Bi' Dolu Mola

Her Gün Bir Umut | Sıradan Bir Pazartesi

3 Aralık 2020

Öykü: Her Gün Bir Umut | Sıradan Bir Pazartesi | Yazan: Elif Bilici

 

İndeks

Birinci Bölüm: Sıradan Bir Pazartesi
İkinci Bölüm: Karışık Bir Salı
Üçüncü Bölüm: Çarşafa Sarılmış Bir Çarşamba
Dördüncü Bölüm: Şaşırtan Bir Perşembe
Beşinci Bölüm: Heyecanlı Bir Cuma
Altıncı Bölüm: Umut Dolu Bir Cumartesi
Yedinci Bölüm: Huzurlu Bir Pazar

 

Birinci Bölüm – Sıradan Bir Pazartesi

 
Henüz aydınlanmamış güne başlamıştı yine. Gözlerini zor açarken arabasını çalıştırdı. Haftanın yedi günü yirmi dört saat trafik olan bu şehrin trafiğine karışmadan önce, evin alt sokağındaki kahveciden bir kahve almaya karar verdi.

Kahvecinin önünün bu saatte kalabalık olacağını düşünerek arabasını yeniden durdurdu. Yürüyerek gitmeye karar vermişti. Arabadan indi, yürürken saatine baktı. Pazartesi trafiğinde geç kalacak mıydı işe? Yine o anlamsız, bıyık altından gülmelerine katlanacaktı.

İki dakika sonra kahvecinin önüne geldi, her yer araba doluydu, arabasını getirmediğine sevindi. Hızlıca kapıdan içeri girdi, sıraya geçti. Telefonuna bakarken, kendisine seslenildiğini zor fark etti. Kafasını kaldırdığında genç bir çocuğun gülümseyerek baktığını gördü. Çocuk tekrar ediyordu;
“Pardon, ne alırdınız diye sormuştum.” Sabahın bu saatinde çocuğun bu enerjisi ve kibarlığı şaşırttı Can’ı.

“Bir küçük boy filtre kahve alayım” dedi, zorla gülümsemeye çalıştı.

Ödemesini yapıp kahvesini aldı, arkasını döndüğünde. “Yavaş ama ya!” diye bir bağrışma duydu. Arkasını dönerken, farkında olmadan ceketiyle arkasındaki kadına çarpmıştı ve o da elindeki kahvesini üzerine dökmüştü. Dahası Can’ın da ceketi mahvolmuştu. Hızlıcı önce saate baktı, üzerini değiştirmeye zamanı yoktu ama mecburdu.

“Kahretsin!”

Ardından kafasını ceketinden kaldırıp çarptığı kadına baktı.

Krem rengi elbisesindeki kahveyi ümitsizce silmeye çalışıyordu. Can cebinden ıslak mendil çıkartıp uzattı; “Kusura bakmayın, arkamda olduğunuzu fark etmedim, açıkçası size çarptığımı da hissetmedim.”

Kıvırcık kısa kadın, kafasını lekeli elbisesinden bir hışımla kaldırdı. Can karşısındakinin gözlerinde sinir beklerken, kadının iri gözlerinden yaş akıyordu.

“Problem değil. Olur öyle” dedi kadın, ardından kapıya doğru ilerledi. Kadının yürüyerek durağa gittiğini gören Can arkasından koştu;

“Eğer arabanız yoksa, ben ortak bir yere kadar sizi bırakabilirim. Benim yüzümden kahvenizi de içemediniz. Belki bir yardımı olur.”

Kadın kafasını Can’a doğru çevirdi, hâlâ gözleri yaşlıydı. “Ben karşıya geçeceğim yalnız, Levent’e” dedi.

Can gülümsedi, “E o zaman yolumuz aynıymış, ben de Levent’e gidiyorum. Buyrun evimin orada araba, burası kalabalık diye yürümüştüm sabah.” Hızlıca açıklama yaparken eliyle, evinin olduğu sokağı işaret etti.

Kadın gözlerindeki yaşları silip Can ile yürümeye başladı, zaten yağmur da onlar arabaya binmeden çiselemeye başlamıştı. Arabaya bindiler, kadın kemerini bağladı. Can’a döndü;

“Melisa. Adım Melisa.” Gülümseyerek elini uzatıyordu.

Can da elini uzattı, kendini tanıttı, ardından arabayı çalıştırdı. Klasik bir pazartesi sabahı, klasik bir İstanbul trafiği… Şanslıysa köprüde en sağ şeritten gidip belki biraz boğaz manzarası görürlerdi.

Trafik sıkışıklığında bir süre sonra Can muhabbete girdi, “Ee nerede çalışıyorsun?”

Melisa yarı gülümser şekilde cevap verdi, “Eğer hâlâ yetişme şansım varsa ve ardından tüm olumsuzluklara rağmen pozitif olabilirsem, anca bir işim olacak” dedi.

Can gülümsedi, “Yeni iş başvurusu mu?”

Kafasını belli belirsiz salladı Melisa. Yeni mezun olduğunu, okul bittikten sonra dört aydır iş başvurusu yaptığını, birçok yerden olumsuz dönüş aldığını, kimisinden cevap bile alamadığını hararetli bir şekilde anlatmaya başladı.

Can, farklı bir evrendeymiş gibi, büyülenmişcesine Melisa’ yı dinliyordu. Onun olaylara bakışındaki saflığı, enerjisini, heyecanını gördükçe kendisini sorguluyordu. Sabah zar zor, söylenerek kalkarak işe gidiyordu. Ne bir heyecan, ne bir enerji kalmıştı. Nerede yitirmişti içindeki heyecanı hatırlamıyordu bile.

Birden Melisa’nın cümlelerine takıldı;

“Çok konuşup bunalttım değil mi sabah sabah kusura bakmayın.”

Mahcup olmuş, kibar bir şekilde gülümsüyordu.

“Hayır, yaşadığın heyecan bana kaybettiğim zamanı, yeni mezun olduğum günleri hatırlattı. Bu arada özel değilse, sabah ağlıyordun önemli bir şey yok ya?”

Melisa utanarak cevap verdi;

“Üzerimdeki elbiseyi iş görüşmelerim için almıştım, açıkçası çok fazla bu tarz kıyafetim yok, yeni mezunluk durumu anlarsın ya. Üzerine kahve dökülünce çok üzüldüm, ya bugün ki görüşmede paspal gözükürsem veya bundan sonraki görüşmeler için ne giyeceğim diye endişelendim işte. Basitti ama sanırım heyecan ve stresten öyle tepki verdim” diye açıkladı.

Can yine kendisini düşünüyordu, en son ne zaman bir eşya, umudunun simgesi olmuştu? Sabah giyinişini hatırladı, adeta rastgele, el alışkanlığı ile giyinip çıkmıştı.

“Tekrar özür dilerim Melisa, o kadar uykuluydum ki değil arkamda biri olabileceğini düşünmek, etrafımda insan olduğunun dahi farkında değildim. Tabi bu bir şeyi çözmüyor, ancak eğer biraz zamanın varsa vardığımızda telafi etmek isterim. İş yerim AVM’nin içinde, hemen bir şeyler alarak sana özür dilemek isterim.”

Melisa’ nın gülen yüzü bir anda düştü, Can bunu fark edip araya girdi;

“Yanlış anlama. Sadece minik bir özür.”

“Kusura bakmayın Can Bey ama hiç gerek yok. Alt tarafı bir kahve. Hem zaten geldik sayılır. Ben şurada inip yürüyebilir miyim?”

Can arabayı yanaştırdı, Melisa teşekkür etti. Ancak Can’ ın ağzında gevelediği son cümleleri duymamıştı;

“Peki ya bir kahve ile özür dilesem?”

Can, Melisa’ nın hızlı adımlarını izlerken dalmıştı, arkasında hunharca kornaya basan bir mutsuz İstanbullu daha vardı. Trafiğin akışını bozmamak için hareket etti. Melisa kafasını karıştırmıştı. Bir daha onu görebilecek miydi?

Sabah öylesine kahve almaya gitmesi, yanlışlıkla ona çarpması ve hiç yapmadığı bir şey yapıp tanımadığı birisini arabasına alması tesadüf olamazdı ya? En iyisi yarın yeniden kahve almaya gitmeliydi sabah, hem böylece ona da bir kahve ısmarlar ve gönlünü alırdı, belki şanslıysa telefonunu dahi alırdı.

Arabayı AVM’ nin otoparkına park etti, şirketlerinin bulunduğu kata çıkmak için asansöre doğru yöneldi. O anda Melisa’ nın anlattığı bazı şeyleri hatırlamadığını fark etti, o mesleğini bugünkü görüşmesini anlatırken Can o kadar çok kendi geçmişini ya da şuan ki halini düşünmüştü ki kaçırmıştı detayları.

Kendisi ile aynı kaderi paylaşan üç kişi ile asansöre bindi, hepsi de ayrı katlara çıkıyordu.

Alışkanlık olduğu üzere kolundaki saati kontrol etti, geç kalmamıştı. Garip bakışları ya da müdürünün sorgularını bugün için atlatmıştı.

Ofise girdiği gibi masasına yöneldi, üzerinde on taneye yakın dosya vardı. “Olamaz” dedi içinden, kesin bir şeyleri kaçırmıştı. Masasındaki dosyaların içine bakmaya çalışırken, asistanı karşıdaki toplantı odasından gözüktü.

“Can Bey sizi bekliyoruz.”

Can, üzerindeki ceketi nasıl çıkardığını bilemeden, hangi dosyayı alacağına dahi bakamadan hepsini kucakladığı gibi toplantı odasına doğru ilerledi. İçeri girdiğinde, heyecandan titreyen bir çift iri göz vardı, üzerindeki ceket ile elbisesindeki kahve lekesini örtmeye çalışıyordu. Melisa’ nın heyecandan bayılırcasına geldiği iş mülakatı, Can’ ın şirketinde bir pozisyondu ve bu pozisyon ile Can ilgileniyordu.

Can bir kahve içmek için Melisa’ yı nerede bulacağını düşünürken hayat belki de her sabah birlikte kahvelerini yudumlamaları için ilk yeşil ışığı yakmıştı onlara. Kim bilir?
 
 

Devamı için tıklayınız.

 
 
Elif Bilici

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

8 YORUMLAR

  • Yanıtla Fahriye Demir 3 Aralık 2020 at 16:22

    Hayat sürprizlerle doludur, keşke her sürprizin sonu mutluluk olsa.
     
    Kalemine sağlık, başarılarının devamını dilerim.

    • Yanıtla Elif Bilici 4 Aralık 2020 at 12:58

      Her süprizin sonu mutluluk olmasa da en hayırlısı oluyordur belki de zaman için …
      Umudumuzu kaybetmeyelim hiç, teşekkürler 🙂

  • Yanıtla Ali Özen 3 Aralık 2020 at 19:50

    Seri hikayeler istiyoruz. Böyle güzel hikayeler kısa hikaye olarak kalmasın lütfen.

    • Yanıtla Elif Bilici 4 Aralık 2020 at 12:57

      Devamı yakında gelecek müjdesini verebilirim o halde 🙂

  • Yanıtla Pelin Öncüoğlu Işık 5 Aralık 2020 at 18:26

    Elifcim eline sağlık neler olacak merakla bekliyorum. 🤓

    • Yanıtla Elif Bilici 6 Aralık 2020 at 10:44

      Pelin çok teşekkür ederim 😌

  • Yanıtla Kemal Avcı 5 Aralık 2020 at 19:36

    Hayat sürprizlerle doludur.

    • Yanıtla Elif Bilici 6 Aralık 2020 at 10:44

      Evet, yeter ki biz görmesini bilelim 😌

    Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan