Yıldız Tozu

1 Hafta, Biraz da Kilometre | 2

17 Ağustos 2020

Öykü: 1 Hafta, Biraz da Kilometre | 1 | Yazan: Sıla Malik

 

1 Hafta, Biraz da Kilometre 👉🏻 Birinci Bölüm

 
Can bir elinde valiz, bir elinde telefon etrafına bakınan kadını hemen tanımıştı. Neşe bu olmalı diye geçirdi içinden.

Neşe ise hafif telaşla etrafına bakıyor ancak burnunun ucunu bile göremiyordu. Elleri şimdiden terlemeye başlamıştı.

En sonunda asla fark edilemeyeceğini anlayan Can ilk adımı attı.

“Saat dokuzu çoktan geçti. Artık yola çıksak iyi olacak. Bu arada ben Can, tanıştığımıza memnun oldum.”

Neşe bir anda neye uğradığını şaşırmıştı ancak resmini gördüğü Can’ın kanlı canlı haliyle rahatlamıştı. Çekingenlikle valizini yardım için uzanan Can’a verdi. Terleyen ellerini bir nebze rahatlatmak adına sırt çantasının saplarını iyice kavramıştı.

Can ise tanışmak adına uzattığı eline valiz tutuşturulunca şaşkınlıkla beraber sinirlenmişti. İçinden kendini beğenmiş birine denk geldiğini düşünerek bu yolculuğa çıktığına şimdiden pişman olmuştu. Ya da içten içe kendini pişman olmaya sürüklemekten başka yaptığı bir şey yoktu.

Arabaya ilerlerken hiç konuşmadığını fark eden Neşe çekingen de olsa sesini duyurmaya çalıştı.

“Kabalığım için kusura bakma, ben Neşe. Yeni insanlarla iletişim problemim pek yoktur aslında ama bu durum biraz normalin dışında olunca gerildim herhalde. Umarım iyi anlaşırız. Rahatsız hissettiğin bir şey olursa çekinmeden söyle lütfen. Ve tabii benim de aynısını yapacağımdan emin olabilirsin.”

Yanında bir anda bıcır bıcır konuşmaya başlayan kızın sesiyle afalladı Can. Tiz, gıcık ve insanın sinirlerini sonuna kadar zorlayan bir ses tonu ve diksiyon bekliyordu ancak Neşe kelimelerini özenle seçip incitmekten çekinircesine dikkatle konuşuyordu. Bu Can’ın biraz da olsa içinin ısınmasını sağlamıştı.

“Sorun değil. Dediğin gibi normal bir karşılaşma değil bizimki. Rahatsız olduğum şeyleri dile getireceğimden şüphen olmasın. Umarım iyi bir yolculuk olur.”

Cevap olarak minik bir gülümseme eşliğinde başını salladı hafifçe Neşe. Arabaya yerleştiklerinde garip bir sessizlik ile yola koyuldular.

İkisi de düşüncelerinde boğuldu bir süre aslında.

Neşe yolda olmanın vereceği huzuru düşündü, geride bıraktıklarının tepkilerini, bu yolun sonunda dönüşeceği benliği, bir de pişman olma korkusunu. Ya daha kötüsü olursa ne yapacaktı? Hayatını yola koymak, kendi ayakları üstünde durmak istemiyor muydu? Sonunda dizleri yara bere içinde emekleyecek konuma gelmek de vardı. Bunları düşündükçe gözleri dolsa da dikkatini ayçiçeklerine vermeye çalıştı. Düşünme zamanı çoktan geçmişti ve uzun bir süre uğramasa çok iyi olacaktı.

Can için bu bir ilkti. O mezun olduğu anda aile şirketinde işe başlamış, kariyerinde iyi yerlere gelebilmek için gecesini gündüzüne katmış, sonunda bir numara isim markasını kurmayı başarmıştı. Ancak bu başarı ondan birçok şeyi de götürmüştü.

Arkadaşı yoktu, derdini dinleyen birileri hiç olmamıştı. Ailesi belli tabular içinde iletişim sağlıyordu. Yanında yoldaşım diyebileceği, kalbini açabileceği o özel insan hiç olmamıştı. Öyle gibi görünen ancak iki yüzlülükten öteye gidememiş onca insanı saymazsa tabii.

“Hep böyle sessizlik olmaz yahu! Anlatsana biraz. Kimsin? Necisin? Nereden gelirsin yolcu huhuuu?”

Neşe’nin çıkışı Can’ın hiç beklemediği bir hareketti. Ona göre çok sessiz, içine kapanık biri olmalıydı Neşe. Kendine kitap kurdu diyen, sessiz sahil yürüyüşlerinden ve kamp ateşlerinden hoşlanan birine hiç benzemiyordu.

“Kitap kurdusun sanıyordum. Sessizlik, iç huzur, dünya barışı falan. Bir anda nasıl bir enerji patlamasıdır bu?”

Can’ın sözlerine göz devirdi Neşe. Bir haftalık yolculuk boyunca birbirlerinden sürekli çekinen iki insan olmaktansa sınırlarını zorlamayı yeylemişti.

“Koca bir haftaya böyle suspus başlamak ve devamında da ıkına sıkıla konuşmak istemedim aslında. Kitapları severim, kendi evimde, çevremde. Ancak bu yolculuk içimizdeki gerçek kişiyi bulmak için değil mi? Yani en azından benim için öyle. O yüzden içimden geldiği gibi davranıyorum işte. Enerjik, adım gibi neşeli ve canlı. Hep olmak istediğim gibi.”

Can’ın da belli etmese de kafasına yatmıştı bu sözler. Hep içine attığı ve aslında olmak istediği bir kişiliği vardı. Kimseye gösteremediği. Şu an karşısındaki insan onu tanımıyordu. Ne anlatırsa, kendini nasıl tanıtırsa öyle gidecekti. Davranışlar iki tarafta da buna göre şekillenecekti. Gerilmeye gerek olmadığını fark etti. Karşısında iş dünyasının azılı pumalarından biri yoktu.

“Haklısın. Başlıyorum o zaman. Can Özmen. 14 Eylül ’95, İstanbul doğumluyum. Çocukluğum standart apartman çocukluğuydu. Özel bir üniversitede inşaat mühendisliği okuduktan sonra peyzaj mimarlığı yüksek lisansı yaptım. Aile şirketinde biraz çalıştıktan sonra kendi markamı yaratmak adına iki yıl önce onlardan ayrıldım.”

Can’ın anlattıklarından sıkılmıştı Neşe. Bana ne bunlardan, diye geçirdi içinden. Ne gerek vardı şimdi bunlara.

“Evet Can Bey, özgeçmişiniz oldukça başarılı. En kısa zamanda İnsan Kaynakları departmanımız sizinle iletişime geçerek sonucu bildirecekler. Vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederiz.”

Alaycı bir tavırla konuşan Neşe’ye içten içe gıcık olmuştu anlık da olsa.

“Ben senden kendinden bahsetmeni istedim. Kendini iş dünyasına tanıtırken kullandığın tiradı değil. Anlaşılan senden istediğimizi direkt alamıyoruz. Yokuşlu yollar hesabısın. Neyse, navigasyona göre ileride bir mola alanı varmış. Erken kalktığımıza göre gidip kahvaltı etmeye ne dersin? Şahsen ben kurt gibi açım da.”

“O kadar da kötü değildim bence ama birazcık rahatlamaya benim de ihtiyacım var sanırım. Sen yolu tarif et, kahvaltı ikimize de iyi gelecektir.”

Nereye düştüğünü düşünen Can ve ilk defa özgürce kendi olan Neşe çok farklı duygular eşliğinde ilk molayı vermişlerdi bile.
 
 

Devamı için tıklayınız.

 
 
Sıla Malik

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

2 YORUMLAR

  • Yanıtla Pınar Sude Genç 18 Ağustos 2020 at 12:28

    Çok güzel ilerliyor, devamını oldukça merak ediyorum 🎈

  • Yanıtla Ahmet 19 Ağustos 2020 at 12:43

    Devamm çk güzell 👌

  • Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan