İnce Mevzu

Yol Arkadaşım

18 Haziran 2020

Yazı: Sezen ve Onno |Yazan: Seda Çağlayan

Son birkaç gündür Spotify’da dadandığım Sezen Aksu şarkıları beni bu noktaya getirdi. Art arda dinlediğim şarkılar içinden beni en çok etkileyen şarkıların altında hep aynı iki isimin imzası vardı. Sezen Aksu ve Onno Tunç. Çocukluğumdan beri ezbere bildiğim ve o yaşta bir çocuğun bile sanki o duyguları yaşamışçasına söylemesine yol açan benzersiz bir birlikteliğin meyveleriydi o şarkılar. Ve elbette canım biraz okuyup araştırmak istedi bu ikiliyi.

Tanışma

Nükhet Duru tanıştırmıştı Sezen’le Onno’yu 1984 senesinde. Ve birbirlerini gördükleri o ilk anı şöyle anlatıyordu seneler sonra:

“Gözlerinden çıkan kıvılcımları görmemek imkansızdı. Hınzırca birbirlerine laf atıyor, çaktırmadan bakışıyor ve sürekli flört ediyorlardı. Aralarındakinin aşka dönüşeceğini daha ilk anda anlamıştım.”

Gerçekten tam da hissettiği gibi oldu. 1984’te başlayan bu aşk ilişkisi 1992 yılında verdikleri kesin ayrılık kararına dek devam etti. Her şeyin en üst seviyede yaşandığı bir ilişki olmuştu onlarınki. Çok aşk, çok tutku, çok ihtiras, çok eğlence, çok üretim, çok paylaşım, çok kavga… Sayısız ayrılık ve barışma ile dolu sekiz sene geçirdiler birlikte.

Öğretmen-Öğrenci

Birlikteliklerinin ilk 6 senesinde Onno, Sezen’e çok ciddi biçimde hocalık yaptı. Sert eleştirileri karşısında zaman zaman öğrencisini bezdirerek şarkıcılığı bırakma noktasına da getirdi. Ta ki bir akşam Büyükdere’deki evlerinde bir Türk müziği şarkısını çok değişik bir stilde okuyan Sezen’den, o güne kadar ikisinin de hiç duymadığı bir ses çıkana kadar. Ve Onno “Heh işte” dedi, “bak kendi sesin çıktı sonunda.”

İlişkilerinin yakın tanıkları çok yakın dostları olan Aysel Gürel, Atilla Özdemiroğlu, Müjde Ar ve Nükhet Duru’ydu. Kavga dolu gecelerin sonunda Sezen hep onlara sığınmış ve her seferinde “Ben Onno’suz yaşayamam” diyerek koşarak aşık olduğu adama geri dönmüştü. Gururun aşık bir kadının önünde duramadığı nadir ilişkilerden biriydi Sezen’in içinde bulunduğu. Çok seviyordu ve asla pişman olmuyordu.

Sezen’in cümleleri

Sezen Aksu, ilişkilerini Can Dündar’ın Aynalar programında; “Bazı şeylerin gerçekten tarifi yok yani. İki insanın farkında olmadan buluştuğu ortak noktadan dışarıya nota, ses,söz olarak dökülen şeyin formülünü bulup da tarif etmek, anlatmak mümkün değil ama ben her şeyin temelinde aşk ve tutku olduğuna inanıyorum yani o zaman başka bir şey oluyor. Bizim aramızda da öyle bir şey vardı. Çok derin çok duyarlı ve aynı zamanda çok şiddetli bir ilişki” diye tasvir etmiş ve daha sonra yine Can Dündar’ın bu kez de Onno Tunç için yaptığı program da, “Sözün ve bestenin bir arada çıktığı çok an yaşadık biz. Dünyada bundan daha hoş bir şey olduğunu düşünmüyorum. Çok anlatılabilecek bir şey de değil aslında ama çok tuhaf bir haz gerçekten, nedenini tam kestirmek mümkün değil ama o üretimin insanın kan dolaşımını bile değiştiren tuhaf şiddeti, heyecanı, coşkusu. İyi müzisyenlerin hepsi bir daha öyle bir müzisyenin gelmesi için dua etmemiz gerektiğini gayet iyi hissediyorlardır” diyerek kendi deyimiyle 1996 yılında “giden” sevgilisinin kıymetini üzerine basa basa vurgulamıştı.

Öyle bir şey

Bu ikili aralarındaki “öyle bir şey” sayesinde Türk Pop tarihinin en kıymetli şarkılarını yaptılar. Birlikte yaptıkları ilk şarkı 1984 senesinde “Sen Ağlama”oldu. Şarkının sözleri Aysel Gürel ve Sezen Aksu’ya, bestesi de Onna Tunç’a aitti. Ve böyle dev bir şarkıyla başlayan seri, Git, Geçer, Beni Unutma, Ünzile, Ah Mazi, Kavaklar, Hayır, Son Bakış gibi her biri efsane olacak şarkılarla devam ederek 1991 yılında “Gülümse” albümü ile taçlandı.

Ayrılık

Yıl 1992 olduğunda ise ilişkilerini bitiren gurur değil yaşadıkları ve artık altından kalkamadıkları kalp kırıklıklarıydı. İlişkileri bitmişti fakat birbirlerini sonsuza dek kaybetmeyecek kadar birbirlerinin hayatlarına geçmişlerdi. Onno ölene dek devam etti dostlukları ve iş arkadaşlıkları. Birlikte çalıştıkları son albüm 1995 senesinde Işık Doğudan Yükselir oldu.

Onno’nun hayatını kaybettiği uçak kazasını, sonrasını ve Sezen’in ne hale geldiğini ne yazık ki çok iyi hatırlıyorum. Müziği ve birlikte yaptıkları tüm şarkıları çok seven bir dinleyici olarak beni ve benim gibi birçok insanı çok çok üzen bu ölüm Sezen’i gerçekten perişan etmişti. Ölümünün ardından gazetelere verdiği ilanda giden sevgilinin ardından “Sese, söze büründü, Onno diye göründü” demişti.

Yol arkadaşım

Onno’nun ölümünün ardından Sezen onsuz 8 albüm yaptı. Yaptığı 8. albüm Deniz Yıldızı albümüydü. Bu albümü dinlemeye başladığım anı da iyi hatırlıyorum. Ajanstaydım, aldığım her yeni albümde olduğu gibi kartoneti yalayıp yutmakla meşguldüm ikinci şarkı çalmaya başladığında. Durdum, tüm sözleri, cümleleri dikkatle dinledim. O kadar Onno Tunç şarkısıydı ki başka kimseye yazılmış olamazdı, o an buna karar verdim. Çok dokundu haliyle. Ve Sezen bir konserinde bu şarkıya geçmeden önce şöyle bir hikayeyi anlattı bir zaman sonra:

“Halide Edip’in Ateşten Gömlek kitabında bir subay vardı. Bu subay mayına bastığı için ayaklarını kaybediyordu. Hastanede gözünü açtığında zihni ayakları var gibi algılıyordu. Fakat her ayağa kalkıp yürümeye çabaladığı anda yere düşüyordu. Ben de 1996’dan bu yana her gün bunu yaşıyorum.”

Şarkının adı “Yol arkadaşım”dı.

Yaşanan kaybın ne denli büyük olduğunu anlatmaya yeten iki kelime şarkının adı olmuştu.

Başta da dediğim gibi, aslında sadece biraz okumak istemiştim haklarında. Okudum, videolar izledim, gazete kupürleri, ölüm ilanları derken Sezen’le Onno oldum ister istemez. Çok sevdim, çok üzüldüm, çok kıskandım ve Onno’nun ağzından çıkmış tek bir Sezen cümlesine rastlayamadığım için, için için bozuldum. Sezen sevgilisi için “duygularını pek belli edemezdi” diyordu bir röportajında zaten. Bir tane “pek belli edemeyen”le bir tane yaşadığı her şeyi karşısındakinin “avucuna seren”in ihtiraslı aşk hikayesine düştüm.

Kurgu değil gerçek

Her ne kadar akşam akşam hiç lazım olmayan bir üzüntüye sebep olmuş olsalar da pişman değilim. Aşkın ne demek olduğunu bilen, aşkı nasıl yaşayacağını bilen, aşkın nasıl güzel mahsuller verdirebileceğinin ispatı olan bu insanlarla ve yaptıkları şarkılarla dolu bir gece geçirerek dünyanın yavanlığından, aşığın korkağından, aşkın moda olanından kopmuş oldum. Bence kendime bir faydam oldu. Umarım size de olmuştur.

Okuyan 20 yaş ve altı arkadaşlara notum olsun, kurgu değil, gerçek bu anlatılanlar.

Gerçek aşk var yani.

En derin sevgilerimle

Seda Çağlayan

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

4 YORUMLAR

  • Yanıtla Burak Süalp 20 Haziran 2020 at 10:49

    Bu harika yazın ne kadar çok anı hatırlattı, ne kadar çok şey hissettirdi, anlatamam. Sezen Aksu ve Onno Tunç’la büyüyen kuşaktan olarak, önce bildiğim şeyleri okuyacağımı düşünerek başladım yazıya. Bilmediklerimi görünce heyecanlandım, Yol Arkadaşım ve Halide Edip kısmında tutamadım kendimi.
     
    Tabii ki gerçek aşk var. Tabii ki çok güzel aşklar gördü bu dünya. Daha da çok görürüz umarım. Aşk yaşamak ayrı güzel ama yaşandığına tanıklık etmenin tadı da bambaşka. Şanslı sayıyorum kendimizi.
     
    Kalemine sağlık!

    • Yanıtla Seda Çağlayan 22 Haziran 2020 at 00:08

      Sen böyle güzel güzel yorumlar yazmaya bizi alıştırırsan biz bunu hep bekleriz, haberin olsun.
       
      Sen bilmediğin şeyler okuduğun için mutlu oldun ya, daha bilmediklerin de var. Ben de yazarken o kadar araştırma yapmış olmama rağmen hiçbir kaynakta rastlamadığım bir bilgiye ulaştım yazı yayınlandıktan sonra. Okurlardan biri, onlarla aynı orkestrada çalışan müzisyenlerden birinin eski eşiymiş. Ve Sezen’le Onno tanıştıklarında ve bu ilişki sırasında Onno’nun evli olduğu yorumunu bırakmış linkin altına. Facebook’taki sayfamda küçük bir kıyamet koptu. Dilim döndüğünce onu yatıştırmaya çalışıyorum sabahtan beri 🙂 Araştırdım, 13 Ekim 1969’da milli yüzücü Canan Ateş’le evlenip 25 Ocak 1982’de de ayrıldıkları bilgisine ulaştım ama bir kaynağa sordum şimdi, doğrulama bekliyorum:)
       
      Beğenmene sevindim, ben de çok hissederek yazmıştım.
       
      Sevgiler

  • Yanıtla Burak Süalp 23 Haziran 2020 at 12:07

    O evlilikler, yeni tanışmalar, ilişkiler, bir anda yaşanan onlarca şey, üzerine konuşulabilecek, yazılabilecek o kadar çok şey var ki burada. Çok ince mevzu :))
     
    Bak bu konularda tabi ben de hep çok bildim ama sonra hepsi yanlış çıktı :)) Bıraktım, hiç fikrim yok artık :))) Sezen-Onno konusunda yeni öğreneceklerinle gelecek yeni yazıyı ilgiyle bekleyeceğim.
     
    Bana kalırsa her yazı yorumu hakeder ama güzel yazılar tabi daha çok hakeder. Marketten gofret almak gibi değil ki bu, sahnede oyun izlemek gibi. Bittiğinde oyunu da alkışlamıyor muyuz? Güzel yazıyı da bir zahmet alkışlamamız lazım. Hiçbir şey olmasa, üşenmeden iki kelime eline sağlık yazarak. Tekrar eline sağlık…

  • Yanıtla Seda Çağlayan 24 Haziran 2020 at 16:43

    Yeni öğrendiklerimi yazmayacağım sanırım. Özel hayata bir yere kadar girebiliyorum, daha fazlasına vicdanım izin vermiyor 🙂
     
    Ve evet bunlar çok ince mevzular. Kimseyi incitmemek, incitmeden yazmaya çalışmak önemli. Ahahaha benden magazinci olmaz sanırım ama hevesim de yok değil. Dur bakalım neler olacak.
     
    Evet, iki kelime esirgemeden yazmak lazım. Çok katılıyorum sana. Benim de bu konuyla ilgili kendimden şikayetim var. Hepsini okumak istiyorum ki altlarına bir şeyler yazabileyim ama zaman yönetimim çok başarısız sanırım. Üzerinde çalıştığım konulardan biri, başaracağım ben de inşallah.
     
    Teşekkür ederim tekrar.
     
    Sevgiler

  • Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan