Benim için o gün, dünya denilen mesken başka bir şeye dönüşmüştür. Hayat denen mecranın anlamları derinleşmiştir. Anlam üzerine yaşamanın önemi artmıştır. Benim için o gün, planlar yapmanın -basit konular bile olsa- hayal kurmakla eş olduğu ortaya çıkmıştır. Andan daha değerli zaman dilimi yoktur, anlaşılmıştır.…
Hepimiz zamanın öğrettiklerinden muzdarip, bazı yönlerden eksik, biraz anormal, ufaktan deli, dertliyiz. Bunu biliyoruz. Bunu aynalarda görüyoruz. Aynalar bazen yalan söylese de fondötenin de desteğiyle üzeri örtülmüş kusurlara sahibiz. Bu büyük bir sorun değil, merak etmeyin çünkü bu şiirin şairi de kusurlu, okuru gibi.…
Daha dün görüşmüş gibi verir, yıllar sonra selamını. Bin yıldır görmemiş gibi de özlemle, sımsıkı sarar. Sizin dahi hatırlamadığınız sizi hatırlar, hatırlatır ve zaten yüzünüze gülücüğü, yüreğinize güneşi dostlukların hafızası getirir.…
Sisli, puslu bir aralık gecesine denk gelmiş dünyaya ilk selâmım. Sabaha karşı, bir düğünün ertesinde, şehirlerin sultanı, şiirlerin efendisi, yüreğin kıymetlisi İstanbul’ da açmışım gözlerimi hayata. Hayat zamanlar geçtikçe ne olduğunu göstermiş bana. Yürümeye çalışırken emeklemenin, boy uzadıkça daha fazlasına erişmeye çalışmanın, bir şeyleri…
Başa sarsa zaman, baştan başlasa hikâye… Diyorlar ya; şimdiki aklım olsa yynı hataları yapmazdım. Evet, insan ders alır. Evet, insan anlar ve kendini tanır. Evet evet, insan -bazısı biraz daha zor olsa da- uslanır. Ama baştan başlasa hikâye yani başa sarsa zaman, aynı hataları…
Çarpa çarpa puslu buğulu pencerelere kırılıyor bakışlarımın ışığı. Beni, hislerimi yansıtmıyor. Üstelik buluşamıyor güneşle ve büyük patlama gerçekleşmiyor. Gerçekleşse dünya mı kurtulacak? O, o kadar kolay değil elbet ama dünyam kendi karanlığından çıkacak. Kalbimde saklı olan umutlar, o umutlara tutunan sevgiler, o sevgileri büyük…
Gülüyor bazısı, ağız dolusu. Gözler eşlik etmiyor, gülüş replika. Ahval açık olmasın diye korkusu. Görünüş tamam ama gülüş replika. Renkler dans ediyor kıyafetinde. Dili neşe saçıyor hemen her yerde. Lâkin bütün bu durum aslında perde. Gözlerinden belli gülüş replika.…
Nasip olsun isterim; ülke ülke gezmek, başka tür bakışlar görüp oksijenin başka renklerini çekip içime, başka başka tepelerde şarkılar söylemek. Gitmeden önce helalleşmek herkes ile, nasip olsun isterim. Bilmeden fazla yem verip sonuna sebep olduğum japon balığıyla meselâ. Meselâ, beğenmeyip yırtıp attığım şiir dolu…
Henüz ağarmadan tan yeri soğuk suyla buluştu yüzüm. Gece boyunca otuz dokuzdu ateşi yavrucağın. Otuz sekizi görünce, ana kucağına bırakıp yavrucağı biraz uyuyuverdim. Malûmunuz dünya beni bekliyordu. Dünya dediysem, dünya kadar iş yani. Patron nettir. Vaktinde gelmeyen, patronun nazarında işçi mişçi değildir.…
Seni görsem değişiyor hayata bakışım. Islanmış toprağa çamur demek gelmiyor içimden meselâ. Yeni bir fidan ekmek için fırsat diyorum. Seni bir süre görmesem değişiyor hayata bakışım, dünyadaki herkes bir başkası oluyor. Yani herkes hiçkimseye dönüşüyor, yalnızlaşıyorum.…
Açarsan pencereni kalabalıklara karşı İstediğini görürsün apaçık. Çok güçlü hayâl gücüne gerek yok, bakış açın söyler sana her şeyi. Meselâ bir bakışa göre, der ki İstanbul’un pencereleri; "Off! İtişen, kakışan bu insanları görmek ne sıkıcı!" Bir başka bakış ise şöyle görür; "Hayat bir mücadeledir,…
Yıkılmaz, yok olmaz bina arar. Bir ağaç, bir umut, bir gövde sarsılmayan. Ya da bir insan, gerçek bir insan, derdi dert edinen, gözlere bakan, gerçek bir kalp taşıyan. İşte bir fırtınanın ortasındayız şimdi. Kimdir o bina, o ağaç, o dağ? Bizi biz eden hangi…
Sen, gül! Gül ki çehrendeki ay ışığı yüreğime dokunsun, gül yüzünden yansıyan mehtap yeni şiirlere manzara olsun. Sen umut ve mutluluk doluyken şair olmanın bir başka boyutuna geçiyorum, dizeler heceler hâlinde dans ederken güçlü ve hakiki kafiyeler düşüyor ellerime. Ve ellerim, paylaşmaya aşık ellerim,…