Etrafı biraz keşfetmek istiyordu. Ayağına yürüyüş ayakkabılarını geçirerek adanın taşlı, dar yollarına bıraktı kendini. Tarihi ada evlerini inceledi. Evlerin girişindeki kısa merdivenlerde oturan, fasulye ayıklayan teyzeleri gördü, başıyla selam verdi. Bahçelerdeki üzüm bağlarını gördü. Ada sakinlerinin şaraplarını evlerinde yaptıklarını duymuştu. Ev yapımı şarapların tadı,…
Feribota bindiğinde dış güverteye yöneldi. Geminin arka tarafında, az insanın bulunduğu oturma banklarından birinde olmayı tercih ederdi. Uzun zamandır feribota binmiyordu. Yüreğinde hissettiği daralma ve bunalma hissini, ılık rüzgarın yüzüne vurarak oluşturduğu ferahlama hissi ve köpüren dalgaların pamuksu görüntüsü ile hafifletmeye çalışıyordu. Etrafındaki insanlar…
Bugün biraz içimi dökmek istedim sizlere. Bazen köşemde kaleme alacak konu bulma konusunda sıkıntılar yaşıyorum. Yayın tarihinden 1 hafta önce “Ne hakkında yazsam acaba?” diye kendime sormaya başlayıp yakın zamanda beni etkileyen olayları düşünüyorum. Yazı yazmaya başlamanın, insanın psikolojisi ile çok yakından bir ilgisi…
İçim öyle zenginliklerle dolu ki açmadan tahmin dahi edemezsiniz. Tabii, açtığınızda gerçekten okumayı da bilmeniz gerekir. Sadece iki gözünüzü açıp okumanızdan bahsetmiyorum. Sonuçta herkesin 2 gözü var, değil mi? Beni daha çok yüreğinizde hissederek okuyabilir, okuduğunuzu anlayabilirsiniz. Beni sadece o iki gözüyle okuyanlar var…
Tatilinin sonuna doğru yaklaşırken, bunun ona nasıl iyi geldiğini düşünüyordu Meltem. Karışık olan kafası düzlüğe çıkmıştı sanki. Farklı farklı koylardaki masmavi, tertemiz denizde yüzmek, kendisiyle başbaşa kalmak, sakinleşebilmek, Ahmet Kaptan’la yapılan sıcak sohbetler ona kendini gerçekten iyi hissettirmişti.…
Sabah erken uyanmıştı Meltem. Deniz havası ona çok iyi gelmişti. Kendini daha dinç, daha sağlıklı hissediyordu. Güverteye çıktığında çarşaf gibi denizi, kuş cıvıltıları ile birlikte bir süreliğine seyretti. Hiçbir şey düşünmeden, uzun uzun denize baktı. İçine temiz havayı defalarca çekip yavaşça dışarıya verdi. Matını…
Kadehine tek buz koyduktan sonra içkisinden bir yudum aldı. Demirledikleri koy, son derece sessiz, sakindi. Sadece bir iki tekne vardı, onlar da bu sessizliğin birer parçası gibiydi. Balıkları, çatal-bıçak kullanmadan elleri ile afiyetle yedikten sonra kafasını kaldırıp, gökyüzüne baktı Meltem. Ay o kadar parlak…
Herşeyi arkasında bırakıp gitmek istemişti. Bir süredir böyle hissediyordu; hiçbir şey düşünmemek, hiçbir şey için kaygılanmamak, geçmişi düşünüp neleri yaşayamadığını aklına getirmemek, geleceği için kaygılanmamayı istiyordu artık. Her sabah onu yatağından kaldıran şey ne ise artık onu, hayatın içine akması için yetmiyordu.…
Yılın sonuna doğru yaklaşırken kendimi tebrik etme zamanımın geldiğini düşündüm. Hem geçen seneyi şöyle bir değerlendireyim hem de kendimi nerelerde tebrik ettiğimi bir bakayım istedim. Duygusal Dayanıklılık Herkes için çok ama çok zorlu geçen bir seneyi geride bırakıyoruz. Huyunu, suyunu, cinsini, tedavisini bilmediğimiz bir…
Umudu yeşil tutabilmek her koşulda. Ama nasıl? Bu soru üzerinde düşünürken, aslında sizlerin cevaplarını merak ediyorum. Sizler içinizdeki umudu yitirmemek için neler yapıyorsunuz acaba? Derinlerde bir yerlerde, bu hayatta herşeyin gelip geçici olduğu; elbette içinde bulunduğumuz durumun da kalıcı olmadığı ve geçeceği aklıma geliyor.…
“Müsvedde hayatlar yaşıyoruz, öylesine ciddiye almadan, özenmeden.” Sizler de, tıpkı benim gibi, kitap okurken hoşunuza giden cümlelerin altını çizer misiniz? 🙂Şimdilerde okuduğum kitap öyle güzel ki, beni öylesine sardı ki… Hikmet Anıl Öztekin’in “Ne İçin Varsa Onun İçin Yaşa” isimli kitabından alıntı yaptığım cümlelerden…
Oturduğu koltuğun önündeki pencereden dışarısını izlerken akıp geçen zamanı düşünüyordu. Dalgın bakışları apartmanlarının önündeki ağacın dallarına konan serçelerle buluştuğunda, sabah onlar için yem bırakmadığını anımsadı. Hızlı adımlarla, mutfağa geçti. Yem kavanozu alıp salona döndüğünde camı ardına kadar açtı, pervaza epeyce yem bıraktıktan sonra yerine…
Sonbaharın beraberinde getirdiği melankoli ile sararmış yapraklarını beyaz tül perdenin arkasından gördüğü ağaçlara bakarken oturduğu kanepeden hafifçe doğruldu. Evde boş boş oturmak yerine eşyaların, giysilerin derlenme, toparlanma zamanının geldiğini söyledi içinden. Miskin miskin oturmaktansa, yenilenmeye yer açmanın tam zamanıydı. Yavaşça ayağa kalkıp kütüphanesinin bulunduğu…