Bilim

“Matematik Şeytan İşidir”

4 Ekim 2019

Yazı: “Matematik Şeytan İşidir” | Yazan: İlhan Vardar

“Bilinende sınır vardır, bilinmeyende sınır yoktur. İnsan aklı anlaşılmazlığın engin okyanusunda barınacak bir ada sağlar. Her kuşağa düşen iş, bu okyanustaki adaya biraz daha toprak katarak büyütmektir.”

– H. Huxley

Düşünmek için sormak, doğru soruyu sormak için ise bilgi gerekir.

Soru şu: “Neden Batı bilimde bu kadar ileri iken Doğu geri kalmış ve hâla Orta Çağ karanlığındadır?”

Aslında bilimdeki bu Orta Çağı, Batı da yaşadı. Şöyle ki dünya merkezli evreni*, çağın yöneticilerine –ki aşağılık kompleksinden dolayı Kilise’ye- kabul ettiren Batlamyus, Batı’da bilimin Orta Çağını başlatmıştır.

Batlamyus’a rağmen İskenderiye Kütüphanesi bilimin ayakta kalmasına neden olmuştur. Botanik bahçesi ve bir rasathanesi bulunuyordu. Otopsi yoluyla insan vücudunun incelenmesi için bir anatomi salonu açılmıştı. Bu bilim sitesinde fizik, kimya, tıp, astronomi, matematik, felsefe, edebiyat, fizyoloji bilgileri için evler yapılmıştı.

Yunan eserlerini, Akdeniz, Asur, Çin, Roma, Orta Doğu ve Hindistan’daki çeşitli dillerden Yunanca’ya yapılmış tercümeleri de kapsıyordu. Bu kütüphanede 900.000 el yazması ve 150.000’in üzerinde kitap olduğu tahmin edilmektedir.

Ne yazık ki bu kütüphanenin yetiştirdiği filozof, matematikçi ve astronom Hypatia, İskenderiye Psikoposu tarafından “dinsizlik” ve “şeytanlık” ile suçlanarak hedef gösterilmiş, 415 yılında taşlanarak öldürüldükten sonra kütüphanesi yerle bir edilerek yakıldığı ve bilgiden korkanlar tarafından bilgi kaynaklarının ortadan kaldırılmasıyla bilginin yayılması engellenmeye çalışılmıştır.

Avrupa’da da durum değişik değildi, orada da bilgiden korkanlar tüm Antik Çağ belgelerini yok etmiş, hatta kilise tarafından gülmek bile yasaklanmıştır.

Avrupa engizisyon mahkemelerinde 50.000 aydın, düşünür, filozof, sanatçı yakıldı.

İşte bu dönemlerde Batı, bilimin Orta Çağını yaşarken Doğu, özellikle M.S. 800-1100 yılları arası ise bilimsel anlamda büyük bir ilerleme içinde idi. Batı’nın yok ettiği tüm Antik döneme ait eserler bu dönemde Doğu dillerine çevrilmiş, Bağdat bilim merkezi haline gelmiştir. Büyük Selçuklu Devleti döneminde Melikşah’ın veziri Nizamülmülk, İlim Meclisleri denilen tartışma ortamlarını ve medreseleri açıyordu.

Dönemin parlayan yıldızı Gazali (1058-1111) Nizamülmülk tarafından Bağdat’taki Nizamiye Medresesi’nin Baş Müderrisliğine atanmış. Burada kısa sürede ün ve saygınlık kazanmıştır. Bir müddet sonra içine girdiği ruhsal bunalımın da etkisi ile Sufizm’e yönelen Gazali, Hac’a gitme arzusuyla medresedeki görevini bırakarak Şam’a, ardından Hac ziyareti için Mekke’ye gider. İman tazeleyip döndüğünde artık akıl çağı dönemi hem kendi için, hem de Doğu için bitmiş olur. “Felsefenin Tutarsızlığı”nı yazarak, “Matematik Şeytan işidir” deyip tutuculuğun ve Doğu’daki aydınlık bilimsel çağın çökmesine neden olur. Bir daha toparlanamamak üzere. Hatta İbni Sina’yı, Farabi’yi kafirlikle suçlar.

Doğu ve Batı fark etmiyor bilim eşittir kafirlik.

Gazali’ye en büyük eleştiri yine Doğu’dan İslam Dünyasından gelmiştir. Endülüslü İbn-i Rüşd (1126-1198) Gazali’yi mahkum ederek;

“İnsan aklı da Allah vergisi bir yetenektir dolayısı ile akla uygun olan nakle (vahiy) aykırı olamaz.”

Aklın özgür bırakılması gerektiğini, dini kuralların akıl ve mantıkla çelişmesi halinde akla göre yorumlanmasının doğru olacağını savunur. Bunları düşünüp yazarken Batı’nın yok edilmiş ve unutulmuş eserlerine şerhler de yazıyordu. Batı’da Rönesans’ın başlaması İbn-i Rüşd’ün eserlerinin Latince’ye çevrilmesi ile başlamıştır. Hatta Batı, Rüşd’e “Şarih” (Yorumcu) diyerek yüksek derecede önem veriyordu.

O tarihten sonra Doğu, itaat ve teslimiyeti temsil eden Gazali’nin, Batı özgür irade ve aklın yolunu seçen İbn-i Rüşd’ün izinden gitmiştir. Ne yazık ki İbn-i Rüşd, bu gericilik ve tutuculuk ortamında İslam Dünyası’nda sadece bu topraklarda, Türkiye Cumhuriyeti’nde, kazanır yerini. 1923 Atatürk Devrimleri ile.

Paleolitik Çağ’dan itibaren son 40.000 yılda istatistiksel olarak sayıları 143 milyon hesaplanan bilim insanı “Dinlere, Tanrı’lara, dogmalara, tabulara, masallara” inanmadığı için öldürüldü ve hiç birisinin soyu devam etmedi.

2000’lerin başından itibaren bu topraklarda Gazali yeniden hortlamaya başlamıştır. Evet artık günümüzde insanlar yakılmıyor ama bilim göz ardı ediliyor. Görmezden geliniyor. Özellikle Mustafa Kemal’in izinden gittiğini söyleyen, mirasını koruması gereken sözde ilericilerden mi yoksa doğru soruyu soramayan cahillerden misiniz?

Aydınlık ve özgür aklın iradesini isteyip de başarılı olunmamasının nedenleri belki de doğru soruyu soramamızdan kaynaklanmaktadır. Soruyu anlamak çözümün yarısıdır, der eğitimciler.

İlerki yazılarımda örneklerle konuyu açacağım.
 
 
 

Açıklamalar:

Batlamyus / Dünya Merkezli Evren: Batlamyus sistemi, yüzyıllarca gök cisimlerinin hareketlerini açıklayan ve dünyanın önemini vurgulayan önde gelen bir yaklaşım oldu. 1543’te biliminsanı Nikolas Kopernik, gezegen sisteminin merkezine Güneş‘i koyan bir kuram sundu. Güneş merkezli hesaplamaları ve gezegen hareketleri daha sonra Johannes Kepler’in hareket kanunlarıyla da desteklendi.
 
 
İlhan Vardar

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

12 YORUMLAR

  • Yanıtla Cem Özkan 4 Ekim 2019 at 14:05

    Huxley matematikçi mi bilmem ama Gazali’nin matematiği karşısına almasını belki anlayabiliriz. Huxley ne diyor, bilinmeyen sonsuzdur. Bilinen sınırlı. Gazali şunu düşünmüş olmalı; biz aklı bilimi kullanarak bilinenleri artırsak bile sonsuz bilinmeyen karşısında yine sonsuz bilgisiz olacağız. Şu halde bilim çabası anlamsızdır.

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 4 Ekim 2019 at 14:31

      Doğru söylüyorsunuz ne anlamsız şey bu bilim!!! Hastalıları tedavi etmiş, kıtlıklara çözüm olmuş, teknoloji ile insan yaşamını kolaylaştırmış vb. Haklısınız; Bedevi çadırlarında duayla bunlara çözüm aramak varken ne saçma ve gereksiz uğraş.
       
      Huxley öğrenmeye çalışmak anlamsız demiyor. Ne kadar bilirseniz bilin eksik kalacak bir şeyler olacak diyor. Bu çabalayın, “oldum” sanmayın anlamına gelir. Size yüzyıllarca önce dikte edilmiş bilgiyle yetinmek yerine sorgulayın diyor.
       
      Tabi anlayabilene…

      • Yanıtla İlhan Vardar 5 Ekim 2019 at 00:33

        Aynen dediğiniz gibi Didem Hanım. Çok teşekkürler….

    • Yanıtla İlhan Vardar 5 Ekim 2019 at 00:23

      Cem Bey; Thomas Henry Huxley, İngiliz biyolog. Darwin’in evrim kuramının en önemli savunucularından, felsefede agnostisizm kavramını ilk kez ortaya atan İngiliz biyoloji bilgini. Tabi yaşadıkları çağlarda önemli. Gazali tamamen o çağlarda sorulan soruyu yanıtlıyor. “Akıl ve Vahiy çelişirse hangisini ele almalıyız” Ve vahyi önerip aklı yani bilimi göz ardı ediyor. Kısacası bilinmeyenin sonsozluğu ile ilgilenmiyor. Bilinmeyeni Tanrı bilire getiriyor. İbn-i Rüşt ise aklı örnek almalıyız çünkü aklı da Tanrı yaratmıştır diyor. Açıkçası bunlar benim algı ve yorumlarım.

      • Yanıtla Hakan Sarıkaya 5 Ekim 2019 at 08:24

        İlhan Bey yazılarınızın devamını dilerim. Bilimin insanlara kattığı ve katacağı o kadar çok şey var ki! Lakin insanoğlunun bir noktasında dinin de olması gerektiğini düşünmekteyim. Bizler Müslüman bir toplum olarak Ay’a çıkarken “orada cami yok namaz kılamayız” düşüncesine girmeden ibadeti ve bilimi yaşabilen bir toplum olarak gelecek nesillere çok iyi olanaklar bırakabiliriz. Ve inşallah bilim ile büyüyen bir toplum oluruz…
         
        Matematik olmadan bilim nasıl olacak ki bırakalım şeytan işi olsun. 😊

        • Yanıtla İlhan Vardar 5 Ekim 2019 at 22:57

          Teşekkürler Hakan Bey. Evet matemetik ve bilim olmadan malesef ilerleyemeyiz.

  • Yanıtla Prof.Dr. Coşkun Özdemir 6 Ekim 2019 at 00:12

    Evet İlhan Vardar durmaksızın yazmalı ve az okuyan, az merak eden, az öğrenen gençlerimiz İslam Dünyası’nın ve Osmanlı’nın adlarını andığınız İslam Filozoflarını görmezden gelmesi ile neler kaybettiğini anlamalı. Atatürk bu millet için ne büyük bir talihtir.

    • Yanıtla İlhan Vardar 6 Ekim 2019 at 16:31

      Evet Hocam Atatürk’ün ve bilimin izinde gitmek için sizler bize ışık oluyorsunuz, bizler de gençlerimize bir şeyler katabilirsek ne mutlu. Yaşamım boyunca örnek aldığım Atatürkçü ender ve çalışkan aydınlarımızdan birisi olarak desteklerinizden dolayı çok teşekkür ediyorum.

  • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 23 Eylül 2022 at 00:17

    ❗️‼️❗️‼️❗️‼️❗️‼️❗️‼️❗️
    Bu yazının altına yapılan bağnaz yorumları siliyor, yorum sahiplerini de engelliyorum.
    ❗️‼️❗️‼️❗️‼️❗️‼️❗️‼️❗️
    Anlayamadığım şu; kendi Internet sitelerinizde, portallarınızda, sosyal medya hesaplarınızda bu ve benzeri düşüncelerinizi zaten yayınlıyorsunuz. Biz sizin sayfalarınıza gelip yazılarınızın altına, bilim dışı olduklarını dair yorumlar yazıp sizleri aşağılama gayretine girmiyorken sizin bu hırsınızı, saldırganlığınızı anlamak mümkün değil. Gelen yorumlardaki üslup düzgün olsa gene bir derce fakat öylesine saldırganlar ki rahatsızlık veriyorlar.
    ❗️‼️❗️‼️❗️‼️❗️‼️❗️‼️❗️
    Her yayın kuruluşunun kendine ait bir çizgisi vardır. Bu tarz yorumları bu sitede yayınlamaya ve zehrinizi saçmanıza olanak sağlamaya niyetimiz yok, böyle bir mecburiyetimiz de yok. Düşünceleriniz burada hoş karşılanmıyor. Evet, her düşünceye saygı duymuyoruz. Bunun kadar saçma bir söylem de olamaz zaten. Saygı duymuyoruz ama gelip sizin sayfalarınızda da bunu belirtmiyoruz. Sizlere uzak mesafeden tahammül ediyoruz sadece. Orada kalın, uzakta!
    ❗️‼️❗️‼️❗️‼️❗️‼️❗️‼️❗️

  • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 23 Eylül 2022 at 11:09

    Aman da aman, benim evimde bana hakaret edenler, yorumlarını sildim diye kızıp döşenmiş bir kez daha. Ne oldu; daha önceki gibi yorum doğrudan yayınlanmayınca şok mu oldunuz 😂 İnsanların evinin ortasına pislerseniz sizi kapı dışarı ederler, şaşırmayın bence.
     
    Ayetlerden rahatsız mı olmuşum 🤦🏼‍♀️ Ahh sizin bu hassasiyetleriniz. Keşke kendiniz için talep ettiğiniz hassasiyeti sizin dışınızdakiler için de gösterebilseniz. Dergide kimsenin inancına karışmadığımız gibi kimsenin de kendi inancını diğerlerine dikta etmesine izin vermiyoruz. Basit bir yaşam distûru, size de tavsiye ederim. “Senin dinin sana, benim dinim bana.” Yoksa öyle değil mi?
     
    Birkez daha soruyorum; neden propagandanızı kendi sitelerinizde yapmak yerine burada yapıyorsunuz? Neden bu yazıyı, beni ve dergimi çevrenizde hedef gösterip hep birlikte saldırıya geçiyorsunuz? Siz vermeyeceksiniz bell ki buna cevap, ben yanıtlayayım öyle ise; sizden farklı düşünenlerin sesini boğmak istiyorsunuz çünkü. Ben sizin evinizde, size nasıl yaşamanız gerektiğini, neye inanacağınızı emretmiyorsam siz de benim evimde bana ve yazarlarıma yapamazsınız bunu.
     
    İstenmediğinizi açıkça yazmama rağmen taciz etmeye devam etmeniz ise baskıcı zihniyetinizin, yaşam modelinizi bizlere de dayatma hakkını kendinizde görmenizin tezahürü.
     
    Bir ufak da tavsiye; ben mesela sizlerin yazılarını hiiiiç okumuyorum. Siz de bizimkileri okumayın. Ama bu yeterli değil, öyle değil mi? Sesimizi de kesmek istiyorsunuz. Bakın İran’da neler oluyor; insanların özgürlüklerine göz dikenler halkın gücü altında eziliyor. Aman diyeyim, bugün böyle ulu orta, oraya buraya saldırma gücünü elinizde tutarken yarın dengeler değiştiğinde tahtırevanın altında kalmayın 😉

  • Yanıtla Hande S. Sinan 23 Eylül 2022 at 17:17

    Didemcim o kadar haklısın ki! Karşı görüş bildirdiğinde din düşmanı olarak yaftalanıyorsun ve cadı avına çıkıyorlar genelde.
     
    Ayrıca İlhan Bey gayet de güzel bir yazı olmuş. Ellerinize sağlık.

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 23 Eylül 2022 at 20:04

      Canım benim, çok teşekkür ediyorum desteğine. Internet’in en sevmediğim yanı, bu klavye zorbalığı. Oturdukları yerden yanlış ezberleri ile yargı dağıtıyorlar. Cüretlerine her seferinde şaşırıyor olmam enterasan aslında 😉
       
      Kimseye ”Benim gibi düşüneceksin” demiyorum; başkalarının da bana ya da yazarlarıma kendi dogmalarını dikta etmelerine izin vermem. Farklı düşüncelere yer açmak ile zorbalığa müsaade etmek bambaşka durumlar. Hakaret etmeyi, eleştiri ya da karşıt düşünce sunma sanıyorlar 🤦🏼‍♀️
       
      Bir kez daha, daimi desteğin için teşekkür ediyor, seni kocaman öpüyorum ❤️😘😘😘

    Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan