Patikli Seyyah

Spello’da Infiorata Festivali

17 Nisan 2020

Yazı: Spello’da Infiorata Şenliği | Yazan: Pelin Öncüoğlu

Bugün havaya ve zorunlu karantinamıza inat şöyle rengarenk cıvıl cıvıl resimler paylaşmak istedim. Belki de dünyanın en güzel yürekli insanlarını barındıran sıcacık bir ülkeden, sıcacık resimler ve bir o kadar sıcak bir hikaye anlatacağım sizlere.

Sizi 2010 yılının Italya’sına götüreceğim. O zamanlar yaşadığım yer olan Perugia şehrine 30 km uzaklıktaki Spello şehrine bir festivale gidiyoruz; Infiorata Festivali.

Okuldan Kanadalı bir arkadaşımla Spello’yu bu festival özelinde günübirlik ziyaret etmeye karar vermiştik. Fakat Spello öyle güzel bir şehirdi ki sınırlarına girdiniz mi sizi öyle kolay kolay bırakmıyordu. Dar taş sokakları, birbirlerine sırtlarını dayamış, arkalarında geniş avlular barındıran Orta Çağ binaları ile zamanın uğramayı unuttuğu bir şehir. Şehir dediğime bakmayın aslında hepi topu 9000 kadar insan yaşıyor bu Orta Çağ sokaklarında.

Burada zaman sanki 1400’lerde durmuş. Şehire eski Roma Kapıları’ndan giriş yapıyorsunuz. Roma Kapıları’nın içinde kalan asıl antik yerleşim Orta Çağ’daki haliyle olduğu gibi korunmuş. Şehre girdiğimiz ilk andan itibaren rengarenk çiçeklerin enerjisi, Spellolu insanların güler yüzlerine karışıp bizi resmen alıkoyuyor.

Sanırım bu kısa sürede bu kadar çok etkilenmemizin bir sebebi de Spello’yu Infiorata gününde ziyaret etmiş olmamızdı.

Infiorata

Infiorata dini bir şenlik. Paskalya’dan sonraki dokuzuncu pazar günü Katolik Hıristiyan dünyasında kutlanan Corpus Domini günü için yapılan bir kutlama. Corpus Domini veya Corpus Christi günü “İsa’nın Bedeni” anlamına geliyor ve İsa’nın bedeninin ekmeğe, kanının şaraba dönüşümü kutlanıyor. Kendi bedenini feda ederek tüm dünyayı kurtardığına inanıldığı için bugünde İsa’nın bedeni onurlandırılıyor. Bunun için şehirlerin sokakları çiçeklerden yapılmış dini temalı resimlerle süsleniyor. Günün sonunda kiliseden çıkartılan haç ve İsa’nın vücudu şehrin sokaklarında dolaştırılıp son tören için kiliseye geri götürülüyor. Aslında pek çok Katolik Hıristiyan şehrinde kutlanan Corpus Domini/Christi günü Spello’da sanki ayrı bir havada kutlanıyor. Hayatı her damlasına kadar coşkuyla yaşayan italyanlar bu Katolik Hıristiyan gününü de maksimum çoşku ile kutluyorlar.

Yazı: Spello’da Infiorata Şenliği | Yazan: Pelin Öncüoğlu


Chieti’de 18 Haziran 2017’de Corpus Domini dini geçit töreninde rahipler ve izciler

Çoluk çocuk, yaşlı genç hep beraber sokak kenarlarına çektikleri sandalyelere ve evlerinin merdivenlerine oturmuş, neşeli kahkahalar, gülüşmeler arasında rengarenk çiçeklerin taç yapraklarını gövdelerinden ayırıyor, sokaklar hiç bitmeyen bir cıvıltı içinde çınlıyor.

Bu küçük şehrin taş sokaklarına öyle bir coşku hakim ki büyülendik ve sokaklarda kendimizi kaybettik. Günübirlik geldiğimiz bu şehirden gitmek istemiyor, bu insanları etkisi altına alan büyünün bir parçası olmak istiyorduk. İlk uğraşımız kalacak bir yer bulmak oldu. Fakat bu küçücük şehir, bünyesinde sadece bir kaç otel barındırıyordu. Ve senede bir kez olan bu kutlama için gelen turistler çoktan otelleri doldurmuştu. Gençliğin ve sanırım biraz da İtalya’da olmanın verdiği rahatlıkla karşılaştığımız Spellolular’a, evinin bir odasını kiralayabilecek birilerini sormaya başladık. Konuştuğumuz herkes son derece yardımcı son derece içtendi. Gerçekten bize kalacak yer bulmak için canla başla yardım ettiler. Fakat bu güzel kutlama için İtalya’nın pek çok kentinden insanlar Spello’ya akın ettiği için bir kaç yüz haneli bu şehirde bu gece için yatacak bir yatak bulmak imkansızdı.

Dahil olmak istedik.

Sokaklarda dolaşırken çiçeklerin taç yapraklarını ayıklayıp neşe içinde birbirleriyle şakalaşan bir grubun önünde artık kendimize hakim olamayıp yardım edip edemeyeceğimizi sorduk. Sokakları ve insanları sanki müze gezermiş gibi sadece fotoğraflayıp, bu çoşkulu dünyaya karışmak yerine onları sanki bambaşka bir dünyadanmış gibi izleyen, temas kurmak yerine vitrinden onlara bakan bu insan güruhu içinde, bu coşkuya karışmak, bu renkli dünyanın bir parçası olmak için can atan, gözleri heyecanla parıldayan bu iki genç kadına sanırım kimse hayır diyemezdi. Çok kısa bir süre sonra biz de o renkli dünyanın bir parçası olmuştuk. Çocuklar ve şehrin 60 yaş üstü gençleri ile birlikte çiçeklerin taç yapraklarını kopartıp, Spellolular’ın bitmeyen hayat enerjilerine karıştık.

Çok kısa süre sonra Perugia’da okuyan bu iki yabancı neredeyse tüm şehrin ilgisini çekmişti. Bizlerin hayatları, ne ile uğraştığımız, ailelerimiz kahkahalarla büyüyen çoşkulu sohbetlerinin yeni konusu olmuştu. Bizim onlara katılma ricamızı kırmayan, kendi gruplarının içine alan sevgili Pino bir süre sonra konaklama problemimizi de çözdü. Pino, yanında bizden 10 yaş kadar büyük Paolo ile geri döndü. Paolo Infiorata Şenliği hazırlıklarında bu sokaktaki grubun lideriydi. Bir avukat olan Paolo’nun 4 yaşlarında dünya tatlısı bir oğlu, enteresan bir tesadüf eseri de Türk bir karısı vardı. Hâlâ kalmak istiyorsak evinde kullanmadığı bağımsız bir bölme olduğunu, seve seve burayı bu gece için bize verebileceğini söyledi. Hayat her zaman yaptığı gibi kendi akışında süprizler yapmaya devam ediyordu.

Gelelim Infiorata hazırlıklarına:

Kutlama için aylar öncesinde komiteler oluşturuluyor, sokaklar gruplara bölünüyor ve her grup kendi içinde iş bölümü yaparak sokakların yerlerine çizecekleri resimlere karar verip şablonlar çıkartıyor ve Infiorata Günü tasarıları gerçeğe dönüştürmek için 7’den 70’e birlikte çalışıyorlar.

Şenliğin rengarenk çiçeklerle, gülüşmeler ve sanat ile geçmesinin yanında bir başka hoşuma giden kısmı; tüm şehir hep birlikte birşeyler yapıyor olmanın, yardımlaşmanın ve en güzeli birlikte bir şeyler üretmenin hazzını yaşıyor olmaları. Birlik olmak, yardımlaşmak, hayal kurup gerçekleştirmek, çiçeklerden sanat eserleri yaratmak. Bundan daha güzel kutlama şekli olabilir mi acaba?

Saatler ilerledikçe gruplar sokaklarda aylar önce birlikte karar verdikleri yerlere çizilecek resimlerinin şablonlarını sermeye başladılar. Infiorata’da konu özellikle dini temalı olmalı. Fakat İtalya’dayız. Özgür ruhlu insanların ülkesi, kalıplara sığmayanların memleketi. Bizim grubun resmi G. Amerikalı yerli bir kız ve Maya savaşçılarının resimlerini içeriyordu.

Hazırlıkların ilk aşaması olan çiçek yapraklarının ayıklanması, ilerleyen saatlerde boyalarımız yerine geçecek bu yaprakların renk renk gruplanması bitince şehrin sokaklarındaki yeni gelişmeleri görmek için Sarah ile dolaşmaya çıktık. Sokaklar yavaş yavaş çiçekler ile renklenmeye başlamışken çocuklara ayrılmış alanlarda cıvıl cıvıl sesleri ile kendi resimlerini özgürce yapan İtalyan çocuklarının hali gerçek enerji kaynağı idi.

Saat akşam üzerine yaklaşırken Paolo bizi aile evlerine yemeğe çağırdı.

Birbirlerine sırtlarını dayamış taş binalardan birinin kapısından girip geniş bir avluya çıktık. Avlunun ortasında kurulmuş kocaman bir sofra. Hani filmlerde gördüğümüz sonu nerede bitiyor anlaşılmayan büyük kalabalık İtalyan sofralarından. Bağırış, çağırış konuşmalar ve kahkahaların eşlik ettiği kocaman bir sofra. Komşuların ellerinde İtalyan tatlıları, kızartmalar ile masaya ekledikleri büyürken sohbet hiç tükenmiyordu. Bu neşeli sofra bizim eski bayram sofralarını hatırlattı bana.

Sokaklardaki resimler yavaş yavaş şekillenmeye, taslaklar yerlerdeki yerini almaya başladı.

Yazı: Spello’da Infiorata Şenliği | Yazan: Pelin Öncüoğlu

Arkadaşımla ben de bizim sokağın resminde bize ayırılan parçayı çiçeklerden resime dönüştürmek için işe koyulduk. Gece geç saatlere kadar sokaklardaki cıvıl cıvıl hazırlıklar devam etti. 15. yy’dan beri hiç değişmemiş taş binalar ve sokaklar gecenin karanlığı ile bizi içinde bulunduğumuz zamandan koparttılar. Zamandan bağımsız bu mekanda, sokaklarda devam eden hummalı çalışmalara eşlik eden şarkılar, tabak tabak dolaşan yemekler, harika italyan şarapları… Sanki dünya bir yerlerde tam hız dönmeye devam ederken biz alternatif bir zamanda kendi tarihimizi yazmak için sıkışıp kalmıştık. Gece 3’e kadar çalışıp kendi parçalarımızı bitirdik.

Grup harıl harıl çalışmaya devam ederken o güzel ortamı bırakmak istemesek de yorgunluğumuz ağır basmıştı. Paolo’nun evinde bizim için ayırdığı odada günün bize yaşattıklarının verdiği tebessümle yatağımızda uykuya daldık.

Sabahın ilk ışıkları Umbria bölgesinin geniş, yeşil düzlüklerini selamlarken biz de odamızın terasından bu güzel Umbria şehrinin çatılarını seyrettik.

Sabaha kadar çalışan grubumuz sonunda resmi bitirmişti. Sokaklar şimdi turistlerle doluydu. Avluda bizleri bekleyen harika bir Umbria kahvaltısından sonra biz de sokakların çiçeklerle bezenmiş son halini görmek için kalabalığın arasına karıştık.

Bir süre sonra kiliseden bando eşliğinde çıkan haç ve İsa’nın bedeni kalabalığın arasında süzülerek sokaklarda ilerledi. Şimdi üzerinden on yıl geçmişken geriye dönüp baktığımda beni hâlâ gülümseten bu güzel anı ile, hâlâ iletişimde olduğum hayatıma dokunmuş o güzel insanlar ile daha zenginim.

Infiorata Şenliği turist olarak değil de anların içine girdiğim, o yer olduğum, o şehirli olduğum güzel anılardan biri oldu benim için.

Pelin Öncüoğlu Işık

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

12 YORUMLAR

  • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 17 Nisan 2020 at 10:30

    Canım benim öncelikle aramıza hoş geldin. Bizde yazman için seni kandırmam iki senemi aldı ama şimdi buradasın ve ben çok mutluyum 😁
     
    Yazılarını takip eden biri olarak zaten neyle karşılaşacağımı biliyordum; tam da beklediğim gibi oldu. Harika bir yazı. O kadar içten ve doğal ki sanki seninle biz de anbean geziyoruz Spello sokaklarında.
     
    Kalemine, yüreğine, aktarım gücüne sağlık 😘

    • Yanıtla Pelin Öncüoğlu Işık 17 Nisan 2020 at 16:38

      Didemcim hoşbulduk. Uzun süredir takip ettiğim bu harika online dergiye katılmama sebep olduğun için teşekkür ederim. Ne iyi oldu 🙂 Ben de şevkle ve daha disiplinle yazıyor olacağım.

  • Yanıtla Burak Süalp 17 Nisan 2020 at 11:06

    Sevgili Patikli Seyyah,
    Eline, diline sağlık. Ne güzel anlatmışsın. Etrafımda canlandı, Infiorata’yı yaşadım sanki. Yeni anılarını dört gözle bekleyeceğim. 🙋

    • Yanıtla Pelin Öncüoğlu Işık 17 Nisan 2020 at 16:29

      Burakcım, çok teşekkürler. Canlandırmayı becerebildiysem ne mutlu bana 🙂 Yorumun beni cok mutlu etti :))

  • Yanıtla Nimet Canbayraktar 17 Nisan 2020 at 15:56

    Öylesine içten ve sıcacık anlatmışsınız ki bayıldım. Her anı bana da yaşattınız. Çok çok iyi geldi bu gezi.
     
    Sevgiler

    • Yanıtla Pelin Öncüoğlu Işık 17 Nisan 2020 at 16:23

      Çok teşekkür ederim yorumunuz için. Biraz içinde bulunduğumuz ortamdan uzaklaştırabildiysem sizi ne mutlu bana 🙂

  • Yanıtla Hüseyin Küçükkelepçe 17 Nisan 2020 at 15:57

    Fotoğraflar harika. İlk fotoğraf sanki çizim, hayal gibi… Çok teşekkürler bu kasvetli günde içimizi açtınız.

    • Yanıtla Pelin Öncüoğlu Işık 17 Nisan 2020 at 16:21

      Ben teşekkür ederim güzel yorumunuz için.

  • Yanıtla Beril Erem 18 Nisan 2020 at 02:39

    Sevgili Pelin,
     
    Tekrar hoş geldin aramıza…
     
    Şu karantina günlerinde o kadar iyi geldi ki bana bu yazın, resmen ben de seninle dolaştım Spello’nun o dar sokaklarını:)
     
    Kalemine sağlık.

    • Yanıtla Pelin Öncüoğlu Işık 18 Nisan 2020 at 18:10

      Çok teşekkür ederim 🙂 Yazımın keyif vermesine ayrıca sevindim 🙂

  • Yanıtla Seda Çağlayan 27 Nisan 2020 at 23:28

    Pelincim, hoş geldin.
     
    Öyle güzel bir giriş yaptın, o kadar hasretini çektiğim sokaklara götürdün ki beni. Bu yarı açık cezaevi tecrübesinin ortasında kaleminle bir festival havası estirdin içimde. Fotoğrafların yazına kattığı zenginlik, renk ve hayal dünyamın üzerine kattıkları için ayrıca teşekkürler. Gelecek şahane yazılarının habercisi oldu. Kalemin de gülen gözlerin gibi ışıl ışılmış.
     
    Tekrardan hoş geldin arkadaşım.
     
    Öperim güzel yanaklarından.

  • Yanıtla Pelin Öncüoğlu Işık 30 Nisan 2020 at 23:36

    Sedacım,
    Senin yazına yorum yapmak için girmiştim, senin yorumunu gördüm 🙂 Çok teşekkür ederim canım Sedam. Yorumun gecenin bu saatinde yüzüme kocaman bir gülümse olarak yansıdı. Hoş bulduk arkadaşım. Kocaman kucaklıyorum seni :))

  • Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan