Yaşamak Yaratmaktır

Olimpizm

8 Ocak 2020

Yazı: Olimpizm | Yazan: Prof. Dr. Atilla Erdemli

“İnsan olmak”
“insan”a özgü yaşamak
zordur.
Çünkü
insan yaşamak için ne hazır bilgilerle donanmıştır
ne bu bilgileri kolayca sağlayabilir
ne de elde ettiği bilgiler yetkin ve yeterlidir.
Fakat insan yine de yaşar:
Direnir, didinip-uğraşır, çalışır ve bir ölçüde de olsa başarır.

Günlük olayların, birbirine geçmiş süreçlerin,
peşpeşe gelen değişik algıların içinde
insan
nereye gideceğini bulamayabilir, şaşırabilir,
o nedenle insanın önünde hep
bir ışığın
köklü amaçların bulunması gerekir.
İnsanın hem yolunu aydınlatacak, hem de amaçlar verecek,
daha yüksek yaşama anlayışına
ve onları da kuşatacak
dünya görüşüne,
yani insanın “ülkü”ye ihtiyacı vardır.

Bunların hiçbiri dünyada yok.
İnsan
bunları kendisi için,
kendisi,
kendisinden yaratmak zorundadır.

“İnsan“ bunları
yaşamalardan, deneyimlerinden, bildiklerinden, bilemediklerinden,
olamayıp da olmak istediklerinden,
beklentilerinden, umutlarından, tasarımlarından,
kaygı, sıkıntılarından,
yengilerinden, yenilgilerinden,
acılarından, sevinçlerinden, kederlerinden, ulaştığı tadlardan,
düşmanlıklardan, dostluklardan
yani, kendi yaşamasından yaratır,
çıkartır, geliştirir.
Yarattığı ülküde yaşamasını temellendirir;
eylemlerini yönlendirir, değerlerini pekeştirir
kısaca dersek,
yaşamasından yarattığı ile
yaşamasını yeniden yoğurur, biçimlendirir.

Bir ülkü olarak “olimpizm” de insana
ilkin
sportif etkinliklerini yönlendirmede,
sonra
sportif yaşamını biçimilendirmede
giderek
geleceğe yönelmede, insanlarla ilişkide ve kendisinde tanıyacağı
temelleri verir.

Sanıldığı gibi
olimpizm
birilerinin düşünüp, tasarlayıp,
bir biçimde
insanlara sunduğu ve kabul ettirmeye çalıştığı
bir ülkü değildir.
Olimpizm
sporun temel özelliklerinin
bir dünya görüşü biçimine sokulmasından
ayrı deyişle,
“sportif yaşama biçimi”nin ülküleştirilmesinden doğmuştur.

Olimpizm
çok kez sanıldığı gibi, bir felsefe değildir.
İyi ki değildir.
Olimpizm bir felsefe olsaydı
ne böylesine işlevsel ne de etkin olabilirdi.
Felsefe
kendi çizgisinde hep eylemde, hep yolda olmaktır.
Olimpizm ise
bir eylem değil; bir amaç, bir ülküdür.

Olimpizm
spordan doğmuştur,
spora yöneliktir.
Ayrı deyişle spordan ve spor için bir dünya görüşüdür.
Olimpizmin ayakları sporla yere basar,
o yalnızca
sporla genişler, sporla yaygınlaşır.
Yani
esas olan spordur.
Spor olmadan olimpizm
temelsizdir,
bir düştür, bir hayaldir.
Şimdi sporun, değindimiz temel özelliklerini alalım
ve bakalım
olimpizm bunlarla nasıl kuruluyor?

Bir spor daha ortaya çıktığı anda tüm insanlara özgüdür.
Çünkü
spor ne tek kişiye, ne bir ulusa ve ne de bir ırka özgüdür.
Sporun genel-geçer oluşu
gücünü
insanın hareket kabiliyetinin genel-geçerliğinden alır.
İşte bu özellik
olimpizmi evrensel kılar
Böylece
Spor yaparken
her türlü dil, din, ırk, renk, ulus vb özelliklerin üstüne çıkılır.
Spor gibi olimpizmde de yalnızca “insan” vardır.
Her birimizde varoluşunu geliştiren
spor yapan insan.

Birey
Spor yaparken bütün insanlarla bütünleşme olanağını elde eder.

Olimpik kuruluşlar
bu durumu daha da pekeştirmek için
spor dallarının kurallarını,
yarışmaların, karşılaşmaların alet ve alanlarını saptarlar.
Böylece dünyanın neresinde bir sporu yaparsanız,
dünyanın diğer yerlerinde,
o sırada, o sporu yapanlarla aynı eylem içinde olursunuz.
Eylem birliği
insanlığın bütünleşmesidir.

Spor
kendimizdeki spor yapan insanı
yani kendi sportif yanımızı bilmemizle
sportif öz bilinçle başlar.
Uygar bir dünya
ancak kendisini bilen,
kendisini geliştiren
yapıcı-yaratıcı insanlarla kurulabilir.
Olimpik ülküdeki
uygar, barış içindeki dünya
kendini her seferinde biraz daha uygarlaştıran
“spor yapan insan”ı
temel almaktadır.

Hep yetkin ve yeterli olmaya çabalayan,
bu yolda dürüstce uğraş veren bu insan
olimpizmin
mükemmellik ülküsünün temel taşıdır.
Mükemmellik
dışardan değildir.
Mükemmellik
sahip olduğumuz güçlerin,
bize içkin olanın çabalarımızla somutlaşmasında
gerçekleşir.
Bunun da en önemli iki dayanağı
özgün olmak
ve
özgürce eylemektir.
Sporun sağladığı bu olanak
olimpizmin gerektirdiği yaşamada
insanı
özgün ve özgür kılar.

İnsanın özgünlüğü ve özgürlüğü
yalnızca beden güçleriyle sınırlı değildir.
İnsan
aynı zamanda “güzellik” ve “erdem” yaratan
bunları yaşamasının diğer tüm etkinlik alanlarına yansıtan
yaşamasının mükemmelleşmesini
güzellik ve erdem ile tamamlayan
bir varlıktır.

Güzellik ve erdemin bulunmadığı bir yerde
olimpik yaşamadan söz edilemez.
İnsanın kendisini işlediği,
kendisini türettiği bu süreç
bir aydınlanmadır.
Aydınlanmanın bulnmadığı yerde
“olimpik yaşama” kırılmıştır.

İnsan çok yönlü yaşayan bir varlıktır.
Olimpik yaşama
tek yaşama bağlamı değildir.
İnsan
zorunlulukla günübirlik yaşamanın dokusuna da girecek,
orada ister istemez
kirlenecektir.
Olimpik yaşamanın arındıran işlevi burada ortaya çıkar.
Olimpik yaşama içinde insan günlük yaşamadan sıyrılır.
Değilse
diğer insanlarla eylem bütünlüğüne girmesi olanaksızdır.
Bir üst yaşamada insan
ayıran, parçalayan, karşıtlara bölen sıradanlıktan kurtulur.
Hem kendi kendisiyledir,
hem de diğer İnsanlarla:
Onları da tanır, bilir,
onaylar, yüceltir, eleştirir.

Tüm yapıcı-yaratıcı etkinlikleri yalnıca kendisi için değildir:
Yalnız kendisi için yaratmaz güzellikleri.
Yalnızca yaratmaz,
yaşatır da.
“İnsan”a bu denli önem veren, onu özeğinde tutan bir ülkü
onu dünyaya götürür.
“Olimpik Yaşama”da
spor yapan insan hem kendi çevresiyle
hem de en geniş çevre olarak
Dünya ile bütündür.

Olimpizmin bütün bu özellikleri
“Olimpik İnsan”da somutlaşır.
Olimpik İnsan
ile
içimizdeki “Spor Yapan İnsan”
kaynaşır, bütünleşir
giderek aynılaşır.
Çünkü ikisi özdeştir.

Olimpik dünya görüşünde dile gelen ülkü
yaşamaya
“Olimpik Yaşama Anlayışı”yla yaklaşır, ulaşır.
İşte bu noktada
“Sportif Yaşama Anlayışı”yla
yani
spordan türeyen, gelişen yaşama anlayışıyla
bu iki yaşama tutumu, bu iki yaklaşım
kaynaşıp-bütünleşirler.
Tıpkı
“Olimpik İnsan”
ile
“Spor yapan İnsan” gibi
birleşirler.

Olimpizm Sporla gerçekleşir.

Sportif etkinlikler
olimpizmin sesini en yaygın ve en yüksek düzeyde
Olimpiyat Oyunları’nda
duyururlar.
Olimpiyat Oyunları
olimpizmin şenlik yeridir,
Olimpiyat Oyunları
olimpizmin daha çok tanınıp, bilinmesi
Olimpik Yaşama’nın güç kazanması
olimpizmin gerçekleşmesi içindir.

Buradan bir sorun doğar:

Olimpizm neyin gerçekleşmesi içindir?

_________________________________________________________________

* Bu anlatı bir şiir değildir.
Bu biçimde düşünüldüğü için, böyle yazıldı.

Prof. Dr. Atilla Erdemli

Prof. Dr. Atilla Erdemli

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

1 Comment

  • Yanıtla Hüseyin Küçükkelepçe 10 Ocak 2020 at 14:42

    Merhaba
     
    Sürekli tekrarlanan bir yanlışı düzelttiğiniz çok teşekkürler. “Olimpik felsefe” özellikle amatör spor camiasında dillere pelesenk olmuştur. Şu tespitinizle;

    “Olimpizm çok kez sanıldığı gibi, bir felsefe değildir. İyi ki değildir.
    Olimpizm bir felsefe olsaydı ne böylesine işlevsel ne de etkin olabilirdi.
    Felsefe kendi çizgisinde hep eylemde, hep yolda olmaktır. Olimpizm ise
    bir eylem değil; bir amaç, bir ülküdür”

    aydınlanmış olduk.
     
    Selamlar, saygılar…

  • Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan