Zor tabi, zor olmaz mı bunca hengame içinde? Zor ama lazımsın hepimize. Ferahlık ancak senle gelir içimize çiçek bakışlarınla, şükrünle tebessüm etmelisin çünkü sen güldüğünde daha güzelsin. Gül de şu dünyaya güzellik gelsin. Hissine yol yordam biçecek hâlimiz yok, tarifi olmaz bazı silsilelerin, içinde…
“Kötü hissetmek nedir?” diye sordu çocuk babasına, parmaklarını birleştirip Turist Ömer hareketi yaparak cevapladı baba; “Güne başlarken aynada kendisine selam vermemesidir insanın; kuşandığı renkleri, soluduğu havayı, yemeğin tadını hissetmemesidir. Diğer bir deyişle kötü hissetmek, hayatın kendisini olduğu gibi hissetmemektir.” “Mesela hasta olunca öyle oluyor…
Benim için o gün, dünya denilen mesken başka bir şeye dönüşmüştür. Hayat denen mecranın anlamları derinleşmiştir. Anlam üzerine yaşamanın önemi artmıştır. Benim için o gün, planlar yapmanın -basit konular bile olsa- hayal kurmakla eş olduğu ortaya çıkmıştır. Andan daha değerli zaman dilimi yoktur, anlaşılmıştır.…
Hepimiz zamanın öğrettiklerinden muzdarip, bazı yönlerden eksik, biraz anormal, ufaktan deli, dertliyiz. Bunu biliyoruz. Bunu aynalarda görüyoruz. Aynalar bazen yalan söylese de fondötenin de desteğiyle üzeri örtülmüş kusurlara sahibiz. Bu büyük bir sorun değil, merak etmeyin çünkü bu şiirin şairi de kusurlu, okuru gibi.…
Daha dün görüşmüş gibi verir, yıllar sonra selamını. Bin yıldır görmemiş gibi de özlemle, sımsıkı sarar. Sizin dahi hatırlamadığınız sizi hatırlar, hatırlatır ve zaten yüzünüze gülücüğü, yüreğinize güneşi dostlukların hafızası getirir.…
Sisli, puslu bir aralık gecesine denk gelmiş dünyaya ilk selâmım. Sabaha karşı, bir düğünün ertesinde, şehirlerin sultanı, şiirlerin efendisi, yüreğin kıymetlisi İstanbul’ da açmışım gözlerimi hayata. Hayat zamanlar geçtikçe ne olduğunu göstermiş bana. Yürümeye çalışırken emeklemenin, boy uzadıkça daha fazlasına erişmeye çalışmanın, bir şeyleri…
Başa sarsa zaman, baştan başlasa hikâye… Diyorlar ya; şimdiki aklım olsa yynı hataları yapmazdım. Evet, insan ders alır. Evet, insan anlar ve kendini tanır. Evet evet, insan -bazısı biraz daha zor olsa da- uslanır. Ama baştan başlasa hikâye yani başa sarsa zaman, aynı hataları…
Çarpa çarpa puslu buğulu pencerelere kırılıyor bakışlarımın ışığı. Beni, hislerimi yansıtmıyor. Üstelik buluşamıyor güneşle ve büyük patlama gerçekleşmiyor. Gerçekleşse dünya mı kurtulacak? O, o kadar kolay değil elbet ama dünyam kendi karanlığından çıkacak. Kalbimde saklı olan umutlar, o umutlara tutunan sevgiler, o sevgileri büyük…
Gülüyor bazısı, ağız dolusu. Gözler eşlik etmiyor, gülüş replika. Ahval açık olmasın diye korkusu. Görünüş tamam ama gülüş replika. Renkler dans ediyor kıyafetinde. Dili neşe saçıyor hemen her yerde. Lâkin bütün bu durum aslında perde. Gözlerinden belli gülüş replika.…
Nasip olsun isterim; ülke ülke gezmek, başka tür bakışlar görüp oksijenin başka renklerini çekip içime, başka başka tepelerde şarkılar söylemek. Gitmeden önce helalleşmek herkes ile, nasip olsun isterim. Bilmeden fazla yem verip sonuna sebep olduğum japon balığıyla meselâ. Meselâ, beğenmeyip yırtıp attığım şiir dolu…