Açık Büfede Birer Tabağız Hepimiz

9 | Burnumdan Getirdiniz Tatilimi

23 Nisan 2021

Roman: 9. Bölüm | Burnumdan Getirdiniz Tatilimi | Yazan: Didem Çelebi Özkan

 

İndeks

Açık Büfede Birer Tabağız Hepimiz | Bölüm 1
Sevmişmiş. Bitmişmiş. | Bölüm 2
Benim Sarhoşluğum Temizdir Bir Kere | Bölüm 3
Belki Şimdi Doğru Zamandır | Bölüm 4
Sevişme Vakti | Bölüm 5
Özledim. Bunu Söylemek Serbest mi? | Bölüm 6
Uyanıp Öpmeyi İstediğim Kadın | Bölüm 7
Bana En Çok Senin Tenin Yakışıyor | Bölüm 8
Burnumdan Getirdiniz Tatilimi | Bölüm 9
Böyle Bir Kırmızı mıydı? | Bölüm 10
Bana Baran’ı mı Savunuyorsun? | Bölüm 11
Sadece Sen Zarar Görürdün | Bölüm 12
Bir Oyun Oynayacağız Bu Gece | Bölüm 13
Daha Fazlasını İstiyorum | Bölüm 14
Tatil Biter, Aşk Biter | Bölüm 15
Bunlarla Yüzleşmek Acıtmıyor mu Canını? | Bölüm 16
Sesini Bile Özledin, Öyle Değil mi? | Bölüm 17
Adam Önce Senin Kriterlerinden Geçsin | Bölüm 18
Gözlerime Bak | Bölüm 19

 
 
Uzun bir sohbetin ardından Eren’den izin istedi ve çıktı konuşmadan. Güzel bir sabah olmuştu. Zihnindeki kadınlarla savaş vereceği şizofrenik diyaloglar yerine gerçek bir insanla, hayata dair konuşmak güzeldi.

Gene de tüm günü telefonda yazışarak şöminenin başında geçirmek için gelmemişti buraya. Otel ararken Ağva’daki yürüyüş rotalarını da incelemişti. Kilimli Parkuru, kendi başına yürüyebileceği, güvenli, zorluk derecesi de düşük bir rotaydı. Bu parkuru yürüyebilirdi.

Odasına dönüp yanında getirdiği sırt çantasına yağmurluk, ıslanma ihtimaline karşı yedek üst baş, iki matara su, birkaç enerji barı ile kahvaltıda açık büfeden aldığı muz ve mandalinayı yerleştirdi, yürüyüş batonlarını da alıp arabasına geçti. Sokağa çıkma yasağı vardı ama arabayla gideceği yol en fazla beş-on dakika sürecekti, burada kontrollerin çok sıkı olacağını da düşünmüyordu.

Dikbucaklı’ya vardığında arabayı Kilimli yolunda, parkurun başlangıcını gösteren tabelanın yakınlarına park etti.

Deniz, falez ve orman bölümlerinden oluşan 4,5 km uzunluğundaki parkurun olağanüstü bir manzara sunduğunu okumuştu Internet’te. Tek başına olması biraz tedirgin ediyor olsa da Karapınar Tepe’sinin çevresinde bir daire çizip başladığı noktaya geri dönmesi için tabelaları ve kırmızı-beyaz çizgileri takip etmesi yeterliydi.

Patikaya girdi ve 2 kilometre kadar meşe ağaçlarının ortasındaki toprak yolda yürüdü. Zihninde ne Baran ne Kuzey ne de başka bir adam vardı; doğanın bir parçasıydı ve burada kaos değil, düzen söz konusuydu.

Patika, eski deniz fenerine ulaştığında, iki koldan denize dökülen Göksü ve Yeşilçay Dereleri ile ortalarında uzanan Ağva Plajı’nın etkileyici manzarasını tepeden izleyebileceği bir noktaya varmıştı. Antik Çağ insanlarının doğa güçlerine neden tanrısallık atfettiğini böyle anlarda tüm benliğiyle kavrıyordu. Saygıyla karışık bir büyülenmişlikle bir süre manzarayı seyretti.

Bir kayanın üzerine oturup yanında getirdiği atıştırmalıkları yedikten sonra Gaia’yı,1 tüm yaşamın annesini, Doğa Ana’yı bir kez daha selamladı ve ringi tamamlamak üzere orman yoluna yeniden girdi.

Yürümeye başladıktan yaklaşık iki saat sonra yeniden arabasının başındaydı. Ağrıyan kasları tatlı bir acı verirken ruhu bir kez daha arınmıştı.

Direksiyonun başına geçip otele geri döndü.

Kulübeye girdiğinde odunların yenilendiğini, şöminenin temizlenip yakılmak üzere hazırlanmış olduğunu gördü. İlk iş odunları tutuşturdu, ardından soyunup duşa girdi.

Kasları sıcak suyun altında gevşerken mutlu olduğunu düşündü. Sağlıklıydı, başarılı olduğu bir işi vardı, yıllara dayanan sağlam dostluklar kurmuştu, tutkuyla seviştiği adamlar da oluyordu hayatında. Aşk da olmayı versindi o zaman. Zorlamanın ne alemi vardı?

Kendine kendini haklı çıkartma çabaları bitince duştan çıktı. Yatağa uzanıp alevleri seyrederken baktı ki düşünceler sağdan sağdan geliyor, eline kitabını alıp başka insanların hikayesinde kayboldu. Sonunda iyice acıktığını fark edince hazırlanmak üzere kalktı. Bornozu çıkartıp iç çamaşırlarını giydi. Banyoya geçip saçlarını kuruttu, hafif bir fön çekip omuzlarının üzerinde salık bıraktı.

Siyah skinny pantolonunun üzerine bedenine oturan, boğazlı, siyah bir kazak, ayaklarına da küt burunlu, kare topuk bootie giydikten sonra deri ceketini de üstüne geçirip evden çıktı.

Restoranda bir kez daha aynı masaya oturduktan sonra bu sefer balık menüsünden verdi siparişini. Yanına da bir şişe Chardonnay istedi. Tamam canım, hepsini bu gece içecek hâli yoktu. Bir gecesi daha vardı otelde ve bir kez daha ne olduğu belli olmayan bir şişeden kadeh şarap içmeye niyeti yoktu, kalanını da yarın gece içerdi.

Siparişinin gelmesini beklerken kitabını okumaya devam ediyordu ki delişmen bir sesin “Pamirrrrr” diye seslendiğini duyunca başını kaldırdı.

Leyla ve Dinçer.

Eski eşinin çocukluk arkadaşı ve karısı. Sanayici çapkın kocayla ülkenin en mutlu evliliğine sahip kadınını oynayan görgüsüz karısı. Karşılaşmanın üzerlerinde yarattığı neşeli bir şaşkınlıkla masasına doğru geliyorlardı.

“Pamirciğim, ne hoş seni yeniden görmek.”

Leyla’nın tiz vurguları karşısında kulaklarını kapatma ihtiyacı hissettiyse de ayağa kalktı, gülümseyerek “Sizi de öyle” dedi.

Dinçer karısının hemen yanında sessizce duruyor, gizleme ihtiyacı dahi duymadan bakışlarını fütursuzca Pamir’in bedeninde gezdiriyordu.

“Karantinadan mı kaçtın sen de bizim gibi?” diye sordu Leyla.

“Aynen. Şehirden biraz uzaklaşmak, doğada olmak istedim.”

Leyla etrafı kolaçan ediyor gibi yaptıktan sonra “Yalnız mısın? Tek başına mı geldin?” diye sordu abartı bir şaşkınlıkla.

“Yalnızım evet.”

“Ayy bayılıyorum senin bu kendinle vakit geçirebilme huyuna. Hiç benlik işler değil” dedikten sonra sorgulamaya devam etti. “Dün gece görmedik seni yemekte. Bugün gün içinde de.”

“Dün erken yedim akşam yemeğini. Siz restorana gelmeden ben odama dönmüş olmalıyım. Hafta içinden yorgundum, erken yattım.”

“Ahh canım benim, fazla çalışıyorsun” derken son derce yapmacık bir empatiyle üzgün bir ifade yerleştirmişti yüzüne.

“Seviyorum ben çalışmayı Leyla. Diğer türlüsü benim için zaten söz konusu değil.”

“Eee gündüz nerelerdeydin?”

“Trekking yaptım.”

“Iyyy gerçekten mi?”

“Gerçekten Leylacım.”

“Neyini seviyorsunuz anlayamıyorum bu doğa yürüyüşlerinin. Peki onu da mı tek başına yaptın?”

İçinden “Ya sabır” çektiyse de Leyla’nın bu sorusunu da sakince cevapladı. Cümlesi yeni bitmişti ki Leyla “Ayy ayakta kaldık, geç aşkım şöyle, eşlik edelim bu gece Pamir’e” derken bu jestiyle Pamir’e büyük bir lütufta bulunuyor gibiydi. Masada Pamir’in karşısındaki sandalyelere oturdular.

Ayakta olan biteni şaşkınlıkla izleyen Pamir, savaşı kaybettiğini anlayınca biraz önce kalktığı sandalyeye geri oturdu.

Pamir’in yerine geçmesiyle sorgusuna devam etti Leyla.

“Levent’le görüşüyor musunuz Pamirciğim?”

Levent dediği Pamir’in eski eşiydi.

“Görüşmüyoruz Leylacığım.”

“Geçenlerde de, tesadüf bu ya, onunla karşılaştık” dedikten sonra sır verecekmiş gibi öne doğru eğildi ve sesini biraz alçaltarak “Yanında yeni sevgilisi vardı. Çok varoş bir tipti ama 25’ten büyük olduğunu sanmıyorum. Güzel de bir şeydi doğruya doğru ama işte dediğim gibi basitti basit. Senin eline su dökemez yani hayatım.”

“Benim elime su dökmesine gerek yok zaten, keza benim de onun. Rekabet halinde değiliz. Mutluluklar dilerim ikisine de.”

İstediği tepkiyi alamayan Leyla başka bir köşeden vurmaya karar vermiş olacak ki “Senin hayatında kimse yok mu şekerim?” diye sordu.

“Yok Leylacım.”

“Aman olur hayatım, üzülme.”

Sonunda garson geldi de Leyla tahkikatına ara vermek zorunda kaldı. Pamir önündeki kadehin tamamını bir dikişte içti. Garsonun bardağı yeniden doldurmasına fırsat vermeden şişeyi buz kovasının içinden aldı; Dinçer çarpık bir gülümsemeyle Pamir’i izliyordu.

Yemek boyunca Leyla’nın ne harika bir hayatı olduğunu dinledi. Kendinden başka bir şeyden bahsedilmesinden hoşlanmayan Leyla master yapmaya başladığını övünçle anlattı. Özel bir üniversitede, koca parasıyla, 40 yaşında yapılan master ne işe yarayacaktı Pamir onu düşündü bir an. Çalışmıyordu Leyla. İşletme yüksek lisansı evde çocukları ve kocasını yönetmesine mi yarayacaktı? Zihninde bu fikre güldü Pamir. Kimseyi küçümsemeyi sevmiyordu fakat bu kadın sinirine dokunuyordu.

Leyla’nın yeni bir kelime öğrendiğini, yerli yersiz, sıklıkla o kelimeyi kullanmasından anlardınız. Belli ki master programı sayesinde yeni bir kelime eklenmişti dağarcığına; intihal.2 Zevzek bir sohbetin içinde bu kelimeyi birkaç kere kullanabildiği için bile takdir edilmeliydi aslında kadın.

Pamir yemeğini bitirdikten sonra yürüyüşün yorduğunu söyledi ve iyi geceler dileyip ayrıldı yanlarından. Ertesi gün için kendine bir rota bulsa iyi olacaktı, aksi halde bu ikisinden kurtulamayacağı ortadaydı.

Bozulan sinirlerinin dost bir ses duymaya ihtiyacı vardı. Kulübeye geldiğinde sönmekte olan şömineye birkaç odun atıp Didem’i aradı. Yemekte Leyla ve Dinçer’le karşılaşmasını, öğlen yaptığı yürüyüşü ve son olarak da sabah Eren’le olan yazışmalarını anlattı.

“Eren kim ya? Ben niye tanımıyorum? Yolla bakayım Instagram hesabını, bir göreyim nasıl biri?”

Pamir bir yandan Eren’in kim olduğunu anlatırken diğer yandan da Instagram profilini yolladı Didem’e.

“Oha, çok yakışıklıymış.”

“Değil mi? Bence de öyle.”

“Eee yeni hedef Eren mi?”

“Yok kuzum ya. Bir adam daha kaldıracak halim mi var benim? Ama sohbeti keyifli. Zeki de. Bilirsin severim ben zeki adamları. Ehh gördüğün gibi bir de pek yakışıklı. Böyle bir adamla konuşmak güzeldi. İyi geldi, o kadar.”

“Diyorsun. Sen hep bir şeyler diyorsun da sonunda hep o dediklerinin tersini yaptığının bilmem farkında mısın?”

“Offf bir şey yaptığım yok. İki sohbet ettim sadece.”

“Hadi bakalım, öyle olsun.”

Didem’le telefonu kapadıktan sonra Ağva’daki diğer rotaları araştırdı. Normalde pazar gününü odasının önündeki verandada geçirmeyi planlamıştı fakat Leyla ve Dinçer karşılaşmasından sonra bu opsiyon ortadan kalmış oldu, otelde onların menzilinde kalmaya niyeti yoktu.

31 Ocak 2021, Pazar

Sabah erkenden uyandı. Gece birkaç kez uyanıp şömineye odun attığından oda bu sabah soğuk değildi. Tayt, tişört, yürüyüş botları ve kalın bir polar giydikten sonra kahvaltı etmek için restorana geçti. Umduğu gibi Leyla ve Dinçer sabahın bu erken saatinde ortalıkta gözükmüyordu. Açık büfeden hızlıca bir şeyler aldı ve her zamanki masasında yedikten sonra odasına döndü.

Bugün için seçtiği rota dünkünden kısaydı, bir saatte yürüyebilirdi. Kahvaltı karşılaşmasını bertaraf ettiğine göre bir süre kulübede kalmasında tehlike yoktu. Yatağın üzerindeki kalın battaniyeyi ve kitabını alıp verandadaki sallanan sandalyeye oturdu.

Ağva her mevsim güzeldi, dingindi.

Bir saat kadar okuduğu romanın karakterlerinde aşkı tattı. Keşke hayat bu romanlardaki gibi tatlı sürprizler, büyük jestler, ömürlük aşklarla geçse ama işte gerçek hiç de öyle değildi. Düşünceleri kasvetli bir yola girdiğinde -zaten yeterince üşümüştü de- içeri girdi.

Yatağının üzerindeki telefonunun ekranında Kuzey’den bildirimler vardı. Bir video yollamıştı. Ehh adetlerimizde tabak boş gönderilmezdi. Pamir’in videosuna bir karşılık elbet verecekti Kuzey.

Sabah duşu için banyoda, kabine doğru yürüyüp suyun altına giren Kuzey’i seyretti. Adam gerçekten bedeninin güzelliğinin farkında, diye düşündü bir kez daha. Ne yapmalıydı; dört saat sonra mı cevap vermeliydi?

Gerek var mıydı peki bu kaprislere? Tavır yaptığını anlamayacaktı dahi. Pamir ya sahneden tamamen ayrılacaktı ya da kuralına göre oynamayı sürdürecekti. Oyunda kalmaya karar verdi. Oldukça erotik bir cevap yazdı. Ve birbirlerini tahrik oyunu kaldığı yerden devam etti.

Leyla’ya yakalanmadan otelden ayrılması gerektiğini hatırlayınca yazışmadan çıktı. Hızlıca çantasını hazırladı. Bu günkü parkura, otelden çıkıp birkaç yüz metre dere kenarından yürüyerek ulaşabileceğinden arabayla ortada dolaşma riskine girmesine gerek yoktu.

Evin kapısını kapatmış birkaç adım atmıştı ki “Günaydın Pamir” seslenişiyle olduğu yerde döndü, kendi kaldığı kulübenin hemen yanındakinden çıkmış olan Dinçer’i gördü.

Hızlı adımlarla yanına gelen adam; “Kahvaltı etmeden yürüyüşe mi çıkıyorsun?” diye sordu.

“Ben erken etmiştim. Size afiyet olsun” deyip ardından kaçma cümleleri kuruyordu ki Dinçer araya girdi.

“Leyla uyuyor. Daha fazla bekleyemedim uyanmasını. Seni görünce birlikte kahvaltı ederiz diye heyecanlanmıştım.”

“Yok Dinçercim ben ettim. Sana afiyet olsun. Sonra görüşürüz.”

Arkasını döneceği sırada kolundan tuttu Dinçer.

“Bir saniye lütfen. Dün gece Leyla haddini aştı farkındayım, özür dilerim onun adına.”

Yüzünde gayet içten bir ifade vardı ama niyetinden emin olamıyordu Pamir. Kadını şaşırttığını fark eden Dinçer konuşmaya devam etti.

“Levent yakın arkadaşım ama bilirsin seni de severim. Leyla bazen maksatını aşabiliyor. Ama kötü niyetli değildir bilirsin.”

Yaa çok iyi niyetli, diye düşündü. Safı oynarken can yakmak için her türlü kurnazlığı yapan bu kadınlardan nefret ediyordu. Dinçer hâlâ karısı adına özür dilemeye devam ediyordu, kolunu da bırakmamıştı.

“Sorun değil Dinçer. Size güzel bir gün dilerim. İzninle ben yürüyüşe çıkıyorum” dedi ve kolundan sıyrıldı adamın. Ne gereksiz bir diyalog olmuştu. Levent’ten boşandıktan sonra onun bayağı çevresinden de kurtulmuş olması gerekiyordu güya.

Kaldığı otelin de üzerinde olduğu Nehir Boyu Caddesi boyunca bu lanet rastlaşmaya söverek yürüdü. Caddenin bitiminde Kurfallı Tepesi’nin yamacından orman yoluna girdi ve doğayla sarmalandığı anda Leyla ve Dinçer’i zihninin gerisine itmeyi başardı.

Yarım saatlik bir yürüyüşün ardından tepeyi tırmanmıştı.

Kurfallı kumulları ve Karadeniz’in harikulade manzarası ayaklarının altındaydı. Bu sefer bir mat da koymuştu çantasına. Çıkarıp yere serdi. Bir süre burada oturabilirdi.

Hareketi kestiğinde düşüncelerinin istilasını engelleyemiyordu. Düşünmek istemediği, kaçmak için elinden gelen ne varsa yaptığı her düşünce saldırıya geçti. “Ommm”3 moduna geçebilen insanlara hayrandı, o ise durağan olduğu anlarda zihnini mümkün değil susturamıyordu.

Bir enerji barı çıkarıp yedi, bolca su içti. Kendini daha fazla oyalayamayacağını anlayınca dönüşe geçmeye karar verdi. Fakat bu kadar çabuk otele gitmek istemiyordu. Ayağa kalkmış ne yapacağını düşünürken deniz kenarına inme fikri cazip geldi. Göksu Deresi’nin denizle buluştuğu yere yürüyecek, oradan sonra da dere kıyısından içeri doğru ilerleyerek başladığı noktaya geri dönecekti. Kafasında rotayı iyice oturttu ve yürümeye başladı.

Gezintisini tamamlayıp otele geri geldiğinde kimseyle karşılaşmadan taş eve girdi. Bir kez daha şömine temizlenip yeniden yakılmak üzere hazırlanmıştı. Hızlıca tutuşturdu, ardından duşa girdi. Bornozla kendini yatağa attıktan kısa bir süre sonra da yorgun bedeni uykuya teslim oldu.

Bir şeyler düşünmeyi engellemenin en iyi yollarından biri de uyumaktır fakat huzursuz uslar uykuda bile rahat vermez insana. Baran’dı, Kuzey’di, Dinçer’di, Leyla’ydı, Levent’ti derken saçma sapan sahnelerde gezindi durdu Pamir’in zihni.

Acıkmış olarak uyandı. Islak saçlarla yattığı için üşümüştü de. Kalkıp hâlâ nemli olan saçlarını kuruttu, ardından giyindi. Restorana gitmeye hiç niyeti yoktu. Bir gece daha kaldıramazdı Leyla’yı. Telefon edip akşam yemeğini odasına istedi.

Otel görevlisi kapıyı tıklattığında, oturma odasında telefondan dizi izliyordu. Tepsiyi alıp yerine geri döndü. Tabağındakileri bitirdikten sonra kanepeye geri uzandı, çıtırdayan alevlerin ışığında diziye devam etti.

Aradan bir saat geçmişti ki telefonu çaldı. Leyla’ydı arayan. Yuhh artık, diye düşündü. Kadın asla vazgeçmiyordu.

Cevapladı aramayı.

“Alooo, Pamirciğim, her şey yolunda mı? Yemekte seni göremeyince telaşlandık. Yürüyüş falan, Allah korusun, bir şey mi oldu acaba diye merak ettik.”

Kadın soluksuz konuşuyordu.

“Bir şey yok Leylacım, yürüyüş sonrası yorulunca bu gece odaya istedim yemeğimi.”

“Aaa öyle saçmalık mı olurmuş? Buraya, odada oturmaya mı geldin şekerim? Hadi kalk kalk. Biz de yemeğimizi bitirdik, eve geçiyoruz. Gel bizim kulübeye, sohbet eder, bir iki kadeh de bir şeyler içeriz.”

“Yok Leylacım, hiç rahatsız etmeyeyim sizi, ben de yorgunum zaten. Erkenden uyurum.”

“Kuzum ne uyuması bu saatte? Sen gelmiyorsan şarabımızı alıp biz senin yanına geliriz” dedikten sonra anlaşılan kocasına döndü ve “Gideriz değil mi Dinçer?” diye sordu.

Pamir gerçekten çığlık atacaktı. Buraya gelirlerse sabaha kadar otururlardı. En iyisi kendisinin gitmesiydi. Bir kadeh bir şey içer sonra kalkardı yanlarından.

“Leylacım, tamam, siz geçin eve. Ben de geliyorum yanınıza.”

“Harika. Görüşürüz o zaman beş dakikaya.”

Yok. Kurtuluş yoktu kadından.

Söylenerek kalktı. Dişlerini fırçaladı. Pijamalarını çıkarttı. Ne giyeceğini düşündü. Dinçer’in süzen bakışlarına bir kez daha katlanamazdı. Kotunun üstüne bol bir kazak geçirdi, ayağına da spor ayakkabılarını giydi. Saçlarını topladıktan sonra aynadaki görüntüsüne şöyle bir baktı. Tamamdı. Kendini bundan daha fazla silikleştiremezdi.

Tepsiyi de alıp dışarı çıktı. Elindekileri, kapının önündeki yükseltiye bıraktıktan sonra yan eve doğru yürüdü.

Kapıyı Dinçer açtı.

“Bizden kaçmıyorsun, öyle değil mi Pamir?”

“Yok canım, yorgunum sadece” diye cevap verdi içeri geçerken.

Kendi kaldığı ev ile aynı şekilde dekore edilmiş bu odada da şömine yanıyordu. Kanepeyi Dinçer’le Leyla’ya bırakıp berjerlerden birine oturdu.

“Beyaz şarap istersin diye düşündüm.”

“Evet, olur. Leyla nerede?”

“Bir arkadaşı aradı, verandada onunla konuşuyor. Çenesi ne kadar düşüktür bilirsin ama soğukta fazla duramayacağından birazdan gelir yanımıza.”

Elindeki kadehi Pamir’e uzatırken “Biz öğlenden beri içiyoruz. Burada yapacak pek bir şey yok malum. Biraz çakır keyif olabiliriz, lütfen kusura bakma.”

“Yok canım ne kusuru. Afiyet olsun.”

Kanepenin Pamir’in berjerine yakın kısmına oturdu. Elindeki viskiden bir yudum aldıktan sonra “Mutlu musun Pamir? Her şey yolunda mı?” diye sordu.

Ne saçmalıyordu bu adam?

“Gayet mutluyum Dinçer.”

Öne doğru eğildi, elindeki viskiyi sehpaya bırakıp Pamir’in elini avuçlarının arasına aldı.

“Yapabileceğim herhangi bir şey varsa söylemen yeter” tarzında bir şeyler zırvalıyordu. Pamir duymuyordu. Adamın avuçlarının içine aldığı elindeydi gözleri. Çekse aşırı tepki veren, dostça bir dokunuştan rahatsız olan meczup olacaktı. Çekmese bu salak herif belki başka anlamlar yükleyecekti. Daha da kötüsü Leyla her an içeri girebilir ve bu yersiz sahne ile karşılaşabilirdi. Fatura da kesin Pamir’e kesilirdi. Dinçer’in ise durumdan çekiniyor gibi bir hâli yoktu, öylesine rahattı ki…

Pamir sonunda nezaketine teşekkür eden bir şeyler geveleyip elini çekti Dinçer’den. Adam Pamir’in rahatsızlığının hiç farkında değilmişçesine pişkin pişkin sırıtarak arkasına yaslandı. Ortamı anlamsız bir sessizlik kaplayacaktı ki Leyla gıcırdayan sesiyle “Ahh şekerim lütfen kusura bakma. Cevaplamam gerekiyordu bu aramayı” diye salona girdi.

Kadını sanki Japonya borsasından aramışlardı.

“Sorun değil Leylacım. Ee nasıl geçti gününüz?” diye sordu.

Dinçer’in konuşmasından pek belli olmasa da Leyla’nın sürçen dilinden uzun süredir içtikleri anlaşılıyordu. Kadın hantal bedenini kocasının yanına kanepeye değil de Pamir’in karşısındaki berjere bıraktı.

Bu gece konuşmayı daha çok Dinçer götürüyordu. Pamir için bu nispeten daha çekilebilir bir durumdu. Geleli neredeyse bir saat olmuş, iki kadeh de şarap içmişti. Medeniyet için bu kadarı yeterli diye düşünüyor, iyi geceler dilemek için uygun zaman kolluyordu.

Konu bu arada evliliklerde azalan tutkuya gelmişti. Leyla yerinden kalktı “Bizde elbette böyle bir durum söz konusu olamaz” dedikten sonra eğilip kocasını öpmeye başladı. Öyle dudağa kondurulan minik bir öpücük de değil, bayağı bayağı birbirlerinin gırtlağına kadar giriyorlardı. Pamir manzara daha iğrençleşebilir mi diye düşünürken Dinçer, Leyla’yı belinden tutup kucağına oturttu.

Yuh. Neredeyse karşısında sevişeceklerdi.

Neredeysesi de pek yoktu ya, Dinçer’in elleri kadının bedenin her yerindeydi. Gece kulüplerinde 20’li yaşlardaki insanlar ulu orta böyle davranırdı da 40 yaşındaki evli bir çift, bir evin salonunda, başka bir kadının karşısında bunu yapınca durum, Pamir kadar özgür düşünceli bir kadını bile şok ediyordu. Bir an ne yapacağını şaşırdı. Bu arada Leyla, ağzını kocasının ağzından çekip Pamir’e doğru baktı ve gülümsedi. Sonra yeniden adamın dudaklarını ağzının içine aldı.

Dinçer’in eli kadının kazağından içeri girmiş, sütyen hizasına doğru ilerliyordu. Yukarı sıyrılan kazak, Leyla’nın belinin bir kısmını açığa çıkarmıştı. Sıkan pantolondan fışkıran yağları görünce bir an midesi bulandı Pamir’in.

Şok ve tiksinti katalepsiye4 sokmuştu Pamir’i. Neyse ki çabuk toparladı. Hızlıca ayağı kalktı.

“Ooo siz cidden alevli bir çiftsiniz. Ben kaçıyorum, hiç rahatsız olmayın, kendim çıkarım” dedi fakat daha cümlesini bitirmeden karı koca itiraza girişmişti bile. Nereye gidiyordu, ne güzel sohbet ediyorlardı, falandı, filandı. Ama yok, bu sefer yemezdi Pamir.

“Migrenim tuttu zaten benim. Size iyi geceler” deyip hızlıca çıktı evden.

Manyak herhalde bunlar, diye düşünerek kendi kulübesine geçti. Kapısını kilitledi. Kimseden değil, bu iki zırdelinin gelmesinden korkuyordu.

Şömineye birkaç odun attı. Bavuldan migren ilacını aldı, tüm gece iki densizin yarattığı stres gerçekten de başını ağrıtmıştı.

Yatmaya hazırlanıyordu ki telefonuna Didem’den mesaj geldi.

Her şey yolunda mı, keyfi yerinde mi, diye soruyordu. Birkaç satırla, biraz önce olanları anlattı. Gelen cevap; “Arıyorum”du.

“Canım benim, ne yapmaya çalıştıklarının farkında mısın?” diye soruyordu arkadaşı telefonun diğer ucundan.

“Iyyy kafayı bulmuşlar işte. İğrençti şahit olmak zorunda kaldığım görüntü.”

“O kadar basit değil. Seni gruba çekmeye çalışmışlar.”

“Yok daha neler?!”

“Bazen cidden çok saf olabiliyorsun. Leyla’nın sen geldiğinde balkonda olması, Dinçer’in elini tutması… Sen kadın içeri girse ve sizi öyle el ele görse yanlış anlayacak diye endişe etmişsin ama ben olan bitenden zaten haberdar olduğuna eminim.”

“Abartma canım. O kadar da değil. Leyla işte, bana kocasıyla arasındaki tutkunun şovunu yapıyordu sadece.”

“İki dakika daha kalsaydın o salonda görürdün abartmayı. Dinçer’in bir sonraki hamlesi seni kucağına çekmek olacaktı, hatta Leyla bile yapabilirdi bunu.”

Pamir midesinden boğazına doğru yükselen öğürme hissini zorlukla bastırdı ve bir an düşündü Didem’in söylediklerini.

İçinden, “Sonra da marjinal olan benim. Neymiş aşksız sevişiyormuşum, adamlarla flört ediyormuşum, vay ahlâksız ben. Bunlar da evli barklı oldukları için saygın insanlar oluyor” diye geçirdi.

Pamir’in sessizleştiğini fark eden Didem; “Üzülme, inan bunu ilk kez sana yapmamışlardır.”

“Ben…” deyip durdu Pamir, sonra güçlükle konuşur gibi devam etti; “Ben gerçekten ne diyeceğimi bilemiyorum. Ne cüretle? Aklım almıyor.”

“Boş ver. Ama dönülemeyecek bir hamle yapmalarından önce ortamdan ayrılmakla iyi yapmışsın. ‘Sarhoştuk, yanında biraz ileri gittik’le geçiştirebilirler olayı.”

“Sabah bunlarla karşılaşmadan erkenden ayrılmam lazım otelden. İkisinin de yüzünü bir daha görmek istemiyorum.”

“Görsen de sakin ol. Çünkü inan onlar hiçbir şey olmamış gibi davranacak. Hadi uyu en iyisi.”

“Tamam. İyi geceler.”

“İyi geceler canım.”
 
 

01 Şubat 2021, Pazartesi

Sabah erkenden uyandı. Kahvaltı yapma riskini göze alamadı, aceleyle çıkış işlemlerini yaptı. Bavullarını arabaya yerleştirmişti ki Leylaların kaldığı kulübenin kapısı açıldı. Ve işte Dinçer kendisine doğru geliyordu.

“Bu sabah Leyla’nın uyanmasını bekleyerek odada oyalanmak yerine kahvaltıda sana katılmayı planlıyordum fakat gene kaçırdım galiba seni.”

Gerçekten de dün gece olanlar konusunda herhangi bir mahcubiyet duymuyordu.

“Yoksa çıkışını da mı yaptın?” diye devam etti.

“Evet, dönüyorum şehre.”

“Bak cidden bizden kaçtığını düşüneceğim.”

Gerizekalı! Elbette sizden kaçıyorum. Burnumdan getirdiniz tatilimi.

“Yok Dinçercim. Bu sabah bir yapım şirketi ile toplantım var. Ona yetişeceğim.”

Toplantı aslında yarındı.

Daha fazla diyaloğa girmemek için bagajı kapattı, sol tarafa geçti, kapıyı açtı. “Leyla’ya selamlarımı ilet lütfen. Görüşürüz.”

Dilerim ömür boyu bir daha görüşmeyiz.

Dinçer’in cevabını dahi beklemeden koltuğa oturdu, hızlıca kontağı çevirip otelden ayrıldı.
 
 

Devamı için tıklayınız.

 
 

Didem Çelebi Özkan

 
 

Notlar & Açıklamalar:

 
* Bu bölüm için seçtiğim parça 👉🏻 Frankenstein, Jesse James
 
 
1 Gaia: Yunan mitolojisinde doğa ana olan ve diğer tanrıların kendisinden türediği ana tanrıça. – Vikipedi    ⇡⇡⇡

2 İntihal: Bir kişinin eserinde başka kişilerin ifade, buluş veya düşüncelerini kaynak göstermeksizin kendisine aitmiş gibi kullanması. – Vikipedi    ⇡⇡⇡

3 Om: Hinduizm ve çoğu Hindistan’a özgü inanç sistemlerinde dinsel ya da mistik etkisi olduğuna inanılan sözcüklerin (mantra) en kutsalı sayılan hece. – Vikipedi    ⇡⇡⇡

4 Katalepsi: İradenin yitimi, dış etkilere karşı duygunluğun ortadan kalkması ve hareket organlarına verilen herhangi bir durumun olduğu gibi sürüp gitmesiyle beliren sendrom. – Vikisözlük    ⇡⇡⇡
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

10 YORUMLAR

  • Yanıtla Metin Çoban 23 Nisan 2021 at 11:16

    Baran’dı, Kuzey’di, Dinçer’di, Leyla’ydı, Levent’ti derken saçma sapan sahnelerde gezindi durdu Pamir’in zihni…
     
    Ve hikayesi.
     
    Kıza bir çıkış yolu bulmak lazım Didem. 😉

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 23 Nisan 2021 at 11:19

      Oooo daha ne işler açacağım ben onun başına, dermişim 😝
       
      Etrafımda mutlu, sağlıklı ilişkiler, birbirine sadık çiftler gördüğümde ben de Pamir’e güzel bir şeyler yazacağım 😉
       
      Çok teşekkür ederim Metin Beyciğim yorumunuza.
       
      Sevgiler

  • Yanıtla Ilgın Cenkçiler 24 Nisan 2021 at 00:18

    Aminnn 😉
     
    Canım benim, kelime dağarcığıma bilmediklerim kurgunla ne güzel eklendi 💜

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 24 Nisan 2021 at 09:36

      “Amin”e çok güldüm 😁😁😁 Ama bence de “Amin”. Ne sinir iki insandı Dinçer ve Leyla. Yazarken ben şiştim 😂 Ömür boyu görüşmesinler bence de 😁
       
      Seni kocamannnnn öpüyorum canikom ❤️😘

  • Yanıtla Hande S. Sinan 24 Nisan 2021 at 10:34

    Şoke oldum bu densizlik karşısında ve en sevdiğim cümle: Burnumdan getirdiniz tatilimi. 😜
     
    Bu arada bazen Pamir bu densiz tiplere karşı bu kadar nazik olmasa, çaksa geçse lafı diyorum ama yazarın kendisi kibar zaten yapacak bir şey yok ☺️ Yani alternatif sahne olarak “Evet sizden kaçıyorum” deseydi adam şöyle bir kala kalsaydı çok güzel olurdu sanki 🤪🙃

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 24 Nisan 2021 at 11:12

      Facebook’ta yazının tanıtımı altına gelen yorumlardan da anladığım kadarıyla Pamir’in kibarlığı karşısında okurlar ikiye bölünmüş 😁 Kimi senin gibi daha sert olması gerektiğini söylüyor, kimi de her ne olursa olsun kibarlığını koruduğu için mutlu. Ama senin “… yazarın kendisi kibar zaten yapacak bir şey yok” yorumuna bayıldım 😂 Aynı şekilde alternatif sahnendeki “Evet sizden kaçıyorum” cümlesine de 😁😁
       
      Canım arkadaşım, her seferinde yazdığın detaylı yorumlar için çok teşekkür ederim. Çok seviliyorsun ❤️😘😘😘

  • Yanıtla Nimet Canbayraktar 24 Nisan 2021 at 12:02

    Pamir’in yalnız kalıp kafa dinlemesine izin yok galiba. Ama sizin anlatımınızla, şu malum zamanlarda olmasak, sanırım onun gittiği yerlere arkasından ben de tekrar giderdim. Hele Fethiye, bu hafta da Ağva…. Orada geçirdiğimiz eşsiz günler… Burnumun direği sızladı inanın.
     
    Kibarlık tabii ki çok özel ve de güzel bir artı ama bazen de insanlara haddini bildirmek iyi gelir, diye düşünüyorum. Zira stres olarak geri dönüyor.
     
    Pamir’in listesi gittikçe uzuyor. Neler olacak ve kiminle yaşanacak???? Cumalar renklendi sayenizde.
     
    Elinize, yüreğinize sağlık.
     
    Sevgiler 🥰🥰💖

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 24 Nisan 2021 at 13:31

      Nimet Hanımcımmmm 😍
       
      Öncelikle çok teşekkür ederim, değer verip uzun uzun paylaşmışsınız düşüncelerinizi. Okumak çok zevkliydi 😁
       
      Kibarlıktan susulduğunda sonunda insanın strese düştüğüne ben de katılıyorum. Sustuğum her cümle için gece yattığımda kendimi yediğim zamanlardan biliyorum yarattığı stresi. Yapı meselesi biraz da. Pamir benden daha sükunetli bu konularda 😉 Zevzekler deyip geçiyor, çok da takmıyor. Ben olsam aylarca, “Bana bunu nasıl yaptılar!” diye kendi kendimi yerdim.
       
      Bir kez daha teşekkür ediyor, sizi kocaman öpüyorum 🤗❤️😘

  • Yanıtla Ayşegül Milli 25 Nisan 2021 at 18:42

    Resmen müptelası oldum bu yazı dizisinin ama bir hafta beklemek işte o zor geliyor 👌🏻👌🏻👌🏻

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 25 Nisan 2021 at 22:40

      😁😁😁
       
      Ne kadar mutlu oluyorum bu yorumlar karşısında anlatabilmem mümkün değil. Yayın aralığı iki haftada birden haftada bire aldım ama gene de beklemek okur için zor oluyordur. İlgiyle takip ettiğiniz ve bekleme sürelerine tahammül ettiğiniz için çok teşekkür ederim.
       
      Kucak dolusu sevgiler 🤗❤️

    Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan