Hayat ne kadar hızlı değişiyor ve insanoğlu nasıl da hızla adapte oluyordu? Evinin balkonunda yarattığı küçük sığınağında oturuyordu Esin. Ev ararken illa balkonu olsun diye tutturmuştu. İnsana hayâl kurmaktan kolay ne var? Önce online emlak sitelerinden birçok evi favorilerine eklemişti; balkonlu, temiz banyolu, muhiti…
“Akın! Saat kaç oldu, bak geç kalacaksın!” Annesinin alt kattan gelen sesiyle gözlerini ovuşturdu. Yarı kapalı gözlerini cama çevirdi, güneş belli belirsiz doğuyordu. Arkadaşlarının çoğunun uyuduğu bu saatte, haftanın altı günü kalkmak hem zor geliyor hem de kendisiyle gurur duymasına sebep oluyordu. Yaşıtları deniz…
Tavana takılı gözlerini yavaşca yatağın sol yanındaki saate kaydırdı. Çalmasına sadece iki dakika vardı. Zaten bütün gece uyumamıştı. Elini saatin yanındaki telefonuna uzattı. Günün hatırlatması ekranda görünüyordu: “Ayşe & Umut Düğün!” Hayatında duygularını bu kadar karmaşık yaşadığı başka bir zaman oldu mu bilemiyordu. “Kalk…
Kalbim göğsümden çıkacak gibi, göğüs kafesimi zorlarcasına çarpıyor. Kafamı, ayaklarıma bakan gözlerimi, yukarı doğru kaldırıyorum. Sokağa, sokağımıza bakıyorum. Gözümün önünde çocukluğum koşuyor sokakta, bir uçtan bir uca. Ona bağırmak “Koşma, acele etme hiçbir şey için” demek istiyorum. Sokağın sağında, köşe başında duran evin kırmızı…
Güneşin ışıkları, kapalı göz kapaklarından içeri girmeye çalışıyor. Giremedikçe karanlıkta göz kamaştıran renklerle desenler yaratılmasını sağlıyor. İlla ışığını, parlaklığını hissettirecek; kapalı gözler ardından, karanlıklar içinde. Kulağına hışırtısı geliyor yaprakların, usulca titreşiyorlar esen rüzgârda. Güneşin yaktığı teninden usulca sıyrılıyor rüzgâr. Yaprakları titrettiği gibi etkilemiyor insan…
Hayatın bizi adım atmak için arkamızdan ittirdiği zamanlar olduğuna inanırım. Aynı şekilde hayat bazen de duygularımızı hizaya sokmak için, kafamızda dolanıp duran tilkileri dağıtmak için umulmadık yollara sokar bizi. İlahi güç ya da karma, adına her ne derseniz diyin, ben doğanın mucizevi dengesi diyorum…
Berraklığını yitirmiş, dibi görünmeyen o suyun altından, baloncuklar sırayla yüzeye çıkıyor. Acelesiz, telaşsız ama tam zamanında bir bir beliriyorlar. Çünkü olması gereken, gördükleri etkiye karşı gösterebilecekleri en doğal tepki bu. Bazen o suyun içindeki baloncuklar gibi savrulmak istiyor insan, sorgusuz sualsiz, belki bir kabulleniş,…
Metronun son durakta olduğunu ve inmesi gerektiğini metro boşaldığında fark etmişti. Kulağındaki müzikle, elindeki kitaba dalmıştı. Henüz o daha inemeden, insanlar hunharca içeri doluşmuş, yer kapma savaşına girmişti. “Hafta sonu bile acelesi var bu şehrin” diye düşündü. Metrodan çıktı, yürüyen merdivenlerin sağına geçti, kolundaki…
Soluk soluğa kalmıştı. Yetişti mi öğrenmek için durup saatine bakmaya dahi zamanı yoktu. Tabelayı görünce derin bir nefes aldı, trabzana tutunarak merdivenleri ikişer üçer atlayarak inmeye başladı. Alt geçit her zamanki gibi kalabalıktı, adeta insanları yararak geçti. Yolcu girişinin önüne geldiğinden duvarda asılı olan…
“Peynir var mı?” Gecenin dokuzunda, altı yaşındaki hemen her çocuktan beklenen zamansız sorulardan birisiydi. Yatmak üzere hazırlanmış, ayağına zorlanarak ikinci çorabını giyerken, gayet normal bir talepmiş gibi soruvermişti. Kırmızı yanaklı, sert mizaçlı teyzesi yüksek sesli kahkahalarından birini atmıştı…
İndeks Birinci Bölüm: Sıradan Bir Pazartesi İkinci Bölüm: Karışık Bir Salı Üçüncü Bölüm: Çarşafa Sarılmış Bir Çarşamba Dördüncü Bölüm: Şaşırtan Bir Perşembe Beşinci Bölüm: Heyecanlı Bir Cuma Altıncı Bölüm: Umut Dolu Bir Cumartesi Yedinci Bölüm: Huzurlu Bir Pazar Yedinci Bölüm – Huzurlu…
Sokak kapısının eşiğinde çılgınlarca çantasını karıştırıyordu Melisa. Evin anahtarını bir türlü bulamamıştı. Anahtarın yedeği bir Arda’da vardı bir de Can’da. Arda’yı aylardır görmemişti onu arayamazdı, muhtemelen İstanbul’da bile değildi, Can’ı zaten arayamazdı sonuçta ona süpriz yapacaktı.…
“Unutmadın değil mi?” diye soruyordu Melisa. Can nasıl desin, bir haftadır ne söyleyeceğinin, konuşacakları konuların dahi listesini yaptığını, defalarca evde aynaya bakarak ellerini nerede tutması, nasıl bardaktan bir şeyler içmesi gerektiğini prova ettiğini?…