Küslük ne garip, ne anlamsız bir durum. Bir durum olduğu kadar bir olgu. Dışarıdan süregiden bir aynılık gibi görünüyor ancak içeriden büyüklü küçüklü, farklı nice duygular, kuruntular yaşanıyor. Dışarısı buz gibi soğuk görünse de tende eriten bir süreç duyumsanıyor. Anlamadım hiçbir ödde/zamanda, anlamıyorum, anlayacağımı…
Kırılan bir yüreğin son sayfasında leylâk moru bir leke vardır. Bu leke, açılan her yeni deftere iz bırakır, ilk yaprağına ve belki tüm yapraklarına. Bir menekşe mi açar yoksa aysız bir geceyi mi doğurur bilinmez ama kaçmak olanağını tartışmak yumurtaya çiçek doğurtmaya yakın bir…
İçten bir dostlukta gerçekleşen bir tartışmada her zaman dostluk kazanır. Bakın “dostluk kazansın” çok önemli bir söz ve yalnızca daha iyi dost olma isteğini dile getirmez, ki bu bile çok büyük ve büyülü bir değer. Yarışırsınız, tartışırsınız, karşılaşırsınız ve iyi bir karşılaşma ise bu,…
Durum içler acısı ve umar/çâre yok gibi görünüyor hiç ama umar görünmese de henüz, Kenan Evren’in 1982’de kurduğu Yeni Türk Dil Kurumu‘na karşı Atatürk’ün kurduğu Türk Dil Kurumu üyelerinin kurduğu Türk Dili Derneği var, Türkiye Türkçesini bilenler hâlâ var, umut var. Bir kötü düşün/kâbusun…
Kurtuluş, yöntem ve erek arasındaki dengededir. Bu, her öd/zaman söylenen ve fakat dikkate alındığı pek görülmeyen (çok çok az aydınlanmış kişi ve topluluk dışında) bir tutum. Elbette bu dengesellik içinde, aşırılıklara gitmekten kaçmak, kimi durumda kendinden kaçmak anlamına gelir. Doğrusu aydınlık, kurtuluş umudu sunduğu…
“Cahilsin; okur öğrenirsin. Gerisin; ilerlersin. Adam yok; yetiştirirsin. Paran yok; kazanırsın. Her şeyin bir çaresi vardır. Fakat insan bozuldu mu; bunun çaresi yoktur…” diyor ya Ahmet Hamdi Tanpınar, kişi bozulduğunda ne eylenir, nasıl çözülür sorunlar? Hâlâ kavgayı kimin düşüncesi üstün, kimin inancı hak/Hakk, sanıyor…
Öncelikle bu yazının temeli, “Hangi Bayram | Bilgi ve Önyargı” adlı yazıdır. Burada, ki az önce adını verdiğim “Şeker Bayramı” ile ilgili görünen yazıda da, asıl konu ne “Şeker Bayramı” ne de söz konusu yazıda, neden yorumlarına güvenmememe karşın örnek olarak verdiğimi sonra açıklayacağımı…
Şeker bayramı, şeker yürekli herkese kutlu olsun. Karanlık, yalan yürekliler yürekleriyle birlikte kendi karanlıklarında gitsin, enginde kaybolsun. Şeker Bayramı ne güzel bir ad, ya da Şükür Bayramı, hattâ Fıtr Bayramı(iyd el fıtr). Ramazan Bayramı, o da ne? Bu bayrama Türkiye’de, hâtta Osmanlı kültürü temelinde…
“Düşünmek zor bir sanattır. Bu nedenle çoğunluk sürüyü izler” diyor Carl Gustav Jung (Karl Güstav Yang). Emin olun ki hemen hemen herkes kendine uygun bir sürü bulur “kişi” türünün içinde. Çoğunlukla bir sürüye de değil, bir yığına katılırlar, sürüsel bir cılız bilinçten bile yoksun…
Yüreğindeki sevgiyi öldürmeden kişi/insan içine çıkma. Yüreğinde sevgi olanın o türün içinde ne işi var? Yürek ve gönül aynıdır, yürekten gönlünü ayır, o artık bir yabancı. Yoksa sen, tüm onurlu ve gerçeklik yolundaki sımsıcak ve aydınlık öz benliğinle, o diri/canlı türünün içinde duyurulursun, “İşte…