Online olarak Sen ve Ben Dergi için gerçekleştireceğimiz bu röportaja katıldığınız için teşekkür ederim. Sevgili Arzu Özev’i tanıdığımda pandemi zamanıydı. Nice online nefes, motivasyon çalışmasına katıldım, faydasını gördüm, paylaştım, gülümsemesine dinginliğine hayran kaldım. Bazen insanın içinde fırtınalar kopsa dahi huşu içerisinde topraklı olabilir. İstanbul…
Üniversiteden arkadaşım, canım, iyi ve kötü gün dostum. Depremin olduğu gün sesini duydum ya ne mutlu bana. Günler sonra yüzünü ekranda görünce hissettiklerim çok garipti. Ya olmasaydın? Ya giden canlardan biri de sen olsaydın? Ne hikayeler başlayamadı, yarım kaldı, eksik kaldı, yok oldu… Çok…
Canım Kayra, iki kış yılı önce dünyaya geldiğinde, ben İzmir’de sen İstanbul’da gözlerini açtın. Aynı gökyüzünün altında senin teyzen olduğumu öğrendiğimdeki duyguyu anlatamam, ama gel anlatmaya çalışayım. Karnımın üst kısmında sürekli bir gıdıklanma hissi ve hiç kapanmayan bir ağız, gözlerimi kapatamayacak kadar ekranda hayran…
Hiçbir şeyi çekiştirip zorlamıyorum, olmadığı yerde bağlıyorum başını. Başımı ağrıtmamanın birinci koşulu buymuş. Tabii insan bunu her zaman yapamıyor, bazıları sürekli o uyarıyı verdiğinde insan sinirinden, stresinden kendini göremiyor. Bazı insanların besini bu, gerçekten. Sizin huzursuz ve mutsuz oluşunuzla besleniyorlar, bir nevi zararlı bakteri.…
Nereden Nereye? İzmir’de dibimizde bilicilik merkezi; Klaros.1 İnsanın iz bırakmaya ve yaşamaya olan merakının bir hâli de burası. Antik kentleri gezmeyi, tarihin üzerinde yol alırken “Kimler yaşadı burada?” diye sormayı çok özlemişim. Gezerken her yerde yazıtlar gördük. Sonra öğrendik ki Klaros’u diğer antik kentlerden…
Kaç insanın önünden geçmesi gerekti kendini görmen için? Bir? İki? Üç? Ayna mı? Sırma mı? Netliği görebilmek için yaşamımın ana sahnesine adım attım bugün. Hem de yalın ayak. Ayaklarım soğuktan buz tutmuş olsa da yeri hissettim, engebeleri, çakıl taşlarını, bir de üzerinde sallanan kendimi.…
Her yer, her şey kırmızı olsun. Hadi ama al al yanakları ile yeni yılı kutluyor olalım. Heidi gibi koşuyorken hayallerim dağlarda ben şimdi kırmızı ne demek onu bekliyor oluyorum. Dilimize Arapça’dan geçmiş olan kırmızı kelimesi, “kırmız” kelimesinden türetilmiş. Kırmız böceğinden elde edilen boyaya kırmız…
Yok artık deve! Peki ama? Nasıl? Yok artık! Şimdi tüm bunları bir oyun hamuru yap ve yoğur. Kolun ağrısın, ağır gelsin eline bileğine hamur. Aç önüne hamuru ve istediğin şekilleri çıkart. Bunlardan tarçınlı yılbaşı kurabiyesi de yapabilirsin, ağlayan (sanmam) kek de. Ağlayasın varsa illa…
Ellerim ceplerimde, burnum, kulağım soğuk. Kısa kısa kesik nefesler aldıkça ısınıyor yüzüm. Düşüncelerimi yumuşatmak için kaşımı, gözümü, dudaklarımı kıpırdatıyorum. Zihnimde bir düşünce küçük bir kızın salıncakta sallanması gibi sallanmaya başlayınca al onu o salıncaktan alabilirsen. Duruyorum. Çorabın, ayakkabının içerisinde ayak parmaklarım üşüyor. Aklıma geliyor…
Günler aylar geçecek ve siz yine aynı yerde olduğunuzu sanacaksınız. Oysa bir rüzgar esecek, şehir yerinden oynayacak, tohumlar yere düşecek ve kış uykusu başlayacak. Her şey ve herkes kendi devinimini yaşarken sen nerelerde debelendiğine şaşacaksın. Bir duygu seni oradan oraya fırlatırken nedir bu diye…
“Seninle Başlamadı” kitabını okudunuz mu? Ha deyince okunacak bir kitap değil, sakin olun. Başucunuzda duracak, siz okuyabildiğinizde okuyacak, zaman gelecek duraksayacak, sonra da içinizdeki çözülmeyi gördüğünüzde vay canına diyeceksiniz. Kendinizi görmemek adına başkalarına verdikçe veriyor ve kendinize layık görmüyor musunuz istediklerinizi? Görmezden geldikçe kendinize…
Aile Dizimi, Aile Konstelasyonu, Aile Kökeni... Bu kavramlardan birine, bir gün denk gelirseniz ve denk geldiyseniz; bence oldukça şanslısınız. Önünüzde malzemeleriniz var ve ne yapacağınızı bilmiyorsunuz demektir. Bu da pek güzel. Neden mi? Bazen bizden fazlasını ya da bizden fazla bilene, alana, hayata güvenmek…
Bazen ne yapsan olmaz. Çırpınırsın olmaz, bakarsın olmaz, gidersin olmaz. Yaptığın tüm eylemlerin karşılığının olmadığı yerdir “ölüm”. Üstelik hepimizin hayattaki tek gerçeklerinden de biridir, “doğum” ve de “ölüm”. Şu sıralar çok sıklıkla henüz 19 yaşımdayken yaşadığım “ölüm” kavramını düşünüyorum. Henüz 19 yaşımda tam da…