Ay Işığı Yolcusu

Biliş Üzerine

20 Ağustos 2019

Yazı: Biliş Üzerine | Yazan: Atakan BalcıNe kadar çok şey biliyor bilmezler ve ne kadar az şey biliyor birey okudukça, yazdıkça, düşündükçe? Yoksa tersi mi?

Kesin olan bir şey varsa, insan ne kadar çok biliyorsa o kadar bilmezliğinin ayırdına varıyor. Tabii Sokrates’e atfedilen şu sözü de dikkate almadan olmaz bu konuda:

“Akıllı insanlar herkesten ve her şeyden öğrenirler.
Sıradan insanlar yalnızca kendi deneyimlerinden öğrenirler.
Cahiller ise her şeyi bilirler.”

Bilmezlik

Kesinlikle öyle, tamamen ve sınırsızca öyle. Ve yinelemek uygundur ki, herkesten ve her şeyden öğrenen birey, kutlu bir yolun ay ışığıyla aydınlanmaktadır ki, bu bilgeliğe çıkan yoldur. Yolu adımlıyor olmak doğrudan bilgeliğin kendisidir. Aslında pek bir şey bilmediğinin ayırdına varmak, işte yolun ışıltılı tozlarına ilk gerçek adımı atmaktır. Yolu uzaktan hafifçe görmeye başlamış olan birey, zamanla tozlarının ışıltısına kapılır. Yığın, bireye çektirdiği acıları, bireyin gözünü diktiği yolun ışıltılı tozlarına bağlar. Halbuki o tozların varlığını uzaktan duyumsamak bile şifanın özünü içmektir.

Bilgelik

Bilgisizliğini duyumsayan birey, soyut ve kutlu soluğu derinden çeker içine ilk kez. Adımını sağlam biçimde atar yola. Şifayı, yığının beyaz küllerine karşı tozlu şifayı benliğinde duymaya başlar iyice yavaş yavaş. O yüzden Bilge Sokrates şöyle demiştir:

“Yalnızca bir iyi vardır, bilgi
Ve yalnızca bir kötü vardır, sonsuz cehalet.”

Bu bilgeliği adımlamakta olan bireyin “ezberletmek” uğraşında olduğunu düşünenler çok yanılır. Çünkü biliş, bireyi bu “ego budalalığından” koparır. Kendine güven değildir ezberletme uğraşı, bildiklerine güven değildir; budalalıktır. Çünkü her şeyi bilen Bilge Sokrates’in dediği gibi:

“Kimseye hiçbir şey öğretemem, yalnızca onların düşünmelerini sağlayabilirim.”

Girişi Tamamlamak

Peki biliş bilmezliğin ayırdında olmakla giriş bölümünü tamamlıyorsa ve cahillik bir şeyleri ezberletmeye çalışıp kendi “bilgi”(!)sini kanıtlamaya, karşıtını alt edip herkesi, beyin yıkama pahasına, kendisi gibi oldurma uğraşıysa, neden ille ve özellikle Sokrates?
Öğrencisi Platon (İslam dünyasında “Eflatun” olarak da bilinir) tarafından yazılan “Sokrates’in Savunması, bir çok alanda, özellikle “biliş” alanında çığır açan bir yapıt. Sorgulamada, “Sofi’nin Dünyası”ndan bile etkili diyebilirim, karşılaştırılabilecek çok az yapıt var.

Ulu Bilge

“Sokrates’in Savunması”nda geçen bir anekdot, Ulu Bilge Sokrates’i çok güzel tanıtıyor. O dönem ve o çevrede bilinen bir kişi, aklına takılan soruyu sormak için “Tanrı’nın sözcüsü” olarak bilinen kişiye gider ve sorar:

“Sokrates’ten daha bilge birisi var mıdır?”

Yanıt kolay ve apaçık biçimde gelir;

“Tanrı” ve sözcüsünden: “Hayır, Sokrates’ten daha bilge birisi yoktur.”

Bu yanıt tabii ki Sokrates’e de ulaşır. Sokrates bu bilgi karşısında şaşırır. Bilgisi ile tanınan birkaç kişiye gider tek tek, çünkü ondan daha bilge birilerinin olduğuna neredeyse emindir. Onlarla yaptığı söyleşiler karşısında hepsi elenir onun gözünde, çünkü hiçbiri “bilmediklerini bilmemektedir.”

Sonunda şuna benzer bir ifade ile kendisinin bilgeliğini kabullenmek durumunda kalır:

“Benim onlardan ayrıldığım nokta, bilgisizliğimin ayırdında olmam.”

Bu sözün nereye bağlandığı açıktır. Ulu Bilge’nin ünlü sözünde olduğu gibi:

“En iyi bildiğim şey hiçbir şey bilmediğimdir.”

Sevi ve ışık ile!…

Atakan Balcı

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

No Comments

Cevap Yaz

Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
Girne Antik Liman
Girne Antik Liman
Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan