Anahtarı kapının deliğine soktu, iki kere çevirdi ve demir kapı teslim oldu, geri geri açıldı. Nuh içeri girer girmez mutfağa yöneldi, bir bardak soğuk su içti. Bunaltıcı sıcak İstanbul’u kavuruyordu. Her zaman olduğu üzere, yorucu geçmeyen bir günün ardından evindeydi. Memurdu. Bilgi işlem memuru.…
Arı bende bal yok, çiçeklerde bal var. Kaygı hissiyatını kaybedeli uzun zaman oldu. Öncesinde bazı sinyaller duyuldu tabi ama yine de ne zamandır böyleyim konusunda sağlıklı bir bilgi veremem. Kaybetmek kara delik, kazanmaksa planlı işler. Anadan üryan poposuna vurulan şaplakla her âdemoğlu gibi dünyaya…
Adı Yasemin. Esmerden daha açık, kumraldan daha koyu, boy kısanın biraz üstü, yaş desen “evde kalma” sınırında, özgüven sıfır, mesleği ise bankacılık. En çok duyduğu ses para sayma makinesi sesi. Kova burcu, yükseleni aslan, akşama kadar sandalyeye yaslan… Dikkat ister veznede çalışmak, sinir bozar.…
“Yaz sıcağında suları buharlaşarak gökyüzüne yolculuk yapan ve vücuduma temas etmeyen nem şahidim olsun ki çok sevdim. Titreyerek karanlık sokaktan çıkmasını beklediğimi Şubat ayazı gördü. Lehime ifade verir, kırmaz biliyorum. Ve kapıdan baktırıp kazma kürek yaktıran Mart, halimin zavallılığından anlayarak bir damla güneşiyle ısıtmaya…
İlkokul beşe gidiyordu, zorunlu eğitim sekiz yıldı. “Deli Doğan” sonradan delirdi. Dünyaya ayak uydurdu, insanlıkla flört etti. Doğan ilk başlarda konduramadı kendine deliliği, öyle bir tabire inanmadı. Nihayetinde minnacık çocukların deli demesi asla kabul edilemezdi, reşit değillerdi, bırak reşit olmalarını aralarında okuma yazmayı çözemeyenler…
Barakaya yavaş hareketlerle girdi. Kapının üzerinde kilit yoktu. Daha önceden de hiç olmamıştı. Çalınacak değerli malın olmazsa şayet önlem almazsın. Köhne barakasından içeri giren oydu. Aksak Celal. Sefil olarak geldi, sefil olarak gebereceği yüksek ihtimal. Uzandı yatağa, dünyaya pijamayla gelemeyen Celal. Sütü bozuk, kaderi…
Küçük boy çikolatalı yaş pasta gösterişli haliyle buradayım diyordu. Heycan’ın doğum günü hayatında ikinci kez hatırlanıyordu. İlkinde henüz altı yaşındaydı, geçirdiği ağır zatürreeden ötürü hastanede kutlanmıştı. Moral enjekte etme maksadı taşıyan, herhangi bir samimiyet kırıntısı dahi barındırmayan sahte tebessümler eşliğinde geçirilen boşa vakitten öteye…
Unkapanı’ndan Taksim istikametine giderken, meydana gelmeden hemen sağda park demeye bilirkişi raporu isteyecek kadar biçimsiz bir park… Üç beş bank olan herhangi bir salıncağın, tahterevallinin olmadığı ve son dönemlerde belediyelerin koyduğu kültür-fizik, zayıflama aletlerinden yoksun bir park… Caddeye değil diğer tarafa bakan kısmında bir…