Gırgırına

Yazlıktan Garsoniyer

8 Haziran 2020

Gırgırına | Yazlıktan Garsoniyer | Cem Albayrakoğlu

Öncelikle uzun bir aradan sonra yeniden SenVeBen okurlarıyla buluştuğum için çok mutlu olduğumu söylemek istiyorum.

Daha önceki yazılarımda kendi naif gençlik anılarımı sizlere anlatıyordum, bundan sonrakilerde dozu biraz daha arttıyoruz. Arkadaşlarımdan dinlediğim hikayeleri de paylaşacağım sizlerle. Yakınlarım, “Kim kimdir?” sorgulamalarına başlayabilir. 😉

O zaman başlıyorum:

20’li yaşların başındayız. Genciz, güzeliz. o zamanlar en sevdiğimiz organizasyon evde toplaşıp sohbet etmek. İstanbul dışından, benim taa uzaklardan arkadaşlarımla bir araya geldiğimiz bir gün. Tamam, tamam daha net söylüyorum. Yazlıktan bu arkadaşlarım. Kışın Ankara’da yaşıyorlar; yazın da İstanbul, Selimpaşa’ya yazlığa geliyorlar ailece.

Bugün size o gece dinlediğim bir hikayeyi anlatacağım.
 

Yazlıktan Garsoniyer

Bu sivri akıllı gençler -tabii kan da deli kan, yaşlar da 20-21- sanki Ankara’da çapkınlık yapılmıyormuş gibi kışın kalkıp İstanbul’a hovardalığa gelmişler.

4 arkadaş, iki araba çıkmışlar yola. Yolda bir darbukacı ile klarnetçi otostop çekiyormuş, onları da almışlar arabaya. Darbuka, klarnet tüm yol boyunca takılmışlar.

İstanbul’a vardıklarında o kadar kanki oluyorlar ki klarnetçi ve darbukacıyla, onlarla takılmaya karar veriyorlar. Bizimkilerden bir tanesi; “Abi neye geldik, ne yapıyoruz İstanbul’da” diye söylenince darbukacı soruyor:

“Abi gerçekten siz neden geldiniz?”

Yakınan arkadaşım cevap veriyor; “Bizim derdimiz malum; hovardalık.”

Darbukacı atlıyor oradan hemen “Abi tamam, bende o iş” diyor ve başlıyor telefon trafiği. Yok o olur, yok bu olur derken bizimkileri Etiler’e gönderiyor darbukacı.

Bunlar 4 kişi ya ikişer ikişer ayrılıyorlar. İkisi hanımefendileri almaya gidiyor, diğer ikisi operasyon mekanını ayarlamak için görevlendiriliyor. Tabi acemi oldukları için acayip de heyecanlı hepsi. Bana daha sonra yaşadıklarını anlatırlarken bile arkadaşım o anı, aynı heyacanı bir kez daha yaşıyordu sanki.

Neyse o geceye geri dönüyorum.

Bunlar kendilerini belli etmeyecek ya Etiler’de araba bozulmuş gibi yapıp duruyorlar kenarda, hanımefendileri beklerken. Ne kadar taksici ne kadar yardım sever vatandaş varsa hepsi başlarına toplanıyor bir süre sonra. Bunlar sağlam araba başında, yalan üstüne yalanla yardım severleri başlarından atmaya çalışırken geliyor sonunda bayanlar.

“Nasıl etrafımızdakilerden kurtulup onları aldık arabaya hatırlamıyorum bile” diyor bana anlatan arkadaşım. Hatta bir taksici abi “Ben de sizinle geleyim, olur da yolda araba bozulur ben de yardım ederim” bile demiş. Zorla kurtulmuşlar taksiciden ve çıkmışlar yola.

Ama nereye gidecekler?

O kısmı halletme görevi diğer 2 arkadaşta olduğu için hanımefendilerle arabada beklemeye başlamışlar. Bu arada diğer iki sivri akıllı mekan aramayı unutup başlamışlar mı içmeye 😂 Zurnaya iki kala “Oğlum biz mekan ayarlamadık, ne yapacağız?” diye düşünürken krizle karışık bir telefon trafiği başlamış.

Demişler “Selimpaşa’ya gidelim.” Olur mu, olmaz mı derken bunlar Allah’ın kışında basmışlar yazlığa. Hatunlar başlamış mı bizi nereye götürüyorsunuz demeye. Ha geldik, ha geliyoruz, varmışlar yazlığa.

İki araba olunca tabii görev dağılımı yapmışlar; yiyecekler ve içecekler bir arabada, diğer araba zaten malum. Hesapsız, plansız gelinen yazlığın tabi ki anahtarı da yok yanlarında. Nerden olsun. Gece o saatte nasıl yapalım, nasıl edelim derken “Bekçiden çilingir numarası alalım” demiş bir tanesi. O saatte çilingir olurdu, olmazdı derken yapacak başka bir şey yok, çağırmışlar çilingiri. Gelmiş toy bir çilingir. Bunlar kalabalık; çilingir kapıdan çok gördüğü manzaradan zaar olaya konsantre olamıyor.

Düşünsenize 4’e 4 futbol maçı yapılacak, sen de orada kapıyı açmaya çalışıyorsun. Hey Allah’ım inadına açmam vallahi kapıyı.

Site küçük, arkadaş diyor ki “Bir baktım sitede ne kadar bekçi, işsiz güçsüz o kış günü bulunuyorsa hepsi bizim kapıda kilit açıldı mı, açılacak mı bununla uğraşıyor. Tabii bir yandan da ‘Abi kızlar kim? Bunlar ne alaka kış günü gelmişler?’ soruları havada uçuyor.”

Çilingir kapıyı açmış.

Bunlar eve geçecek ama “Bir ara bir baktım,” diyor arkadaş “kapı önündeki herkes evin içinde.” Bir de yorum yapmıyorlar mı “İyi oldu ama kızlar kim?”

Nasıl insanları dışarı çıkarmış “Bir ben biliyorum bir de Allah biliyor” diyor.

Bekçideki yorum ise; “Abi ne gerekiyorsa bana söyle; ben hallederim.” Ardından da ekliyor; “Ara ara yoklarım ben sizi.” Artık nasıl aklında kaldıysa 🙈

Bunlar evde baş başa kalınca evin soğuk olduğunun ayırdına varıyorlar. Isıtmak lazım ama evde kalorifer yok. Şömine ve battaniyeler varmış sadece. Kızlar başlamış titremeye, erkekler ha ısındık ha ısınıyoruz diyor ama onlar da üşüyor.

Kapı çalmış; “Bilin bakalım kim?” diyor. Biz tabi dinlerken hep bir ağızdan “Bekçi” diye haykırdık ama “Yok” dedi. Eee kim o zaman?

Darbukacı ve klarnetçi.

Adamlar bunları takıp etmiş. Meğersem mekan ayarlamak yerine içen iki zeka küpü, klarnetçi ve darbukacıyla birlikte içmiş. Onlar da arkadaşlarını alıp bunları takip etmişler.

Film gibi, yemin ediyorum.

“Sizin burda ne işiniz var?” Yok şöyle, yok böyle derken adamları içeri alıyorlar. Herkes donuyor. Darbukacı başlıyor çalmaya, klarnetçi de arkasından. Derken hanımefendiler başlıyor dans etmeye.

Derken derken gene kapı çalıyor; “Hay … ” diye söylenerek açılan kapının ardında bekçi abi “Size bira ve çerez getirdim” diye beliriyor. Bekçi de eğlenceye dahil oluyor ardından.

Evde tam vur patlasın, çal oynasın bir ortam. Arkadaşlar şaşkın, kızlar biz nerdeyiz falan, kafada deli sorular. Nasıl olacak derken yansın geceler modeli herkes takılıyor bir ısıtıcı sobası ve 10 kişi bir evde. Epey bir çalıp söylemişler ortam kaynamış da kaynamış. Yazlık evler küçük; 2 oda 1 salon ve açık mutfak; kısacası hap kadar bu evler.

Arkadaş diyor ki “Abi saat gece 4:00 – 4:30 sıralarıydı hiç unutmuyorum, kapı açıldı ve iki kadın bir adam eve girdi. Onlar şaşkın, biz şaşkın. Bir baktım İstanbul’daki dayım kaçak et kesimi için yazlığa gelmiş.”

Dayısı da evli barklıymış.

5 dakika sessizlik olmuş. Hani bakışlarla küfürleşirsin ya ondan olmuş ama kafalar gıcır. Darbukacı abi sanki kendi ev sahibi gibi gayet cool tavırlarla başlamış çalmaya. Sen dayı, yeğen gayet normalmiş gibi vur patlasın devam kaldıkları yerden.

Gecenin daha da ilerleyen saatlerini hayal gücünüze bırakıp sabaha geliyorum. Bekçi bile o evde uyanmış, gerisini siz düşünün. Ne bekçiymiş arkadaş. Evin hali zaten harap.

Arkadaşım diyor ki “Abi sabah bir uyandım doğru düzgün kimseyi tanımıyorum ama herkes benle can ciğer; ‘abi günaydın’lar, ‘abi çok güzel bir geceydi’ler.”

Bekçi en komiği; “Gene bekleriz abi” diyormuş.

Benim arkadaşla dayı ‘Tabii bu aramızda kalmalı’ diye anlaşmışlar.

Kahvaltıdan sonra hap kadar evden çıkan çıkana.

Bu arada bunlar bütün siteye reklam olmuşlar elbette. Olayı bilmeyen yok ama herkes sağır dilsiz modda. Binbir tembihlerle siteden ayrılmışlar.

Bir sonraki hikayede buluşmak dileğiyle.

Gırgırına,
Cem Albayrakoğlu

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

13 YORUMLAR

  • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 8 Haziran 2020 at 09:26

    Canım benim öncelikle geri döndüğün için inanılmaz mutluyum, onu söylemek istiyorum. Evet hikayelerin dozu bayağı bir artmış, şok oldum okurken. Hiçbir şeyi sakınmamış, ne var ne yok anlatmışsın. Dürüstlüğün okurlarımız tarafından takdir edilir umarım.
     
    Bugün anlattığın hikayeye gelince Allah’ım Allah’ım ne diyeyim bilmiyorum. Ağzım açık okudum. Aynı yazlığın çocuğu olarak da bayağı bir düşündüm kim bu Ankaralılar diye 😉 Bir ara isimleriyle öğreneyim ben bunu 🙃
     
    Aklıma bir şey takıldı. Evin canı çıktı. Yazın ev sahibi hanım geldiğinde ne olacak, diye düşündüm ama sanırım o işi de bekçilerden birinin eşine hallettirmişlerdir. İnanılır gibi değil gerçekten. Dışardan ne kadar sade, normal gözüken hayatların içine bak 🙄

  • Yanıtla Cem Albayrakoğlu 8 Haziran 2020 at 10:47

    Sevgili editörüm;
     
    Yazılar her zaman bu sertlikte olmayacak tabi ki 😉 Dönüş yazısı 1 tık etkili olsun istedim. Umarım olmuştur.
     
    Evin temizliği konusunu arkadaşa sorarım :))
     
    Bu hikaye extra bir hikaye; genelleme yapmayalım ve “gençlik” diyelim.

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 8 Haziran 2020 at 10:57

      Ahahahahahah gençlikmiş 😂 Hadi onlar genç, kart horoz dayıya ne demeli? Bu yazıyla ilgili yorumlarımın geri kalanını yüz yüze görüşmemize saklıyorum 🙃
       
      Bence harika bir iş çıkarttın. Her şeyden önce bunu yazabilen cesaretinden ötürü kutluyorum seni. Hiç vites düşürme, aynen böyle devam canımcım 🤗😘

  • Yanıtla Yakup Demir 8 Haziran 2020 at 11:17

    Kış soğuğunda geçen bir hikayenin yaz sıcağında serinlemesi ne güzeldir. Yazar Cem Albayrakoğlu kalemine sağlık; hem serinletti hem de gülümsetti hikaye bizi.
     
    Didem Çelebi Özkan hiç aklıma gelmezdi evin son halinin ne olabileceği. Bir kadın gözüyle bakmak böyle bir şey.
     
    Hepiniz sağlıkla ve sevgi ile kalın.

  • Yanıtla Ilgın Cenkçiler 8 Haziran 2020 at 15:38

    Bekçiye çok güldüm 😁

    • Yanıtla Cem Albayrakoğlu 8 Haziran 2020 at 16:19

      Ilgın inan ben de çok güldüm.

  • Yanıtla Demet Uncu 8 Haziran 2020 at 15:44

    Cemciğim, uzun zaman sonra aramıza döndüğün için çok mutlu oldum. Tebrik ederim, okurken yine güldürdün beni. Tabii, sadece arkadaşlarının başından geçmiş bir olayı anlatman, içimi rahatlattı biraz. 😂
     
    Senin editörümüze bahsettiğin gibi, daha yumuşak kalemli yazılarını bekliyor olacağım…
     
    45’inden sonra daha huzurlu, mutlu, güzel sürprizli günler diliyorum sana.
     
    Sevgilerimle 😘😍

    • Yanıtla Cem Albayrakoğlu 8 Haziran 2020 at 16:26

      Demetciğim :))
       
      Seni güldürebildiysem ne mutlu. Tabi ki arkadaşların hikayesi. Daha yumuşak hikayelere hazırlanıyorum ama bu tarz merak uyandırıyor, öyle değil mi?
       
      45’den sonra sürprizli ve mutlu günler hep birlikte inşallah.

  • Yanıtla Cem Albayrakoğlu 8 Haziran 2020 at 16:17

    Merhaba Yakup Bey;
     
    Beğenmenize sevindim.
     
    Teşekkürler

  • Yanıtla Selva Danyal 8 Haziran 2020 at 17:02

    Cem harikasın inan 👏👏👏 Ben de Didem gibi Ankaralılar kim, onu merak ettim. Düşün, düşün bulamadım ama 🤷‍♀️🤷‍♀️🤷‍♀️
     
    Yazlık anılarına devam lütfen.

    • Yanıtla Cem Albayrakoğlu 9 Haziran 2020 at 11:41

      Selva şimdi gördüm yorumunu.
      Duymadım, görmedim, bilmiyorum :))

  • Yanıtla Mehmet Gökcük 22 Temmuz 2020 at 11:40

    :))) Ben bu geri dönüş yazısını nasıl kaçırmışım… Tam Türk tipi komedi filmi olmuş. Bekçiye söyleyecek laf yok zaten. :)))

  • Yanıtla Burak Süalp 1 Eylül 2020 at 11:44

    Cem harika hikaye, harika anlatmışsın. Her sahnesi gözümde canlandı, çok güldüm, sonunda gözlerim yaşardı :))))))))
     
    Kalemine sağlık.

  • Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan