Sıcak kahvesinden ilk yudumunu alırken yavaşça arkasına yaslandı ve gözleriyle -zekasının bakışlarından okunduğu o gözleriyle- kafedeki her bir insana, masaya ve her bir detaya keyifle dokundu. Zor günlerden geçiyordu. Bileğini sıkan görünmez halatlar biçare vücudunu güçsüz kılıyordu, öyle ki kollarını kaldırmaya bile hâli yoktu.…
“Haklı sitemlere...” diye tekrarladı yüzünde canının yandığını gösteren ve Sude’nin sinirini bozan bir gülümsemeyle. Masaya doğru eğildi ve bir zamanlar aşkla yaptığı gibi Çınar’ın gözlerinin içine baktı. “Çınar benim sana ihtiyacım yok ki ben tek başımayken de mutsuz olabiliyorum. Ben seninle birlikteyken de geceleri…
Hep çok konuşasım var sana. Mesela, yaz mevsimini sevmememi. Kışın bile gidecek kadar yüzmeyi sevdiğimi. En sevdiğim rengin mavi olduğunu ama en çok siyah giyindiğimi. Küçük bi’ çocuk görünce tebessüm ettiğimi, bağıran anneler görünce çok sinirlendiğimi. Gülleri çok klasik bulduğumu aqma bir sürü kaktüsüm…
Selin, başını öne eğdi, ellerini iki yandan kafasına koyup parmaklarını önüne düşen saçlarına geçirdi. “Off. Neyse bakacağım ya, merak ediyorum gerçekten.” Ayağa kalktı, titreyen elini sırtına doğru götürdü ve nihayet baş parmağını ensesinde bulunan çip sinyaline okuttu. Karşısında açılan mavi ışıklı hologram gözlerini kamaştırdığı…
Sevgili Gökkuşağı’m, Size böyle hitap edeceğim çünkü bendeniz Derin ne kadar gökkuşağına doğru ilerlersem ilerleyeyim, yakınlaştığımı sansam bile ona asla ulaşamıyorum. Siz de böylesiniz benim için. Bazen sanrı olduğunuza inanıyorum, evet, yoksunuz. Bazense avucumun içindeki çizgiler kadar gerçek ve yakınsınız bana. Burada mısınız, değil…
Dokuz yıl olmuştu o, hayatı terk edeli ve mezarına bir kez bile gidememişti. Yokluğunu kabul etmenin canını ne kadar acıtacağını kestiremiyordu çünkü. Öldüğünü düşünmeyip sadece çok uzak bir ülkede yaşadığına kendini inandırmayı başarmıştı yıllarca ve bu düşünce bile canını yakmaya fazlasıyla yetiyordu. Onunla yemek…
Çok kalabalık bir yerde hiç hareket etmeseniz bile arkadan gelenler sizi ittirir ve istemeseniz bile ilerlemek zorunda kalırsınız. Yahut sağınızdan veya solunuzdan geçen biri size omuz atar, belki varlığını bile unuttuğunuz omzunuzu hatırlatır size. İşte İstanbul da tam olarak bu işlevi görüyor benim hayatımda.…
Saat sabah yedi buçuk. Tarihi Çınaraltı çay bahçesini sonunda bomboşken yakaladım. Yalnız kalmak istiyordu ruhum ne zamandır. İnsanlar arasında olup görülmemektense, insanları görmemeyi tercih eder oldum çünkü. Hem burası kalabalık olduğunda yer bulmak da zor oluyor. Yer bulmakla da bitmiyor dert. Zaten görülmeyen biriyken,…
Arabasından indi ve Boğaz’ın serin sularını izlemeye koyuldu. Bu karanlıkta, hem içindeki hem de dışındaki bu karanlıkta, hırçın dalgaların birbirleriyle olan kavgaları ürkütücü görünüyordu. Gene de bu dehşetengiz manzarada onu çeken bir şey vardı ve bu daha da korkunçtu. Bir sigara yaktı. Farkında olmadan…
Gülüşlerimi avuçlarında biriktiren sensin, fikirlerimin ardında gizlenen sen. Kelimelerimi şiir eden sensin. Sensin, ezbere bildiğim tek şiirim. Ve bir sen duyarsın dizelerimde titreyen sesimi ki sensin konuşmamın müsebbibi, bir tek sen. Çünkü sensin içimdeki tüm seslerin ezgisi, tüm notaların koştuğu o parça sensin.…
“İnanamıyorum, Nakkaştepe’yi çok sevdiğimi yıllar önce söylemiştim sana. Unutmamışsın… “ dedi kadın, adam arabayı park ederken. Adam ise yalnızca gülümsemekle yetindi. “Uzun zaman olmuştu bu millet bahçesine gelmeyeli de. Heyecanlandım bak şimdi.” Adam yine gülümsemekle yetindi. İçinde bulunduğu atmosferi daha derinden hissetmek istercesine arabanın…
Sessiz çığlıklar atıyorum ve sesim yankılanıyor kayalıklarda. Yüreğimden bir parça kesiliyor keskin bi’ bıçakla parça parça eksiliyorum zamanla. Kan lekeleri işliyor ruhuma damla damla ve sen görmüyorsun. Sana susuyorum her zamanki gibi, susuzluktan tükeniyorum sanki. Her çiçek bir gün solar nasıl olsa, değil mi?…
Ruhunuzdan bir parça alındıktan sonra daha bitkin, endişeli, hevessiz hissedebilirsiniz. Bu çok normal bir durum. Biz genelde hastalarımıza böyle hissettikleri anlarda ruhlarından parça verdiği kişilerle vakit geçirmelerini öneriyoruz. Böylece ruhunuz tamamlanmış hissedecektir.…