Turizm

Global Butik Otellerin Gelişimi ve Bellapais Gardens

21 Ağustos 2019

Butik Otel Nedir?

Butik otel, yapısal özelliği, mimari tasarımı, tefriş, dekorasyon ve kullanılan malzemesi yönünden özgünlük arz eden, işletme ve servis yönünden üstün standart ve yüksek kalitede, deneyimli veya konusunda eğitimli personel ile kişiye özel hizmet verilen ve en az on odalı otellerdir. (Kaynak: T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı)

Turizm sektöründe çalışan kişilere ve turistlere göre ise şimdi yazacağım bu açıklama biraz daha samimi gelecek eminim:

Genellikle sahibi tarafından işletilen, sıcak mimarisini hiçbir otelde göremeyeceğiniz özgün bir ortamda otelin sahipleri ile sohbet edip, annelerimizin damak tadında pişirilen yemeklerin tadına varılan, hijyenik ve temiz ortamından etkilenip, ayrılırken bile kalbiniz ve kısaca tüm duygusal varlığınızı o tesiste bıraktığınız özel yerlerdir.

Bellapais ve Bella-Paix Gizemi

Girne şehir merkezine sadece sekiz dakika uzaklıkta olan ve bana göre Kıbrıs adasının en gizemli ve huzur dolu Lüzinyan köylerinden birisi Bellapais. İsminin “güzel dinginlik, güzel huzur” olarak da tanımlanması buradan kaynaklanıyor. Köy içerisinde, daracık sokaklarda ilerlerken bunu hissetmemek elde değil. İsmini koymakta zorlanacağınız “farklı” bir gizemin, sessizliğin içerisinde buluyorsunuz kendinizi.

Bu huzura açılan kapı ve asırlardır birçok farklı kültürün etkileşimi ve zenginliğini yaşayan bu güzel köy, Akdeniz’in mavi sularına dağ ile köy merkezine yüksekten bakan bir ibadet yeri bırakmış. Huzur, enerji, rahatlama, iyi hissetme, farklı bakış açıları sunan çok özel bir manastır ve onun etrafında kurulan şirin bir Kıbrıs köyü.

Evlerin ve köyün orijinalliği, tepelere yapılan çirkin yapılaşma ile bozulmamış ama ne yazık ki her an bozulma tehlikesi ile karşı karşıya. Tepelerde bazı nedenlerden dolayı bitirilmemiş villa görüntüleri çok moral bozucu. Aynı İstanbul’daki Adalar gibi araç trafiğinin olmaması, düzenleme ve yeni turizm projeleri ile kurumsal bir turizm imajı yaratılıp sınıf atlatılması gereken çok müstesna bir yer “Bellapais” veya Lawrence Durrellin ısrarla yazılarında belirttiği şekli ile Bellapaix.

Lawrence Durrell ve Bellapaix

Lawrence Durrell, 1952 ve 56 yılları arasında bu şirin köyde yaşamış ve İngiliz hükümeti tarafından başka bir yere tayini çıktıktan sonra da adamızdan ayrılmış, İngiliz edebiyat ve şiir dünyasının önemli bir şahsiyeti. Kaldığı sürede “Bitter Lemons of Cyprus“ kitabını dünya edebiyatına hediye eden tutkulu, marjinal bir İngiliz yazar.

Yazdığı kitapta, Kıbrıs’taki toplumlar arası çekişmeyi, İngiliz sömürge yönetimine karşı özellikle Rum komşularımızın gösterdiği direnişi ve kendi gizemli ve mizah dolu yaklaşımı ile başarılı ev satın alma süreçlerini anlatmıştır. Son iki yıllık Kıbrıs serüveninde ise, dönemin İngiliz hükümeti adına da çalışmış ve kendi deyimi ile adanın politik çekişmelerini hem köy kahvehanesinin hem de hükümetin bakış açısı ile çözümleyebildiğini anlatmıştır. Yazarın dört romandan oluşan “İskenderiye Dörtlüsü” adlı kitabı ise, onu İngiliz edebiyatında zirveye taşımıştır.

Böylesine nostaljik dokusu olan bir köyün elbette Kuzey Kıbrıs destinasyonunda parlayan “Butik Oteli” de göz alıcı kalitesi ile köyün dinginliğine, barışına ve güzelliğine değer katmalı idi. Bu sıra dışı butik otelin ismi “Bellapais Gardens”.

Bellapais Gardens’ın Gizemi ve Yaratıcıları

Masallar diyarından kopmuş gibi hissettiren şirin restorana girerken sizi kapının hemen girişinde karşılayan iki önemli şahsiyet var. Otelin sahibi sayın Sabri Abit ve yeğeni Selim Yeşilpınar. Her ikisi de otelci kimliklerinin bir yansıması olarak, o kadar sevgi dolu ve samimi bir şekilde gelen misafirlerine hoş geldin deyip kucaklıyorlar ki o ortamdaki enerjinin nereden kaynaklandığını anlıyorsunuz. Otelciliğin misafire huzur veren, sıcak hissettiren dokusu adeta tavan yapıyor.

Restoran içerisine kadar misafirlere eşlik edip, tüm misafirlere isimleri ile hitap etmelerinden anlıyorum ki bu insanlar artık onlar için bir misafir ya da müşteri değil, ailelerinin bir parçası, Bellapais Gardens ailesinin sürekli birlikte oldukları aile üyeleri ve akrabaları. Duygulanmamak, etkilenmemek elde değil çünkü yıllardır belki de en az yirmi yıldır bu sıcak, içten, turizm ortamını görmemiştim.

Böylesine sevgi ve huzur dolu bir ortamı unutmuştum. En son hatırladığım otelciliğe ilk başladığım Celebrity Otel’in meşhur “Love Boat“ restoranı ve barındaki ortamdı; maalesef o da çoktan Lapta’nın güzelim sahillerinden ve hayat yolculuğundan ayrıldı. Tıpkı, Yahya Kemal Beyatlı sözü ve Hümeyra’nın seslendirdiği “Sessiz Gemi” şarkısındaki gibi, “Artık demir almak günü gelmişse zamandan, meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.”

İnsanın içini huzurla dolduran bu restoranın misafirlerinin çoğu yabancı ve çok kaliteli kişilerdi. Dekor, renkler, mum ışıklarındaki huzur bölgenin kendisini çağrıştırıyordu adeta ve Bella Paix ismi ile köye göz kırpıyordu. Biz son yıllarda adamıza gelen misafir kalitesini çok düşürdük maalesef, böylesine üst düzey misafir topluluğu şimdilerde çok azaldı hem de çok.

Misafir Profili ve Süreklilik

Önce otelin sahibine söz vermek istedim çünkü tesisin temellerinin kurulduğu yılları öğrenmek benim için önemli idi. Sabri Bey; 1989 yılında Almanya’da acenteleri aracılığı ile kazandığı parayı yatırıma çevirmek istemiş ve 1992 yılında yani 27 yıl önce yirmi bungalovluk, kendi deyimi ile “Cottage House” ve havuzunu yapmış. Edindiği kültür ve otelcilik sektöründen gelen kibarlığı ile her zaman “Kıbrıs Aşığı” olmuş.

Limasol’lu beyefendi kişiliği ile çok samimi bir şekilde sohbete başlıyoruz. Sabri Bey’i yaklaşık 15-16 yıldır tanırım, her zaman çok kibardır ve söyleyeceği sözü dosdoğru söyler, esirgemez. Misafir kalitesinin üst seviyelerde olmasının başlıca sebebini açıklarken tesisi ilk açtıkları zamandan itibaren hep bu yılları hedef koyarak, önce kalite prensibini göz önünde bulundurup, çalıştıkları insanlar ile de en az on sekiz yıl birlikte çalışıyor olduklarının altını çiziyor.

“Bizde herkes ailemizin bir üyesi. Yaklaşık 20 Cottage House (bungalov), bahçe ve muhasebe ile ilgilenen 25 kişiye yakın çalışanımız ile güzel, birbirini tamamlayan bir ekibiz,” diyor. Sanki sözleşmişiz gibi adamızın turizm ürününün kalitesini düşüren baş etkenlerden bir tanesinin, tur operatörlerine verilen teşvikler kanalı ile adaya gelen turist profilindeki çarpıcı değişiklik ve kalite düşüklüğü olduğundan bahsetiyor. Kesinlikle yanlış bir manaya çekilmesini istemem; teşviklerin adresinin şaştığının, amacından uzaklaşıp, ülkemize turist gelecek diye, kalitesiz işlere imza atıldığının altını çiziyor. Tesislerine bu tip misafirlerin gelip konaklayamayacağını ve açıkça vurguladığı en düşük oda fiyatının (DBL-iki kişi B/B yatak kahvaltı) 140 GBP olduğundan övgü ile bahsediyor.

Genelde misafirlerinin münferit ve para harcamaktan korkmayan bir misafir profiline sahip olduklarını belirtiyor. Buradan da anlıyoruz ki, çalışan sirkülâsyonu az olan tesislerde genellikle misafir memnuniyeti hep yukarılardadır. Zaten tekrar eden (repeat) misafir segmenti %75 civarında diye de ekliyor. Bu “repeat” misafir, her zaman gelip konakladığı otelde, aynı odada, restoranda yediği yemeği genellikle aynı masada, içtiği içkinin ezberlendiği, yediği yemeğin çok önceden akıllarda tutulduğu bir ortamda tatilini geçiriyor.

Şimdi sizin sesinizi duyar gibiyim, böylesine küçük butik otellerde bunu yakalamak kolay ama 5 yıldızlı 500-600 kişilik tesislerde bunu yapmak imkânsız diyorsunuz!

Hayır, imkânsız değil, dünya bunu “Marriott” otellerinin getirdiği bir akım ile büyük oranda çözmüş, bunun ismi CRM (Customer Relationship Management – Misafir İlişkileri Yönetimi). Bu sistem ile misafirin tüm detayları rezervasyon programı sayesinde veritabanlarında saklanıp, halkla ilişkiler veya misafir ilişkileri departmanınca analiz edilip, misafir memnuniyeti artırılmaya çalışılmaktadır. Örneğin, misafirin doğum günü, evlilik yıldönümü, barda içtiği içki, odada kullandığı yastık türü, her şey bu sisteme dâhil ediliyor.

“Odalarını, düşük fiyata pazarlayan otelci meslektaşlarım, bazen odadaki çaydanlıkların ya da kettle’ların içerisinde makarna bulduklarını ifade ederken hem o tesisi hem de KKTC imajını batırdıklarından bahsetiyorlar” diyor Sabri Bey. Çok haklı; bu çok moral bozucu bir durum, adamız maalesef az harcayan turistlerin tercih ettiği bir destinasyona dönüşüverdi.

“Bizim için oda dolulukları veya miktar önemli değil, kalite, süreklilik ve sürdürülebilirlik en önemli unsurlar. Kişi başı 12-15 Euro’ya oda satılacağına ve bu turistlere bir dizi kurallar koyarak otel dışından gıda ve içki alınmasına engel olunmaya çalışılacağına, oda fiyatlarını yükselterek ekstra harcama yapacak misafiri kaliteye yönlendirecek unsurlara yönelsinler,” diye de ekliyor.

Yeni otelcilik sektörüne girmeye çalışan iş adamlarımıza sesleniyorum; yepyeni bir otel açar ve böylesine düşük profilli misafirleri ağırlarsanız; bir yıl sonra odalar dökülmeye başlar, mefruşat da on yıllık yıpranma yaşar. Oda doluluğunu yükseltmek tek başına bir marifet değil; asıl dolu odalardan para kazanmak marifet. Otelcilerimiz bu hatalara düşmesin; yapılan yatırımlar büyük bütçeli yatırımlar çünkü.

Bu görüntü; güneyli komşularımızı ve orada görev yapan dış diplomat ve parlamento üyelerini de ağırlamamıza vesile oluyor, Amerikan Büyükelçiliği üyeleri, İngiliz diplomatlar ve son yıllarda adından sıkça bahsedilen ünlü turizm yazarı Richard Branson. Burada kalış tecrübesinden sonra Kuzey Kıbrıs aşığı olmuş. Bellapais Gardens için Trip Advisor’da yaptığı yorum ise; “Muhteşem Butik Otel”

Marka Olma Yönünde Atılan Adımlar

Otelci kimliğim beni yeni alternatif modelleri uygulamaya yöneltti diyor Sabri Bey.

Yazı: Global Butik Otellerin Gelişimi ve Bellapais Gardens Yazan: Doç. Dr. İsmet Esenyel


Soldan sağa:
Sabri Abit, Şef Selim Yeşilpınar, İsmet Esenyel

“Ben bir doğa ve çevre aşığıyım, ülkemizde benden iyi yürüyüş yollarını ezbere bilen ve bu uğurda 60 yaşında rehberlik kokartını almak için uğraş verdim. Ülkemizin belli dönemlerde, özellikle Almanya, İtalya, İngiltere gibi destinasyonlardan sırf “Walking Trails” güzergâhlarını takip etmek için gelen misafir grupları var; bu kişiler kaldıkları süre içinde, gezdikleri Kıbrıs güzelliklerini fotoğraflayıp, kitap haline getiriyorlar.


Bizler çok farklı kesimlerden misafirleri ağırlıyoruz. Tatil sonunda ayrılan kişiler, bizlere hemen yıl bitmeden ikinci rezervasyonlarını yaptırıyorlar, bu da bizim için çok büyük bir gurur vesilesi.”

Ürün çeşitliliği ve misafir yelpazesinin artmasında, sadece güneş, kum ve denizin değil, tarihi ve doğal dokunun da çok ciddi bir önemi olduğunu belirtmekte fayda var. Gerçek şu ki, biz bu toplumun içerisinde yaşayan kişiler artık farkında olamıyoruz, bakıp da göremiyoruz, burası çok ama çok özel bir coğrafya.

“Bizler kendi ürünümüzü pazarlamak için uğraşırken, devlet yanlı stratejiler ile zaman kaybetmekte ısrar ediyor. Turizm sektörüne ayrılan bütçe devede kulak, böylesine bir ortamda nasıl ülkenizi pazarlayacaksınız ki?” diye devam ediyor Sabri Bey.

“Örneğin; “Lawrence Durrell Association”dan yılda iki kez gruplar ağırlıyoruz. Bu büyük yazarın evinde insanlar kahvelerini içiyor ve bizler bu alanı bile gerektiği şekilde değerlendiremedik maalesef,” diye üzüntülerini belirtiyor.

Lawrence Durrell Evi

Lawrence Durrell Evi, 10 yıl önce 240 bin pound’a Turizm Bakanlığına satın alması için önerilmiş ancak devlet yetkilileri “bütçe yok” diyerek bu öneriyi geri çevirmişler. Farkında değiliz aslında; büyük bir ozan, bir dünya düşünürü gidip de Avrupa’nın herhangi bir köşesinde iki gün bile kalsa hemen sahiplenilir, oranın sokağının ismi değişir, büyük bir turizm cazibesi haline dönüştürülür.

Bizler artık şapkamızı önümüz koyup düşünmeliyiz, biz bu ülkenin geleceğinin turizm olduğuna inanıyorsak; gerekli önem tüm devletin organlarında hissedilmeli ve acil tedbirler alınmalı diye düşünüyorum.

Sınırlar Kıbrıs’ı Aşmış Muhteşem Mutfak

Turizm politikalarından sıcak bir geçiş yapıp, bir önceki hafta yediğimiz yemeğin güzelliğinden konuyu açarak, otelin restoranın yöneticisi ve aynı zamanda Executive Şefi, Selim Yeşilpınar’a sözü bıraktım. Selim Bey, benim en az 30 yıldır tanıdığım güzel bir ailenin ferdi. Kardeşi Erkan ile aynı kuşak olduğumuz için Güzelyurt insanının sıcak duygu selini hissediyorsunuz. Erkan Bey de otelin tüm satış ve pazarlamasını, rezervasyon ve kiralık araba operasyonlarını yönetiyor.

Şef Selim Yeşilpınar mesleğine âşık olmuş, sürekli araştıran, kendisini geliştiren bir insan. 12 yıl önce GAU’nün gastronomi ve mutfak sanatları kurslarına Şef Ali Özçil önderliğinde katıldığından bahsederken, o zamandan bu yana çıtayı hep yükselttiğini yaptığı menülerden anlıyorum. Yazımızın ana fikri olan butik otel kavramında olduğu gibi, anne yemeklerinin tadını ve lezzetini sunmaya çalıştığını söylüyor.

“Ben Kıbrıs mutfağı aşığıyım. Burada Akdeniz mutfağı ve Kıbrıs yemekleri ön planda. Mutfağımız o kadar zengin ki, 10-14 gün kalan misafirler sıkılmadan her akşam menümüzden farklı lezzetlerin zevkine varıyor. Gastronomi öğrencileri ve üniversiteler bu tatları tüm dünyaya sunmak için çalışmalı,” diye de ekliyor.

Kendi Şarabımızı Üreteceğiz

Kıbrıs şarapları, dünya üzerinde haklı bir konumda ama biz bu güzelim sektörden pay alamıyoruz dediğimde, “Chateau St. Hilarion” şaraplarının güzelliğinden konuşmaya başladık bir anda.

“Mükemmel bir tat ve üst düzey bir içimi var,” diyor Selim şef.

Menülerindeki “Sultan Balığının” yanında misafirlerine mutlaka “Chateau St. Hilarion” şarabını önerdiklerini söylüyor.

“Bizler de kendi topraklarımıza yaklaşık 800 adet Cabarnet Sauvignon ve Kıbrıs kara üzümü ektik; inşallah rekoltelerimizi alıp, onları bir zaman beklettikten sonra kendi şarabımızı misafirlerimize sunmanın hazzına varacağız,” diye ekliyor.

Geçen yıl yaklaşık olarak 5 bin şişe şarap satmışlar, bu da seksen kişilik bir restoran için çok büyük bir başarı kanımca. Güney Kıbrıs’da şu anda yaklaşık 40’a yakın şarap üretim tesisi var ve bu tesisler dünyada önemli bir yeri olan 6 bin yıllık Kıbrıs şarabını tüm yerli ve yabancı pazarlara sunuyorlar.

Ortamın dinginliği beni bir anda Selim şefe “Slow Food” hakkında soru sormaya yöneltti.

“Biz ‘Slow Food München Convivum’ üyesiyiz ve her yıl biz İtalya`ya, onlar da bizlere ziyaretlerde bulunuyorlar. Gidip pazardan Kıbrıs ürünlerini alıyoruz ve bunlarla farklı tatlar yakalamaya çalışıyoruz. Böylelikle mutfağımız kendisini sürekli yenileyen bir hareket içerisinde oluyor. Başarılı olmak, araştırmacı olmak böyle bir olgu. Etimizi yılardır aynı kasaptan, hellimimizi aynı köy çobanından alıyoruz. Steak’lerimiz, kuru dinlendirme işlemi denilen dry age yöntemi ile yaklaşık 23-26 gün bekletildikten sonra pişiriliyor. Bize Rum komşularımızdan özellikle “Kleftigo” yemeye gelen sürekli müşterilerimiz var, bu da bizim için bir ayrıcalık.”

Kendilerine bu sıcak, samimi dostlukları ve sohbetleri için teşekkür ederken son olarak Sabri Bey’den yoğun gündemine rağmen aralık ayında GAU Turizm Fakültemizde misafir konuşmacı olarak söz almış olmanın da verdiği mutlulukla ayrıldım.

Dönüş yolunda Bellapais Manastırının yüzü bana el sallıyor gibiydi. Bir tarihi konuşmuştuk ve bu köy bana adeta sevgi enerjisini sunuyordu ve ben bunu derinden hissetmiştim…

Prof. İsmet Esenyel

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

No Comments

Cevap Yaz

Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
Girne Antik Liman
Girne Antik Liman
Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan