Değişim Geliyorum Demez

Kimler geldi kimler geçti bu dünyadan. Kimi sessiz sedasız, kimi de paldır küldür, bağıra çağıra, eserek, kükreyerek, iz bırakarak ve aldığı her nefesin hakkını vererek.

Ben mi?

Elbette ki esen, gürleyen, her anın kıymetini bilen ve değişimi sevenlerdenim.

Neden mi?

Çünkü bir saniye öncesine dönemiyorken ve bu dünyaya ne zaman veda edeceğimi bilemiyorken sabit kalmak istemiyorum. Değişirken değiştirmek, kazanırken paylaşmak ve en önemlisi de bu dünyaya gelip gittiğimin kanıtları olsun istiyorum.

Gerekli mi?

Evet, değişim çok ama çok gerekli. Değişime ayak uyduramayan, kendisini yenileyemeyen hiçbir şey varlığını sürdüremez. Bunu hepimiz biliyoruz. Son zamanlarda şirketlerin en çok üzerinde durduğu konulardan biridir değişime ve çağa ayak uydurmak, güncelde kalmak, teknolojiyi takip etmek, geliştirmek. Bu anlamda başarılı olan her şirket ve birey her zaman bir adım ötede yer almıştır.

Tabuları yıkmadan değişimi yaratmak mümkün değildir.

Değişim kendi kendine de olur. Bir edebiyat kompozisyonu gibidir hayat. Doğarsın bu senin girişin olur. Büyürsün gelişim. Ölürsün sonuç. Aslında bu kadar basittir. Bir asma ağacı gibidir değişim. Sen yön vermezsen öylesine uzanır gider. Anlamsız ve şekilsiz görünür. Ama bir ip uzatır da bağlarsan dallarından hayal etiğin noktalara, işte bu seni kalıcı değişime götürür. “Fıtratım böyle, ben böyle yaratılmışım” diye bir şey yoktur sadece sen öyle istediğin için öyledir.

Nasıl olacak? Bu değişim nasıl başlayacak?

Gece yatmadan önce yatağının başucunda sağ tarafına soğan, sol tarafına sarımsak koyacaksın. Değişim gelip yanlış yere koymuşsun sen bunları deyip önce sarımsak ile soğanın yerlerini değiştirecek. Ya da ilham denilen şeyin sana gelmesini bekleyeceksin.

Olmaz öyle şey der dediğini duyar gibiyim.

O zaman anlatayım; Zor görüneni bölümlere ayırarak çok daha kolay çözebilirsin. Rutin yaşamındaki küçük parçacıklar içerisinde değişimler yapmaya çalışacaksın. Bu senin resmin bütünü görmeni sağlayacak. Tıkandığın noktaları tespit edeceksin. Bu da senin zayıf yanlarını görmeni sağlayacak, engellerini aşman için gerekli olan araçlarını belirleyecek. En önemlisi bunları yaparken kendin ile dalga geçmeyi ve eğlenmeyi unutmayacaksın.

Peki ya konfor alanım?

Konfor alanını yıkamıyorsan, değiştiremiyorsan genişlet.

İnsanlar benimle dertleştiğinde fark ettim ki hep aynı tarz kişiler, konular ve problemlerden bahsediyorlar. Fark ettim ki verdiğim cevapların içerisinde hep bir değişim var. Çevresini ve çevresinde bulunan insanları değiştirmeden bir sonraki aşamaya geçmelerinin mümkün olmadığını görüyorum.

Yıllar sonra ettikleri fedakarlıklarda keşke diye yakınan, sınav dünyası bu dünya gibi düşünceler ile kendisini kandırıp çile çekenler ile dolu her taraf. İlle de sen, ille de sen diye tek bir kişiye olan tutkusundan dolayı vazgeçemeyen ama acı çeken, başka bir iş bulamam korkusu ile hiç sevmediği iş yerine her gün gidip kendi dünyasını zehirleyen, ben bunu yaparsam millet ne der diye ah çeken insanlar sarmış her bir yanı.

Kurtulun arkadaşlar kurtulun, hayatınızda sizi yoran, negatif düşünceler ile sizi boğan, sevincinizi kursağınızda bırakan, etrafınızdaki kötü insanlardan kurtulun.

Mutlu olan, mutluluk yayan insanlara ulaşın. Baktığını güzel gören insanlar ile olun.

Sayılı gün çabuk geçer sözünün ömrümüz için de geçerli olduğunu unutmayın. Bırakın bir günü bir dakikanızı bile boşa harcamayın. Hafta içi geçsin, işler bitsin de hafta sonuna ulaşayım diyerek, yedi gün süren bir haftayı iki üç günmüş gibi yaşayanlardan olmayın.
Değişimi başlatmak için pazartesiyi beklemeyin. Her insan çıplak ve ağlayarak doğar bunu aklınızdan çıkarmayın…

Mustafa Çağa