarı çiçeklerle bezeli olduğu için bir başka güzel hatta adeta bir teletubby diyarı gibiydi tam bir cennet bahçesiydi. Dolayısıyla ilkbaharı tavsiye ederim 💕💐

  • Yanıtla Sinem Çelebi 9 Haziran 2019 at 15:31

    Handecim, ablam ile tatile ilk çıktığımız gün bana Göbekli Tepeden bahsetmişti. Bu konuşmamızın üstüne senin yazın tamamlayıcı oldu. Kalemine sağlık canım.

  • Yanıtla Hande S. Sinan 9 Haziran 2019 at 18:18

    Sağol Sinemciğim, mutlaka gidip görmek ve hatta çocuklara da göstermek lazım ama belirttiğim gibi ilkbahar harika. Bu bölgeyle ilgili iki yazım daha olacak. Farklı ve detaylı bilgi içeren bir yol göstermeyi hedefliyorum gidenlere canım.

  • Yanıtla Edibe Vural 10 Haziran 2019 at 01:35

    Bir Gaziantepli olarak Güneydoğu’yu böyle güzel ve detaylı anlatmanız çok hoşuma gitti. Gelecek yazıları ve Antep çıkarmanızı da dört göz ile bekliyorum 🙂
     
    Sevgiler

    • Yanıtla Hande S. Sinan 10 Haziran 2019 at 12:20

      İşte beni çok çok mutlu eden bir yorum bu; çok teşekkürler; size layık olmaya çalışıyorum. Ben gidene kadar bölgeye bu kadar aşık olacağımı kesinlikle tahmin etmiyordum ve gidince resmen vuruldum; meğer ne kadar az şey biliyormuşuz Güney Doğu Anadolu hakkında uzaktan. Bu gezimizin son durağı Antep idi, o yazıyı da bekleyin derim; elimden geldiğince hem kendi deneyimimi hem de detaylı bilgileri aktarmaya gayret ediyorum ki oraya gidenler için bir kılavuz olsun ☺️📝 Çünkü açıkçası ben de gezi bloglarında bölük pörçük yazılar okudum; bendeki detaycılık bazı okuyucuya fazla gelebilir ama sizin bölge insanı olarak beğenmenize özellikle çok çok mutlu oldum 💕🎉💐 Ve inanın sırf bu yazıya araştırması, yazması ve düzeltmesiyle yaklaşık 4 günümü verdim diğer yazılar da yolda hazırlanıyor 🙏🏻👍🏻🤓
       
      Sevgiler

    Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan