Ay Işığı Yolcusu

Deliler

9 Haziran 2020

Yazılar: Deliler | Yazan: Atakan Balcı

Deliler, bu dünyanın yükünü sırtında taşıyanlardır. Çok bilmişler ise insanı önce delirtip, kendi çok bilmiş akıllarınca delidir karşısındaki, sonra da suçlarlar, alay ederler, yere vururlar yerden deliyi.

Şikeste

Kötü, Doris Lessing’in Şikeste adlı romanında Dünya’ya “Şikeste”(“Kırık” anlamına gelir.) denmesi boşuna değil; kirli, beyaz karanlıklarla örtülü bencil ruhların gezegeni, boyutu. Ama sanatçımsılar, insansılardan ibaret değil buralar. Gerçekten insan olanlar, insan olmaya çalışanlar ve ruhunda gerçek notaları, notaların ötesini taşıyanlar var bu dünyada. İşte “deliler” bu yaşamın ve dünyanın çevresinde döndüğü yıldızın ve evrenin özel ışığını yansıyan tözü taşıyan enerjidir. Varoluşları bir şanstır sansın öznel varoluş savının gerçek olup olmaması tartışmalarından çok ötede yaşamak için ve yaşamak adına.

İyeler

Bir de yaşamları ve yaşamaktaki tutunuş biçimleri, savruluşlardaki adımları ile ünlenmiş olan deliler var, hele ki bizim kültürümüzde. Kam Ana ve Kam Atalar var özgün, köksel kültürümüzde. O noktada bile Kamlar/Şamanlar hem saygı görür hem de yarı-deli kabul edilirlermiş. Doğanın İyeleri (Doğa unsurlarının ruhlarının koruyucu ruhları) ile iletişim kurduğuna inanılırmış ve delilikleri kutsal bir varoluşun, Çalap/Kutay/Tanrı ile değil ama doğa ile kurdukları iletişime değer verilirmiş. Çünkü, Bilge Kam Akay Kine’nin de dediği gibi, “Tanrı, hiçbir çocuğunun kulağına, bir diğerine söylemediği bir sözü fısıldamaz” diye inanırlarmış.

Sonsuza

Oralarda kalmış değil ulusal kültürümüzün deli ya da yarı-deli kabul edilenlere yönelik ilgisi. Ünlenmiş ve toplumun önemli bir kesimince adı konsun ya da konmasın deli kabul edilen ve daha fazla ölçüde de saygı gösterilen ulu tinler, kişiler var doğaldır ki yaşamımızın inceden varoluşumuza sızan noktalarında.

“Deli” olmak

Ben “deli” sözcüğünü pek kullanmam doğrusu kişisel yaşamımda. İnsan kalabalıkları, önemli bir kısmı en azından, bu sözcüğün dilimizdeki, kültürümüzdeki derin yerini pek dikkate almadan ve pek empati kurmadan yergiden de öte bir aşağılama aracı olarak kullanabiliyor ne yazık ki bu sözcüğü. Ama şu anki noktamızda, köklere inmiş durumumuzla kullanıyoruz. Şu anki kullanışım, kalabalıkların genel kullanımından özge bir kullanım.

Deli Ayten

Bursalı Deli Ayten çok ünlüdür ve bir tür taş baba, bir bediz ile bu yaşamının ötesine yürüyüşünden sonra onurlandırılmıştır. Kimdir Deli Ayten? Bursa’nın ünlü “Kamberler” mahallesinden bir kadın. Kolunun birine asılı bir davul, rengarenk giysiler ve çanta ile betimlenir genelde. Yaşadığı dönemde hangi dükkâna girse o dükkâna uğur getirdiğine, bereketini artırdığına inanılırmış derler.

Öyküsünü tam olarak bilen biri pek yok gibi görünse de savlanır ki doğduğum, yaşadığım ve memleketim Artvin’den sonra ikinci kentim olan Bursa’da her Hıdrellez haftasının pazar gününde onu anarmış kimi insan.

Seyuşen

Dersim yöresinin de ünlü bir delisi vardır ve bildiğim kadarıyla Dersim yöresinin Tunceli ilinde (Bu konuda her seferinde bir ayraç açmak zorunda duymak irite edici aslında. İnsanların yaygın bilmişlikleri buna pek çok konuda zorunlu kılıyor insanı ama her başlık için bu ayracı açmak kolay değil. Dersim yöresi insanının hoşgörüsüne sığınarak yazıyorum tabii. Dersim, Trakya gibi bir yöre adıdır. Trakya nasıl içinde Tekirdağ, Edirne gibi bir çok kenti içerirse Dersim de içinde Erzincan, Tunceli, Bingöl, Elazığ gibi pek çok kenti içerir. Tunceli’nin eski adı olan “Mameki” adı, 1920’lerin ilk yarısında “Tunceli” olarak değiştirilmiştir ve bu çok kolay ulaşılabilecek bir bilgi olmasına karşın ne yazık ki bu konudaki yaygın bilgi kirliliği kırılamamaktadır.) bir bediz ile onurlandırılan ünlü bir deli yaşamıştır bu yaşamının bitişi ve çemberinin bir tam kez dönüşünün ardından. Adı Hüseyin Tatar olsa da “Seyuşen/Savuşen” namıyla bilinen, hakkında birçok mucizesi olduğu yönünde savlar bulunan ünlü bir ışıktır o da.

Neyzen Tevfik

Ünlü ney ustası Neyzen Tevfik’in de Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde bir çok kez kendi isteği/rızası ile yattığı ve ünlü ruh doktoru Mashar Osman’la da ahbap olduğu bilinen bir durumdur. Onunla ilgili de çok sayıda mucize savı vardır, erenlerden kabul edilir. Ülkenin her iline bir bediz dikilse onun için hakkıdır.

Niceleri

Asla deli kabul edilmemiş olsa da kutsal delilerin ışığı ile ülke için çalışmış, yurtsever, Son Kemalist de denebilecek olan Uğur Mumcu’yu bilmeyen var mı? Ulusal Önder’imizin başlattığı savaşımı da “deli işi” olarak görmedi mi o dönemde ülkenin ve dünyanın çoğu? O deliler sayesinde varız. O delileri anmak, anlamak kendimize ve üçlere, varlığımızdaki tözü oluşturan üç ruha (canımıza, tinimize, özümüze) borcumuzdur.

Müslüm Baba

Belki birçoğu anlamayacaktır ama yine de adını anmadan geçmemek gerek Müslüm Gürses’in. Ya o bize geç kaldı ya da biz onu çok geç anladık.

Devri daim olsun tüm kutsal delilerimizin ve yaşayan delilerimizi de görmek, yaşarken gerçekten görmek gerek yer ve su aşkına!

Sevi ve ışık ile!…

Atakan Balcı

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

No Comments

Cevap Yaz

Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
Girne Antik Liman
Girne Antik Liman
Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan