Feminizm ve Kadına Şiddet Sentez

Kaçış

19 Haziran 2020

Öykü:Kaçış | Yazan: Özge Can

Mendiline döktüğü kolonyayı burnuna dayayarak insanlar içinden hızlı adımlarla uzaklaşmaya çalıştı. Başkalarından kaçarken kendinden kaçtığının farkında değildi. Ürkek gözlerle etrafı izliyordu. Bir yabancı! Tüm yaşamın acemisi, bildiklerini unuttuğu, hatırladıklarının ise kocaman bir hiçliğe dönüştüğü bir yabancı. Kaçış ama nereye?

Kara gözlerinde ürkek bir bakış vardı. Göz göze gelmekten imtina ederek insanların yalnızca bacaklarını görüyordu. Bir de çocukları. Birilerinin ellerinden tutan, esmer, sarışın, kumral çocukları. Gözüne dimdik bakan simitçi bir de. Çocukluktan yeni çıkmaya başlamış, ergenliğin izlerini yüzünde irinli tümseklerde taşıyan çocuk irisi, gençliğe koşarak atlamış saldırgan bakışlı simitçi.

Gözüne ilişen banka oturdu. Güneş tam tepeden sırtına vuruyordu. Elinde tuttuğu bilet ikiye katlanmıştı. Parmağının altında kalan yerler terden ezilmeye başlamış, lime lime dökülmek üzereydi. Bileti dizinin üzerine alıp avuç içinin terini eteğine sildi önce. Çevreye göz gezdirip, eteğinin ucunu kaldırıp bileti kurulamaya çalıştı. Bu kez biletin kenarı yırtıldı. Yüzünden panik dalgası geçti. Kare kodlu alanın sağlam kaldığını fark edip rahatladı. Yeniden o bilet kuyruğunda tıkış tepiş bekleyecek gücü yoktu.

Biletteki saate baktı; 13.30.

Kolunda kendine ait olmadığı belli olan altın sarısına kaplanmış saate baktı 13.27. Gözünde, korkulu bir özgürlüğün güvercini kanat çırpıyordu. Meydandaki saate baktı, 12.35.

Güvercinin kanadına tutunup, kafesli anlarına gitti.

Küf yeşili boyalı duvarlar içinde, bodrum katında insan olduğunun unutturulduğu zamansız bir zamanda hapisti. Kendi benliğine yabancı. Saldırgan bakışlarında zindanın karanlığını taşıyan celladının, bıçak olan ellerinde geçirdiği zamansız zamanlar. Vaktin gün mü, gece mi olduğunu ayırt edebileceği bir damla ışık huzmesinin zindanına vurmadığı zamanlar. Esaretinin nedenine hizmet eden yatak, temizliğini koruması için banyo, birkaç parça kıyafeti için dolap, bir de yaşamsal faaliyetleri devam edebilsin diye daima dışarıdan gelen yemekleri yiyebilmek için masa. Kaç gün, kaç yıl orada o odada zamanını geçirdiği bilinmeyen zamansızlık.

Çok eskilerden hatırladığı bir evi vardı. Lavanta çiçeklerinin tarlaları kapladığı. Göğün mavisine gözüne dikip bulutların şekillerini hayvanlara benzettiği. Yalın ayak koşturduğu tarlalarda ayağına batan dikenleri çıkartırken annesinin söylediği şarkılar. Çok eski zamanlardan kalan, çocukluğunun esintili maviliği. Ayaklarını kanalın suyunda yıkarken, bıçaktan keskin elin, kolundan tutup bilinmezliğe getirdiği güne kadar akan bir zaman vardı.

Genç kızken girdiği hapisliğin, kadınlığa doğru evrildiği günleri geçirdi.

Odanın ortasındaki yatakta genç kız oldu, kadın oldu, anne oldu. Bir tek insan olamadı. Göğsünde açan kırmızı çiçeği koparttı, kaktüs açtı yerinde. Göğün mavisinden yatak örtüsü yıllar içinde griye döndü. O odada yaşadığı günlerde sesini unuttu. Unutulmayı dilediği hiçbir anda unutulan olamadı. Elleri teninden dökülürken, saçlarını avuç avuç yolarken başından, varlığı o köhne odanın ortasında kaldı hep. Duvarlara sinmiş yalnızlığının aynası, sır olup gizlendi.

Memduh; karanlığın teninde can bulduğu adam. Gözüne iliştirdiği daha yeni serpilmiş Gülin’i tenine, sözüne, erkekliğine mahkûm eden hırpani adam. Bir odanın gizine, soluğundaki karanlığı katan adam.

Bir gün soluğu boğazında tıkanıkken, bedeninde açılan derin bir yarayla Gülin’in yanına kendini atan adam. Kanlı sarı gömleğinin içinde odaya adımını attığında her zamanki alışkanlıkla kapıyı ardından kilitledi. Gülin, yatağın kenarına ilişmiş otururken, yanına geldi. Yüzünde ergenlikten miras çukurlar tozla, toprakla doluşmuş. Teninden yayılan ter kokusuna ek, ıslak toprak kokusu yayılıyordu. Bir de kan kokusu, yer yer kurumuş ve akmakta olan. Grimsi yatak örtüsüne uzanıp, hırıltılı nefes alıp vererek orada ne kadar zaman yattığı belli değildi.

Gülin soluğunu sayıyordu Memduh’un.

Duracağı anı kollayarak. O an geldiğinde emin olmak için ilk kez dokunmuştu. Bunca zaman içerisinde ilk kez birinin tenine dokunmanın iğreti yabancılığında ürkmüştü.

Kolundaki altın sarısına kaplanmış saati Memduh’un kolundan çıkartıp, pimini çekti. İçinde bulunduğu zamanın sonunu sabitlemişti; 13.27.

Yatağın üzerindeki grimsi örtüyü Memduh’un suratına çekip, cebinden anahtar, para, telefon ne varsa alıp, terk etmişti odayı.

Kompartımanın penceresinden göğün maviliğine baktı Gülin.

Ağaçların arasından güvercinler havalandı göğe doğru.

Gülümsedi.

Özge Can

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

8 YORUMLAR

  • Yanıtla Burak Süalp 20 Haziran 2020 at 01:17

    “Odanın ortasındaki yatakta genç kız oldu, kadın oldu, anne oldu. Bir tek insan olamadı.”
     
    Bu ne güzel bir ifade ve sonrasını da ne güzel anlatmışsın.
     
    Harika öykün biter bitmez daha sonrasını merak ettim.
     
    Emeğine sağlık!

    • Yanıtla Özge Can 21 Haziran 2020 at 03:03

      Teşekkür ederim Burak 🙏 Sonrasını düşündürebildiysem ne mutlu bana 😊
      Sevgimle 💙

  • Yanıtla Fatma Sümer 23 Haziran 2020 at 01:20

    Her şeyi anlamaya yetecek cümle;
     
    “Odanın ortasındaki yatakta genç kız oldu, kadın oldu, anne oldu. Bir tek insan olamadı.”
     
    Hikayenin devamı var gibi geldi bana. Bu hikayeden güzel bir roman çıkar bence. Naçizane fikrim.
     
    Yüreğinize sağlık, SÜPERRR ❤

    • Yanıtla Özge Can 23 Haziran 2020 at 16:15

      Teşekkür ederim. Gülin, uçuşan güvercinlerin kanadına ruhunu yükledi, kendi yoluna koyuldu. Yollar hikâyeler içindir. Belki de yeni bir hikâyesi olur 😉
       
      Sevgimle 💙

  • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 26 Haziran 2020 at 19:23

    “Odanın ortasındaki yatakta genç kız oldu, kadın oldu, anne oldu. Bir tek insan olamadı.”
     
    Burak’a katılıyorum. Bir haftadır bu cümle kulaklarımda yankılanıyor. Etkisini atamıyorum üzerimden.
     
    Çok etkileyiciydi canım, hem öykü hem senin anlatımın. Tebrik ederim 👏🏻

    • Yanıtla Özge Can 26 Haziran 2020 at 22:20

      Teşekkür ederim canım benim. Tarihe not düşmüş olalım kadınlık hallerini. Bir gün bitecek umuduyla.
       
      Sevgiler canım 💙

  • Yanıtla Güllizar Akbulut 9 Temmuz 2020 at 16:35

    “Odanın ortasındaki yatakta genç kız oldu, kadın oldu, anne oldu. Bir tek insan olamadı.”
     
    Annelik kısmına takıldım.
     
    Bu öykünün devamı olmalı.

    • Yanıtla Özge Can 11 Temmuz 2020 at 14:52

      Devamını okuyucunun hayal dünyasına bırakmayı düşündüm. Teşekkür ederim yorumunuza, sevgiler 💙

    Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan