Annem bu defa cevap vermedi. Güzel annem… Yanı başında ilaç kutuları. Gözleri kapalı. Babam çıldırmış halde sağa sola amaçsızca koştu, sonra bir an kendine gelerek ambulansı aradı hemen. Ambulans tam on beş dakika sonra geldi ve annemi hastaneye götürmek için sedyeye koydukları an çocuk…
Evet.. Annem… Bu bir rüya olmalıydı.. Ya da… O an anladım ki ben ölmüştüm. Ölmüş olduğum gerçeği ile yüzleşmeye çalışırken bir ses daha işitti kulaklarım. Bu defa birinci şoku atlatamadan ikincisi karşıma çıkmıştı. Babam mutfağa girmişti. Her zamanki soğuk ve gri yüzüyle.. Eğer bu…
“Olmaz, gerçek olamaz bu yaşadığımız, ya sanrı ya da sanrıya çok yakın bir şey.” – A. İlhan – Hadi! Bana iyi bir şey söyle. – Söyleyeceklerim bu kadar. Fazla kurcalamak iyi değil. – Konuuuş!! Konuşmalıyız. Mecburuz. – Hayır! Değiliz. En azından ben artık değilim.…
8 Mart. Sana uzak bir diyardan yazıyorum. Aslında yazmak istediğim çok şey var. Sil baştan diyorum tekrar karalıyorum. Dikkat ediyorum; özen gösteriyorum. Önceden verilmiş kıymetli sözlerim var. Birer hediye gibi sarıp sarmaladım özenle hepsini. Sana sakladım. Bırakma onları.. Bırakmayasın.. Hikayeme baştan başlayacağım. Bu mektubu…