Nâzım Hikmet, Selanik’te doğduğunda asır henüz iki yaşındaydı. Çağ, dünyaya gelen bu paşa torununun, ileride, bir Türk Victor Hugo’su olacağını muştulamak için henüz yeni başlamıştı. Nâzım ölümünden bir yıl önce yazdığı otobiyografik bir şiirinde paşa soyunun onun devrimci taahhüdüne ayak uyduramayacak kadar “geri“de olduğunu…
* Yazının birinci bölümü için👉 Can’ların Yücesine Mektup | 1 1940’lı yıllar Ankara… O dönem Gazi Lisesi’nde hem birbirleriyle çok iyi anlaşan hem de sürekli rekabet eden iki arkadaş vardır. Gazi, fen derslerinde başarılıdır. Can da edebiyatta… Ve ikisi de, okulun en iyi öğrencileridir.…
Selam sana Canların Yücesi, kapkara bir gökyüzünde yıldızların bulutlarla dans ettiği bugünde sonsuzluğa kurulmuş bir salıncakta sallanmaktasın yine. Salıncağın seni hayatta en çok sevdiğin babanın yanına savururken, hayat karşısında biz acemi faniler her dara düştüğümüzde kalbimiz mızıkçı bir çocuk gibi ağlarken; dilimiz duyguların kuvveti…
Ayva sarı nar kırmızı sonbahar! Her yıl biraz daha benimsediğim. Ne dönüp duruyor havada kuşlar? Nerden çıktı bu cenaze? Ölen kim? Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar? Ben yolun yarısını geçtiğimden beri, her sonbahar Cahit Sıtkı Tarancı‘nın Otuz Beş Yaş şiir kitabı ile yaşamı sorgular…
Şükrü Erbaş, 7 Eylül 1953’te, bağlar kaynarken, Yozgat’ta dünyaya geldi. “Bu büyük bağışı Bir gün elbet ben de Ömrümle öderim…” İlkokul ve lise yıllarını da “yazı ayrı yorgunluk, kışı ayrı yalnızlık” olan şehirde; Yozgat’ta geçirdi Şükrü Erbaş. “Yozgat bir kar kentidir Sürmeli bir türküdür…
25 Şubat 1907’de, önce Bulgaristan’a ardından Yunanistan’a bağlanacak olan Gümülcine’de dünyaya gelir Sabahattin Ali. İstanbul’un asil ve eski 1 asker ailesinden olan Salahattin Bey ve yine asker ailesinden olan Hüsnü Hanım’ın ilk çocuğudur. Sabahattin Ali’nin doğumunun ardından Balkanlar’da durmak istemeyen Salahattin Bey İstanbul’a…
Adana Demirspor’un en iyi sol açığı, kimine göre 78, kimine göre ise 70 kuşağının temsilcisi, Akdeniz ve Orta Doğu’nun şairi Ahmet Erhan, 8 Şubat 1958’de 4 kız çocuğunun ardından ailenin ilk erkek çocuğu olarak Ankara’da dünyaya geldi. “Sekiz Şubat Bindokuzyüzellisekiz. Doğum nedeni: Bilinmiyor. Ülkesi:…
7 Şubat 1904’te, Çatalca’da Ziver Efendi ve Fatma Zehra Hanım’ın 1 çocuğu olur. “Arif, gökten kovuldu bozguncu diye.. çeksin bu cezayı boynunun borcu diye!” “Bir yanağından öptüm söyle ey dünya öbür yanağından da öpmek için, kaç günlük yol yürümeliyim?” Arif doğduktan 7 gün sonra…
1948’in başlarında 1 çift mavi göz, yeşil Bursa’da dünyaya gelir. Annesi yanındadır ama korkar, ağlar çünkü mevsim kıştır. Selanik göçmeni ve işçi olan babası Ali Özger, mavi gözlü ve sakalsız çocuğumuzun ismini kulağına üfürür: Zekâi. Zekâi Özger. Fakat Zekâi özgür ruhludur. Zekâi diye çağrılmak…