Hani şimdi sen seviniyorsun ya sağalmayan yaraya, yaramı deşen bıçağa küs bile değilim ben. Sen önce ağzını kaybetmiş bulutu anlat; o kartalın yüksek irtifada vuruluşunu… Durdur durdurabilirsen birisi itiraz ederken diğeri onaylayan ebedi boğuşmayı içimde.…
Sizleri bilemem ama ben sabahları makul bir alarm sesiyle uyanmak isterim. Ne var ki köpeğimiz Paffy buna asla izin vermez. Kurulmuş gibi alarm sesinden beş dakika önce sırayla tüm odaları gezer, en son da bizim odayı şereflendirir, sağ olsun. Kendine böyle bir vazife edinmiş…
Yıllar ne çabuk geçti; 50’li yaşlara geldim bile. Hayatım boyunca İstanbul içinde yaşadım. Finans sektöründe yıllarca stresli bir iş hayatım, başarısız bir evliliğim, birkaç başarısız da birlikteliğim oldu. Bu kadar başarısız ilişkinin yanında, oldukça başarılı bir iş hayatı ve sosyal çevre kurdum. Belki bugün…
“İnsan ancak kalbiyle doğruyu görebilir; esas olan gözle görülemez” Antoine de Saint-Exupéry Hepimiz biliyorduk cevabı. Evet, sıkılırdık. Çünkü ne kadar büyüleyici de olsa, sadece seyirci olmak için dünyaya gelmemiştik. Öyle olsa, sadece gözlerimiz olurdu. Oysa dilimiz vardı, çok şeyler anlatacak; ellerimiz de vardı,…
Current Biology dergisinde okuduğum bir haber bana, “Bu yarasalar ne ayak” dedirten türdendi. Drakula’dan Covid salgınına kadar uzanan “lanet” sağanağında her belanın, her musibetin altından çıktığı yetmiyormuş gibi şimdi de Serotin yarasasının uzun penisi mevzusu ortaya çıktı. Bir yarasa türü olan Serotin yarasaları (Eptesicus…
Kuzgun ölüsü mazhar olmadan, kıyamımızdan da evvel vakit; çok ama çok uzun zaman önceydi. Yayını geriyor gece; kayboluyoruz ansızın; bir turna ölüsünü sessizce alıp gitmesi gibi bir ırmağın; bunda bir kinaye yoktur, yanlış anlamayın. İki kulplu amfora çatlıyor orta yerinden; Yesenin hüznünde yaşanıyor her…
Tomurcuklanır dediğim ne varsa
Hepsi ağır geldi dalına
Dal tomurcuğuna, tomurcuk dalına
Fazla
…Annem PTT memuruydu. Yaz tatillerinde çoğu vaktim onun yanında, dairede geçerdi. Ben de kendimi memur gibi hisseder, tıpkı annem gibi davranırdım. Ama çocuk olmak hemencecik ağır basar, memur olmaktan bir çırpıda cayardım. O zaman, hemen hemen yeni gelen mektupların hepsini alır kimseye sezdirmeden ıssız…
Bembeyaz bir yatak odasının açık penceresinden Bostancı, Maltepe, Dragos manzarası ince bir sis arkasından silüet olarak görülüyordu. Deniz öyle lacivert değil de buzlu mavi rengine bürünmüştü. Sonbahar mevsiminin soluk renkleri uçuşan beyaz beyaz martılar ile pastel bir tablo olarak penceredeki görüntüyü tamamlıyordu.…
Arkadaşımın birine geçenlerde, “Vakitsiz öten horoz senin için ne ifade ediyor?” diye sordum. “Vakitsiz öten horozun akıbetini bilmeyen horozdur” diyerek lap diye cevabı yapıştırdı. “Bir sor, bin ah işit” tarzında. Ardından; “Şehirde yaşayıp köy hayatı sürmek isteyen andavalları ne yapacağız dostum? Komşumun biri, götüm…